Kürsü
Abdurrahman Dilipak- Kafkas, tarih, bugün ve gelecek
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit
Geçenlerde Stratejik DüÅŸünce Enstitüsünün Bakü’de, Türk Tarih Kurumu ve Azerbaycan Bilimler Akademisi ile iÅŸbirliÄŸi yaparak 2 gün süren “Kafkas, Tarih, Bugün ve Gelecek” konulu bir konferans ve çalıştay düzenlendi. Konferans için bir de ortak güvenlik ve savunma sanayi iÅŸbirliÄŸi oturumu yapıldı.
Bu toplantılar ilk kez yapılmıyor, bundan sonra da yapılacak. Elbette faydadan hali ÅŸeyler deÄŸil, ama bu çalışmalar yeterli deÄŸil. Daha çok hazırlık, daha az söz ve daha çok eylem gerek.
Çok fazla ÅŸikâyet ediyoruz, çok fazla övünüyor ve yaptıklarımızı çok fazla anlatıyoruz.
Ä°badetin çok olanı deÄŸil, sürekli olanı makbul.. Bu çalışmaların daha önceki ve sonraki çalışmalarla birleÅŸtirilmesi gerek. Ve tek çözüm deÄŸil, deÄŸiÅŸik ihtimallere karşı alternatif çözümler üretmemiz gerek. Bu çalışmaların oryantasyon, optimizasyon ve senkronize edilmesi ve siyaset, üniversite, meslek odaları, sermaye ve sivil toplumun sürece etkin olarak katılmalarının saÄŸlanması gerek.
Ele alınan sorunlar ya da çözüm önerileri ile ilgili referans kütüphaneleri oluÅŸturulup, geliÅŸmelerin izlenmesi gerek. Risklerin ve fırsatların deÄŸerlendirilme ve derecelendirilmesinin de yapılması gerek.
Bunlar kolay deÄŸil. Süreklilik ve disiplin, uzmanlık gerektiren konularda ciddi bir açığımız söz konusu. Tarih bugünkü haliyle ufkumuzu aydınlatmıyor.. Bugün bize anlatılan tarih bize doÄŸruyu söylemiyor. Tarih övgü ya da sövgü kitabi deÄŸil. Tarihten ders alınır. Tarih bir toplumun ortak hafızası, tecrübeler birikimi olması gerekir.
Bugünkü halimiz ortada. Dini, mezhebi, iktidar-muhalefet çatışması, çıkar çatışması, ideolojik, politik, felsefi, vicdani kanaat farklılıklarından kaynaklanan sorunlar ufkumuzu karartıyor.
Gelecek tasavvuru konusunda maalesef çok kötü durumdayız. EÄŸitim ve aile S.O.S veriyor. Gelecek tasavvuru için felsefecilerin ve sanatçıların toplumun ufkunu aydınlatması topluma korku deÄŸil, umut vermesi gerekir. Daha iyi bir gelecek için bilgi ve sorumlulukla beslenen bu “hayal ülkesi”nin estetize edilmesi gerekir. Unutmamak gerekir ki, etik, estetiÄŸin davranışa yansıyan biçimidir.
Genel olarak bizler, çok ÅŸey istiyoruz, çok ÅŸikâyet ediyoruz, “karanlığa küfrediyoruz” ama istediklerimizin gerçekleÅŸmesi konusunda bedel ödemek, risk üslenmek konusunda isteksiziz. Böyle olmaz. Bu ÅŸekilde tartışarak, sloganlar söyleyerek 6 ay bir güz gideriz ama bir arpa boyu yol almayız.
Tamam, iç güçler var, dış güçler var. Hepsi tamam da, ÅŸeytanın varlığı günah iÅŸlememizin bahanesi olamaz ki. Tamam bir sorunu bugün tam olarak çözemeyebiliriz, ama doÄŸru yönde ileri doÄŸru iki günü birbirine eÅŸ olmamak üzere bir takım adımlar atabiliriz. Hem deÄŸil mi ki, bizi gören, duyan, bilen hüküm sahibi bir Allah var!
Mesela IÄŸdır ile Nahçıvan arasındaki sınırı kaldırıp, serbest geçiÅŸ imkânı saÄŸlayamaz mıyız? Ä°ki ülke arasındaki bütün iÅŸlemler Nahçıvan üzerinden olsun. Karşılıklı olarak iki ülke arasında ve ortak serbest ticaret bölgeleri oluÅŸturalım. Neden olmasın. Ä°ki ülke arasında bir çerçeve anlaÅŸması yapılıyor, ama bir türlü yönetmelikler yayınlanıp çalışma baÅŸlatılamıyor. Sonunda market raflarında Türk malından çok Fransız malları görebiliyorsunuz. KarabaÄŸ konusunda mevcut yöntemle durum kilitlenmiÅŸ vaziyette. Peki, yeni alternatif çözüm yolları denenemez mi?
Aslında Ermeni halkının % 60’tan fazlası çözüm istiyor. Ama çözüm gerçekleÅŸmiyor.
Azerbaycan halkı da yönetimi de hem Türkiye, hem Rusya ile iÅŸbirliÄŸinden yana. Genel kanaat Ermeni meselesini Rusya isterse çözer. Türkiye ile Rusya arasındaki iÅŸbirliÄŸi Azerbaycanlılar tarafından desteklenen bir politika.
Azerbaycan’da KarabaÄŸ konusu en büyük milli mesele gibi. Aslında bu öfkenin içeride politik bir karşılığı da var. Ermenistan yönetimi için de bu konu “milli bir mesele” haline gelmiÅŸ durumda ve iç politika için de kullanılışlı bir konu. Bu konu Rusların da iÅŸine yarıyor. Minsk grubu çözüm için orada deÄŸil, çünkü çözümsüzlük en çok onların iÅŸine yarıyor. Çözümsüzlük aslında Türkiye ve Kafkas halklarının aleyhine bir durum.
Bilmem biliyor musunuz, 100.000’e yakın Ä°stanbul’da kaçak Ermenistan vatandaşı Ermeni yaşıyor. Ermeniler arasında doÄŸrudan temas ve internet baÄŸlantısı üzerinden ciddi bir MüslümanlaÅŸma süreci de yaÅŸanıyor. Bu çözümsüzlük, okuyan, düÅŸünen, insaf sahibi Ermeniler için de artık sinir bozucu bir durum olarak görülüyor.
Bugün Azerbaycan’la temas noktamız turizm, iÅŸ, medya ve internet. Diziler üzerinden Türkçe öÄŸrenenler var. Bütün bu temas noktaları defakto ve rastgele.. Her iki toplumun kafalarında oluÅŸan suali mukadderlere cevap veren bir ortam bilgileÅŸim zeminine ihtiyaç var. Din algısı, tarih algısının yeniden gözden geçirilmesi gerek. Batı ve Rus etkisi altında ÅŸekillenen anlayış üzerine bir gelecek tasavvuru inÅŸa etmek mümkün deÄŸil. O konuda zihnen arınmamız gerek. Bugün için ekonomik, sosyal, siyasal ve fikri zeminde daha fazla temas noktası bulmamız gerek. Kitap, dergi, belgeseller, sanat faaliyetleri olarak ortak çalışmalara ihtiyaç var. Ve biz sadece kendimiz ve bölgemizle ilgili deÄŸil, dünya ekonomisi, siyaseti, global sorunlar üzerinde ortak çalışmalar yapmamız gerek.
Sanırım iliÅŸkileri daha da geliÅŸtirmek için önce halihazır bir durum raporu çıkartılmalıdır. Buna göre eylem planından önce sorunların tesbiti gerek. SaÄŸlam bir altyapı kurulmalı. Risklerin minimize, faydanın maksimize edilebilmesi için mevcut imkân ve kaynakları, aktörlerin oryantasyonu, senkronizasyonu ve optimizasyonu son derece önemli.
Potansiyel ve muhtemel fırsat ve risklerin öngörülmesi ve ona göre hazırlıklı olunması ve eylem planının bu ÅŸartlara uyum saÄŸlayabilmesi için fleksibl olması gerek.
Azerbaycan; Türkiye, Ä°ran ve Rusya’daki geliÅŸmelerden doÄŸrudan etkilenecektir. Türkiye Azerbaycan’ın batıya açılan kapısıdır ve Türkiye’nin Rusya ile iliÅŸkisi Azerbaycan-Rusya iliÅŸkilerini de pozitif yönde etkilemektedir. Azerbaycan’ın Türkiye’nin Kafkaslara açılan kapısı olması itibarı ile özel bir önemi vardır.
Åžunu kafamıza nakÅŸedebilsek: “Biz” diyebileceÄŸimiz topluluklar olarak birbirimize karşı kazanacağımız bir zaferimiz yok, birlikte kazanabileceÄŸimiz bir zaferimiz var. Åžu da ikinci önemli nokta: Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmayacak. Adalet yoksa barış da yok. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güven altında olmayacaktır. Biz “Biz”lerle Ä°ttihat, yeryüzünün bütün mazlumları ve erdemli insanları ile müttefik, deÄŸer üreten herkesle, nimet-külfet dengesine dayalı “itilaf” üzere olacağız.
SDE’nin, Bakü’deki Kafkas Konferansı ve Çalıştayı’nda bu konular çok yönlü ele alındı.
Aslında bu iki devlet ve tek milletin, kendi aralarında, bölgesel olarak ve dünya siyasetinde “muhteÅŸem bir ikili”ye dönüÅŸmesi için önemli imkânlar oluÅŸturulabilir. Bu konuda devlete, sivil topluma, iÅŸ adamlarına herkese büyük görevler düÅŸüyor. Bu iki ülkenin jeopolitik ve jeostratejik önemi güvenlik ve barış açısından büyük bir önem taşıyor. Bakü’yü görünce Türkiye’nin 3 tarafının deÄŸil, dört tarafının denizlerle çevrili olduÄŸunu göreceksiniz. Selam ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.