Özel / Analiz Haber
Ne vakit bir türkü duysam popüler kültürden utanırım
Mehmed Mazlum Çelik kendi kimliğiyle popüler kültüre karşı direnen türkülerin orijinalitinesini koruma çabasını kaleme aldı.
Türküler toplumların aynasıdır. İçinde yaşanılan toplumun sevinçlerini, acılarını, umutlarını, ruh ve mana dünyasının ürünüdür. Türk toplumu farklı kültürlerin harmonisiyle bezenmiş bir sentez kültürdür. Bu kültür içinde türküler önemli bir yere sahiptir ve hem kendisi kuşaktan kuşağa aktarıldığı gibi toplumsal değerleri aktarma işlevini de beraberinde taşır. Bir imbikten geçirilmişçesine aktarılan türküler Türk toplumunun kimliğini oluşturan ve yansıtan ögelerden birisidir.
Türküler, konularını savaÅŸ, göç salgın gibi felaketlerden alabileceÄŸi gibi daha bireysel alanı da kapsamaktadır. Bireysel olanı yani aÅŸk ve tabiat konularını iÅŸleyen türküler, bir zümrenin tekelinde bulunmamış daha çok “Ordinary” diyebileceÄŸimiz toplumsal kesim tarafından üretilmiÅŸtir. Buna karşı toplumun bütün kesimlerine hitap eden türküler her kesimce benimsenmiÅŸtir.
Modern dünyamızın politik düzenini incelediÄŸimizde görüyoruz ki ekonomik dengeler kapitalist bir düzen içerisinde konumlandırılmış vaziyette. Bu düzen içerisinde insanın ürettiÄŸi her ÅŸey bir tüketim malzemesi olarak ele alınmaktadır. Söz gelimi bir kahve makinesi de bir sanat yapıtı da bu çerçevede ele alınıp deÄŸerlendirilmektedir, yeter ki pazar koÅŸulları içerisinde talebe uygun bir arz nesnesine dönüştürülebilsin. Tam bu noktada devreye popüler kültürün sokulduÄŸunu görüyoruz. Popüler kültür; edebiyat medya veya sanat alanında bu örnekleri artırmak mümkün üretilen her ürünü “Mass production” yasalarına uygun ÅŸekilde dizayn eder. Bunu yaparken evrensel olanın vurgulanması yerel olanın zaman dışı görülmesi gibi yöntemlere baÅŸvurulabildiÄŸini görüyoruz.
Kapitalist sistem içerisinde popüler kültür sektörü beslemek için enstrüman üretir. Oysa Türküler taşıdığı mana ve yapısı gereği popüler kültürün bir ürünü olma konusunda direnç gösterir. Bu sebeple türkü sistemin aygıtlarınca tarihi geçmiş, bayat bir meta olarak sunulabildiğine şahit oluyoruz.
Ä°deal Ãœretim Nesnesi Olarak Sanat
Bugün başta teknolojide yaşadığımız değişiklikler ile hayatımızda hem fiziksel hem de zihinsel her alana sirayet etmiş, evrensel adı altında tek tipleştirme temayülünün sürekli dönüştürme hali küreselleşme dediğimiz bir durumun sonucudur. Sanatsal anlamda veya teknolojik alanda üretilen her şey çok kısa sürede dünyanın bir başka bölgesinde yaşayan herkese kolaylıkla ulaştırılabiliyor. Oysa bugün bilgiye ulaşmak kolay olsa da bilgeliğin yani bilgiler arası entelektüel kavrayış ve yorumlama yetisinin zayıfladığı eleştirileri söz konusu. Bunun en temel sebebi de bilginin metalaşması ve sadece yarar sağlayan işlevinin öncelenmesi olarak açıklanmaktadır. Tıpkı bilgide yaşanan bayağılaşma, orijinalitesini kaybetme halini sanat alanında da bugün görebilmemiz mümkün. Bugün seri üretilen sanat ürününe ulaşımın her zamankinden kolay olsa da ciddi bir kalite kaybı yaşandığı eleştirileri söz konusudur.
Örneğin bugün literatürde yazlık şarkı diye bir kavramla karşılaşabiliyoruz. O yılın yaz mevsimi için hazırlanan genellikle pop-şarkı olarak nitelenen müzikler için kullanılan bir kavramsallaşma söz konusu. Bu şarkılar o yılın en popüler şarkısı olur, dilden dile dolaşır; ama bir sonraki yılın yazında rağbet görmez. Belki sonraki yıllarda nostalji olarak arz edilse de bir orijinalitesi söz konusu değildir.
Bu durum Gisby’a ait olan The Politics of Populer Culture adlı makalede popüler kültürün sanatın temelini oluÅŸturmasına baÄŸlanmaktadır. YabancılaÅŸan bireyin tüketim alışkanlığı içinde ideal bir üretim nesnesine dönüştürülen sanat kaçınılmaz olarak popüler kültürün parçası olacağı vurgulanır. Bu esas üzerine sanat anlayışı inÅŸa olunan birey üretilen sanat nesnesinin içine geçmiÅŸinden ve geleneklerinin toplamından ibaret olan manayı da bulamaz. Bu durum dünyadaki orijinalitesini korumaya çalışan her folklor ürününü tehdit ettiÄŸi gibi kelime anlamı Türk’e ait olan olsa da Anadolu coÄŸrafyasında hamuru içinde birçok toplum tarafından yoÄŸrulmuÅŸ olan türkülerimiz için de geçerlidir. Mevcut düzenin dönüştürücü aygıtı popüler kültür eÄŸer bir nesneyi dönüştüremezse onunla bir çatışma sahası oluÅŸturur. Bu durum türküler için geçerlidir.
Çatışma sahasında popüler kültür evvela türküleri kendisine entegre etmeye çalışabilir. Dönem dönem popüler olduğu üzere türkülerin yeni versiyonlarla modernize edilmesi adı altında yeniden tedavüle sokulduğuna da şahit olabiliyoruz. Oysa bu yeni uyarlamalar türkülerin temsil ettiği manadan uzaklaştırılarak yalnızca metalaştırmak amacı içinde değerlendirildiğine şahit oluyoruz.
Türkülerin Temsil Ettiği Mana
Burada öncelikle türkü ile popüler kültürün çatışma sahasına eğilmek için türkünün işlevi ve ne olduğunu belirlememiz gerekir. İlhan Başgöz türküyü şöyle anlatmaktadır:
“Türkü gerçekle hayali, saÄŸ düşünce ile rüyayı, sözün ve ona koÅŸulan sazın dili ile birleÅŸtirilen ÅŸiirdir. Bu ÅŸiir ve müzik kucaklaÅŸması bir yanı ile size kanat takar gökyüzünün mavi yüceliklerine aÄŸar. Tatlı bir ses, güzel bir dil ve ince bir tel sizi kirden pastan arıtır, yunursuz, acelenirsiniz, yeÄŸnilmiÅŸ hissedersiniz kendinizi; eÄŸer türkü seviyorsanız.”[1]
Başgöz burada şiiri bir meta gibi algılanmasının önüne geçen bazı tabirler ve ilkeler belirler. Şiirin sizi kirlerinizden arındırması olarak açıkladığı işlev ise olaya bambaşka bir boyut kazandırmaktadır. Söz gelimi, popüler kültür bir ürünü satacağı zaman çeşitli yöntemler kullanabilir müziğin sözlerin önüne geçmesi veya klipin çeşitli yöntemlerle karşısındakini büyülemesi gibi. Bu yöntem kullanılırken insan vücudu özellikle kadın bedeni ürünün pazarlamasında etkili bir araç olarak kullanılabilir. Türkünün kendisinden müstakil etkileyiciliğini ise Bedri Rahmi Eyüboğlu şöyle açıklıyor:
“Åžairim, / Zifiri karanlıkta gelse ÅŸiirin hası / Ayak seslerinden tanırım./Ne zaman bir köy türküsü duysam/ ÅžairliÄŸimden utanırım./ Åžairim,/ Åžiirin gerçeÄŸini köy türkülerinde bulmuÅŸum./ Türkülerle yunmuÅŸ yıkanmış dilim,/ Onlarla aÄŸlamış, onlarla gülmüşüm./ Ah bu türküler,/ Türkülerimiz./ Ana sütü gibi candan,/ Ana sütü gibi temiz./ Türkülerde tüter daÄŸ daÄŸ, yayla yayla/ Köyümüz, köylümüz, memleketimiz./ Ah bu türküler, köy türküleri!/ Dilimizin tuzu biberi,/ Memleket ahvalini onlardan sor./ Kitaplarda deÄŸil, türkülerde ara Yemen' i,/ Öleni alanı, gidip gelmeyeni/ Ben türkülerden aldım haberi./ Ah bu türküler, köy türküleri!”
Åžiir kelimesi Arapça’dan ÅŸuur kelimesinden gelir. Åžuur, fark etme yetisi olarak belirtiliyor. Åžair ise bu farkta söz söyleyen kiÅŸi olarak tanımlanıyor. Halil Cibran, Aforizmalar isimli kitabında bu farkın ötesine geçip söz söylen kiÅŸileri peygamber olarak tanımlıyor. Bedri Rahmi EyüboÄŸlu böylesine önemli bir konumlandırmaya sahip olan ÅŸairlik makamını bir türkünün taşıdığı mana karşısında çaresizliÄŸini ilan eder.
Türküler kendine has bir kimlik taşırlar ve klasik olarak özgül ağırlık sahibidirler oysaki popüler kültür ürünleri böyle bir niteliÄŸi ürünü mass production olmaktan çıkaracağı için şüpheyle yaklaşır. Söz gelimi Aşık Veysel’in “Havalanma Telli Turnam” ÅŸiirini ele alalım;
Havalanma telli turnam havalanma telli turna / Aman aman/ aman aman ey / Uçup getme yele karşı / Ah niye doğdun / Sarı yıldız mavi yıldız yıldız yıldız yıldız / Zülüflerin tel tel olmuş zülüflerin tel tel olmuş Aman aman aman aman ey / Uçup getme ele karşı
Ah niye doğdun / Sarı yıldız mavi yıldız yıldız yıldız yıldız / Evler yıkan beller büken
Kanlımı oldun kervan kıran / Dön dön dön dön / Şahinim var bazlarım şahinim var bazlarım var / Aman aman aman aman ey / Ördeğim var kazlarım var
Ah niye doğdun / Sarı yıldız mavi yıldız yıldız yıldız yıldız / Yare tenha sözlerim yare tenha sözlerim var / Aman aman aman aman ey / Ben diyemem ele karşı
Ah niye doğdun / Sarı yıldız mavi yıldız yıldız yıldız yıldız / Evler yıkan beller büken
Kanlımı oldun kervan kıran / Dön dön dön dön
Âşık Veysel’in dizelerini incelediÄŸimizde ÅŸiirin içinde kullanılan birçok kelime yüzyıllar içerisinde oluÅŸmuÅŸ bir birikimin devamı niteliÄŸindedir. Zülüf, turna gibi kelimler bir tüketim malzemesi olarak deÄŸil bir manzum olarak bu ÅŸiirde karşımıza çıkıyor. EÄŸer tartışıldığı gibi popüler kültürün orijinal oluÅŸturma yetisi yoksa kendi orijinalini üretme kapasitesine sahip türküler ilk çatışma alanını burada oluÅŸturuyor demektir bu ÅŸiirde. Öte yandan bu ÅŸiirden Âşık Veysel ismini çıkardığınızda bu ÅŸiir kendisinden bir ÅŸey kaybetmez ve anonim özelliÄŸi gösterir. Hatta denilebilir ki Âşık Veysel’in isminin orda bulunması dahi bu türküdeki anonimlik özelliÄŸini ortadan kaldırmaz, çünkü ÅŸiirin tamamını sıkıca sarmış gelenek ÅŸiire güçlü bir kimlik kazandırmış, bu kimlik de ÅŸiire kendi baÄŸlamı içinde kiÅŸiler üstü bir yapı oluÅŸturmasına katkı saÄŸlamıştır. Böylesi girift, mana ve gelenek dolu bir yapıda olan türküler, hızlı bir üretim nesnesine dönüşmesini beklenemeyeceÄŸi için popüler kültür ile haklı bir çatışma sahası oluÅŸturuyor.
KAYNAKÇA
Bigsby, C.W.E. “The Politics of Populer Culture.”Ohio Bowling Green University Populer Press (1976)
Başgöz, İlhan. Türkü. İstanbul: Pan Yayınları, 2008
[1] İlhan Başgöz, Türkü (İstanbul: Pan Yayınları, 2008), 15.
Henüz yorum yapılmamış.