Sosyal Medya

Kürsü

Bir kitap hastasını tanımanın 10 kuralı

Bu yazı, kitap hastalarını tanımanız ve onlara yaklaşırken nasıl davranmanız gerektiğini bilmeniz için yazılmıştır..



“EÄŸer dürüst olursan ve benden hiçbir zaman kitap ödünç istemezsen seninle uzun süre iyi arkadaÅŸ olarak kalabiliriz.” Bu cümle, bir kitap hastasının (burada, belirtisiz isim tamlaması kullanarak kendimi gizlemeye çalışıyorum) yeni arkadaÅŸlıklara kapı açabilmesi için ÅŸart koÅŸtuÄŸu bir taleptir. “Kitap hastası” dedim, dikkat buyurun lütfen. “Kitap meraklısı” demedim. Kitap meraklılarını, kitapları biblo gibi sergilemek için satın alanlara bırakalım.
 
Kitapçı, dükkânı ona bırakıp çekip gitse ne güzel olur
 
Bir kitap hastası, çevresindekilere, eÅŸine dostuna, hatta aile efradına bile kitap ödünç vermez, bununla birlikte kitaplarına kendisinden baÅŸkasının el sürmesine tahammül edemez, içi el vermez, sinir damarları gevÅŸer.
 
Bir kitap hastası, arkadaşına borç verebilir, hatta en sevdiÄŸi topuklu rugan ayakkabısını karşılıksız hediye edebilir, ona bir kitabevinden yeni bir kitap da alabilir, ancak kendi kitaplığından tek sayfa koklatmaz.
 
Bir kitap hastasının, elindeki para ile belirli bir süreye kadar idare etmesi gerekmesine raÄŸmen, o, son kuruÅŸuna kadar parasını kitaba yatırır. Bundan ÅŸikâyet etmez. Bilâkis keyif duyar. Öte yandan kitaba yatırdığı para için keyif duyarken, baÅŸka ihtiyaçlar için para harcamayı gereksiz bulur ve buna son derece üzülür.
 
Bir kitap hastası öyle bir hastadır ki, deprem gibi felâketlerde can saÄŸlığından sonra düÅŸündüÄŸü tek ÅŸey kitaplar olabilir. MübalâÄŸa etmiyorum, “olacaksa evdeki diÄŸer eÅŸyalara olsun da, kitaplara bir ÅŸey olmasın” derdindedir.
 
Kitap hastası, bir sahhaf, bir kitabevi görmesin, bütün bir günü orada geçirebilir. Kimi zaman dükkân sahibini bıktırır. Kimseden yardım da istemez, o sadece kitaplarla baÅŸbaÅŸa kalmak ister. (Hatta kitapçı, dükkânı ona bırakıp çekip gitse ne güzel olur!)
 
Kitap hastası, eski kitaplardan ellerine geçmiÅŸ toz ve kiri koklar, iç çeker, hayâl eder. “O kitabı kim okumuÅŸtur, okuyucunun karakteri nasıldır, kitap kimlerin elinden geçmiÅŸtir ve o kitap buraya nasıl düÅŸmüÅŸtür, insan kitabını satar mı hiç? satmaya kıyabilir mi?” gibi bir sürü tahliller yapar kafasında.
 
Kitap hastaları ne zaman sinirlidir
 
Kitap hastası hep bir kitabevi, bir sahhaf dükkânı olmasının hayâlini kurar fakat onlardan iyi bir kitapçı olmaz, kitaplarını satmaya kıyamaz ki onlar. Dursun Gürlek Hocamızın bir kitabında anlattığı gibi, her müÅŸterinin kitaba el sürmesine izin de vermezler. Sadece uzaktan, el deÄŸmeden göz ucuyla bakarak yahut hangi kitabı arıyor ise onu kitap hastası dükkân sahibinin yardımıyla bulabilir müÅŸteri ancak.
 
Kitap hastası, doÄŸum günlerinde, terfilerde, kısacası özel günlerde ne bir giysi ister ne baÅŸka bir ÅŸey. Onların tek istedikleri kütüphanesine teÅŸrif edecek yeni bir kitaptır. Çünkü her yeni kitap, yeni bir dünyadır.
 
Kitap hastasının sinirleri, kitap okuyamadığı zaman bozulur. Kitaba el deÄŸdirdikleri ana kadar gergindirler. Böylelerinin ruh hâlleri dengesizdir, sağı solu belli olmaz bunların. Kimsenin de aklına gelmez, “sen kitap mı okuyamadın” demek gerektir ki onların hâlinden ancak kendi gibi bir kitap hastası anlasın.
 
Kitap hastasının en acıklı durumu ne zaman gözlemlenir?
 
Ä°yi ama kitap hastaları nasıl ve nerede okurlar? Böyleleri, sıradan bir okur gibi günün belirli ve düzenli saatlerinde uygun gördükleri yerde kitap okumaz, bilakis günün belirsiz ve düzensiz vakitlerinde, kitap okumaya elveriÅŸli olmayan yerlerde dahi kitap okumaya çalışırlar. Bu, onlar için bir keyif, bir hobidir. Metroda, otobüste kitap okuyanları severler, fakat kalabalık otobüste ayaküstü kitap okumaya çalışanları daha çok severler.
 
Kitap hastasının en acıklı durumu, öldükten sonra kitaplarına ne olacağı, kime emanet edeceÄŸi düÅŸüncesi gelip çattığında gözlemlenir. Nasıl bir evlâda annesi kadar iyi kimse bakamazsa, kitaplara da o kitapların sahibinden baÅŸka kimse daha iyi bakamaz. Evet, ÅŸaşırmayınız. Bu son derece yerinde bir kıyastır. KitapdaÅŸlar bilir.
 
Bir keresinde fevkalâde kalabalık bir minibüste ayaküstü kitabımı okumaya çalışıyordum. Omzumda fotoÄŸraf makinem, kolumda çantam. Avuçlarımda kitabım. Ä°ÄŸne atsanız yere düÅŸmeyecek bir kalabalık. Buyrun hayâl edin. Bir hanımefendi, “maÅŸaallah size, bu kalabalıkta kitap okumaya çalışıyorsunuz, öÄŸrenci misiniz?” dedi. “Hayır” dedim. Bir de bu vardır. Her kitap okuyana öÄŸrenci gözüyle bakılır, öÄŸrenci olmayanlar kitap okuyamaz sanki. Hem öÄŸrenci olmayıp hem kitap okuyanlara ise dâhi gözüyle bakılır.
 
Bu yazı, kitap hastalarını tanımanız ve onlara yaklaşırken nasıl davranmanız gerektiÄŸini bilmeniz için yazılmıştır. Bir kitap hastası ile anlaÅŸmak bir inceliktir. Unutmayınız.
 
YeÅŸim SünnetçioÄŸlu, dünyadaki bütün kitapları istiyor

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.