Sağlık
Türkiye'deki Yoğun Bakım Sorununun Geçek Nedeni!
Follow @dusuncemektebi2
Türkiye'deki yoğun bakım ünitelerinin yatak sayısı bakımından yetersizliği ve hastaların mağduriyeti ile ilgili haberlere zaman zaman tanık oluyoruz. Ancak ülkemizde 3400 yoğun bakım ünitesi, 42 bin yoğun bakım yatağı bulunduğunu ve 100 bin kişiye 42 yatak düştüğünü söyleyen Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Mehmet Uyar, bu sayıların ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte olduğunu ve sorunun yatak sayısından kaynaklanmadığını söylüyor. Peki tablo böyle ise neden yoğun bakım servislerinde yer bulamayan, hatta sedye üzerinde bile tedavi edilen hasta haberleri gündeme geliyor?
Türk YoÄŸun Bakım DerneÄŸi’nin 40. yılına denk gelen Ulusal YoÄŸun Bakım Kongresi Antalya’da yapıldı. “YoÄŸun Bakım Hayata BaÄŸlar” temasıyla gerçekleÅŸtirilen kongrenin basın toplantısında konuÅŸan Türk YoÄŸun Bakım DerneÄŸi BaÅŸkanı Prof. Dr. Mehmet Uyar, Türkiye’deki yoÄŸun bakım ünitelerinin verimli ÅŸekilde kullanılmadığına dikkat çekti.
TÃœRKÄ°YE’DEKÄ° YOÄžUN BAKIM SORUNUNUN GERÇEK NEDENÄ°!
Ãœlkemizde yaklaşık 3400 yoÄŸun bakım ünitesi, 42 bin yoÄŸun bakım yatağı bulunduÄŸunu ve 100 bin kiÅŸiye 42 yatak düştüğünü söyleyen Prof. Uyar, Türkiye’nin yoÄŸun bakım ünite sayısı açısından birçok ülkeden önde olduÄŸunu aktardı, pratikte yaÅŸanan sorunların ise bu ünitelerin akılcı kullanılmamasından kaynaklandığına vurgu yaptı.
YOÄžUN BAKIM ÃœNÄ°TELERÄ° AKILCI KULLANILMALI
“Yeterli yoÄŸun bakım yatağı var ama gerçekten ihtiyacı olan hastalar bu ünitelerde yer bulamıyor” diyen TYBD BaÅŸkanı, yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
“Sadece yoÄŸun bakım tedavisinden gerçekten fayda görecek hastaların bu ünitelere kabul edilmesi gerekir. YoÄŸun bakımdaki tedavi çok iyi yönetilmeli, gecikme olmaması için diÄŸer klinikler hızlı ve çok ciddi destek vermeli, konsültasyonlar aksatılmamalı. Hastanın yoÄŸun bakımdaki tedavisi tamamlandıktan sonra taburcu süreci iyi organize edilmeli veya uygun kliniklere sevki saÄŸlanmalı. SaÄŸlık Bakanlığı’nın, yoÄŸun bakım sonrası palyatif bakım, evde bakım gibi hizmetleri çok iyi ayarlaması gerekir. Ancak böyle davranırsak kaynağımızı en iyi ÅŸekilde kullanmış oluruz.”
“TEDAVÄ°SÄ° BÄ°TEN HASTA YOÄžUN BAKIMDAN ÇIKMAK Ä°STEMÄ°YOR”
Yatak sayısı yeterli olduÄŸu halde hastalara yeterli destek verilemediÄŸini ifade eden TYBD’den Doç. Dr. TuÄŸhan Utku ise tedavi tamamlandığı halde bazı hastaların yoÄŸun bakımdan çıkarılmadığına, bunun da sorunun diÄŸer önemli nedeni olduÄŸunu vurguladı:
Palyatif bakım, hastanın acı çekmesini önlemek ve yaşam kalitesini artırmak için yapılan uygulamalar. Daha çok tedavisi mümkün olmayan hastaların fiziksel, ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacını taşıyan bir tıp anlayışı.
“YoÄŸun bakım yataklarının etkin kullanılmamasında; yatış kararının her zaman yoÄŸun bakım doktoru tarafından verilmemesi, tedavisi tamamlanan hastanın yoÄŸun bakımda kalması gerektiÄŸini düşünen hasta yakınlarının baskısı, 112 acil servis çalışmalarındaki aksaklıklar ve idari baskılar önemli rol oynuyor.”
“YOÄžUN BAKIM SONRASI BAKIM YETERLÄ° DEĞİL”
“YoÄŸun bakım sürecini tamamlamış hastaların hayatlarını devam ettirmek için gereken bakım konusunda Türkiye yeterli deÄŸil” diye konuÅŸan Dr. Zafer Çukurova’ya göre de sorunun çözümü için yoÄŸun bakım sonrası sürecin iyi ve akılcı yönetilmesi çok önemli ve gerekli.
“TÃœRKÄ°YE’NÄ°N YOÄžUN BAKIM ÃœNÄ°TELERÄ° ETKÄ°N KULLANILMIYOR”
100 bin kiÅŸiye düşen yoÄŸun bakım yatak sayısının Almanya’da 29, Portekiz’de 3 ile 5 arasında olduÄŸu bilgisini veren Avrupa YoÄŸun Bakım DerneÄŸi BaÅŸkanı Prof. Dr. Jozef KesecioÄŸlu ise “Avrupa ve Türkiye’deki yoÄŸun bakımlar arasında kalite ve bakım açısından fark yok ama Türkiye’nin yoÄŸun bakım üniteleri etkin kullanılmıyor. ÖrneÄŸin; terminal dönemdeki hasta (tedavi umudu kalmayan ve son aÅŸamada olan) yoÄŸun bakıma alınmaz. O hastaya yardım edilir ve palyatif bakım verilir” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
TÃœRKÄ°YE’DE PALYATÄ°F BAKIM YETERLÄ° MÄ°?
Dr. KesecioÄŸlu’nun iÅŸaret ettiÄŸi terminal dönemdeki bir hastanın, yarar görmeyeceÄŸi tedaviler için yoÄŸun bakımda tutulması, hastaya eziyet anlamına gelebileceÄŸi gibi, o tedaviden gerçekten yarar görecek hastaların zarar görmesine de yol açabilir. Bu durumda tedavi ÅŸansı olmayan hastanın kalan günlerini rahat ve huzurlu geçirebilmesi için palyatif bakım yapmak ve destek vermek atılacak en önemli adım. Yani saÄŸlık çalışanlarının, hasta ve hasta yakınlarının eÄŸitilmesi kadar sistemin de buna uyumlu olması son derece önemli. Ancak Dr. Zafer Çukurova’nın verdiÄŸi, “Türkiye’de 4 bin civarında palyatif yatak var ve bunun 10 binin üzerine çıkması gerekiyor” ÅŸeklindeki bilgi, ülkemizin bu konuda yeterli düzeyde olmadığını gösteriyor.
YOÄžUN BAKIMDA UZUN SÃœRE YATANLARI BEKLEYEN TEHLÄ°KE: SEPSÄ°S
Sepsis, kana bakteri ve toksin karışması sonucu bağışıklık sisteminin çökmesiyle ortaya çıkan ve ölümle sonuçlanabilen bir enfeksiyon durumu.Yaşlı nüfustaki artışın, yoğun bakım ihtiyaçlarını da artırdığını vurgulayan ve yoğun bakım kliniklerinde görülen bir diğer önemli sorunun da sepsis olduğunu söyleyen TYBD 2. Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, sepsisin dünyada her yıl 20 milyon insanı etkilediğini ve 6 milyon kişinin de ölümüne yol açtığını belirtti.
“ANTÄ°BÄ°YOTÄ°K DÄ°RENCÄ° YOÄžUN BAKIM BAÅžARISINI OLUMSUZ ETKÄ°LÄ°YOR”
Hastanede ve yoÄŸun bakımda uzun süre yatmanın sepsis nedenleri arasında bulunduÄŸu aktaran Prof. Ãœnal’ın deÄŸerlendirmesine göre, saÄŸlık çalışanları baÅŸta olmak üzere toplumda el hijyenine gereken özenin gösterilmemesi, ellerin sık sık yıkanmaması ve aşılamanın yetersiz oluÅŸu da sepsise zemin hazırlayabilir ama sorunun baÅŸ aktörü gereksiz ve yanlış kullanılan antibiyotikler:
“YoÄŸun bakım baÅŸarısını olumsuz etkileyen antibiyotik direnci çok önemli bir tehlikedir ve bu ÅŸekilde giderse, gelecekte ÅŸu anda kullandığımız antibiyotikleri de kullanamayacağız. 132 yoÄŸun bakım ünitesinde yaptığımız bir araÅŸtırmadan, yoÄŸun bakım ünitelerinde yatan hastaların %57’sinde enfeksiyon çıktı. Bunun en önemli nedenlerinden biri antibiyotik direncidir.”
Antibiyotik kullanımının dünyada azaldığını, ülkemizde arttığını kaydeden Ünal, gereksiz ve yanlış kullanılan antibiyotiğin mikroplara karşı etkisiz kaldığını, yani antibiyotik direnci geliştiğini, bu durumun sadece ülkemiz için değil tüm dünya için ciddi bir tehdit olduğunu hatırlattı.
Beyin ölümü, hastanın kalp, akciğer ve diğer organlarının desteklenmesine rağmen beyin fonksiyonlarını tamamen yitirmesi şeklinde tanımlanıyor. Beyin ölümü, tıp otoriteleri tarafından ve yasal olarak deklare edildikten sonra geri dönüşü olmayan bir süreci ifade ediyor.
“SEPSÄ°STEN KORUNMANIN EN ÖNEMLÄ° YOLLARINDAN BÄ°RÄ° DE AÅžILAMA”
Dünyada antibiyotik kullanımında Türkiye’nin birinci, Tunus’un ise ikinci sırada yer aldığı bilgisini paylaÅŸan Prof. Ãœnal, “Genel hijyen kurallarına uymak, sık sık elleri yıkamak, temiz su kaynakları kullanmak ve bugünlerde engel olunmaya çalışılan aşılama, sepsisten korunmanın en önemli yöntemleri arasındadır” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
BEYİN ÖLÜMÜ SONRASI ORGAN BAĞIŞI YETERSİZ
YoÄŸun bakımlarda beyin ölümü sonrası organ bağışı konusuna da deÄŸinen Doç. TuÄŸhan Utku, kampanyalara ve projelere raÄŸmen organ bağışında istenen düzeye gelemeyen Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin de bu olduÄŸunu söyledi.
BEYİN ÖLÜMÜ GERİ DÖNÜŞÜMSÜZ BİR SÜREÇTİR
Beyin ölümü gerçekleÅŸenlerden organ bağışının çok yetersiz olduÄŸuna dikkat çeken Dr. Utku, “2 bin beyin ölümünden sadece 500 tanesi organ bağışına dönüşüyor. Türkiye’de kadavradan organ bağışı hala çok yetersiz ve toplumda beyin ölümü ile organ bağışı bilincinin arttırılması lazım” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
Henüz yorum yapılmamış.