Özel / Analiz Haber
PadiÅŸah sorar: Sende asker yok mudur?
Sultan IV. Murad devri sadrazamlarından Hâfız Ahmed Paşa iki kez Bağdat seferiyle görevlendirilir. 1625 senesindeki ikinci seferinde Safevi hükümdarı Şah Abbas’ın Şat Suyu’ndan Osmanlı askerine getirilen erzak yolunu kesmesi üzerine orduda bir dağılma ve infiâl baş gösterir. Sefer kumandanı olan ve şairliği ile de bilinen Hâfız Ahmed Paşa, Muradî mahlasıyla şiirler yazan Sultan IV. Murad’dan manzum bir mektupla yardım talep eder. Aldı etrâfı adû imdâda asker yok mudur Din yolunda baş verir bir merd-i server yok mudur mısralarıyla başlayan mektuba henüz 13-14 yaşlarında olan IV. Murad aynı vezin ve kâfiyede ve her mısraya denk gelecek bir şekilde mukabelede bulunur. Paşa’nın yardım mektubunun tamamını ve padişahın karşılık olarak verdiği sert ve menfi cevap bu yazımızın konusu olacaktır… ..…..
Hâfız Bir PaÅŸa…
Hâfız Ahmed PaÅŸa 1564 senesinde Filibeli bir ailenin oÄŸlu olarak dünyaya geldi. Babası müezzinlik yaptığından “Müezzin-zâde” lakabıyla da anılan Ahmed PaÅŸa, dinî bir muhitte büyüdüÄŸü için küçük yaÅŸta hâfız oldu. Genç yaÅŸta Ä°stanbul’a geldi ve saray akademisi olan Enderun’a alındı. Kısa sürede zekâsı ve kâbiliyeti ile devrin padiÅŸahı Sultan I. Ahmed’in dikkatini çekti. Van, Erzurum, BaÄŸdad gibi vilayetlerde vâlilik yaptı. 1625’te Diyarbekir vâlisi olan Çerkes Mehmed PaÅŸa’nın vefatı üzerine onun yerine sadrazam tayin edildi ve BaÄŸdat seferiyle görevlendirildi.
-
Aldı Etrâfı Adû (DüÅŸman) …
Çerkes Mehmed PaÅŸa’nın vefatıyla baÅŸ vezir olan Hâfız Ahmed PaÅŸa, Ä°ran seferine serdar-ı ekrem (baÅŸ kumandan) sıfatıyla nezaret etti. Fakat iÅŸler istediÄŸi gibi geliÅŸmedi. BaÄŸdat ilk defa Kanuni Sultan Süleyman zamanında Irakeyn seferiyle Osmanlıların eline geçmiÅŸti. Fakat geçen zaman içinde Safeviler bölge havalisine ve halkına sıkıntı vermekten geri kalmadı. Bu ikinci seferde Safevilerin baskı ve taarruzlarına ilâveten bir de ordunun erzak ve iâÅŸesi sıkıntıya uÄŸrayınca Ahmed PaÅŸa kumandasındaki Osmanlı askeri büyük bir dağılma ile karşı karşıya kaldı. Hâfız Ahmed PaÅŸa söz konusu keyfiyeti ve müzâyakayı ÅŸiir ÅŸeklinde hazırladığı bir mektupla padiÅŸaha ÅŸu ÅŸekilde arz etti:
.
Aldı etrâfı adû imdâda asker yok mudu
Din yolunda baÅŸ verir bir merd-i server yok mudur
Hasmı geÅŸt ile oyunda ruh-be-ruh ÅŸeh mât eder
Cenkde bir at oynadur ferzâne bir er yok mudur
Bir aceb girdâba düÅŸtük çâresiz kaldık meded
ÂÅŸinâlar zümresinden bir ÅŸinâver yok mudur
Cenkde hem-pâmız olup baÅŸ verip baÅŸ almaÄŸa
Arsa-i âlemde bir merd-i hünerver yok mudur
Def’-i bî-dâda tekâsülden garaz ne bilmezüz
Derd-i mazlûmdan suâl olmaz mı mahÅŸer yok mudur
ÂteÅŸ-i sûzân-ı a’dâya bizimle girmeÄŸe
Dehr içinde imtihân olmuÅŸ semender yok mudur
Dergeh-i Sultân Murâd’a nâmemiz irsâline
Bâd-ı sarsar gibi bir çâbük-kebûter yok mudur
(Etrafı düÅŸmanlar sardı, yardıma yetiÅŸecek asker yok mudur? Din yolunda başını verecek cesur askerler nerede! SavaÅŸta iyi at süren ve yüz yüze düÅŸmanı ÅŸah-mat edecek bilgili bir asker de mi kalmadı? Tehlikeli bir akıntıya düÅŸtük ve çaresiz kaldık. Bizi bu sıkıntıdan kurtaracak tecrübeli bir dalgıç yok mudur? Cenkte yoldaşımız olup, baÅŸ verip ve almak için dünya arsasında hüner sahibi bir asker yok mudur? Zulmü def etmede gevÅŸek davranmanın kastının ne olduÄŸunu bilmeyiz. Zulme uÄŸramış bir mazlumdan sual edecek bir mahÅŸer de mi yoktur? Bizimle düÅŸmanın yakıcı ateÅŸine girmek için ateÅŸte yanmadığına inanılan semender gibi asker kalmadı mı? Sultan Murad’ın dergâhına mektubumuzu ulaÅŸtıracak ÅŸiddetli rüzgar gibi süratli bir güvercin de mi yoktur?)
Sende Asker Yok Mudur?
Hâfız Ahmed PaÅŸa’nın bu talebine karşı, padiÅŸahın cevabı ÅŸu ÅŸekilde olacaktır:
Hâfızâ BaÄŸdâd’a imdâd etmeÄŸe er yok mudur
Bizden istimdâd edersin sende asker yok mudur
DüÅŸmeni mât etmeÄŸe ferzâneyim ben der idin
Hasma karşı şimdi at oynatmağa er yok mudur
Gerçi lâf urmakda yokdur sana hem-pâ bilürüz
Lîk senden dâd alur bir dâd-güster yok mudur
Merdlik da’vâ ederken bu muhanneslik neden
Havf edersin bâri yânında dilâver yok mudur
Râfizîler aldı BaÄŸdâd’ı tekâsül eyledin
Sana hasm olmaz mı Hazret rûz-ı mahÅŸer yok mudur
Bû-Hanîfe ÅŸehrin ihmâlinle vîrân etdiler
Sende âyâ gayret-i dîn ü peyamber yok mudur
Bî-haberken saltanat ihsân eden Perverdigâr
Yine BaÄŸdâd’ı eder ihsân mukadder yok mudur
RüÅŸvet ile cünd-i Ä°slâm’ı perîÅŸân eyledin
Ä°ÅŸidilmez mi sanursun bu haberler yok mudur
Avn-i Hak’la intikâm almaÄŸa a’dâdan meÄŸer
Bende-i dîrîn vezîr-i dîn-perver yok mudur
Bir Alî-sîret vezîri ÅŸimdi serdâr eylerim
Hazret-i Peygamber mu’în olmaz mı rehber yok mudur
Åžimdi hâlî mi kıyâs eylersin âyâ âlemi
Ey Murâdî pâdiÅŸâh-ı heft-kiÅŸver yok mudur
(Ey Hâfız! BaÄŸdat’a imdat etmek için sende asker yok mudur? Bizden yardım dilersin, senin yanında asker kalmadı mı? DüÅŸmanı mat etmek için “ben hünerliyim” derdin. Åžimdi düÅŸmana karşı at oynatacak bir asker de mi yoktur? Laf söylemekte sana yoldaÅŸ bulunmaz, biliriz. Fakat senden hakkını alacak bir adalet dağıtıcı yok mu sanırsın? Erkeklik davasında iken bu kadınsı hareketler neden? Korkmaktasın, fakat hiç olmazsa yanında erkek de mi yoktur? GevÅŸeklik göstererek BaÄŸdat’ı Åžiilere bıraktın. Bundan dolayı yarın mahÅŸer gününün sahibi sana düÅŸman olmaz mı? Senin ihmalinle sebebiyle Ebû Hanife hazretlerinin ÅŸehrini vîrân ettiler; acaba sende hiç din ve peygamber gayreti kalmadı mı? Vakitsiz bir ÅŸekilde saltanat ve devlet ihsan eden Allah, yine bize BaÄŸdat ÅŸehrini geri verir. RüÅŸvet ile Ä°slam askerini periÅŸan eyledin. Bu haberler bizim kulağımıza gelmez mi sanırsın? Cenab-ı Hakk’ın yardımıyla düÅŸmandan intikam almak için dinini seven sâdık bir vezirim yok mu zannedersin? Åžimdi Hazret-i Ali gibi cengâver bir veziri kumandan tayin ederim. Ona Hazret-i Peygamberin yardımcı olmayacağını mı zannediyorsun? Hâfız! Acaba sen âlemi başı boÅŸ bırakılmış mı sandın? Ey Murad! Yedi iklimin padiÅŸahı sen deÄŸil misin!)
.
Bu mektuplaÅŸmadan her ne kadar Hâfız Ahmed PaÅŸa’nın BaÄŸdat Seferi baÅŸarısız bir ÅŸekilde sonuçlanmış gibi gözükse de PaÅŸa, Åžah Abbas’ın hücumunu muvaffakiyetle püskürtecek ve kışı Halep’te geçirecektir. Ahmed PaÅŸa ilerleyen günlerde sultan tarafından gelen bir fermanla gayretlerinden dolayı takdir edilecekse de bir yıl sonra (1 Aralık 1626) sadrazamlıktan alınarak Ä°stanbul’a çağırılacaktır. Önce ikinci daha sonra üçüncü vezirliÄŸe kadar tenzil ettirildikten sonra 1631 senesinde tekrar ikinci kez sadrazamlığa yükselecektir. PaÅŸanın ölümüne gelince, bunun ise müstakil bir yazının mevzuu olacak kadar hüzünlü ve üzüntü verici olduÄŸunu belirtmek gerekecektir.
TARÄ°H VE MEDENÄ°YET VAKFI
Henüz yorum yapılmamış.