Sosyal Medya

Güncel

Fethi Güngör: Hayır medeniyetini yeniden inşa edebilmek

Türkçede “h-y-r” kökünden türemiş hayırlı, hayırsever, hayırhah, hayırsız, hayret, hayrülhalef, muhayyer, muhtar, ihtiyar gibi çok sayıda kelime hâlen canlılığını korumaktadır. Hayır beklememek, hayır etmemek, hayır kalmamak, hayra alamet değil, hayra yormak, hayırdır inşallah, hayrı dokunmak, hayrını görmek, hayırla anmak (ya da yâd etmek), hayır dua gibi olumlu veya olumsuz birçok kalıpta kullanılan bu ve benzeri bileşik kelimeler, İslamiyet’i bir hayat tarzı olarak benimseyen toplumların “hayır” odaklı bir medeniyet perspektifine sahip olduğunu da göstermektedir.



“Hayr” kelimesi Arapça “h-y-r” kökünden türeyen bir mastar olup “iyi, seçkin, iyilik, iyi davranış” anlamlarını ifade etmektedir. Türkçe sözlüklerde; “Bir karşılık beklemeksizin yapılan yardım, iyilik iÅŸi, iyilik. Yararlı, uÄŸurlu, güzel, hayırlı, iyi.” ÅŸeklinde tanımlanan “hayır” kökünden türemiÅŸ çok sayıda kelime ve bileÅŸik kelime hâlen -diÄŸer tüm Müslüman toplumların anadillerinde olduÄŸu gibi- Türk dilinde de yaygın ÅŸekilde kullanılmaktadır.

Türkçede “h-y-r” kökünden türemiÅŸ hayırlı, hayırsever, hayırhah, hayırsız, hayret, hayrülhalef, muhayyer, muhtar, ihtiyar gibi çok sayıda kelime hâlen canlılığını korumaktadır. Hayır beklememek, hayır etmemek, hayır kalmamak, hayra alamet deÄŸil, hayra yormak, hayırdır inÅŸallah, hayrı dokunmak, hayrını görmek, hayırla anmak (ya da yâd etmek), hayır dua gibi olumlu veya olumsuz birçok kalıpta kullanılan bu ve benzeri bileÅŸik kelimeler, Ä°slamiyet’i bir hayat tarzı olarak benimseyen toplumların “hayır” odaklı bir medeniyet perspektifine sahip olduÄŸunu da göstermektedir.

Festebiqû’l-hayrât; hayırlarda yarışın!” Emrine Uygun Davranabilmek

Türevleriyle birlikte “hayr” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 196 yerde dört farklı anlamda kullanılmıştır. “Seçmek, tercih etmek” anlamında 21 yerde, “servet, mal mülk” anlamında 6 yerde, “iyi hâl” anlamında bir yerde (Enfâl 8:23) ve dördüncü anlam grubu olarak da “hayır, iyilik, daha iyi, daha hayırlı, yegâne/mutlak iyi, vahiy, ecir/sevap, zafer ve ganimet, ahlâken iyi/güzel olan, sevilen, yararlı olan” anlamında “ÅŸerrin zıddı” olarak 168 yerde geçmektedir. (1).

Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden birisi de “el-HAYR” olup “hayrın kaynağı, zâtı mutlak hayır olan, hayrı eÅŸsiz ve benzersiz olan” demektir. “H-y-r” kökünden türeyen kelime ve kavramlar; “fıtratın ilgi duyduÄŸu, meyledip sevdiÄŸi ve istediÄŸi ÅŸey, iyilik, cömertlik, tercih, üstünlük, hayranlık, ÅŸaÅŸkınlık” gibi anlamlara sahiptir. (2).

“Herkesin bir hedefi olur ve ona yönelir. Siz, hayırda (iyiliklerde) yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi bir araya getirecektir. Her ÅŸeye bir ölçü koyan (ve gücü yeten) Allah’tır.” (Bakara 2:148).

“Gerçekleri içeren bu Kitab’ı sana, önceki Kitapları onaylayıcı ve koruyucu özellikte indirdik. Aralarında Allah’ın indirdiÄŸi ile hükmet. Sana gelen doÄŸruları bırakıp onların arzularına uyma! Her birinize bir ÅŸeriat ve bir yöntem belirledik. Tercihi (size bırakmayıp) Allah yapsaydı hepinizi tek bir toplum yapardı. Oysa verdiÄŸi ÅŸeylerle sizi (yıpratıcı) bir imtihandan geçirmek için böyle yaptı. Artık iyi iÅŸlerde yarışın. Tekrar (kalıcı hayata) dönüşünüzde Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O, anlaÅŸmazlığa düştüğünüz konuları size bildirecektir.” (Mâide 5/48).

“Siz, insanlık adına çıkarılmış en hayırlı toplum/ümmetsiniz; iyi ve doÄŸru olanı teklif eder, kötü ve yanlış olandan sakındırırsınız; zira Allah’a inanıp güvenirsiniz. EÄŸer Ehl-i Kitap da inanıp güvenseydi, haklarında daha hayırlı olurdu. Onlardan (Allah’a) güvenip inananlar varsa da, çoÄŸunluÄŸu yoldan çıkmıştır.” (Âl-i Ä°mran 3:110).

Allah Rasulü (sas) de birçok hadisinde “hayr” kelimesini kullanmış olup; “Lâ hayra fî …; ...de hayır yoktur.”, “Hayrukum...; Sizin en hayırlınız...”, “Hayru’n-nâsi...; Ä°nsanların en hayırlısı...” kalıplarıyla sahih hadis külliyatında onlarca hadis olduÄŸu malumdur.

Medeniyetlerin “hayır” telakkilerini tefrik edebilmek

Huwe hayrun we ebqâ: O hayrın kaynağıdır, O bâkidir.” ayet-i kerimesi mucebince mutlak kaynağı Allah olan hayrın dört kaynağından söz edilebilir. Hayrın; ontolojik kaynağı olan fıtratve vicdan; teolojik kaynağı olan inanç; mutlak kaynağı olan Allah ve sosyolojik kaynağı olan toplum.

Eski Hind’de hayır faaliyeti yoktu. Çünkü Hinduizm, Brahmanizm, Budizm gibi inançlar görünen âlemin gerçek deÄŸil hayal olduÄŸuna inanmaktadır. Ayrıca kast sistemini esas aldığından hayır yapmak Yaratıcı’nın iÅŸine karışmak gibi algılanır. Konfüçyanizmde hayrın kaynağı toplumsal ve siyasal çıkarlardır.

Ahuramazda-Ehrimen (Ä°yilik Tanrısı-Kötülük Tanrısı) tesniyesine dayalı Zerdüştlük’de, madde bir Rahman’ın bir Åžeytan’ın eline geçen ve kimin eline geçerse onun aleti olan bir silah olarak resmedilir. Eski Mısır’da hayır; Firavun’a, yani “GüneÅŸ’in/Tanrı’nın oÄŸlu”na(!) hizmet etmektir.

Yahudi ilahiyatı hayrı saf akidenin ve Allah inancının bir gereği olarak değil, sosyal şartların açtığı yaraları kapatmanın bir unsuru olarak görür. Hıristiyanlık; -Kilise seküler/dünyevi olanın karşıtı olduğu için- hayrı sadece teolojik olarak tanımlar, hayrın fıtri, vicdani ve toplumsal tarafını yok sayar. (2).

Ä°slam’da ise dünya ile ahireti, madde ile mânayı, Yaratan ile yaratılanı, toplum ile ferdi dengeli bir ÅŸekilde ele alan bir hayır telakkisi ve bu telakkiye uygun Hisbe TeÅŸkilatı, Fütüvvet TeÅŸkilatı, vakıflar gibi hayır kurumları ortaya koymuÅŸtur. Ä°slam medeniyeti diÄŸer medeniyetlerin aksine muhatabını hazza ve yarara deÄŸil, hayra Ã§ağırır. Müslüman haz için ve yarar için deÄŸil, hayır için çabalar. Zira hazzı içgüdüler, yararı nefis, hayrı ise Allah belirler. Haz anlıktır, yararın en uzunu ömürlüktür, hayır ise ölümden sonrasını da kapsayan uzun süreli ve kuÅŸatıcı bir mutluluktur. Hazzın ücreti hemen verilir, yararın karşılığı dünyada görülür, hayrın karşılığı ise hem bu dünyada hem de ahirette görülür.

Hayır medeniyetini gerekçelerine uygun olarak yeniden inşa edebilmek

“… Mescid-i Haram’a girmenizi engellediler diye bir topluluÄŸa duyduÄŸunuz öfke, sakın sizi aşırılığa sevk etmesin. Ä°yilikte ve yanlışlardan korunmada (takvada) yardımlaşın ama günahta ve taÅŸkınlıkta yardımlaÅŸmayın. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun. (Zira) Allah, suçla ceza arasında sıkı baÄŸ kurar.” (Mâide 5:2).

Yahudiler ve Hıristiyanlar (Mâide 5:51), bütün kâfirler (nankör inkârcılar) (Enfâl 8:73), bütün zalimler (Câsiye 45:19) nasıl birbirlerinin velisi, koruyup kollayıcısı ve destekçisi ise, Allah’ın dosdoÄŸru yolunda yürüme çabası veren mü’minler de birbirlerinin velisidirler (Enfâl 8:72).

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velisi/yakın dostudur. Marufa (Kur’an ölçülerine) uygun olanı ister, münkere (Kur’an’a aykırı olana) engel olurlar. Namazı özenle ve sürekli kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Elçisi’ne de boyun eÄŸerler. Allah, iÅŸte bunlara ikramda bulunacaktır. Allah güçlüdür, doÄŸru kararlar verir.” (Tevbe 9:71).

“Sana baÄŸlılık sözleÅŸmesi yapanlar, o sözleÅŸmeyi aslında Allah ile yapmış olurlar. Allah’ın eli onların elleri üstündedir. Kim sözünden cayarsa kendi aleyhine caymış olur. Kim de Allah’a karşı üstlendiÄŸi görevi yerine getirirse, Allah ona büyük bir ödül verecektir.” (Fetih 48:10).

Hayır medeniyetini inÅŸa yolunda yardımlaÅŸmamızı ve dayanışmamızı, birbirimizi koruyup kollamamızı emreden bu ayetler yanında yolda kalmıştan yetime, muhacirden miskine kadar bütün dezavantajlı insanlara nitelikli destek sunmamızı emreden Rabbimizin yüce buyrukları ile “ed-Dâllu ale’l-hayri kefâ’ilih: Bir hayra rehberlik eden onu bizzat yapmış gibidir.” hadisiyle tüm mü’minleri hayrın yaygınlaÅŸmasında görev üstlenmeye teÅŸvik eden Allah Rasulü’nün güzel örnekliÄŸi Müslümanların sadece dindaÅŸlarını deÄŸil, bütün insanlığı, hayvanatı, nebatatı, hatta cemadatı kuÅŸatan bir hayır medeniyetini yeniden elbirliÄŸiyle inÅŸa etmeleri gerektiÄŸinin gerekçesini oluÅŸturmaktadır.

İslam medeniyetinin ayırıcı vasıflarını ortaya koyabilmek

Medeniyet kavramı sözlük anlamı itibarıyla uygar olma durumunu ve uygar kimseye yakışır davranış ve tutum sergilemeyi ifade etmektedir. Felsefede “Barbarlık durumundan çıkıp törelere baÄŸlı olarak belirli bir yurt içinde birlikte yaÅŸama” anlamına gelen medeniyet, toplumbilimde “Ä°nsanların doÄŸaya egemen olma, toplum olarak daha iyi bir hayata ulaÅŸma çabalarından çıkan sonuçların, bilim, teknik, sanat ve kültürün tümü” olarak tanımlanmaktadır.

Hayatımız baÅŸta olmak üzere, verdiÄŸi sayısız nimet ve lütuflar karşısında şükran borcumuz olan Allah’a karşı borçluluk bilincini de ifade eden “dîn” kelimesiyle aynı kökten türeyen “medîne” ÅŸehri, “medenî” ise kurallara uygun davranan ÅŸehirliyi ifade eder. Bilgi ve görgü seviyesi bakımından yüksek düzeyde olan insanı tanımlayan “medenî” sıfatının zıttı “bedevî”dir.  

 “Medeniyyet dediÄŸin tek diÅŸi kalmış canavar!” diyerek Mehmet Âkif Ersoy’un ya da Batı sivilizasyonuna optimizm, üniversalizm ve etnosentrizm gibi vasıfları çerçevesinde ve insanlığa yaÅŸattığı olumsuzluklar üzerinden bakan Ä°smet Özel’in eleÅŸtirileri (3) tanımladığımız anlamdaki medeniyete deÄŸil, bazı insanları tanrılaÅŸtırıp diÄŸerlerini köleleÅŸtiren Batı tarzı medeniyete, daha doÄŸru ifadesiyle sivilizasyona yönelik olsa gerektir. Zira, içtenliÄŸin yok oluÅŸu, israfın artması, maddileÅŸme, dünyevileÅŸme, ahireti unutma, yabancılaÅŸma gibi olumsuzluklar Ä°slam medeniyetinin deÄŸil; insan kiÅŸiliÄŸini ve toplum yapısını bozan, donuklaÅŸtıran, sınıflaÅŸma ve sömürüyü beraberinde getiren Batı sivilizasyonunun ürünüdürler.

Uzun yıllar medeniyetlerin mahiyet ve farklılıkları konusunda çalışmalar yapmış olan merhum Ali Murat Daryal Hoca’nın tespitlerine göre, bir medeniyet baÅŸka hiçbir medeniyete benzemeyi istemez. Zira o takdirde kendisi olmaktan çıkacak, BaÅŸkaları gibi de olamayacaktır. Bu takdirde medeniyetler camiasında layık olduÄŸu saygın yerini bulamayacaktır. Çünkü sahicisi varken kimse taklidine itibar etmeyecektir. Ayrıca, o medeniyete mensup insanlar, medeniyet yarışında ön sıraya geçmek hususunda Ã¼mitsizliÄŸe ve yılgınlığa düşecektir. Dolayısıyla “inÅŸa güçlerini” ve “atılım kabiliyetlerini” kaybedecek ve nihayetinde yok olup gideceklerdir.

Gayet tabiidir ki medeniyetler uzun süren “sosyal hayatları” içinde ihtiyaç duydukları müesseseleri baÅŸka medeniyetlerden alacaklardır. Ancak bunları geliÅŸigüzel ve oldukları gibi almayacaklardır. Çünkü alış tarzları ve aldıkları müesseseler onların geleceÄŸini belirleyecektir. Bu yüzden medeniyetler, ihtiyaçlarını “kendi hayati ölçülerini” temel alarak belirleyeceklerdir. Müteakiben bu ihtiyaçlarını tahlil ederek, üzerinde durup düşünerek ve mukayeseler yaparak önem sıralarına göre tasnif edecekler, dışarıdan, en fazla ihtiyaç duydukları sosyal kurumları almakla yetineceklerdir.

Medeniyetler ihtiyaç duydukları bazı “sosyal müesseseleri” dışarıdan alacakları zaman önce bu sosyal müesseseleri en alt birimlerine kadar parçalarına ayıracaklar, daha sonra bu bölümler üzerinde ayrı ayrı durup düşünerek, yorumlayarak ve ayırdıkları parçaları kendi zevklerine, dehalarına inanç ve deÄŸerlerine göre yeniden birleÅŸtirip ÅŸekillendirdikten sonra bünyelerine kabul edeceklerdir. Bu noktadan sonra artık bu sosyal müessese baÅŸka hiçbir medeniyete deÄŸil sadece o medeniyete ait olacaktır. (4).

İslam medeniyeti önceki medeniyetlerden bazı sosyal kurumları ya olduğu gibi kabul etmiş, ya onları tamamen reddetmiş ya da yepyeni sosyal kurumlar ihdas etmiştir. Yaygın tasnife göre insanlık tarihi boyunca gelmiş geçmiş Grek, Roma, Mısır, Hint, Çin vb. yirmialtı kadim medeniyeti karşılaştırdığımızda, İslam medeniyetinin bazı hususiyetleriyle onlardan farklılaştığını görmekteyiz. Özetle İslam medeniyetinin temel özelliklerini şöylece sıralayabiliriz:

  1. Allah merkezli olup tevhid inancı Ã¼zerine kurulmuÅŸtur.
  2. Temel kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Sahih Sünnet’tir.
  3. İlk evrensel medeniyet olup yerel ve kapalı değil küresel ve açıktır.
  4. Sadece dünyayı ya da sadece ahireti esas almaz, ikisinin altın dengesini kurar.
  5. Maddeyi yüceltmediği gibi hakir de görmez ama mâna önceliklidir.
  6. Kendi aleyhine bile olsa adaletten taviz vermez.
  7. Merhameti ve şefkati sadece dindaşlarını değil tüm yaratılmışları kapsar.
  8. Tüm insanları kardeş bilir ve barışı esas alan iyi ilişkiler (ihsan) geliştirir.
  9. Bencil değil diğergâmdır / kendi çıkarını değil başkasını düşünür.
  10. Mekânı da ihmal etmemekle birlikte zaman öncelikli bir medeniyettir.
  11. Toplumsal işleri ortak akıl (şûrâ) ile karara bağlar.
  12. İmanın yanında akla, tedrice, kolaylığa, sadeliğe, estetiğe de önem verir.

Kaynaklar:

  1. Mehmet Okuyan; Kur’an Sözlüğü, Düşün Yay., Ä°stanbul 2015, s.311-314.
  2. Mustafa Ä°slâmoÄŸlu, Esmâ-i Hüsnâ, 2. Baskı, Düşün Yay., Ä°stanbul 2013, II/1185-1215.
  3. İsmet Özel; Üç Mesele: Teknik - Medeniyet - Yabancılaşma, Tiyo Yay., İstanbul 2012, 160 s.
  4. Ali Murat Daryal; Medeniyetler ve Mesajları, Marmara Ãœniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi Vakfı (Ä°FAV) Yay., Ä°stanbul 2015, 246 s.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.