Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Erol Göka: Gençlerimiz deist mi oluyor?

Eskiden olsa genç evladı bir kimlik karmaşası yaşayan ve kendisine tepkili olan ebeveyne biz profesyoneller şöyle şeyler söylerdik: “Telaş etmeyin su akar yolunu bulur. Genç insan, kendi aile ortamından öğrendikleriyle, çevre ve akran ortamından öğrendikleri arasında sürekli kıyas yapar ve sonuçta ebeveynin bulunduğu limanda konaklar...” Şimdi aynı rahatlıkla bunu söyleyemiyoruz.



Deizm tartışmalarını bir köşeden izliyordum. Benim gözlemlerime göre, gençlerimizde altı çizilerek, “yükseliyor!” diye feryat edilecek yeni bir inanç arayışı falan yoktu. Ãœstelik akademideki modernlik-sonrası (post-modern) teorilerinin ardından insan-sonrası (post-human) teorilerinin parlatılmasına ve “Homo Sapiens”, “Homo Deux” gibi doÄŸrudan doÄŸruya Deizme yol açan, nispeten popüler hale gelmeyi baÅŸarmış kitaplara raÄŸmen… Tamam, çok kıymetli Ä°hsan FazlıoÄŸlu Hocanın tespitleri bir manaya geliyordu ama baÄŸlamı içinde ele almak ÅŸartıyla… Bize düşen, susmak ve iÅŸin nereye doÄŸru gideceÄŸini sessizce takibe almaktı. Ta ki yine pek kıymetli Şükrü HanioÄŸlu Hoca yazana kadar…
 
Evet, Şükrü HanioÄŸlu Hoca, “gençlerde terapi edici, ahlaki deizmin tüm dünyada yükselen ve devlet eliyle günah keçileri yaratarak engellemenin manasız olduÄŸu olaÄŸan bir geliÅŸme” söyleyince iÅŸin rengi deÄŸiÅŸti: “ÖrgütlenmiÅŸ, kurumsal ‘din’in yerini iÅŸlevselleÅŸtirilmiÅŸ, bireysel ‘inanç’ almakta, Tanrı ise ‘sorunlu dönemlerde yardıma koÅŸan,’ ama adanma, itaat ve disiplin çerçevesinde ibadet talep etmeyen bir ‘terapist’ olarak kavramsallaÅŸtırılmaktadır. Bu ise Tanrı’nın varlığını inkâr etmeyen; ama onun ihtiyaç duyulmadıkça gündelik yaÅŸama müdahale etmediÄŸini varsayan, benzeri ÅŸekilde, ahlâkî karakterli; ama ‘yükümlülük’ten kaçınan bir ‘inanç’ biçimini ÅŸekillendirmektedir”… Bunları söylüyor, her zamanki titiz, kaynaklara ve olgulara dayalı üslubuyla HanioÄŸlu.
 
Şüphesiz Batı toplumu için büyük ölçüde haklıdır Hoca. Ama aynı geliÅŸmelerin birebir Türkiye’de de olduÄŸunu söylediÄŸinde kendisine katılmam mümkün deÄŸil. Burada anlamaya çalışmak yerine, devlet müdahalesi ile “suçluyu belirleyerek savaÅŸ açma”nın tercih edileceÄŸi sözleriyle tamamen mutabıkım oysa... HanioÄŸlu Hoca, devleti ve yönetme reflekslerimizi gayet iyi biliyor. Devlet aynen dediÄŸi gibi yaptı, ne olduÄŸunu anlamak, enine boyuna araÅŸtırmak yerine, “doÄŸrusu budur, tartışma bitmiÅŸtir” tavrını yeÄŸledi. Ne var ki HanioÄŸlu’nun resmi tavrı doÄŸru tespit etmesi, ülkemizde de gençliÄŸin Deizm’e yöneldiÄŸi saptamasını haklı çıkarmıyor. Zira Deizm’in yükseldiÄŸi feryatlarına araÅŸtırmadan inanan devlet de tıpkı HanioÄŸlu gibi yanılıyor.
 
Kanaatimce ülkemizin Batı toplumlarından en büyük farklarından birisi, Ateizm ve Deizm’in yükselme hızında ortaya çıkıyor. Batı’da Ateizm ve Deizm dev adımlarla ilerlerken burada hiçbir ÅŸekilde aynı ivmeyi yakalayamıyor. Bu durumun, toplumumuzun ve Ä°slam inancının özgünlüğünden kaynaklanan, tartışmak istediÄŸim birçok nedeni var lakin konumuz ÅŸimdi nedenler deÄŸil... Ateizm ve Deizm, Batı toplumunun tüm yaÅŸ kategorilerinde yükseldiÄŸi için gençlerde çok daha fazla etkili oluyor. Burada ise gerçek bir inanç dönüşümünden ziyade, gençlerin din adına yaÅŸananlara karşı bir protest tavrı söz konusu.
 
Gençlik döneminin temel niteliklerinden biri kimlik arayışı… Gençlerimiz, bir dünya görüşü, bir maneviyat anlayışı ve sonunda da bir toplumsal ve mesleki kimlik edinmek üzere çabalıyorlar. Bu süreçte elbette saÄŸa sola makul düzeyde yalpalamaları olabiliyor. Kaldı ki gençler, kimliklerini yetiÅŸkin toplumuna muhalefet ede ede kazanırlar. YetiÅŸkin toplumuna acımasız eleÅŸtiriler yöneltir, hatta tiye alırlar. Gençler, çok keskin ve sert ahlakçıdırlar. YetiÅŸkin toplumundaki ikiyüzlülük, yalan ve aldatmaları anında fark ederler ve ÅŸiddetle tepki gösterirler. Deizm tartışmalarına neden olan ortam ve veriler, dinin söylem ve kamusal alanda daha görünürlük kazanmasına ama sürecin aynı zamanda birçok ahlaki zaafla birlikte ilerlemesine gençlerin verdikleri tepkilerden kaynaklanıyor. Gençler, din adına söylenenler ve yaÅŸananlar arasındaki farkı hemen algılıyorlar ve kendilerince buna karşı tavır alıyorlar. YetiÅŸkin toplumuna pek inanmadıklarını ve hatta onları yadırgayıp kınadıklarını ifade etmek istiyorlar. Ben çevremde böyle gençler görüyor, dinliyorum ve gayet olaÄŸan karşılıyorum. Benim de kaygım var ama kaygımın nedenleri yazılıp çizilenlerden biraz farklı…
 
Eskiden olsa genç evladı bir kimlik karmaÅŸası yaÅŸayan ve kendisine tepkili olan ebeveyne biz profesyoneller şöyle ÅŸeyler söylerdik: “TelaÅŸ etmeyin su akar yolunu bulur. Genç insan, kendi aile ortamından öğrendikleriyle, çevre ve akran ortamından öğrendikleri arasında sürekli kıyas yapar ve sonuçta ebeveynin bulunduÄŸu limanda konaklar...” Åžimdi aynı rahatlıkla bunu söyleyemiyoruz. Çünkü gençlerin ve hatta her bir ebeveynin dünyaları giderek birbirinden kopuyor, sanal baÄŸlantılar araya giriyor. Aynı evde birbirimize yabancılaşıyoruz. Gencin, eskisi gibi anne babayı örnek alacak kadar sosyal karşılaÅŸma imkânı yok. Bizi korkutması gereken, kimlik arayışı içindeki gençlerde görülen dalgalanmalar deÄŸil bu dalgalanmalarının nasıl neticeleneceÄŸi ile ilgili eski öngörülerimizi artık yapamamamız…
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.