Kürsü
İbrahim Kiras- Muhafazakarlıktan İslamcılığa İslamcılıktan muhafazakarlığa
Follow @dusuncemektebi2
Ä°brahim Kiras- Karar
Cumhuriyet Türkiye’sinde “Ä°slamcılık” dendiÄŸinde anlaşılan anti-modernist toplumsal reaksiyon ve bilahare “dini kuralların geçerli olduÄŸu bir toplum düzeni taraftarlığı” olarak tezahür eden anlayıştır demiÅŸtik...
Ancak, yanlış anlaşılma olmasın, söz konusu toplum düzeninin taraftarları yalnızca “sokaktaki adam” -veya konumuza daha uygun ifadeyle “camideki adam”- deÄŸildir. Aynı zamanda yine aydınlardır veya okuryazar zümre içindeki dindar kiÅŸilerdir. Daha doÄŸrusu, 1950’lerden sonra teÅŸekkül edecek yeni bir aydın zümresi. ÇoÄŸunlukla da taÅŸra kasaba ve ÅŸehirlerinde yetiÅŸip büyükÅŸehirlere yüksek tahsil için gelmiÅŸ olan ve hukuk, tıp, mühendislik gibi “laik” mesleklere sahip olmakla birlikte özel hayatında dinin gereklerini yerine getirmeye özen gösteren kiÅŸiler. (Bu profil detayı önemli. Bilahare yeniden deÄŸineceÄŸiz.)
ModernleÅŸme ve sekülerleÅŸme hamlelerinin en radikal ÅŸekilde gerçekleÅŸtirildiÄŸi 1930’ların, 40’ların Türkiye’sine dönersek... Söz gelimi ÅŸapka inkılabı, Türkçe ezan gibi biçimsel veya sembolik görünen ama yine de radikal mahiyet taşıyan adımlar toplumun genelinde hoÅŸnutsuzluk uyandırıyor ama o günlerde “inkılap” kavramı doÄŸrudan iktidarın fiili güç kullanma imkanından aldığı bir meÅŸruiyete sahip olduÄŸu için pek ses çıkarılamıyor.
1940’lar yine de 1920’lere ve 1930’lara nispetle daha serbest bir ortam arz ediyor. En azından daha rahat konuÅŸuluyor, daha önce pek görülmeyen tarzda veya çizgide kitaplar, gazeteler, dergiler çıkıyor artık. Bu dönemde milliyetçilik ve Ä°slamcılık aÅŸağı yukarı aynı ÅŸeydir. 1960’lara, hatta 70’lere kadar da ayrılmayacaklardır.
Dönemin dindar aydınları kendi fikir çizgilerini milliyetçi, saÄŸcı, mukaddesatçı gibi sıfatlarla tarif ediyorlar. Bu dönemde daha çok ahlaki yozlaÅŸmaya, aşırı batılılaÅŸmaya, tarihimizin Osmanlı ve Selçuklu devirlerinin yok sayılmasına veya kötülenmesine itiraz gibi motivlere rastlanıyor. Din öÄŸretiminin sosyal bir ihtiyaç olduÄŸu, komünizmle mücadelede, milli birliÄŸin korunmasında ve vatansever nesiller yetiÅŸtirilmesinde dinin önem taşıdığı gibi görüÅŸler savunuluyor.
(Dikkat edilirse, Meşrutiyet devri İslamcılığının iddialı duruşu yok bu devirde.)
***
Muhafazakâr ve antikomünist karakterli bu “neo-Ä°slamcılık” ancak 1960’lardan sonra dindar vatandaÅŸların inandıkları gibi yaÅŸamalarına engel olunmaması gibi “islamî” talepleri daha yüksek sesle dile getirmeye baÅŸlıyor. (Kadınların baÅŸörtüsü, mesai saatlerinde namaz gibi -uzun yıllar sonra AK Parti iktidarları devrinde bütünüyle çözülebilecek olan- problemlerden söz ediyorum.)
Bu ılımlı pozisyonun bir adım ötesinde ise içkinin, faizin, kumarın, zinanın vs. yasaklanması taleplerini görebiliriz... Ancak bu talepler de çoÄŸu zaman dinin emri olmaktan ziyade genel ahlak, toplum düzeni ve saÄŸlık gibi “seküler” gerekçeler ileri sürülerek dile getirilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla bu da ılımlı bir pozisyon sayılabilir.
Aşırı diyebileceÄŸimiz tutumlar 1950’lerde bir yandan çok partili demokrasinin hüküm sürdüÄŸü, öbür yanda sanayileÅŸme paralelinde büyük ÅŸehirlere göçün baÅŸladığı bir ortamda filizlenmeye baÅŸladı.
Galiba 1960’lardan sonra Pakistan menÅŸeli “islam devleti” kavramı fikir hayatımıza dahil olurken “islam nizamı” kavramı da dolaşıma girmiÅŸti. 1979 Ä°ran devriminin ardından ise “Ä°slami düzen” ile birlikte “devrim” kavramı da dindar aydınların sözlüÄŸüne girdi. Ancak dindar aydınlar arasında bu radikal eÄŸilimler uzun ömürlü olmadı. Geleneksel dini yapılar bu aşırılıkları kısa zamanda absorbe etti. Bugün Ä°slam devletinden veya Ä°slam düzeninden söz eden pek kalmadı.
Tabii bunda dindar aydınların özellikle son 15 yılda AK Parti üzerinden devletin kurumsal kimliÄŸiyle kaynaÅŸmış olmalarının da payı inkâr edilemez. Bu kiÅŸiler artık talep sahipleri deÄŸil talepte bulunulan makam sahipleri oldukları için geçmiÅŸteki davalarını sürdürmeleri tuhaf ve daha da önemlisi mantıksız ve tutarsız olurdu zaten.
Ne olursa olsun, Cumhuriyet devrinde önce muhafazakarlık olarak tezahür edip sonra bir süre Ä°slami temelde bir toplumsal proje görünümü almış olan “neo-Ä°slamcılık” son yıllarda yeniden muhafazakarlık çizgisine geri çekilmiÅŸ görünüyor. Bunda siyasi konjonktürün olduÄŸu kadar birtakım toplumsal geliÅŸmelerin de etkisinin olduÄŸunu düÅŸünmek lazım.
Henüz yorum yapılmamış.