Sosyal Medya

Güncel

Nasiruddin Tusî demokrasiyi nasıl tarif etmiş?

Günümüz dünyasına artık tamamen hâkim olan Batı düşüncesinin en büyük mahareti nedir diye sorulsa eğer, bir an bile duraksamadan zihinsel illüzyon yeteneğidir diyebiliriz.



 Firavun’un sihirbazlarının Hz. Musa’yı sadece bir anlığına korkuya sevkeden baÅŸarısı, günümüz aydınlarını, üzerine ışık tutulmuÅŸ tavÅŸanlar gibi zihinsel faaliyetlerinden sürekli ve kalıcı olarak yoksun bırakan modern büyüyle kıyaslanamayacak kadar masum gözükmekte. Güzeli çirkin, doÄŸruyu yanlış, iyiyi kötü, yok’u var ve daha da ilginci, varı yok gibi gösterme baÅŸarısı takdire ÅŸayan. Ancak tahkik, tefekkür ve basiret, her büyüyü bozabiliyor hâlâ.

Batı  düÅŸüncesinin içinde yaÅŸadığımız dönemde sunduÄŸu en parlak ve ışıltılı ürün olan demokrasi, muhtelif yöntemlerle ve bin bir türlü gayretle zihin dünyamıza ihraç edilmekte. Elbette ki bu yeni yaÅŸam ve yönetim tarzını sorgulanamaz bir deÄŸer, mutlak bir hakikat olarak görmemiz, insanlığın ancak Tarihin Sonu’nda ulaÅŸtığı bu Yeryüzü Cenneti’ne büyük bir aÅŸk ve imanla baÄŸlanmamız, bu yeni ürünün ihracatçılarını memnun edecektir. Ancak bizim zihin dünyamızda, kültür ve medeniyetimizde söylenmemiÅŸ söze, gidilmemiÅŸ yola pek nadir rastlanır. Bu yüzden ecdadın ruhaniyetlerine sığınıp da eskimeyen kara kaplı kitaplarımızla biraz haşır neÅŸir olduÄŸumuzda, aklın “Bir” olan yolunu bulup o yolda yürüme imkanına her ahval ve ÅŸeraitte sahibiz. Elhamdülillah.

Åžimdi kendimize soralım. Aslında bırakın yeni olmayı, bayağı bayağı antik bir Yunan efsanesi olan demokrasinin, antik çaÄŸlarda da uygulandığını, bu antik çaÄŸ demokrasisinin tarihe geçen en büyük baÅŸarısının ise Sokrates’i oy birliÄŸi ile idama mahkum etmek olduÄŸunu unutmalı mıyız? Bu tarihi baÅŸarının, antik demokrasinin Antik ÇaÄŸ’dan Yeni ÇaÄŸ’a kadar tarihe gömülmüÅŸ olmasındaki etkisini göz ardı etmeli miyiz? Aristo ve Eflatun’un keskin eleÅŸtirilerini yok saymalı mıyız? Hadi bunu yaptık diyelim, peki ondan sonra modern demokrasi modelleri olan ABD, Ä°ngiltere, Fransa ve hatta Ä°srail’in, son yüzyıl boyunca tüm demokratik bilinçleriyle birlikte el ele vererek insanlık tarihine kazıdıkları sayfaları ne yapalım? Hafızalarımızdan silelim mi? Bilenle bilmeyenin bir olmadığı hakikati yakamızı bırakmayacağına göre mümkün deÄŸil. Öyleyse gelin en azından Ä°slam düÅŸünürlerine müracaat edelim. Felsefeyi, ilmi, hikmeti, tahkik, tefekkür ve basireti yeniden inÅŸa eden medeniyet iÅŸçilerine kulak verelim.

Nasreddin Tusi, miladi 13. yüzyıl âlimlerinden. Ä°bn Sina’nın en muteber ÅŸarihlerinden biri olarak kabul ediliyor. Felsefe, astronomi ve matematiÄŸe katkıları bir yana Ä°slam dünyasında en muteber ahlak kitaplarından biri olan Ahlak-ı Nasıri’nin de müellifi. Bu fevkalade deÄŸerli eserin tercümesi yakın bir zamanda Litera Yayınları tarafından neÅŸredildi. Böylelikle Nasreddin Tusi’nin demokrasi konusundaki fikirleri de yeniden gün yüzüne çıkmış oldu.

Tusi’ye göre demokrasi iÅŸlemeli elbiseler gibi renkli resim ve boyalarla süslenmiÅŸtir

Nasreddin Tusi, erdemli olmayan devlet yönetimleri arasında demokrasiye ayrı bir bölüm ayırmakta. Tusi’ye göre, demokratik toplumlarda her bir ÅŸahıs, istediÄŸini yapabilecek kadar kendi nefsiyle kayıtsız ve mutlak serbest olmuÅŸtur. Bir demokraside sayıya ve hesaba gelmeyecek kadar çok farklılık, yani farklı gaye ve arzular bulunur. Bu devletin ahalisi taifelere bölünürler (modern demokrasilerde siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri dediÄŸimiz yapılar kastediliyor), bazıları birbirine benzer, bazısı ise birbirinden ayrıdır. Her bir taifenin bir baÅŸkanı vardır ve halkın geneli bu baÅŸkanlar üzerinde baskın olurlar, çünkü baÅŸkanların onların istediklerini yapması, gerekir. Bu sebeple hiçbir lider gerçek anlamda lider deÄŸildir, ve çok sayıda taife olduÄŸundan tam olarak devlete hakim olamaz. Nasreddin Tusi bu ÅŸekilde tanımladığı demokrasiyi “cahiliye devletlerinin” en ÅŸaşırtıcısı olarak takdim eder.

Tusi’ye göre demokrasi iÅŸlemeli elbiseler gibi renkli resim ve boyalarla süslenmiÅŸtir. Herkes bir demokraside yaÅŸamak ister, çünkü herkes orada kendi hevâsını tatmin edebilir. Bir demokraside iyilik ve kötülük son dereceye ulaşır. Ä°yilik ne kadar artarsa kötülük de o kadar derinleÅŸir. Zamanla bir erdemliler taifesi teÅŸekkül eder ancak bu taife her zaman azınlık olarak kalır. Tusi’nin asıl vurucu tespiti ise ÅŸudur; bir demokraside cumhurun başına asla erdemli bir baÅŸkan gelemez. Kazayla erdemli bir baÅŸkan cumhurun başına geçse bile, kısa zamanda devrilir veya öldürülür. Her bir taife (ve her bir ÅŸahıs) öncelikle kendi menfaatinin peÅŸinde olacağından, erdemli baÅŸkan çok ÅŸiddetli bir muhalefet ve düÅŸmanlıkla karşılaşır ve bu muhalefete dayanamaz. Neticede demokrasilerde erdemli bir kiÅŸiye baÅŸkanlık yaptırmazlar. (Bkz. Ahlak-ı Nasıri sf 285 – 287)

Nasreddin Tusi’nin bu eleÅŸtirileri ışığında modern demokrasi modellerinin siyasi tarihlerini ve toplumsal yapılarını deÄŸerlendirmeyi sizlere bırakıyorum. Ahlak-ı Nasıri, ahlak, siyaset ve ekonomi alanlarında yukarıda örneÄŸini verdiÄŸimiz gibi birçok verimli deÄŸerlendirmeye sahip bir baÅŸyapıt. Okumaya ve üzerinde düÅŸünmeye deÄŸer.

Ä°lgilenenler için; Ahlak-ı Nâsırî, Nasiruddin Tusi, Litera Yayınları, Ä°stanbul 2007.

 

Abdulhamid Ahdar önemli bir eseri zengin bir perspektifle iÅŸaret etti

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.