Güncel
Karaca: AK Parti'nin manifestosunda söylenmesi gereken her şey vardı
- Başka dikkat çeken bir ifade ise şuydu: “Kuruluş ve diriliş döneminin kaçınılmaz çalkantıları içerisinde huzurundan olan, kendisini ötelenmiş hisseden, hakkını alamadığını düşünen herkese devletimizin şefkat, merhamet ve adaletli kolları sonuna kadar açıktır.” Bu mesaj “içeriye” idi. Bu nokta aynı zamanda partinin ve hareketin gücünü tahkim etmek için safları sıklaştırmayı; kafası karışanları, “Bu benim sevdiğim AK Parti mi?” diye soranları çürük ilan edip ittirmeyi salık verenlerin, Erdoğan’ı “trenden inenler”, “münafıklar” diye konuşturanların haksızlığını kanıtlayan yer. Çünkü o tutum zarar verdi. Dolayısıyla +1 puanın bile önemli olduğu bu denklemde kalbi kırılanlara, uzaklaşanlara “Eve dönün” çağrısı yapmak gerekli oldu.
BÄ°LÄ°YORUM hakkında söylenebileceklerin çoÄŸu söylendi, ancak bu yazı yazıldığı saatlerde, pazartesi günü saat 14.00 sularında “manifesto” hâlâ tazeydi.
AK Parti’nin Türkiye’yi de içeren coÄŸrafyada tekabül ettiÄŸi damarı tanımlayan kimlik tarifini oldukça olgun bir perspektifle temize çekiyor ama vizyonunu bu kimlikle sınırlamıyor, baÅŸkalarının rüyalarıyla da senkronize oluyordu. KuruluÅŸ ilkelerini kapsayan bölümlere olduÄŸu kadar, bu ilkeleri bekleme moduna aldıran olaylara/ tecrübelere de yer verilmiÅŸti. Partinin gelecek vaatleri, üstü kapalı eleÅŸtiri ve endiÅŸelere cevap niteliÄŸindeydi.
İlgi çeken noktaları özetlemek gerekirse:
- 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde konuÅŸmasının 20 dakikasını KılıçdaroÄŸlu eleÅŸtirisine ayıran ErdoÄŸan, bu kez muhalefete yüklenmedi, isim vermedi, isimleri hedef almadı. KuÅŸatıcı ve kucaklayıcıydı. Adeta“balkon konuÅŸması” ilk kez seçim sonrasına saklanmadı, seçim öncesinde yapıldı.
- ErdoÄŸan’ın “Ahdim olsun ki...” diyerek sıraladığı meseleler, AK Parti’nin son zamanlarda en çok eleÅŸtiri aldığı kalemlere dair, düzeltici, geliÅŸtirici, rehabilite edici vaatlerden oluÅŸuyordu. “Ahdim olsun ki, kuvvetler ayrılığı tam manasıyla gerçekleÅŸecek. Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele edilecek. Vergi sistemi daha adil hale gelecek. Kadınlara karşı taciz, ÅŸiddet ve istismar ayıbı silinecek. Milli gelir artacak, tabana yayılacak, istihdam büyüyecek. Türkiye muasır medeniyetler seviyesine çıkacak, küresel güç sahnesinde yerini alacak. KurumsallaÅŸan demokrasi, özgürlüklerin garantisi olacak. Kalkınmayı tüm vatandaÅŸlarımız için istiyoruz.”
“Ahdim olsun ki...” vurgusu, devletin tepesinin vatandaÅŸla karşılıklı sözleÅŸmesini teyit eden güçlü bir ifade olarak öne çıktı; aynı zamanda tüm bu alanlarda düzeltme saÄŸlamanın zorluÄŸuna, bu zor görevin altına sadece söz vererek deÄŸil, ancak ve ancak yemin ederek girilebileceÄŸine dikkat çekiyordu.
EVE DÖNÜN ÇAĞRISI
- BaÅŸka dikkat çeken bir ifade ise ÅŸuydu: “KuruluÅŸ ve diriliÅŸ döneminin kaçınılmaz çalkantıları içerisinde huzurundan olan, kendisini ötelenmiÅŸ hisseden, hakkını alamadığını düşünen herkese devletimizin ÅŸefkat, merhamet ve adaletli kolları sonuna kadar açıktır.” Bu mesaj “içeriye” idi. Bu nokta aynı zamanda partinin ve hareketin gücünü tahkim etmek için safları sıklaÅŸtırmayı; kafası karışanları, “Bu benim sevdiÄŸim AK Parti mi?” diye soranları çürük ilan edip ittirmeyi salık verenlerin, ErdoÄŸan’ı “trenden inenler”, “münafıklar” diye konuÅŸturanların haksızlığını kanıtlayan yer. Çünkü o tutum zarar verdi. Dolayısıyla +1 puanın bile önemli olduÄŸu bu denklemde kalbi kırılanlara, uzaklaÅŸanlara “Eve dönün” çaÄŸrısı yapmak gerekli oldu.
HERKES İÇİN ADALET
- “Dışarıya” (partiye hiç oy vermemiÅŸ ya da artık vermeyenlere, an itibarıyla partiye yakın olmayanlara) verilen mesaj ise ÅŸu cümlelerde: “Milletimizin birliÄŸine, huzuruna düşmanlık etmeyenler, bizimle aynı rüyayı görmeseler, aynı ideali taşımasalar bile aynı derecede deÄŸerlidir. Bu zamana kadar yanımızda olmayan ya da karşımızda bulunanlara da diyorum ki; milletimiz bir bütündür. (...) Birimiz özgür olmadıkça diÄŸerlerimiz de özgür olamaz. (...) Onun için adaleti de kalkınmayı da, vatandaÅŸlarımızın tamamı için istiyoruz. Önümüzdeki dönem bu ilkeye daha sıkı sarılacağız. Tek bir vatandaşımızın dahi adalet dairesinin dışında kalmaması için her çabayı göstereceÄŸiz.” Bu cümlelerin hedef kitlesi oldukça geniÅŸ: DiÄŸer partilere mensup olan ve ötekileÅŸtirilme duygusuyla baÅŸ etmeye çalışanlar. Terörle mücadele sırasında sergilenen “doz aşımı”nedeniyle “terörist” muamelesi gören beyaz yakalılar, akademisyenler, memurlar. KHK maÄŸdurları.
- Gençlerle ilgili olarak ise ilk kez bu kadar net bir vizyon ortaya konuyor:“Size emretmeyeceÄŸiz. Dikte etmeyeceÄŸiz. Sizi kalıplara sokmayacağız. Sizinle birlikte yol yürüyeceÄŸiz. DoÄŸruyu, sizinle birlikte tartışarak hayata geçireceÄŸiz.” Anlamlı bir deÄŸiÅŸim bu, zira son on beÅŸ yılda çevreden merkeze yürüyen AK Partili orta sınıfın yeni yüzü olan gençler, anne ve babalarından farklı olarak, fikirlerinin sorulmasını istiyor, ataerkil üsluptan hoÅŸlanmıyor, kendileriyle göz hizasından temas kurulmasını bekliyor.
Sözün özü, “Efradını cami, aÄŸyarını mâni” bir manifestoydu. Söylenmesi gereken her ÅŸey vardı, kaçınılması gereken pek çok ÅŸey dışarıda bırakılmıştı. Ancak ÅŸahsen, bu iyi metnin OHAL’in kaldırılmasına dair net bir sözle, hatta tarihle perçinlenmesini beklerdim. Zira manifestoda sözü verilen “demokrasinin kurumsallaÅŸması” vaadinin hayata geçmesi, Meclis’i by-pass eden KHK çıkarma yetkisinin sürgit devamıyla mümkün görünmüyor.
Henüz yorum yapılmamış.