Özel / Analiz Haber
Ömer Ömeri: Düşünce Zamanı
Follow @dusuncemektebi2
Yazar Ömer Ömeri'nin, Düşünce Mektebi için kaleme aldığı ilk yazı...
Muhterem Okur!
Sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmaya vesile olacak yazma eyleminin ilkinin, Mübarek Ramazan Ayı arifesine denk düşmesi harkülade bir tevaffuk oldu. Bunun için kendimi mesut addediyorum.
Geleneksel anlayışa olan hürmetimi ve ihtiyatımı muhafaza ederek, farklı bir zaviyeden meseleyi irdelemek isterim. Ä°sabetli ve doÄŸru deÄŸerlendirmelerin tamamı Allah’ın Kitabına, her türlü eksiklik ve kusur ise bana aittir.
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın Ä°sm’i Celil’esi ile…
Ey iman edenler!
Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı ki, takvâya ulaşasınız.
Ancak, sizden kim hasta ve yolcu olursa, diÄŸer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Bunun dışında çeÅŸitli nedenlerle orucu çok zorlukla tutabilecek olanlar, bir fakiri doyuracak kadar fidye vermelidirler. Her kim, yapmakla sorumlu olduÄŸundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; eÄŸer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” BAKARA-(183-184)
“Siz ey iman edenler! Allah size orucu farz kıldı nitekim oruç sizden öncekilere de farz idi ki, böylece Allah'ın Kitabı ile hayat programı belirlemiÅŸ olursunuz.
Şüphesizki Åžanı Yüce Olan Allah DoÄŸruyu Söyler.”
Orucun iman edenlere farz kılındığı ayetler yukarıda arzettiğimiz Bakara Suresi 183 ve 184. ayetlerdir.
Yüzlerce sayfa fıkıh kuralı çıkarılan, milyonlarca vaaza konu olan topu topu beÅŸ satırlık bir emir…
Bir tek gün orucunu bozan birinin kefaret olarak 60 gün oruç tutması gerektiğinden tutun, diş fırçalayanın orucu bozulur, yanlışlıkla boğazına su kaçıran, sakız çiğneyen, banyoda vücuduna su kaçan, iğne yaptıran birinin orucu bozulura kadar binlerce görüş ve bu görüşleri nerdeyse disiplin haline getiren bir oruç anlayışı, bu anlayışı tesis için sarfedilen emek, kanımca yukarıda zikredilen ayetlerde buyurulan ve insanda karşılığı görünsün istenen, Murad-ı İlahi ile mutabık olamaz.
Ayrıca, oruç tutmak aslında fakirin, acın halinden anlamak için emredilmiştir görüşünü de ayetle irtibatlandırmak mümkün görünmemektedir. Tam aksi, oruç tutamayanların aç ve fakir olanı doyurması emredilmektedir. Ya da bu iddia doğru ise fakirler ve yoksulların oruçtan muaf tutulması gerekir.
Peki bu hususların dışında ne var?..
Murad-ı İlahi ne olsa gerek?..
Mensubu bulunduğumuz medeniyetin çocuklarına akıl ve felsefe (hikmet) yasaklandığından beri bu soruların cevabını dolayısıyla hakikatı aramak yerine, dondurulmuş, son içtihat olarak kabul ve tescil edilmiş bir anlayışa mecbur edildik.
DondurulmuÅŸ, son içtihat olarak kabul edilmiÅŸ anlayışa karşı fikir beyan edene, bir görüş serdedene maalesef hiç iyi göz ile bakılmadı, baktırılmadı…
Ne menem bir ÅŸey ise; akl etmeyi, dini vaaz ve öğretileri ana kaynağından anlamak ve anlamlandırmak isteyenler; ekser “din adamı” sınıfınca, “Kur-an Müslümanlığı Sapıklığı” ile itham edildiler. “Ä°thama” bakar mısınız, “Kur-an Müslümanlığı Sapıklığı”…
Ey Allahım! Sen sabır ver.
Öncelikle yazımızın giriÅŸ kısmında bir tekrar dikkatinizi çekmiÅŸtir. Bakara Suresi 183 ve 184. Ayetlerin mealini verdikten sonra, ayeti kerimenin içinde geçen “takva” kavramının bir açıklamasını hemen alt paragrafında belirttik.
“Allah'ın Kitabı ile Hayat Programı Belirlemek” yani “Sorumluluk Sahibi Olmak”, “Mesuliyet Bilinci İçinde Olmak”…
Hayatın anlamı olan bu hususların, orucun emredildiÄŸi ayetlerde geçmesinin hikmeti ne olsa gerek?…
Bu uzun giriÅŸten sonra gelelim meramımıza…
Kelamullahta yüzlece kez, taakkül, tefekkür, tezekkür, tedebbür kavramları geçmektedir.
“Aklını iÅŸletmeyenlerin üzerine pislik atılır” ilahi tespit ise cabası…
Akıl insana verilmiÅŸ en büyük nimettir. Aklı olmayana dini bir mesuliyet yoktur. Akıl, vahiy komutasında, insana bahÅŸedilmiÅŸ bir “Ä°nayet-i Rabbaniye”dir. Bu nimeti iÅŸletmemek, hakkını vermemek, en önce nimeti verene nankörlüktür. Nankörlüğün ise, yine Kelamullahın birçok yerinde “küfr” ile eÅŸ anlamlı olarak kullanıldığını görmekteyiz.
Akıl ile oruç arasında muazzam bir iliÅŸki vardır. Oruç, deÄŸim yerinde ise akla muhteÅŸem bir imkan sunmaktadır. Bu durumu, Resulullahın hayatı boyunca, Hıra günlerinde, Ramazan Ayı’nın son on gününde, mescitte girdiÄŸi i’tikafta görmek mümkündür.
Resulullaha, sema kapılarının açıldığı günün ve günlerin, bu aya rastlaması öylesine olan bir olgu mudur?…
Tabii ki deÄŸil.
Bu meseleyi biraz açıklamaya çalışalım.
İnsan dediğimiz varlık, eskilerin değimi ile üç kuvveden ibarettir:
-Kuvve-i Nutkiye (Akıl Gücü),
-Kuvvei Ğadabiye (Öfke Gücü) ve
-Kuvve-i Şeheviye (İştah Gücü)
Temel kuraldır; insanda bu kuvvelerin hangi biri aktif ise diğer iki kuvveyi pasif kılar.
Ayrıca, insanda üç idrak mertebesi vardır:
-İdrak-i Akli (Akli Algı),
-İdrak-i Hayali (Hayali Algı) ve
-İdark-i Hissi (Duyusal Algı).
Ä°drak mertebeleri ile kuvveler birlikte insanı meydana getirir. Kuvvelerde olduÄŸu gibi, idrak mertebelerinde de, hangi bir idrak düzeyi aktif ise diÄŸer iki idrak düzeyini pasif kılar. MeÅŸhur misaldır; bir insan, duvara civi çakarken aynı zamanda sevgilisini düşünemez ve aynı zamanda bir matematik problemi çözemez…
Duvara çivi çakmak, duyuların, sevgiliyi düşünmek muhayyilenin, matematik problemi çözmek ise aklın işi.
Matematik problemi yerine, varoluşsal sorularımızı, hayatın manasını, sorumluluk bilincini velhasılı düşüceye dair her şeyi koymak mümkün.
Yüce Rabbimiz, bizden akl etmeyi, tefekkür etmeyi, tezekkür etmeyi(hatırlamayı) emretmiÅŸtir. Bu emri yerine getirebilmemiz için ise, öfkeden, cinsellikten ve yemek içmekten mukayyet zamanda uzak durmamızı dilemiÅŸtir; ta ki hakkıyla akl edebilelim ve düşünebilelim diye…
Evet, bedenin arzularından vazgeçmesi ile hemen akıl devreye girmez. Aklın aktif hale gelebilmesi, düşüncenin hayatımıza hakim olması içindir oruç emri… Öfkeni tut. Mideni ve belini tutki, akıl azad olsun. Duyulardan, vehimlerden azad olsun.
Akıl ile vahiy, aynı membanın ürünüdür.
Akıl ile beraber vahiy de hayatımıza girmeye bize rehberlik etmeye başlar.
Bu öyle kolay bir deneyim olmamakla beraber, imkansızda değil. Lakin ısrar ve tekrar gerektiren bir davranış biçimi. Oruç bizi tutsun diye öfkemizi ve şehvetimizi tutmaya başladığımız günün hemen arifesinde bizde gerçekleşebilecek bir durum değil. Uzun süre kapalı kalan bir musluğun açılması sonrası, meydana gelen öksürme hatta biraz kirli ve pasaklı suyun akması gibi bir duruma tahammül etmek gerekir.
Malum uzunca bir zamandır kullanılmayan bir musluk neticede…
Unutmadan ifade etmem gerekirki, bahsettiğimiz bizim tuttuğumuzu zannettiğimiz oruç değil. Gün boyunca iftarda ne yiyeceğini düşünen, onlarca kalp kıran, yasaklanan yeme, içme ve cinsellik harici ne yasak varsa hepsini çiğneyen, iftar vakti şatafatlı sofralar kuran, normal zamanların birkaç katı yiyen, iftar ile sahur arası zamanı bile ha babam bir şeyler atıştıran, sahurda ise sonraki günün açlığı ve susuzluğu korkusuyla tıka basa yiyen ve içenin, Kelamullahta belirtilen orucun eda edilmesi neticesinde ikram edilen nimetten nasiplenmesi imkanı yoktur.
Bütün bu oruçsuzluk haline ilaveten; Resulullah, iftarını bir ya da iki hurma ile açardı, sahurda sadece su içerdi, anlatılarının, anlaşılamamış, hikmetine varılamamış hakikatları, tıkınma meclislerinde birer mersiyeye dönüştürülerek anlatılması ise işin cabası.
Bu halde iken, Kelamullahtan ne kadar istifade edebiliriz?..
En azından, Ramazan Ayı’nı nasıl Kur-an Ayı yapabiliriz?..
Bu konuda düşünmeye, akletmeye hiç mi ihtiyacımız yok?…
Ä°slamı seçmek isteyen bir diÄŸer inanç mensubunun taleplerine, ritüelleri takas etmeyi mi teklif edeceÄŸiz?.. Krismis yerine Ramazan Orucu.. AÄŸlama Duvarı yerine, Ka’beyi Tavaf… Kilise ya da Havra yerine Camii… Bu mu yani?…
Ä°slamın son vahyi olan Kur-an’nın teklifi bu mu ola?…
“Dini Allah’a has kılmayı”, “Allah’ın altına, ötesine-berisine, yanına-yöresine yerleÅŸtirdiÄŸimiz “tengricik”lerden azad olmayı” bu ÅŸekilde mi baÅŸaracağız?..
“Aklını iÅŸletmeyenlerin üzerine pislik atılır” tehdidine müstahak deÄŸil miyiz?..
Aklın hakkını veren, düşüncenin engin semalarında dolaÅŸan bir mü’min kafa, fakirin de, yetimin de, yolda kalmışın da, boyunduruk altında olanın da, velhasılı kelam, maruf’un da, münker’in de ne demek olduÄŸunu tabiatıyla zaten bilecektir.
Murad-ı İlahi, ancak, akıl ile vahyin beraberliği neticesinde gerçekleşir ve bu durum, o zaman insanın ve insanlığın meselelerine cevap olur.
Ramazan Orucu bizi tutsun.
Amin.
Selam ve dua ile…
Henüz yorum yapılmamış.