Güncel
Abdurrahman Dilipak: Ä°slam ekonomisi ne kadar Ä°slami!
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, "İslam ekonomisi" söylemi adı altından Müslümanların ticari açıdan içine kapatılıp dünyadan koparılmak istendiğini iddia etti.
YAZININ TAMAMI
Sanırım bazı ÅŸeyleri kavramsallaÅŸtırırken yeniden düşünmemiz gerek.. “Ä°slam” “Allah’ın dini”dir. Bizim için, haram olmayan her ÅŸey “mübah”dır. Helal ve haramlar sınırlıdır. Helal-haram arasına sıkışmış bir hayat’dan ekonomik bir sistem damıtamayız.
“Ä°slam ekonomisi” yerine “Ä°slami ekonomi” daha ılımlı bir tanım olsa da bana göre tam olarak karşılamaz.
Biz “alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti”yiz. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmayacaktır.
Müslümanların ya da İslam dünyasının iktisadi uygulamalarından söz edebiliriz.
“Ä°slam ekonomisi” diye bir ÅŸeyden söz ederken, aslında müteÅŸabih bir alana iliÅŸkin ÅŸeylerden söz ediyoruz. Hemen ilk söylenen ÅŸey “faiz” olarak tanımlanan “Riba”dır. Sonra sukuk, mudaraba, muÅŸaraka ve murabaha’dan söz edilecektir. Risk paylaşımından söz edilecektir..
Önce riba ve enflasyon arasındaki iliÅŸkiyi çözmeden uygulanabilir bir ekonomik model ortaya koyamazsınız. Global bir dünyada yaşıyoruz. Satın aldığınız malın maliyetinde Faiz/Riba var. Dışarıdan vadeli alımda faizle vade farkı arasındaki denge nedir. Sadece adını deÄŸiÅŸtirmek sorunu çözüyor mu? Parayı devlet basacaksa, devletin niteliÄŸi ve paranın uluslararası piyasadaki deÄŸeri konusundaki belirleyici rolü olan LIBOR’u burada nereye koyacağız.
“Para ile para alıp-satılmaz” derken, döviz borsasını ne yapacağız. Para bugün global piyasada alınıp satılan bir “meta”ya dönüşmüştür..
Biz herkese açık, herkesin uygulayabileceÄŸi bir “Pazar” oluÅŸturacaksak, sadece Müslümanlar arası bir para, piyasa ve ekonomiden söz edemezsiniz. Bu Müslümanları kendi içinde kapalı bir ekonomiye yönlendirecektir.
Global markette, herkes için güven veren bir ekonomik model önerirken, bunun değişen şartlar, coğrafyalar, halklar için uyum performansı yüksek bir yapıda olması gerekir.
Kuşkusuz ekonomi için parametrelerden söz ediyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşlarının rasyoları üzerinde de çalışmamız gerek.
Burada dikkat çeken bir diğer konu şu: Batılılar İslam ekonomisi üzerinde bizden daha fazla çalışıyor. Hem bizden yararlanıyorlar ve hem de ekonomik entegrasyon için aracı kurumlar oluşturuyorlar.
Peki biz niye Hristiyan ekonomisi, Yahudi ekonomisi ya da Hindu, Budist ekonomisi üzerine çalışmıyoruz. Çünkü böyle bir ekonomiden söz edilmiyor. Birileri bizi kendi içimize kapatmak istiyor. Bizim bu alanın dışına çıkmamız istenmiyor. Dışına çıkanlar ise varolan diğer sistemlere entegre oluyorlar. İslam ekonomisi denilen ekonominin global sektör için entegratör olarak kullanılıyor..
Bakın “Ä°slam” derken, Kur’an ve hadiste olanla sınırlı bir ekonomi size o güne geri götürür. Oysa o günki haram olanı tanımlarsanız, geri kalan alanı bugünün ihtiyacına göre, Kur’an-ı Kerim’in genel ilkelerine aykırı olmamak üzere yeniden tanımlayabilirsiniz..
Aslında “Ä°slam ekonomisi” diye kendimizi kurgusal bir alana hapsediyoruz. Bizim evrensel kurallar ortaya koymamız gerek. “Ä°slam” ile etiketlediÄŸinizde bir Hristiyan, bir Yahudi, bir Budist kendi ekonomisini bu etiketle etiketlemek istemeyecektir. Böylece bu kavramsallaÅŸtırma ile kapsayıcılığını, etki alanını daralttığını düşünüyorum..
“Helal” ve “haram” tartışması da böyle. “Ä°baha”yı bıraktık, yerine “KoÅŸer”i koyduk.
Bunu şöyle açıklamalıyım. Müslümanın domuz ve ÅŸarap tüketmemesi gerek. Bu “Ä°slami” bir kuraldır. Ama mesela bir Hindu’ya inek eti yedirmemek de “Ä°slami” bir kuraldır. “Ä°slamilik” tartışması Müslümanların evrensel sorumluluk alanını daraltan tartışmadır.
Helal ve haramlarla ilgili “Muhkem nas”larla ilgili kurallar bellidir. Bu konuda ilahiyatçıların uzmanlığına da gerek yoktur. Burada asıl sorun, mesela “riba”nın ne olup olmadığıdır. Ribadan kurtulmak için ne yapılması gerektiÄŸi de ilahiyatçıların konusu deÄŸil.
Batılılar, Ä°slam ekonomisi konusunda Åžer’i kurallar üzerinde konuÅŸurken, ilahiyatçıların bu konu üzerinde uzlaÅŸamadıklarından söz ediyorlar. Bu son derece bilgisizce bir söz. MüteÅŸabih alanda uzlaÅŸma zorunlu deÄŸildir ve bu hep söyle olacak. Farklı içtihadlar varsa, bu konuda farklı yorumların sözkonusu olduÄŸunu anlarız. Bu konudaki farklılıklar daha çok bir hedefe varmada yöntem ya da sorunu algılama, sorunu çözmede yöntem ve araçlar konusunda bir ihtilaf vardır demektir. Bu durumda, müteÅŸabih bir konuyu “muhkem nas” haline getirmek “Ä°slami” bir yol deÄŸildir. Bir konuda bir uzlaşı olsa bile bunun böyle kalacağını kimse iddia edemez. Dolayısı ile tek bir çözüm yoktur, olamaz.
“Ä°slami Pazar”ı bir piyasa ve market konusu olarak ele almak tamamen farklı bir konudur.
Ekonomiyi insan bedenine benzetirsek, parayı da kan’a benzetirsek..
İsraf ve eşitsizlik ekonomik sonuçları olan bir konu olsa da temelde ahlaki bir sorundur. Gelir eşitsizliği ve servet eşitsizliği de bir sonuçtur. Bunlar konjonktürel, siyasi sorunların sonucu olabilir..
Biz “Ä°slami bir ekonomik” sistem kurduk, her ÅŸey artık en iyi seviyede realize olacak diye bir ÅŸey yok. Hz. Yusuf dönemine bakalım, ya da Hz. Ali sonrası döneme bakalım. Hz. Ebuzer iktisad kuramcısı bir sahabe idi. Ama acından öldü! “Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek evirip çevirecektir.”
Riba haramdır. Ä°fsat edicidir. Ama tek başına riba olmayan ekonomi her zaman için en iyi ekonomi olmayabilir. Riba olmayacak, onu geçtik, ama rekabet edebilir bir ekonomi için tek başına “La ilahe” demek yetmez, “Ä°llallah” da demek gerek. Riba olmayacak ama 40 tane ÅŸartı yerine getirmeniz gerekir, ideal bir ekonomi ve kamu maliyesi için.
Sanırım “iyi niyetli” bu çalışmalar, doÄŸru bir gayeye ulaÅŸmak için son derece yetersizdir. Bizi çıkmaz sokaklara sürüklemektedir.. Ä°lahiyatçılar bir yandan, ekonomistler öte yandan, bankacılar bir yandan, maliyeciler yukarıdan, uluslararası sistem ve aktörler aÅŸağıdan çekiÅŸtirmeye devam ederken hayal ettiÄŸimiz hedefe ulaÅŸmak çok kolay olmayacaktır.
Bakıyorum da emeği ve bilginin payından çok sermayeyi konuşuyoruz.
Bir diğer temel sorun da şu: Geçmişin tartışmalarını hâlâ sonuçlandıramadık. Bugün için bir çıkış, çözüm arıyoruz. Altın para, kaime/kağıt para, plastik para tartışması bitmeden şimdi bir de sanal para çıktı. Geleceğin dünyası çok farklı olacak.
Mesela Aliexpres, alıp sattığı malda ticari kârı yok. Elindeki stok parayı, global borsada değerlendiriyor. 1 Günde 8x3=24 saat esasına göre günde 3 farklı ülke borsasında işlem yapabiliyor. Yani kendisi ticari olarak zararına bir işlem yaparken, finansal olarak karşı olabiliyor. Vergi vermiyor, ama kâr transferi yaptığı için vergi iadesi alabiliyor. Peki bu konuda bizim ilahiyatçılar ve iktisatçılar bir şey söylüyorlar mı?
Bakın, her ÅŸeyin başına “Ä°slam” ekleyerek o iÅŸi Ä°slamileÅŸtiremezsiniz. MüteÅŸabih alandaki yorumlar o sözün sahibi baÄŸlar. O kiÅŸi bir Ä°slam alimi de olsa! O görüşe eleÅŸtiri “Ä°slam’a eleÅŸtiri” kabul edilmemeli. Birilerinin kendi görüşünü “Ä°slam paratöneri” ile korumaya almamalı.
1700 sonrası Lale devri, Tanzimat, Ä°ttihat Terakki dönemi, Cumhuriyet.. Bu dönemde bizim özgün bir model ortaya koymadığımıza göre, geleceÄŸi de kapsayacak bir evrensel model için çok çalışmamız gerek çok. Bu iÅŸin kavramları, kurumları, bilimi, hukuku, mevcut yapı ve dünyada iÅŸlerliÄŸinin ayrıntılı bir ÅŸekilde ele alınması gerek. Yeni bir dünya kuruluyor. FOREX, LIBOR, ETHERÄ°UM ve daha birçok konuyu araÅŸtıran akademisyenlere ihtiyacımız var. Geçen gün Medeniyet Ãœni’nin IFESE Konferansının açılışını izlerken aldığım notlar bunlar. Gelecek çok farklı olacak. Peki biz buna ne kadar hazırız. Cevabını arayan soru bu! Selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.