Sosyal Medya

Kürsü

Fatma Barbarosoğlu'nun kaleminden: Kızlara bebek evi, erkeklere akülü otomobil!

“Bebek Evi” öyküsü çocukluğun tarihine düşülmüş muazzam bir not olarak hiç eskimeden, güncelliğini kaybetmeden zamana direnerek öylece kalacaktır.



Ä°smet Özel o güzelim ÅŸiirinde, kar yaÄŸan bir gecede dostu uyandırmaktan bahseder. Kar yağıyor diye gecenin bir vakti bir dostu uyandırmayı hiç düşünmedim ama gecenin ya da sabahın bir vakti, bir öykünün ikliminde bir dostu uyandırma isteÄŸi duymuÅŸluÄŸum çoktur. En son böyle bir isteÄŸi Katherine Mansfield’in “Bebek Evi” öyküsünü okurken yaÅŸadım.

Sabahın o kadar erken bir vakti olmasaydı tam öyküyü okurken N’yi arayıp hani seninle Frankfurt’ta ÅŸehir müzesinde uzun uzun baktığımız, bakarken üzerine konuÅŸtuÄŸumuz, konuÅŸurken bizi merakla izleyen Almanya doÄŸumlu öğrencilerin hayretini üzerimize çektiÄŸimiz o ev var ya, o bebek evi... Gerçek bir evin birebir uygulandığı minyatür ev...Hani gündelik hayatın bütün nesnelerinin minyatür olarak yer aldığı o bebek evi diye söze girmek isterdim.

1800’lerdeki bir kız çocuÄŸunun böyle bir oyuncak ev karşısında ne hissettiÄŸini konuÅŸmuÅŸtuk. Daha doÄŸrusu ben bu evi kızına armaÄŸan eden babanın niyetini, maksadını merak ettiÄŸimi söylemiÅŸtim de, genç kızlar her obje karşısında bu kadar uzun durup düşünür müsünüz diye sormuÅŸlardı biraz da bıkkın bir hal ile. Sadece babanın niyetini deÄŸil, bu niyete kim bilir hangi mesafede duran küçük kız çocuÄŸunun sevincini de bilmek isterdim demiÅŸtim hani. Almanya doÄŸumlu öğrenciler gülmüşlerdi. Sen o zaman, benim çalışma alanımın eÅŸya insan iliÅŸkileri olduÄŸunu söyleyerek, merakımı bilimsel bir uÄŸraşın içine yerleÅŸtirip, heyecanımı makul hale getirmeye çalışmıştın.

Frankfurt şehir müzesinde dilemiş olduğum dilek işte şimdi karşımda edebi bir metin olarak duruyor diye anlatmak istedim sabah vakti, şafak sökerken.

Katherine Mansfield’nin her öyküsünü okuyuÅŸta evet diyorum Woolf, Mansfield’ı kıskanmakta hiç haksız deÄŸil. Çünkü Mansfield öyküsünün inÅŸasını, metnin yer aldığı zamanın atmosferini, psikolojik gerilimi ve sosyolojik zemini o kadar güzel ve doÄŸal bir ÅŸekilde, o kadar evrensel bir dil ile akıp giden zamanın içindeki anı zapt ederek yapıyor ki... Romanlarında kurduÄŸu atmosferi, öyküsünde asla kuramamış Woof’un kıskançlığını anlamak mümkün.

İyi bir öykü az zamanda çok şey anlatır, çok şey söyler, çok şey gösterir, duyguların tarihine küçük bir dipnot düşer.

“Bebek Evi” öyküsü çocukluÄŸun tarihine düşülmüş muazzam bir not olarak hiç eskimeden, güncelliÄŸini kaybetmeden zamana direnerek öylece kalacaktır.

II-

Genç ebeveyn çocuklarını akülü bir mini otomobilin içine yerleştirmiş, sahilde dolaşıyor. Bisikletlerin, kaykayların, patenlerin arasında akülü araba herkesin dikkatini çekiyor. Baba mutlu. Anne pek renk vermiyor.

Çocuğun sıkılmış olduğu her halinden belli.

Baba kendi çocukluğunda çok özendiği bir nesneyi çocuğuna alarak, onun dünyasını pembeye boyadığını ve bu pembeliğin ömür boyu süreceğini zannediyor.

Oysa henüz 2-3 yaşlarındaki çocuk o akülü arabadan çıkmak, babasının kucağına tırmanmak, annesinin elinden tutmak istiyor. Arabayı uzaktan kumanda ile hareket ettiren baba, arabaya değil çocuğun yüzüne baksa, elindeki kumandayı bıraksa, minik oğlunu çimenlerin üzerine atsa, çimenlerin üzerinde yuvarlansa oğluyla...

Çocuk nasıl da gülecek.

III-

Aklım akülü arabanın içindeki minik çocukta, yoluma devam ederken bir kız çocuğu ile babasını görüyorum. Kız 8-9 yaşlarında. Babası ihtimal otuzlu yaşlarının son demlerinde. Baba, kızına sek sek öğretmeye çalışıyor. Küçük kız hayatında seksek oynayan birilerini hiç görmemiş. Babasının anlattığından hiçbir şey anlamıyor. Çözemediği cebir probleminden onu kurtarırım belki diye umutla bana bakıyor.

Kör, sağır ve dilsiz olarak geçip gidiyorum yanlarından.

Görünüşte elbette. Yoksa küçük kıza bakarken, küçük kızını oyalamaya çalışan babaya bakarken, kalbimin üzerine bir yük oturdu. O yük oradan ne zaman kalkar? Bir gün onların bende kalan duygusunu bir öykünün satırlarında nefes almasını sağladığım zaman belki...

IV-

Çocuklar, ebeveynler, oyuncaklar, oyunlar.

Oyunlar ve oyuncaklar çocuktan çocuğa bir köprü bir bağ oluşturuyorsa kıymetli. Çocuk ile nesne arasında kurulan bağ çoğu zaman çocukların çocukluğuna yük.

Bu yükü en iyi anlatan atmosfer elbette bir öykünün atmosferi.

Bu kadar sözünü ettikten sonra sizleri K.Mansfield’in “Bebek Evi” öyküsü ile buluÅŸturmam farz oldu. Buyurun:

http://fatmabarbarosoglu.com/b...

KAYNAK: YENÄ° ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.