Sosyal Medya

Güncel

Afrika-Avrupa iliÅŸkilerinde Eurafrica gecikmiÅŸliÄŸi

Afrika-Avrupa Birliği yerine Afrika Birliği (AfB) ve Avrupa Birliği (AB) ifadesinin seçilmesi yıllarca sömürüldüğü Avrupa ülkelerine karşı varlık göstermek isteyen Afrika'da Çin'in varlığının daha etkin olması Avrupa'nın Eurafrica hayalinin çok gerisinde kaldığını gösteriyor



Akdeniz'i bir sınır olarak düşünmek kendine özgü modern bir alışkanlık. Ä°ki bin yıldan fazla bir süredir, medeniyetler Akdeniz'i geçerek birbirine karıştı. Roma, Kartacalı, MaÄŸribi ve Venedik imparatorlukları öncelikle deniz yolları boyunca geniÅŸledi. Ä°mparatorluk Roma'dan bugünün Tunus'a gitmek için dört gün sürdü, ama Milan'a ulaÅŸmak 11 gün sürdü. 

Bundan sonraki üç olay Akdeniz'i geçerek Afrika'ya giden Avrupa Ã¼lkelerinin kıtaya bakışını deÄŸiÅŸtirdi ve Afrika'yı sömürgeciliÄŸe terk etti; SoÄŸuk savaÅŸ sırasında pek çok Afrika ülkesi tarafsız olmaya çalıştı; KüreselleÅŸme, Avrupalıların Asya pazarına yönelmesine neden oldu. 

Avrupa ve Asya, özellikle Çin'in Bir KuÅŸak Bir Yol projesiyle, eski Ä°pek Yolu güzergâhları boyunca bütünleÅŸiyor, ancak “Eurafrica”, nispeten daha az tartışılıyor. Avrupa, uzun vadede daha da önemli olabilecek bir kıtayı kucaklamak varken Asya'nın kollarına koÅŸmakla meÅŸguldü.

Akdeniz'in iki yakasının tarihi bağı

Akdeniz’in güneyi ile kuzeyi arasındaki tarihi baÄŸlar kadar güncel konular, Afrika ile Avrupa’yı ister istemez birçok konuda birbirine muhtaç kılıyor. Burada anlaşılması güç olan ve sorulması gereken en hayati soru, hangisinin diÄŸerine daha bağımlı konumda kalmadığıdır. Aslında bu sorunun cevabı meseleye ne taraftan bakıldığıyla alakalıdır: MesleÄŸine bakılmaksızın bir Avrupalı için yaÅŸanan ne kadar sıkıntı varsa kaynağı bizzat güneydeki kıtadan gelmektedir. Sıradan bir Afrikalı ise içinden çıkamadıkları ne kadar mesele varsa, arkasında mutlaka Avrupa’da tezgâhlanan bir oyun olduÄŸunu düşünür. 

Avrupa’nın Afrika’ya ilgisi Fenikelilerden Romalılara ve Bizanslılara uzanan onlarca asır içinde hep “almak” üzerine kuruludur ve kıtanın MaÄŸrip olarak bilinen kuzeyi hariç tutulursa “hiç vermeme” ilkesine dayanır. Müslüman Araplar ise 8-16. yüzyıllar arasında yanlarına aldıkları Berberiler ile bu durumun istisnasını teÅŸkil etmiÅŸlerdi. Ä°ber yarımadasından ilerleyerek Paris’e kadar yaklaşıp kurdukları idarelerle, kuzeyindeki kıtayı güneyle birçok konuda aynı kaderi paylaÅŸtırmak için birleÅŸtirmiÅŸlerdi. Avrupa’yı sadece alan deÄŸil, veren konumuna da getirmiÅŸlerdi. Türkler ise 16. yüzyılın başından 19. yüzyılın ortalarına kadar iki kıta arasına adeta bir set çekerek Afrika’nın kuzeyden gelebilecek her türlü istiladan kurtulmasına, hatta ciddi anlamda oranın imkânlarından istifade etmesine fırsat vermiÅŸlerdi.

Sömürgecilik talanı

Sömürgecilik ise Avrupalıların en ciddi hamlesi olarak kuzeyde uzak tutulduÄŸu Afrika sınırlarını batı, güney ve doÄŸu tarafından kuÅŸatmaktan vazgeçmemiÅŸti. Bu durum “Afrika çekiÅŸmesi” süreciyle birlikte adeta bir talana dönüşmüştü. 20. yüzyılın ilk yıllarına gelindiÄŸinde, 30 milyon kilometrekarelik kıta baÅŸta Fransa ve Ä°ngiltere olmak üzere Portekiz, Belçika, Ä°talya, Ä°spanya ve Almanya tarafından, 1885 yılındaki Berlin Konferansı ile masa başındaki paylaşıma göre adım adım istila edilmiÅŸti. Almanya bu süreçten Birinci ve Ä°kinci Dünya SavaÅŸları sebebiyle tamamen kopsa da, diÄŸerleri kıtadaki varlıklarını bağımsızlıkların elde edilmesine kadar bir ÅŸekilde devam ettirdiler.

SömürgeciliÄŸin yerele ait olan ne varsa yıkan etkisinden 1950’lerden sonra birer birer kurtulan Afrika ülkelerinin, Avrupa ile iliÅŸkileri zaman zaman kangrene dönüşse de, kopması veya eÅŸit ÅŸartlarda sürdürülecek seviyeye kavuÅŸması için köklü deÄŸiÅŸiklikler gerekiyor. Ä°ki kıta arasındaki mevcut baÄŸların kökeninde kendisini hissettirmeye devam eden sömürgeci tavrın hafızalarda canlılığını korumasının önüne geçilemeyeceÄŸi bir gerçek. Yine de 1957 yılında Avrupa ülkeleri arasında kurulan Avrupa Ekonomik TopluluÄŸu ve 1963’te kurulan Afrika BirliÄŸi TeÅŸkilatı Akdeniz’in güneyi ile kuzeyi arasında yeni iliÅŸkiler ağını yeniden kurmaya baÅŸladı. Aynı yıl içinde imzalanan Yaounde SözleÅŸmesi, iki kıta arasındaki iliÅŸkide ilk defa mütekabiliyet teÅŸkil eden belge oldu. Bunu 1975 yılındaki Lome SözleÅŸmesi devam ettirdi. 2000 yılındaki Cotonou AnlaÅŸması ise Afrika ile Avrupa arsasında 2020 yılına kadar geçerliliÄŸi devam edecek ÅŸekilde kalkınma ve ticaret konularına öncelik veren iÅŸbirliÄŸi sürecini baÅŸlattı.

Afrika BirliÄŸi - Avrupa BirliÄŸi

Åžimdilerde ise geçen 20 yılda yapılanlar ışığında 2063 için yeni bir yol haritası belirlenmeye çalışılıyor. Kahire’de 2000’de ilk yapılan Afrika-Avrupa BirliÄŸi devlet adamları zirvesinin beÅŸincisi 2017 yılı Kasım ayında FildiÅŸi Sahili’nin ekonomik baÅŸkenti Abidjan’da “Gelecek için gençliÄŸe yatırım” teması öne çıkarılarak yapıldı. Ä°lk defa bu zirvenin adı “Afrika-Avrupa BirliÄŸi” yerine Afrika BirliÄŸi (AfB)-Avrupa BirliÄŸi (AB) zirvesi olarak benimsendi. Zira Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti’ni resmen tanıdığı için 1984 yılında askıya aldığı üyeliÄŸine 33 yıllık aradan sonra dönen Fas, kurucu üyesi olduÄŸu AfB’deki yerine aldı. Zirveler her ne kadar ilgi çekici baÅŸlıklara konu olsa da, perde arkasında programlanması ve özellikle finansmanı ciddi gerginliklere sebep oldu. Her toplantıda sömürgecilik konusunun mutlaka bir ÅŸekilde dile getirilmesi ise Avrupa tarafı için can sıkıcı bir hatırlatma. GeleceÄŸin inÅŸasında geçmiÅŸe yapılan atıfların önüne geçilmesi de en ciddi taleplerden biri.

1963 yılındaki ilk teÅŸebbüsten 2018 yılında kadar, iki kurum arasındaki en kötü dönem 2016 yılında yaÅŸandı. Somali’deki AfB Barış Gücü askerleri için AB tarafından 2004 yılından itibaren yapılan ödeme durduruldu. Bu durum ilk defa iliÅŸkilerin menfi anlamda derinlemesine etkilenmesine sebep oldu. Ayrıca AfB Komisyonu BaÅŸkanı Nkosazana Dlamini-Zuma’nın 2012-2017 yılları arasındaki görevi boyunca sürdürdüğü sömürgecilik karşıtı söylem Avrupalı muhataplarını rahatsız ediyordu. Devamlı surette “kazan-kazan”, “eÅŸitler arası ortaklık” gibi kavramlar üzerine kurulan resmi söylem, AB ve AfB arasındaki yapısal dengesizlik nedeniyle uygulamaya yansımıyor. Bir tarafta 189 milyar dolarlık yıllık bütçesi olan AB, diÄŸer tarafta 2 milyar doları bulmayan, yani neredeyse yüz katı düşük bir kaynakla ayakta durmaya çalışan bir AfB var. Dahası, 32 binden fazla personelle çalışan bir kurumun, sadece bin 600 kiÅŸi ile çalışan AfB karşısında saÄŸlayacağı etkinlikle, her ÅŸartta eÅŸit bir ortaklıktan bahsetmek mümkün deÄŸil. Sahip olduÄŸu her türlü imkânla, kendisini Afrika’nın hem kıta içi meselelerinde hem de uluslararası iliÅŸkilerinde “lala”sı (yani eÄŸiticisi) olarak gören Avrupalılar, Afrikalı muhataplarıyla her ortamda gerginlik yaşıyorlar. Bu sebeple geçmiÅŸteki meseleler ve hatta güncel meseleler yerine, gelecek hakkındaki meselelere, hassaten gençlikle ilgili konulara ağırlık vererek tartışmalı alanlardan uzaklaÅŸmayı tercih ediyorlar.

Çin'i kıskanan AB

Çin’in Afrika’da attığı her adımı yakından takip eden AB, zaman zaman kıskançlık hissini gizleyemiyor. Kıtaya yapılan bir milyon dolarlık bir yardımın günlerce gündemde kalmasına sinirlenen Avrupalılar, kendilerinin bazen aylık 20 milyon doları bulan yardımlarının hiçbir ortamda dile getirilmemesinden ÅŸikayetçiler. “Asya’nın devi”nin kıtada yaptığı yatırımları koruma amaçlı asker yerleÅŸtirmesi ise yakın gelecekte bardağı taşıracak süreçlere sebep olabilir. Son 25 yılda neredeyse her ülkede ciddi altyapı yatırımlarına öncelik veren Çin kıta içinde dikkat çeken adımlar attıkça, Avrupa geçmiÅŸte Afrikalılardan esirgediÄŸi en ufak yatırımın ÅŸimdi baÅŸka bir ülkece yapılmasını engelleyemiyor; fakat kendisi de bu anlamda rol kapma teÅŸebbüsünde bulunmuyor. Ebette bu süreç, önümüzdeki yıllarda Çin’in kaybettiren ortak olmasının önünde bir engel deÄŸil.

Fransa, Almanya, Ä°ngiltere'nin izleri hala Afrika'da etkin

Ä°ki kıta arasındaki iliÅŸkilerde, adeta 55 üyeli AfB ile 28 üyeliÄŸi AB’nin tüm üyeleri adına kurulmuÅŸ bir ortaklıktan bahsedilir. Oysa iki kurum arasındaki iliÅŸkilerde Fransa, Ä°ngiltere ve Almanya daima belirleyici etkinlik kuruyorlar. Avrupa’nın herhangi bir ülkesi üyesi olduÄŸu birlik içinde bunlara raÄŸmen öne çıkamıyor. Almanya her ne kadar sömürgecilik döneminde kıtada tutunamamışsa da son yıllarda giderek artan bir nüfuz elde etti. Ancak AB bünyesindeki komisyon, konsey, parlamento gibi farklı kurumlarda her devlet ciddi kontrol hakkını kullanırken, AfB üyesi ülkeler, genel anlamda kendi yapılarının içinde bulunmaları dışında fazla bir donanıma sahip deÄŸiller.

Kıtanın neredeyse her köşesinde sömürge kuran Fransa ve Ä°ngiltere’nin öncü rolünü yakın gelecekte alacak baÅŸka bir Avrupa ülkesi görünmüyor. Fransa’nın 2011’de Libya’ya, 2012’de Mali’ye ve 2013’de Orta Afrika Cumhuriyeti’ne yaptığı askeri müdahaleler, AB’nin deÄŸil doÄŸrudan kendisinin kararlarıyla yapılmıştı. Ä°ngiltere’nin Brexit ile AB dışında kalma kararı, sadece kendi aralarındki bir mesele olmanın çok daha ötesine geçiyor. Birlik içinden Afrika’ya yapılan yardımlarda ciddi bir paya sahip olan Ä°ngiltere’nin katkıları artık doÄŸrudan kendi adına olacak. Her Afrika ülkesinde diplomatik temsilcilik açmayı ciddi kaynak israfı olarak gören pek çok üye ülke, ÅŸayet daha önce giriÅŸimleri varsa bile bunları kapatıp AB TemsilciliÄŸi ile yetiniyor. 2018 yılına kadar Çad Cumhuriyeti’nde elçilik açmayan Ä°ngiltere, Brexit sonrası, bu ülke de dahil olmak üzere Afrika ülkelerinde artık kendi temsilciliklerini açmaya karar verdi.

Kaynak: www.dunyabulteni.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.