Özel / Analiz Haber
Orta Çağ Avrupası'nda Köle Ticareti nasıl yapılıyordu?
Orta Çağ Avrupası’nın oluşum sürecinde önemli bir yere sahip olan köle ticaretiyle ilgili olarak pek çok farklı görüş bulunmaktadır. Şöyle ki; Georges Duby’ye göre Merovenj ve Karolenjler döneminde köleliğin Avrupa pazarlarında azalmaya başladığı yönündedir. Bunun yanı sıra Marc Bloch ise XI. ve XII. yüzyıllarda Fransa’daki bir grup insana “colliberti” denildiğinden bahsetmektedir. Buna Fransızca’da “cuilvert”, “cuivert”, Latince’de ise “collibert” denilmektedir. Bunların hukuki şartları serflerinki ile benzerdi. Yani bir senyör, toprağını sattığı zaman onun üzerinde bulunan ve yaşayan serfleri ya da culvertleri de satabilme yetkisine sahipti. Genel itibariyle bu iki görüş de doğru kabul edilebilir. Çünkü Roma’daki gibi kölelik anlayışı, yavaş yavaş azalmaya başlamıştı; ancak Marc Bloch’un işaret ettiği bazı isimlerin kullanılmış olması, köleliğin şekil değiştirerek hatta kendi içinde de gruplara ayrılarak yeniden karşımıza çıkmış olduğunu göstermektedir.
Genel anlamda March Bloch’un görüşlerine baktığımızda aslında onun bir genelleme yaparak köleliğin Fransa’da İngiltere’den daha erken dönemlerde yok olduğunu savunmakta olduğu görülmektedir. İberya Yarımadası bölgesinde ise Yeni Dünya’nın keşfine kadar kölelik yok olmamıştır. İngiltere’de ise böyle olmasının sebebi olarak kabile sınırlarının kırılması ve arazilerin gelişmesinin gecikmesi gösterilebilir.1
İngiltere’de kölelerin varlığına dair Domesday Book’ta bulunan bilgilere göre Cambridgeshire kentine bağlı Armingshire kasabasındaki çeşitli villalarda yapılan sayımlara göre köle olan ve köle olmayan nüfus oranlarını gösteren tablo aşağıda bulunmaktadır.2
Frederic William, tarafından Domesday Book’tan aktarılan bu bilgiler, aslında köleliğin özellikle XI. yüzyıl ile XIII. yüzyıl arasında tamamen yok olmadığını ve az sayıda da olsa İngiltere’de bazı yerlerde kölelerin var olduğunu göstermektedir.
Bunun yanı sıra Cambridgeshire ve Bedforshire gibi kentlerde %55 ile % 70 arasında köylü sınıfı bulunmaktadır. Oxford’un ise sadece % 20’si özgürdür.3 Bütün bu rakamlar ve oranlar, bize köleliğin kalıntılarını göstermektedir.
Bunların yanı sıra İngiltere’deki küçük krallıklar arasındaki savaşlarda ele geçirilen köleler de bulunmaktadır. VIII. yüzyıla ait bir mektupta savaş esiri bir kızın bir Glastonbury rahibinden özgürlüğünü alışı hakkında bilgiler verilmektedir. Kız, fidye karşılığında aynı zamanda geri kalan hayatını akrabalarıyla geçirmek ve de köleliğin verdiği üzüntü ile özgürlüğün zevkiyle hayatına devam etme şartıyla serbest bırakılmıştır.4
Aslında yaşanan büyük sıkıntılar, insanların çocuklarını ya da diğer akrabalarını satmaya zorluyordu. 1014 yılında başpiskopos Wulfstan bu konuda şöyle bir ağıt yakmıştır:
“Ne yazık ki çok dolu; ama üzücü bir senetteki bilgilerden bir babanın para karşılığında oğlunu, bir oğulun annesini ya da bir kardeşin bir diğerini yabancıların baskısıyla sattıklarını biliyoruz”.5
Bunlara ek olarak köle tüccarları, 1212 yılında yapılan Çocuk Haçlı seferinden kazanç elde etmeye çalışılmıştır. Burada Fransız Cloyes’li Stephen adlı bir çocuk, bütün çocuklara liderlik etmiştir. Ayrıca bu çocuklara “Holy Land yani Kutsal Toprak” denilen Kudüs’ün Müslümanlardan alınmasında başarılı olurlarsa özgürlüklerine kavuşabilecekleri vaad edilmiştir.6
Bunun yanı sıra satış işlemlerinde satıcılar, kölelerin derilerine şerit çizerlerdi. Bu şeritler, kadınlar kadar erkeklere de yapılırdı. Kölelere keçeden yapılmış birer pelerin giydirilirdi. Fiyatı belirlenirdi. Sonra, onların üzerindeki örtüler çıkarılırdı. Sonra da aşağı ve yukarı şekilde yürütülürdü. Böylece vücutlarında herhangi bir sakatlık olup olmadığı tespit edilirdi. Eğer bunların arasında Tatar bir erkek ya da kadın varsa fiyatı üç kat artardı. Çünkü bir Tatar’ın sahibine asla ihanet etmeyeceği bilinirdi. Kaffa ya da Kefe’de satılan kölelerin büyük bir çoğunluğu, çocuklardan oluşmaktaydı. Bu çocuk köleler, Tatar tüccarlar tarafından Kırım'da satılmışlardır. Birkaçı da liman kasabalarında ve Cenova korsanları tarafından denizlerde kaçırıldı. Ayrıca bir kısmı da ekmek için açlık çeken kendi aileleri tarafından satıldı. Satılık olan 28 köle, kısa süre içinde ilgili yerlere gönderildi. Bunların 19 tanesi 20 yaşında ya da daha küçük yaşlarda idiler. Bu köleler arasında anneleriyle birlikte satılan 3 ya da 6 yaşında olan çocuklar da bulunmaktaydı. Sadece 7 tanesi 14 yaşından büyüktü.7 Köleler, genellikle Hristiyan olmayan hatta yarı Hristiyan olan bölgelerden getirilirlerdi.8
Buna benzer şekilde Cenovalılar da köle ticareti konusunda daha çok Hristiyan olmayan köleleri seçerlerdi. Ancak ne Cenovalılar ne de Venedikliler, bu kölelerin vaftiz edilmesine engel olmamışlardır. Hatta 1317 yılında Papa XXII. John’un kölelerin gemiye götürüleceğini Cenova’ya ihbar ettiği de kaynaklarda yer alan bilgiler arasındadır. Papa V. Martin, 1425 yılında diğer milletlerle Hristiyanların satışıyla ilgilenen Hristiyanları aforoz etmesi için tehdit etmiştir. Ve Hristiyanları satın almadan önce bunun önlenmesi için kıyafetleri üzerine bu işi simgeleyen rozet takmaları istenmiştir.9
Eski zamanlarda da bu tarz simgeler vardı. Bunların en dikkat çekeni ise Augustine’nin annesine kendilerini döven kocalarından şikayetçi olan kadınlardı. Bunlar, aslında evlilik kontratını imzaladıkları günden itibaren gerçekte köleliğin içine de girmiş oluyorlardı.10 Bu durumu açıklayan en iyi örnek olarak kaynaklarda zengin ve dul bir soylu kadından ya da diğer ifadeyle kızlarına bekaret ve evlilik arasında nasıl tereddüt edebildikleri hakkında sorular soran Julienne adındaki bir kadından bahsedilmektedir. Onlara göre evlilik yapan kadınlar, aslında özgürlüklerini de para için satmış olurlardı ve de esir edilirlerdi.11
Bu ilginç görüşün yanı sıra Michail Sjuzjumov da, Germen-Roman sentezini reddetmiştir. Hatta ataerkil köleliğin aslında Roma şehirlerinin bir kalıntısı olarak görülmüştür. Dolayısıyla “Köle devrimi” tezini reddetmektedir.12
Bazı Rus tarihçiler de Roma İmparatorluğu’na zarar veren bir köle devrimi yaşandığı konusunda hem fikirdirler. Ancak zamanla bu fikir çürütüldü ve de bunun aslında Germen kabilelerinden ve de Roma devletinde oluşan bir sentezden ibaret olduğu fikri ortaya atıldı.13
Bunların yanı sıra Papalık da Hristiyan olsun ya da olmasın düşmanlarını mağlup etmek için karışık kölelik tehdidini kullanmaya başladı. 1303 yılında Papa VIII. Boniface, zengin Colanna ailesi ve onun mirasçıları için köleliği yeniden düzenlemiştir. Bu düzenlemeyi ilk olarak 1309 yılında V. Clement, Venedik, İtalya ve sonradan da Bologna üzerine yapmıştır. Ve Floransa’da aynı sistem uygulanmıştır. VIII. Henry’nin reformuna göre İngilizleri toparlanmaktan vazgeçirmek için, Papa III. Paul (1534-1549), Katolik kilisesini terk edenleri köleler olarak nitelendirdi ve de kınadı.14
Bunun yanı sıra feodal sistem içerisinde yarı köle ya da yarı özgür diye adlandırdığımız serflerin kendi topraklarından uzakta kalmaları şeklinde bir durum da yine bu dönemde senyörleri tehdit etmekteydi. Buna karşılık senyörler de bu durumu uzaktan izlemişlerdir. Ancak spesifik olarak o dönemde köle-kiracı olarak adlandırılan gruplar da uzun süre uzakta kalmışlardır. Bu, kuzey bölgelere yönelik yabancı bir gelenektir. Böyle bir kuralın XIV. yüzyıla kadar işlemediği de söylenmektedir. Aslına bakılırsa bu sistem, senyörler için oldukça yararlı bir sistemdir; ama ilk başta fark edilmemiştir.15
İngiltere’de ve Almanya’nın bazı köylerinde kölelik görülmekteydi; çünkü buraların sakinleri, köle olarak kabul ediliyorlardı. Bunun varlığını gösteren kanıt ise Villeneuve le Roi‘ye 1163 yılında Lorris’in özeline özgürlük verilmiş olmasıdır. 1246 yılında ise IX. Louis, 326 köye serbestlik vermiştir.16
Alman toplumunda ise köleler, özellikle şu cümlelerle anlatılmaktaydı:
1. Köleler, birer zenginlik göstergesiydi.
2. Kölelerin kişisel hakları yoktu.
3.Bir kölenin yok olması yöneticisinin elinde idi.
4. Kölenin efendisinin yanında olmasının dışında toplumda herhangi bir yeri yoktu.17
Orta Çağ İngiltere’sinde ise köleliğin yükselişi biraz da koyun yetiştiriciliğindeki artışa bağlı olarak artan ürün kapasitesiyle de ilgilidir denilebilir.18
Domesday Book’ta yer alan bilgilere göre, 1086 yılında İngiltere halkının onda birini malikane köleleri oluşturdu. Köle azat etme işleminde ise ekonomik fedakârlık veya dinle ilgili unsurlar etkili oldu. Bunların çoğu, XVII. ve XIX. yüzyıllarda küçük köle gruplarından oluşmaktaydı. Bu durum, Essex, Londra, Wunemannedune, Surrey’de ve Sheen’deki kölelerin azat edilişini göstermektedir.19
Zamanla özgür kabul edilen kiracılar sınıfının büyümesi de XII. yüzyılda zengin kiracıların bazılarının işlerini ve şahsi statülerini değiştirmiş olmalarının bir devamı olarak kabul edilmelidir.20
Bu şekilde bir artış olmakla birlikte XVII. yüzyılın son 20 yılında İngiliz gemileri, 300,000 köleyi Afrika’dan getirmiştir.21 Çünkü Kuzey Afrika ve Sicilya’da M.S. I. yüzyıla kadar çok sayıda köle işçi, tahıl çiftliklerinde çalıştırılmaktaydı. Kuzey Afrika’dan 250,000 ile 400,000 ton civarında tahıl, her yıl Roma’ya satılırdı. 22
Bununla birlikte, 1246 yılında bir köyün yıllık yaklaşık olarak 60 pound gibi bir fiyata hür bırakılması23, aslında köleliğin varlığına kanıt olmakla birlikte gerek insan olarak gerekse de köy olarak serbestlik verildiğinin de göstergesidir.
Venedik ise bu konuda çok aktif bir yer edinmiştir. Şöyle ki; Venedik’in dindarlar mahallesi olarak kabul edilen Karadeniz’deki diğer büyük köle pazarı olan Tana, Benedetto ve Blanco’daki ticarette de aktiflerdi. Tüccarların büyük çoğunluğu da Rusya, Ermenistan, Dalmatia ve Almanya’dan gelirdi. Hatta burada bir Tatar tüccarın 14 yaşındaki yeğenini bir Venedikliye sattığı şeklinde bilgiler de bulunmaktadır. Ticaret, taşınmasına izin verilen kadırgaların insan kargosu olarak kullanılması da Venedik ve Cenova için yeterince ağır bir sorumluluktu. Çünkü bu kadırgalardaki insanlar, çoğunlukla kölelerdi. Venedikliler tarafından her tayfaya 3 köle sınırı konuldu. Cenova, tek güverteli bir geminin 30 köleyi taşımasına izin verdi. Çift güverteye 45, 3 güverteye 60 şeklinde bir sınır getirdi. Köleler, İtalyan limanlarına girdiği zaman iskelelerdeki gemilere yüklenmezlerdi ve müşterilere gönderilen simsarlara açık artırmaya çıkarılırlardı. Onlar, hedeflerine ulaştıkları zaman, giriş görevi ve satış vergileri ödenmişti ve isimleri şehir kütüğüne yazılmıştı. Venedik, kişi başı 5 dükalık bir vergi koymuştu. Her köle toprağını da dışarı satacaktı. Buna karşılık Cenova ise sadece Yakın Doğu’dan gelen kölelerle ilgilenirdi. Fakat özellikle Cenova, Akdeniz ve Barcelona’dan gelenlerle ilgilenirdi. Çok sayıda köle, genç kızlara ev hizmetlerinde talebin çok olduğu Avrupa’nın diğer ülkelerine yeniden satıldı. Mısır ise kendi ordusundaki boşluğu doldurmak için erkek köle aramaya başladı.24
Genç köleler, diğerlerine göre daha iyi fiyatlarla satılmaktaydı. XIV. yüzyıla ait bir listede yer alan 357 kölenin satıldığına dair bilgiler, Floransa’da bu kadar kölenin satıldığını göstermektedir. Burada, kızların 34’ünün 12 yaşın altında, 85 ve daha fazlasının 12 ve 18 arasında, sadece 6’sının 30 üzerinde olduğu belirtilmektedir. En yüksek fiyatlar, ergenlik çağının üzerinde olanlar için ödenirdi.25
Floransa listelerinde kölelerin kökenine dair olan bilgilerde bu kölelerin arasında 274 Tatar, 30 Yunan, 13 Rus, 8 Türk, 4 Çerkez, 5 Bosna ya da Slavlar, 1 Girit ve geriye kalanların ise Arap ya da Sarazenler olduğu şeklinde bilgiler yer almaktadır. Bunların büyük çoğunluğunu kadınlar ya da küçük kızlar oluşturuyordu. Neredeyse hepsinde tanınmalarını kolaylaştırmak için, dövme ve yara işaretleri vardı. Noter tarafından köleyi tasvir eden yani onun kökeni, fiyat, görünüm, boy, hastalık ve hatta kötü huylarını da içeren bir belge hazırlanırdı. Antik Yunan ve Roma’da satıcılar, fiyatı indirmeye yarayan kötü özellikleri tanımlama doğrultusunda zorlanmışlardır. Eğer satıcılar, bunları gizlerlerse alıcı, satışı iptal edebilir, parayı da geri alabilirdi. Yönetimi eline geçiren satıcının gerçekteki amacının ne olduğu şöyle belirtilmektedir:
“……….tüm gücüyle sahip olmak, tutmak, bedenini ve ruhunu yönetmek, kendi zevkine göre onu memnun eden neyse ebediyen baş etmek ve hiç kimse onu inkar edemez”.26
Kölelikten kurtuluş yolu ise aslında Orta Çağ’da ekonomik gelişim ve senyörlük rekabetiyle eşleşmektedir. Onlar, özgürlük için belli bir ödeme yaparlardı. Kurtulmak isteyenler de bundan faydalanırlardı. Joigny tarafından yapılan bir sayıma göre, 1328 yılında bu statüdeki ailelerden biri hür bırakılmıştır. Şöyle ki:
“onların verdiği ve yaptığı iyilikler, kabul edilen hizmetler saf mükafatlar ve yeniden sayım yapılmıştır…Ama sinsice günlük olarak durdurmaksızın yapılıyordu. Allah tarafından özel bir şeref, yardım ve dindarlık… ve nakitte toplam 200 için….27
Eski zamanlara bakıldığında ise bir yönetici, bir kölenin iş gücünü kendi için kullanmazdı. Fakat onun hizmetlerini kiralayabilir, onu başka bir köleyle ya da başka bir ürünle değiş tokuş yapabilirdi. Aynı zamanda köleyi bir hediye gibi uzaklaştırabilirdi. Fakat eski Romalıların aksine Orta Çağ’da Floransalılar, kölelerinin kendileri gibi geçinmelerine izin vermezlerdi. Hatta yönetici, fiyatı ödemeye istekli olsa bile izin verilmezdi. Hizmetçiler, moda olan yüksek topuklu ayakkabılar giyemezlerdi. Parlak renkli elbiseler, montlar, çok uzun etekli elbiseler giyemezlerdi. Onlar sadece gri yünlü korse elbiseler, yünlü, siyah kayışlı ayakkabılar giyebilirlerdi.28
Sonuç
Sonuç olarak Orta Çağ’da Avrupa’da her şeyde olduğu gibi kölelik de şekil değiştirdi. Ama temel olarak taşıdığı özellikler de yeni bir çağa ve düzene uymaya çalışırken köle ticareti de daha esnek hale gelmiştir. Bir kölenin sosyal konumu ise yine ait olduğu yerlere bağlı kalmaları olarak belirlenmişti. Pierre Bonnasié’nin dediği gibi, eski özgür insanlar katı bir bağımlılık rejimine bağlanmışlardı. Eskisinden daha farklı, yeni ve de temeli köleliğe dayanan şekil veren bir rejim oluşmuştur.29
Dipnotlar
1Round, “The Text of the Essex Domesday”, Victoria History of the Country of Essex , c. I, s. 257.
2Frederic William Maitland, Domesday Book and Beyond-Three Essays in the Early England History, Cambridge Üniveristesi yay., Cambridge,(Trz),s. 17-18.
3R.H. Hilton, The Decline of Serfdom in Medieval England, Great Briton, 1969, s. 19.
4Milton Meltzer, Slavery,America, 1993, s. 216.
5Aynı eser, s. 216.
6Aynı eser, s. 222..
7Aynı eser, s.230.
8Joachim Henning, “Strong Rulers. Weak Economy? Rome, The Caroligians, Archaeology of Slavery in the first Milenium AD.”, (Ed. Jennifer R. Davis,Michael McCormick), The Long Morning of Medieval Europe: New Directions in Early Medieval Studies, Ashgate publishing Company, USA, 2008, s. 48.
9Milton Meltzer, Slavery, s. 230.
10Michel Verdon, “Virgins and Widows: European Kingship and Early Christianity”, Man, New Series, c. 23, No. 3, 1988, s.505
11Michel Verdon,”Virgins and Widows: European Kinship and Early Christianity”, s. 502; Flore Dupriez, La conditionfeminine et les Peres de l'Eglise latine, Montreal: Editions Paulines, I982, s.40.
12Alexander Kazhdan, “Soviet Studies on Medieval Western Europe: A Brief Survey”, Speculum, c. 57, No. 1, 1982, s.14. Örnek için bkz. Z. V. Udalcova and E. V. Gutnova, La genese du feodalisme dans les pays d'Europe Moscow, 1970.
13Alexander Kazhdan, “Soviet Studies on Medieval Western Europe: A Brief Survey”, ss. 1-19.
14Milton Meltzer, Slavery, s. 230.
15Marc Bloch, Slavery and Serfdom in the Middle Ages, s. 50-51.
16John H. Mundy, Europe in the High Middle Ages 1150-1309, Longman yay., London-New York, 1991, s. 161.
17Agnes Mathilde Wergeland, Slavery in Germanic Society During the Middle Ages, Chicago Üniversitesi yay., Chicago, 1916, s. 26.
18Evsey D. Domar, “The Causes of Slavery or Serfdom: A Hypothesis”, The Journal of Economic History, c. 30, No. 1, The Tasks of Economic History, 1970, s. 23.
19Junius P. Rodriguez, “Slavery in Human History”, The Historical Encyclopedia of World History, c. I, İngiltere, 1997, s. XVII; www.vauxhallcivic society.org.uk.
20E. Miller, The Abbey and Bishopric of Ely, 1951, s. 151 ve devamı; R.H.Hilton, “Gaouester Abbey Leases in the Thirteenth Century”, Birmingham Üniveristesi, Historial Journal, c. IV, 1952.
21J. E. Cooper, Some Results, Economic, Social, and Political, of the Industrial Revolution in England, Brandon College, Fort the Degree of Master of Arts, Toronto, 1927, s. 30.
22Edwin S. Hunt-James M. Murray, A History of Business in Medieval Europe, 1200-1550, s. 13
23John H. Mundy, Europe in the High Middle Ages 1150-1309, s. 163.
24Milton Meltzer, Slavery, s. 231.
25Aynı eser, s. 231.
26Aynı eser, s.232.
27John H. Mundy, Europe in the High Middle Ages 1150-1309, s.167; March Bloch, Rois et Serfs, Toronto Üniversitesi yay., 2011, s. 136.
28Milton Meltzer, Slavery, s. 232.
29Pierre Bonnassie, From Slavery to Feudalism in South Western Europe, Cambridge Üniversitesi yay., Cambridge, 1991, s. 33
Henüz yorum yapılmamış.