Kürsü
Dilipak: Erdoğan Belediye Başkanı olduğunda hanımımla birlikte sokaklardan çöp topladık
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit
Biz eskiden Hz. Ömer’i örnek alır, onu anlatırdık. Sahi ÅŸimdi ne oldu bize. (Fe eyne tezhebun!) Bu gidiÅŸ nereye! (Tekvir 26). Sakın o ihtirasla istediÄŸimiz servet ve iktidar sizi/bizi gazab vadisine savurmasın!
Hz. Ebûbekir halife seçilince ilk hutbesinde ÅŸöyle dedi: “Ben sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin başınıza halife seçildim. Ancak Kur’ân nazil olmuÅŸ, Hz. Peygamber aleyhisselam dinin hükümlerini açıklamıştır. Sizin en zayıfınız, hakkı alınıncaya kadar benim yanımda kuvvetlidir. Ben ancak Hz. Peygamber’in yoluna uyarım. KendiliÄŸimden bir ÅŸey icad edici deÄŸilim. EÄŸer iyilik yaparsam bana yardımcı olun. EÄŸer sırat-ı müstakimden kayarsam beni düzeltiniz. Ben bu sözümü söyler, hem kendim için hem de sizler için Allâh’ın affını taleb ederim.” Resulullah’ın vefatının ertesi günü Hz. Ebûbekir ÅŸöyle dedi: “Ey insanlar! Ben de sizin gibi bir insanım. Bilmiyorum, belki Hz. Peygamber’in yapabildiÄŸi ÅŸeyleri bana da teklif edeceksiniz. Halbuki Allâh Teâlâ, Hz. Muhammed (SAV)’i alemlerden üstün kılmış ve onu afetlerden korumuÅŸtu. Ben ise ancak Resül’e tabi olan birisiyim. Hz. Peygamber vefât ederken, hiç kimsenin, onun üzerinde bir çöp kadar bile hakkı yoktu. Benimse, bir ÅŸeytanım vardır. Zaman zaman bana galebe çalar. Ey insanlar! Siz, ne zaman biteceÄŸini bilmediÄŸiniz bir ömür süresinde sabah ve akÅŸamlarınızı geçiriyorsunuz. EÄŸer bu süreyi sâlih amellerle geçirebilirseniz, bunu yapın. Ecel gelmeden, elinizdeki fırsat kaçmadan, sâlih amel yapmakta acele ediniz. Çünkü ecelini unutan, amelini baÅŸkasına bırakan kimseler vardır. Sakın onlar gibi olmayın. Çok acele edin. Çünkü arkanızdan gelen ve size yetiÅŸmek isteyen bir ÅŸey vardır ki, o da çok hızlı gelen ecelinizdir. Ölümden korkun. YaÅŸayanlara deÄŸil, öldükten sonra arkada bırakacakları güzel ÅŸeylere gıpta edin.” (Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe, 3.c., 175-178.s.)
Hz. Ömer’den bir örnek: Hasan Basri dedi ki; Orada seferden dönen bir sahabe gördüm ve o ÅŸöyle diyordu: Hz. Ömer halife olduÄŸu dönemde bizi Irak’a gönderdi. Allah’ın yardımıyla fetih gerçekleÅŸti.. Yanımızda ganimetlerle Medine’ye geldik. DoÄŸruca Hz. Ömer’in yanına girdik ancak o bizi görünce yüzünü çevirdi ve bizimle konuÅŸmadı. Biz de durumun ne olduÄŸunu öÄŸrenmek için oÄŸlu Abdullah b. Ömer’in yanına gittik. O bize ÅŸöyle dedi: O sizin üzerinizde ne Rasulullah’ın ve ne de Halifesi Hz. Ebubekir’in giymediÄŸi yünlü ve yumuÅŸak kumaÅŸlı elbiseleri gördüÄŸü için sizden yüz çevirmiÅŸtir. Ahnaf ÅŸöyle devam etti: Evlerimize döndük üzerimizdeki elbiselerimizi çıkardık ve sade elbiselerimizi giyerek tekrar Hz. Ömer’in yanına döndük. Yanına vardığımızda bizleri ayakta karşıladı. Her birimize teker teker sarıldı. Kendisine ganimetleri takdim ettik. O da ganimetleri eÅŸit olarak aramızda paylaÅŸtırdı. Fakir ve yetimlere bir pay ayırdı. Sonra ÅŸöyle dedi: Ey Muhacir ve Ensar; ÅŸu dünya zevki için oÄŸul babayı, kardeÅŸ kardeÅŸi öldürmesin. Daha sonra kalktı ve arkasında sahabeden birkaç kiÅŸi olduÄŸu halde yürümeye baÅŸladı. Ä°çlerinden bazısı bazısına ÅŸöyle dedi: Åžu önümüzde yürüyen adamın imanına bakın, Yüce Allah onun eliyle Kisra ve Kayser’i dize getirdi, doÄŸunun ve batının kapılarını açtırdı. Ancak o sırtında yamalı cübbesi ile ortalıkta dolaşıyor. KeÅŸke ona yakışır bir cübbe giyse. Daha hoÅŸ ve lezzetli yemekler yese ve misafirlerine ondan ikram etse.. Ama o kendi yoluna devam etti.
Hz. Ömer, bir gün hutbe okurken cemaate sordu: “EÄŸer ben eÄŸrilirsem ne yaparsınız?” Cemaatten biri cevap verdi: “Seni kılıçlarımızla doÄŸrulturuz”. Hz Ömer yerinden indi ve secdeye kapandı ve dedi ki, “Allah’ım, Sana hamd olsun. Ömer eÄŸrildiÄŸi zaman onu bu cemaat içinde düzeltecek kiÅŸiler var, Sana ÅŸükürler olsun.”
Yine bir baÅŸka Cuma hutbesinde Hz. Ömer, “Ey insanlar, dinleyin ve itaat edin!” der. Bu söz üzerine bir sahabi ayaÄŸa kalkar: “Ne dinler ne de itaat ederiz!” der. Hz. Ömer, “niye” der. O zat halifeye o anda üzerinde bulunan yeni elbiseyi gösterir ve “Yâ Ömer! GiymiÅŸ olduÄŸun bu elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemeyecek ve sana itaat etmeyeceÄŸiz! Zira Beytülmâl’den sana da bana da aynı kumaÅŸ düÅŸmüÅŸtü. Ben kendime ondan bir elbise yaptıramadım. Görüyorum ki, sen kendine bir elbise yaptırmışsın. Bu nasıl oldu?” der. Hz. Ömer oÄŸlu Abdullah’a “Kalk oÄŸlum, bu elbisenin hikâyesini anlat!” der. O da “Bana da, babama da birer parça kumaÅŸ düÅŸmüÅŸtü. Ben hakkımı ona verdim. Åžu anda üzerinde gördüÄŸünüz elbise ikimizin hakkından meydana gelmiÅŸ bir elbisedir.” Bunun üzerine sahabi, “KonuÅŸ ey Allah’ın Peygamberinin Halifesi, ÅŸimdi seni hem dinler hem de itaat ederiz” der.
O sahabi eksik ve yanlış bilgi sebebi ile itiraz etmiÅŸti. Hz. Ömer ise onu anlayışla ve olgunlukla karşıladı. Ä°ÅŸte Ä°slam bu! Bizim inancımızda, körü körüne itaat yok. Aklı kiraya vermek yok. Haksızlıklar karşısında susmak yok!
Birkaç kendini bilmez, benim Akit TV’deki konuÅŸmam üzerine, kardeÅŸlerime “savaÅŸ açtığımı”, “ipleri kopardığımı” yazdı, sosyal medyada. Ben “Hablullah”a baÄŸlıyım, baÅŸka da ipim yok. “Allah’a savaÅŸ açanları kendinize rehber / kılavuz edinmeyin, sonra ateÅŸ size de dokunur” diyorum. Yoksa kardeÅŸlerimizin hak yolda yürürken ayağına taÅŸ deÄŸsin, saçının teline zarar gelsin istemem. Sıhriyetim Urvetul Vuska (el-Bakara, 2/256) ehlinedir.
ErdoÄŸan Belediye BaÅŸkanı olduÄŸunda hanımımla birlikte sokaklardan çöp topladık. Bunu (Allah korusun) baÅŸa kakmak için söylemiyorum. Bundan dolayı kimse bize borçlu deÄŸil. Biz bunları sadece ve sadece Allah rızası için yaptık. Birileri “o bol gelir getiren ticarethaneleri, bol ürün veren ekinleri” ile meÅŸgulken, adım adım bütün Türkiye’yi dolaşıyordum, hem de söz ve yazılarım sebebi ile günde 5 kez ve haftada beÅŸ gün duruÅŸmaya çıktığım günler oldu bu yolda. Tekrar söylüyorum, kimseden alacağım yok bundan dolayı. PiÅŸman da deÄŸilim. VazgeçmiÅŸ de deÄŸilim. Yine böyle yapacağım. O içimizdeki hainler, gafiller, ahmaklar, cahillere raÄŸmen! ErdoÄŸan hakkında dava açıldığında Hasan Celal Güzel’le, 10 ile gidip o ÅŸiiri okuduk meydanlarda, kapalı spor salonlarında. Åžanar’la sokaklarda dolaşıp tek tek ve topluca o ÅŸiiri okuttuk insanlara, o ÅŸiiri okuduÄŸuna dair zabıt tutup, kendi kendimizi savcılığa ihbar ettik!
Ben kimseyle kol kola girmedim, hemen hemen ömrüm boyunca, belki birkaç yıl. Ama herkes ile de dirsek temasım oldu. Elimi tutan ve elini tuttuÄŸum hiç kimseyi o benim elimi bırakmadığı sürece ben bırakmadım, iyi de olsa, kötü de olsa! Ä°yi biri ise niye bırakayım, kötü bir yola sapmışsa, onu o kötülüÄŸünden vaz geçirebilir miyim, en azından onu oradan uzaklaÅŸtırabilir miyim diye! Müminlerle, benim gibi düÅŸünsünler ya da düÅŸünmesinler, onlarla müttehid, erdemli insanlar ve mazlumlarla müttefik, deÄŸer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı mütelif oldu ve hep öyle olacağım. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı duracağım. Zalim babam da olsa, mazlum düÅŸmanım da olsa. Bir kiÅŸi ya da topluluÄŸa olan öfkem beni onlar hakkında adaletsizliÄŸe sevketmeyecek inÅŸallah! Ama ben de insanım, ben de yanılabilirim öte yandan.
Benim hakkımda yalan dolan iftiralar yazan trollere gelince, bir din günü var, o gün kim kimdir belli olacak! Benim yapmadığım ve benim söylemediÄŸim sözü bana nisbet edenler, o gün, o iÅŸi kendileri yapmış ve kendileri söylemiÅŸ gibi yargılanacaklar. Veyl olsun onlara. Kiralık kafalara. Zalimler, müfsitler topluluÄŸu ile birlik olup, onların deÄŸirmenine su taşıyanlara veyl olsun! Birileri görmek, anlamak istemeseler de, Hakk’ın ve halkın, AK Parti tabanının vicdanının sesi olmaya devam edeceÄŸim.
Ben daha AK Parti kurulmadan bunların karanlık planlarına karşı meydanlardaydım. “Türkiye Nereye Gidiyor”, “YaÄŸmalanan Ülke Türkiye” kitaplarını okuyanlar o gün bunlar hakkında neler söylediÄŸimi bilirler. O mücadeleyi verirken dünyaya gelmemiÅŸ trollerin heva ve heveslerinin oyuncağı olacak da deÄŸilim. “Ä°çimizdeki beyinsizlerin iÅŸledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diyen (Araf 155) beni endiÅŸelendirmiyor da deÄŸil. “Canı çıkasıca o emperyal güçlerin Truva atları ve onların iÅŸbirlikçileri”, nasıl da hâlâ gözümüzün içine baka baka “Biz ıslah edicileriz diyorlar. Ä°yi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir” (Bakara 11). (Hud 93)’de ne deniyordu: “Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Åžüphesiz ben de (elimden geleni) yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceÄŸini ve kimin yalancı olduÄŸunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Åžüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum.”
Ha! Bundan sonra da kınayanların kınamalarına aldırmadan yanlış gördüÄŸüm ÅŸeylerin üzerine gitmeye devam edeceÄŸim. Hakk’ın hatırı halkın hatırından üstündür.
Selam ve dua ile.
Hamza Efe Can
Ekim 03, 2018 Çarşamba 16:24
Allah cc razı olsun değerli Üstadım. “Dost, acı söyler “ Atasözüne uygun olarak önemli uyarılar yapıyorsunuz yani Siz dostluğun gereğini yapıyorsunuz, dalkavuklar alınıyorsa aldırmayın. Sizin gibi iyiniyetli uyarıcılara çok ihtiyaç var. Çok selamlar.