Kürsü
Taha Kılınç- Asker kuşağı
Follow @dusuncemektebi2
Taha Kılınç- Yeni Şafak
Bundan yaklaşık 3 yıl önce, 13 Eylül 2015 günü önce Arap basınına ardından da Avrupa medyasına düÅŸen bir haber, Cezayir’i yakından takip eden herkesi ÅŸaÅŸkına çevirmiÅŸti. 1990’dan bu yana ülke istihbaratını elinde tutan muktedir General Muhammed Medyen, CumhurbaÅŸkanı Abdulaziz Buteflika tarafından görevinden alınmıştı. Halk arasında kısaca “Tevfik” adıyla tanınan General Medyen’in birden bire devre dışı kalması kadar, geçirdiÄŸi felç nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkûm yaÅŸayan Buteflika’nın atmaya cesaret ettiÄŸi bu sürpriz adım da hayret vericiydi.
Fransızca kısaltmasıyla “DRS” olarak bilinen Ä°stihbarat ve Güvenlik Dempartmanı’nı yönettiÄŸi uzun yıllar boyunca binlerce kiÅŸi hakkında iÅŸkence, ölüm ve ortadan kaybetme emri veren Tevfik, Cezayirlilerin dilinde kötü ÅŸöhretli bir “efsane”ye dönüÅŸmüÅŸtü. Tevfik’in ülkeyi perde arkasından yönettiÄŸi, bakanları bizzat atadığı, Cezayir ekonomisinin ondan sorulduÄŸu gibi abartılı bazı tahminler öylesine yaygındı ki, Tevfik, olduÄŸundan daha güçlü bir figür haline gelmiÅŸti.
AzledildiÄŸi haberi yayılınca, Arap ve Batı basınında, bunun Cezayir için yeni bir dönemin baÅŸlangıcı olduÄŸu ÅŸeklinde yüzlerce yorum ve analiz yer aldı. Ä°slâmi Selamet Cephesi’nin seçimleri kazanmasından sonra, 1992’de ordunun fiilen duruma müdahalesiyle patlak veren ve en az 150 bin kiÅŸinin hayatına mal olan kanlı iç savaşın sembolü durumundaki Tevfik artık sahneden çekilmiÅŸti. Bu, Cezayir ordusunun artık politikaya karışmayacağı ve meydanı sivillere terk etmeye hazırlandığı yeni bir süreç anlamına geliyordu. Yüzlerce makale, haftalarca bu tezi iÅŸledi.
Ancak, perde önündeki isimlerin sembolik deÄŸeri hakkında yapılan böylesi yorumlarda genellikle olduÄŸu gibi, analizlerin altının boÅŸalması çok sürmedi. Cezayir ordusu, siyasetten çekilmeyi düÅŸünmek ÅŸöyle dursun, hareket ve konuÅŸma kabiliyetini tümden yitirmeye baÅŸlayan Abdulaziz Buteflika sonrasını planlıyordu. 2014’teki cumhurbaÅŸkanlığı seçimine dördüncü kez katılarak “yüze 81 oyla” seçilen Buteflika, oturduÄŸu tekerlekli sandalyede güçlükle gülümseyerek “saÄŸlıklı ve zinde” olduÄŸu mesajını vermeye çalışsa da, ortada sahnelenen ÅŸeyin acıklı bir tiyatrodan ibaret olduÄŸu aÅŸikâr. Nitekim Fransa’nın eski Cezayir Büyükelçisi Bernard Bajolet, geçtiÄŸimiz günlerde 81 yaşındaki Buteflika’yı “yaÅŸayan ölü” olarak tanımladı. Kullandığı benzetme iki ülke arasında diplomatik krize yol açsa da, Bajolet, milyonlarca insanın düÅŸündüÄŸünü söylemiÅŸ oldu.
Bu trajik tabloya raÄŸmen, Cezayir ordu ve polis teÅŸkilâtında, Buteflika’nın imzasını taşıyan azil ve atamalar devam ediyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Ahsen Tafer, Hava Kuvvetleri Komutanı Abdulkadir Lunes, Polis TeÅŸkilâtı Genel Müdürü Abdulgani Hamel, “Buteflika’nın emriyle” görevden alınan üst düzey isimlerin bazıları. Tüm bu figürlerin 70 yaÅŸ ve üzeri tecrübeli askerler oluÅŸu, akıllara “Ordu, Buteflika sonrasına mı hazırlanıyor?” sorusunu getiriyor. Cezayir ÅŸartları düÅŸünüldüÄŸünde, cevabı belli bir soru bu.
5 Temmuz 1962’de Cezayir’in Fransa’dan resmen bağımsızlığını kazanmasından sonra, ordu, kendisini “bağımsızlığın ve huzurun garantörü” olarak konumlandırdı. “Ä°slâmcılar”ın demokratik seçimleri kazandığı 1990’ların başında da, ordu yine aynı misyon ve iddiayla duruma müdahale etti. O tarihten bu yana, gücü giderek artan, sadece siyasi arenaya deÄŸil, ekonomiye de el atan Cezayir ordusu, günümüzde ülkenin fiili hâkimi ve nihai karar mercii konumunda. Orduya raÄŸmen iÅŸ yapmak imkânsız olduÄŸu gibi, ani bir “demokrasiye geçiÅŸ” durumunda, ülkenin Fransa’nın doÄŸrudan boyunduruÄŸu altına gireceÄŸi ÅŸeklindeki tahminler de yok deÄŸil. Çünkü birçok siyasi gözlemciye göre, Cezayir’de ordunun alternatifi, Fransa’nın kontrol ettiÄŸi dev ÅŸirketler ve onların kuklası olacak kâğıttan hükümetler…
* * *
1952 askeri darbesinden sonra Mısır’da iktidara el koyan CumhurbaÅŸkanı Cemal Abdunnâsır, orduyu sadece siyasetin deÄŸil ekonominin de efendisi durumuna getirmiÅŸti. Ardılları Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde daha da geniÅŸleyen ve derinleÅŸen “holding ordu” manzarası, günümüzde hayatın tam göbeÄŸini iÅŸgal ediyor. Kalem-kitaptan otomobil yedek parçasına, beyaz eÅŸyadan temel gıda ürünlerine, Mısırlıların ihtiyacı olan her ÅŸey, ordunun elinden veya eliyle sokaÄŸa ulaşıyor.
Ekonomi, hiçbir ülkede siyasetten bağımsız ilerlemediÄŸinden, ordunun elinde tuttuÄŸu bu koz, sıradan Mısırlı için bir tür yaÅŸam garantisi. Sivil siyaset de, bu çerçeveden deÄŸerlendiriliyor. Halkın geneli, “sivil siyasetçi”ye “Ordu desteÄŸi olmadan, benim karnımı doyuramaz” gözüyle bakıyor. Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz 2013’te devrilmesinin halk tabanındaki meÅŸruiyetinin psikolojik gerekçelerinden birini, bu bakış açısı oluÅŸturdu.
* * *
Mısır’da “baÅŸarıya” ulaÅŸan, ardından Cezayir’de sahneye konan ve tutan bu senaryo, Kaddafi sonrası Libya’da da mayalanmaya çalışılıyor bugünlerde. Tıpkı Mısır ve Cezayir’de gördüÄŸümüz Fransa, Ä°talya, Ä°ngiltere gibi uluslararası aktörler, hızlı bir ÅŸekilde Libya’daki müstakbel askerî rejimin ekonomik baÄŸlantılarını kurmakla meÅŸguller. EÄŸitim sistemlerinin ÅŸekillendirilmesi de, bu adımı takip edecek.
Kuzey Afrika boyunca kurulan bu “asker kuÅŸağı”, OrtadoÄŸu gündemini izleyenlerin mutlaka dikkatle ve yakından takip etmesi gereken bir konu
Henüz yorum yapılmamış.