Arap isyanı bir hakikattir
Follow @dusuncemektebi2
Murat Bardakçı- Habertürk
Gazetelerde belki okumuÅŸsunuzdur: Ürdünlü turizm ÅŸirketlerinin aklına turistleri eÄŸlendirmek için parlak mı parlak bir fikir gelmiÅŸ, çölde film platosunu andıran bir mekân yapmışlar ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Arap dünyasını bize karşı ayaklandıran Thomas Edward Lawrence’in ve Mekke Emîri Åžerif Hüseyin’e baÄŸlı isyancı birliklerin askerlerimize pusu kurup onbinlerce Mehmetçik’i ÅŸehid etmeleri tiyatro gibi gösteriliyormuÅŸ!
Bu utanç komedisini izleyen Batı’nın ebleh turistleri mutlaka zevke gelmiÅŸ ve “Gud, gud, veri gut, hav nays, vandırful!” diye haykırmışlardır!
Lawrence’in kimin nesi olduÄŸunu bilirsiniz… Tarih ve edebiyat sahasında aslında oldukça üst seviyede bir entellektüeldir, önemli eserler kaleme almıştır ama ortalığı karıştırmaya pek merak duyduÄŸu için etrafı kışkırtıp birbirine düÅŸürmeyi vazife edinmiÅŸ ve Arap isyanının baÅŸta gelen aktörlerinden olmuÅŸtur.
1917’den itibaren Arap Yarımadası’nın, Filistin’in ve Suriye’nin elimizden çıkması ile neticelenen Åžerif Hüseyin ile oÄŸullarının öncülük ettiÄŸi isyan da aslında Lawrence’in eseridir…
Türkiye’de son senelerde ortaya garip bir iddia atıldı ve kıt’a Arabistanı’na hissettiÄŸimiz hayranlık gittikçe arttığı için etrafı “Arap Ä°syanı diye bir ÅŸey yaÅŸanmadı, Åžerif Hüseyin’in ayaklanmasını bütün Araplar’a mâletmek yanlıştır, ‘isyan’ denen hadise ufak bir grubun baÅŸkaldırısıdır” gibisinden zırvalar kapladı… Üstelik bir müddet öncesine kadar Arap isyanının aleyhinde söylemediklerini bırakmayanlardan bazıları da modaya uyup “Tamam, isyan var ama aslında yok, Åžerif’in adamları bize karşı baÅŸkaldırdılar fakat böyle yapmadılar” diye saçmalamaya baÅŸladılar…
Arap Ä°syanı’nın ufak bir grubun eseri olduÄŸunu iddia edenler bu tuhaf iddiaları ile devrin Türkiyesi’ni kendini korumaktan âciz, birkaç çapulcunun baÅŸkaldırısını bile bastıramayacak derecede çaresiz ve beceriksiz bir seviyeye indirdiklerinin farkında bile deÄŸildirler!!
Ä°SYAN BÄ°LDÄ°RÄ°SÄ°NDEN BÖLÜMLER…
AÅŸağıda, isyanın liderliÄŸini yapan Mekke Emîri Åžerif Hüseyin Bin Ali’nin, 1916’nın 27 Haziran ve 9 Eylül’ünde yayınladığı isyan bildirilerinden bazı bölümleri naklediyorum:
“…Saltanatın payitahtında çıkan Ä°çtihad isimli gazete, Hazret-i Peygamber Sallâllahü Aleyhi ve Sellem’in hayatını -Allahım sen bizi muhafaza eyle- en ÅŸerli bir hayat olarak ifade etti. Bu iÅŸ veziriâzamın, ÅŸeyhülislâmın, sâir ulemânın, vüzerânın ve âyânın gözleri önünde, kulaklarının dibinde oldu. Bu cür’ete ilâveten Allah Teâlâ’nın “ErkeÄŸe, kadının payının iki misli miras vermenizi emreder” ayet-i kerimesinin hükmünü ilga suçunu da iÅŸlediler ve mirasta erkek ile kadını bir tuttular. Bu iki günahı en büyük bir baÅŸka günahla üçlediler ki, o da Islâm’ın ÅŸartlarından olan Ramazan orucunun yerle bir edilmesidir. Meselâ, Mekke’de, Medine’de veya Åžam’da bulunan askeri Rus hududunda savaÅŸan askerlere benzetmek gerekçesiyle Ramazan’da oruç tutmama emri verdiler ve “Sizden kim hasta yahut yolcu olursa” ayet-i kerimesinin açık-seçik olan mânâsına muhalefet edecek sözler uydurdular. Bundan baÅŸka, Ä°slamî esasları haleldâr eden, cezası gayet açık suçlar iÅŸlediler.
…Dine ve Araplar’a karşı kalplerinde neler beslediklerinin delîli olarak Allahu Teâla’nın “evim” diye nitelediÄŸi, “tavaf edenler için evimi temiz tut” buyurduÄŸu, Müslümanlar’ın kıblesi, muvahhidlerin Kâbesi olan Beytullah’a, memleketin istiklâli için giriÅŸilen kıyam sırasında Ecyad Kalesi’ndeki toplarından attıkları iki gülle kâfidir. Bunlardan biri Hacer-i Esved’in yaklaşık biraz üstüne, diÄŸeri ise yine biraz uzağına düÅŸmüÅŸ, Kâbe’nin örtüsünü tutuÅŸturmuÅŸ, binlerce Müslüman ateÅŸi söndürebilmek için haykırarak, aÄŸlaÅŸarak koÅŸuÅŸturmaya baÅŸlamışlar, Kâbe’nin kapısını açmaya ve üstüne çıkmaya mecbur kalmışlardır. Mesele bununla da bitmemiÅŸ, bu iki top atışına Makam-ı Ä°brahim’de bir üçüncüsünü ilâve etmiÅŸler, öncelikli hedef kabul ettikleri Mescid’in geri kalan yerleri de top ve tüfek atışlarından payına düÅŸeni almıştır. Aynı mescidde daha hâlâ hergün üç-dört kiÅŸiyi öldürmek-tedirler ve insanların Beytullah’a yaklaÅŸmaları imkânsız haldedir. Bunda da Beytullah’ı hafife alma, ona gerekli deÄŸeri vermeme, hürmet etmeme vaziyeti mevcuttur.
“…bu husus,Osmanlı memleketlerindeki Müslüman kardeÅŸlerimiz ile dünyanın diÄŸer ülkelerindeki diÄŸer kardeÅŸlerimize bir ders olması ve bu zâlimlerin elde edecekleri bir ÅŸöhret veya alacakları maaÅŸlar için Allah’ın mahremiyetine tecavüz etmelerine ve emirlerine aykırı harekette bulunmaya cesarete devam etmelerine sebebiyet vermemeleri için bir ibret teÅŸkil etmektedir. Allah’a isyan eden mahlûklara itaat edilmez! Allahu Teâlâ’nın kendilerine bu münkirleri deÄŸiÅŸtirebilecek kuvveti vermiÅŸ olduÄŸu kimseler eli ile, dili ile veya kalbi ile bunlara karşı hemen harekete geçmeli, bu iÅŸe bu mütegallibe zümresinin cür’etine karşı koyacak imkânlara sahip olan kimseler de katılmalı. Bu sözlerin dinlenip ona göre hareket edilmesini Allah’dan niyaz eylerim”.
Åžerif Hüseyin’in iddiaları Ä°stanbul’daki yönetici sınıfın önde gelenlerinin peygambere hakaret ettikleri, Ä°slâm ÅŸeriatini deÄŸiÅŸtirdikleri, askere oruç tutmayı yasakladıkları ve Kâbe’yi top ateÅŸine tuttuÄŸumuz gibisinden aslı-astarı olmayan palavralardır. Bildirilerinde bu kadarla kalmayıp daha baÅŸka mesnedsiz iddialarda da bulunan Åžerif Hüseyin bütün bu yalanları kullanarak isyan ettiÄŸini duyurmakta ve Türk idaresi altındaki diÄŸer Müslümanlar’ı da baÅŸkaldırmaya çağırmaktadır!
Bugün hem Türkiye’de, hem de OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan birçok sıkıntının temelinde Birinci Dünya Harbi’ndeki bu isyan ve uÄŸradığımız büyük yenilgi yatar…
BÄ°R FÄ°LM VE BÄ°R KÄ°TAP…
1962’de çevrilen ve baÅŸrolünü Ä°rlandalı aktör Peter O’Toole’un oynadığı “Lawrence of Arabia” yani “Arabistanlı Lawrence” filmini seyretmeniz bile o senelerde başımıza açılan derdi anlamanıza kâfi gelecektir. Hele, “Bunlar altınlarını yutmuÅŸ olabilirler” gibisinden sapıkça düÅŸünceye kapılan gözü dönmüÅŸ Bedevîler’in Åžam’daki askerî hastahanede yatan yaralı askerlerimizin karınlarını hançerleri ile delik-deÅŸik ettikleri o sahne…
Ä°kna olmadınız mı? “Arabistanlı Lawrence” filminin ardından Åžerif Hüseyin’in oÄŸlu ve bugünkü Ürdün Hanedanı’nın kurucusu Kral Abdullah’ın hatıralarının bir bölümünü teÅŸkil eden ve Türkçesi “Klasik Yayınları”ndan çıkan “Biz Osmanlı’ya neden Ä°syan Ettik?” isimli kitabı da okuyun…
Bundan sonra da hâlâ “Araplar bize karşı isyan etmediler” terânesini tutturmuÅŸ olanların safında kalırsanız, elimden “Allah size akıl, fikir ve hidayet nasip etsin!” demekten baÅŸka bir iÅŸ gelmez!
YALAN TARÄ°H YAZMA HEVESÄ°
Tekrar söyleyeyim: Arap isyanı bir hakikattir ve silâhlı mücadelenin yanısıra fikrî alanda da bize karşı giriÅŸilip muvaffak olmuÅŸ büyük bir baÅŸkaldırıdır! SavaÅŸ senelerinde az da olsa bazı Arap subaylar ile kabileler gerçi Ä°stanbul’a sadık kalmışlardır ama elden çıkan topraklarda onbinlerce askerimizin can vermelerinin sorumluluÄŸu, bugün birilerinin “mevcut olmadığını” iddia ettikleri isyanın aktörlerine aittir.
Devletler arasında geçmiÅŸte yaÅŸanmış böyle düÅŸmanlıkların ve çekiÅŸmelerin sonsuza kadar devamı tabii ki gereksizdir ama ÅŸu tuhaflığa bakın: Ürdünlü turizmciler gelen birkaç turisti eÄŸlendirebilmek maksadıyla isyancıların ÅŸehid ettikleri Mehmetçik’in hatırasını ayaklar altına alıp rûhunu muazzep eden utanç dolu bir tiyatro sergilemekle meÅŸgul olurken bizdeki aklıevveller de mazideki felâketleri gizleyerek yeni, bambaÅŸka ama baÅŸtan baÅŸa yalan bir tarih yazmaya kalkışıyorlar!
Henüz yorum yapılmamış.