Kürsü
İsmail Kılıçarslan- Tehlike
Follow @dusuncemektebi2
İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak
Sanırım 7 yıl önceydi. “On Muharrem” isimli 10 bölümlük bir Alevi-BektaÅŸi kültürü belgeselinin yapımcılığını üstlenmiÅŸtim. Belgesel kapsamında Karacaahmet Cem Evi’nde de çekimler yaptık. Allah uzun ömürler versin, cem evinin dedesi Muharrem Dede ile de çok güzel vakit geçirdik.
Çekimlerin olduÄŸu gün bir koyun boÄŸazlanmıştı cem evinin bahçesinde. Muharrem Dede, “lokmaya buyurun” dediÄŸinde elbette tereddüt etmeden oturduk sofraya. Muharrem Dede “dualadı”, biz de afiyetle yedik etli pilavı. Yalnız sofraya oturmadan önce bir kameraman arkadaşımın kulağıma “Ä°smail, Alevilerin piÅŸirdiÄŸi yenmez diyenler var, nasıl yapacağız?” diye sorduÄŸunu hatırlıyorum. Duraksamadan “abi ben yiyeceÄŸim afiyetle, bunlar Anadolu’da seneler içerisinde birikmiÅŸ bir takım hurafeler, sen de gönül rahatlığıyla ye bence” diye cevap vermiÅŸtim.
Bir kendini bilmez din bilgisi öÄŸretmeninin öÄŸrencilerine “Alevilerin piÅŸirdiÄŸi yemek yenmez” demesi gazetelere yansıyınca hatırıma düÅŸtü bu küçük yaÅŸantı parçası. Ve çok ama çok üzüldüm. O haberi öylece okuyan bir Alevi’nin üzüntüsünü ise tahmin bile edemiyorum. Allah’a ÅŸükür ki hem olay münferit hem de Milli EÄŸitim Bakanlığı gereÄŸini yaptı, yapıyor.
Öyledir. Her ne kadar dünyanın pek çok ülkesine göre “bir arada yaÅŸama kültürü geliÅŸmiÅŸ” bir ülkede yaşıyor olsak da, seneler içerisinde yerleÅŸmiÅŸ bir takım yanlış inançlar ve hurafeler zaman zaman bu bir arada yaÅŸama kültürünü zedeler.
HoÅŸgörüsüzlük, dünyanın en tehlikeli ideolojik zeminini hazırlar, hazırlayabilir. Ve hoÅŸgörüsüzlüÄŸün çok acıklı, çok tehlikeli sonuçları olur, olabilir.
En nihayet, kendisine ikram edilmiÅŸ çöl semenderi yemeÄŸini “bizde bunu yemezler” diyerek nezaketle reddeden bir Peygamber(sav)’in ümmeti olduÄŸumuzu unutmamak gerekir.
En temel meselelerde birbirimizi kırıp dökecek olursak ülkemiz “yaÅŸanabilir bir ülke” olmaktan çıkar.
Elbette, hoÅŸgörüsüzlük, karşılıklı ilerleyen bir olgudur. Taraflara bulaşır ve bir kez bulaÅŸtığında temizlemesi zor olur.
Dikkat isterim. Siyasi farklılıklarımız, ideolojik ayrımlarımız ve benzeri meselelerdeki ayrı düÅŸmelerimizi ortadan kaldırmaktan falan söz ediyor deÄŸilim. O kadarı safdillik olur. Sadece “senden farklı düÅŸünen insan tekleriyle ya da topluluklarla bir arada yaÅŸamanın yolunu bulmaktan” bahsediyorum.
Tehlikeli olan siyasal farklılıklar ya da ideolojik sürtüÅŸmeler deÄŸildir. Tehlikeli olan, birlikte yaÅŸama kültürümüzün kaybolmasıdır.
Bilmem Åžanlıurfa’daki olayları takip ettiniz mi? Birkaç Suriyeli mülteci, bir aileden iki kiÅŸiyi öldürdü, iki kiÅŸiyi de ağır yaraladı. Bunun üzerine ÅŸehirde “Suriyelileri istemiyoruz” yürüyüÅŸleri düzenlendi. Suriyelilere ait iÅŸyerleri ve evler tahrip edildi. Åžehri, büyük bir huzursuzluk kapladı.
Tehlike budur iÅŸte.
Åžanlıurfalı birileri, iki Suriyeliyi öldürseydi, ikisini de yaralasaydı ve Urfa’da yaÅŸayan Suriyeliler “Urfalıları istemiyoruz” deselerdi, dükkân ya da ev tahrip etselerdi ne olurdu?
“Böyle soru mu olur?” diyorsunuz deÄŸil mi muhtemelen. Evet, soru dediÄŸin tam da böyle olur. Suçun ÅŸahsiliÄŸini, olayın münferitliÄŸini bir yana bırakıp meseleyi bütün bir topluluÄŸa yıkmaya çalışmanın saçmalığı baÅŸka bir soruyla çıkmaz ortaya.
Hatırlayalım. Sakarya’da 9 aylık hamile Emani’yi ve 10 aylık bebeÄŸini vahÅŸice katletmiÅŸti iki Türk. Hiç kimse “bu Türkler de böyle iÅŸte. Bin yıldır burada olmanın avantajıyla diledikleri zalimliÄŸi yapıyorlar” analizi kasmadı. Kimse bu alçakça olay yüzünden bütün Türkleri suçlamaya kalkmadı.
Fakat iÅŸte, baÅŸka bir alçakça olay yüzünden Urfa’da binlerce kiÅŸi bütün Suriyelileri suçlu ilan edip ceza kestiler.
Ä°nsan, takkesini bir anlığına önüne koyup düÅŸünse neyin nasıl olması gerektiÄŸini bulacak elbette. Ne var ki o hoÅŸgörüsüzlük illetine bir kez yakalandığında saÄŸduyusunu da, akli melekelerini de kaybediyor.
Tehlikeli bu hal, hem de çok tehlikeli…
Henüz yorum yapılmamış.