Güncel
Bu çocuklar, ateistim, deistim, agnostiğim diyerek, ana-babalarından ve hocalarından intikam alıyorlar
Follow @dusuncemektebi2
Dünya Müslümanlarının ve mazlumlarının gözlerini kendisine çevirdiği Türkiye ise, siyasi-sosyal-kültürel gerilimlere hapsedilerek, olup bitenlere müdahil olması engelleniyor:
Yeni Akit yazarı Abdullah Yıldız son dönemde gençler arasında yayılan farklı eğilimlerin sebeplerini köşesinde irdeledi. Yıldız, Müslüman aleminin içinden geçtiği zor günlerde gençlerin bu sapmasının aileler, hocalar ve tebliğ yöntemiyle alakalı usül hatalarından kaynaklı olduğunu belirterek uyardı.
Yazının Tamamı
Katil Esed rejimi D.Guta/Duma’da kimyasal silahlarla yüzlerce sivili vahÅŸice ÅŸehid etti.
ABD uçakları Afganistan’da hafızlık merasimini bombaladı, onlarca hâfız ÅŸehid oldu.
Siyonist iÅŸgalciler Gazze’de “Büyük Dönüş Yürüyüşü”ne katılan yüze yakın Filistinliyi ÅŸehid etti…
Dünya suskun, Ãœmmet sessiz; kulaklar sağır, gözler kör, diller lâl, kalpler taÅŸ…
Katledilenler “Müslüman”; dünya “el-küfrü milletün vâhide (küfür tek millet)”.
İslâm âlemi paramparça; birçoğu kendi çıkarını, iktidarını, ırkını, mezhebini koruma peşinde.
“Yâ Rab! Bu uÄŸursuz gecenin yok mu sabahı? MahÅŸerde mi bîçarelerin yoksa felâhı?”demiÅŸti Âkif.
Ancak, umutsuz ve karamsar deÄŸiliz:“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehÅŸetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (Ä°brahim 42)
Allah Teâlâ “Azîzün Züntikam”dır ve elbette mazlumların intikamını zalimlerden er-geç alır. Ama biz de, Müslümanlar olarak iman kardeÅŸlerimize karşı görevlerimizi yerine getirip getirmediÄŸimizin hesabını Rabbimizin huzurunda bir bir vereceÄŸimizi asla unutmamalıyız.
Afganistan, Suriye ve Filistin’deki masum bedenlerin kan donduran görüntülerine inat, Suud’daki “iskambil turnuvası”na katılan gafillerin varlığı insana giran geliyor.
Dünya Müslümanlarının ve mazlumlarının gözlerini kendisine çevirdiği Türkiye ise, siyasi-sosyal-kültürel gerilimlere hapsedilerek, olup bitenlere müdahil olması engelleniyor:
Siyaset, 2019 seçim sath-ı mâiline erken girmiÅŸ görünüyor; ortam ısındıkça diller de sertleÅŸiyor…
Sosyo-kültürel zemin, maalesef medya ve sosyal medya ÅŸeytanlarının insafına kalmış görünüyor…
Bütün bunlara “yüzde 99’u Müslüman” olan yurdumuz insanının, Ä°slâm’ın “hayat verici” ilkeleri ile deÄŸil de, Ä°slâm adına söz söyleyenlerin birbirine zıt, uç ve uçuk yorumlar karmaÅŸasıyla ve dahası, her gün bir yenisi planlı olarak piyasaya sürülen -M. Kutub’un ifadesi ile- “Ä°slâm’ın etrafındaki şüpheler”in sürekli ve ısrarlı biçimde gündemine taşınması eklenince, özellikle genç zihinler iyiden iyiye bulanıyor, yoruluyor, tepkiselleÅŸiyor ve giderek Ä°slâm ile aralarına psikolojik mesafeler giriyor. Ä°ÅŸte böyle bir ortamda ÅŸeytani çevrelerin sinsice kulaklarına fısıldadıkları “Ben ateistim-deistim-agnostikim…” gibi “havalı”(!) etiketler onlara cazip ve “karizmatik”(!) gelebiliyor.
Ä°lginçtir ki, bir okulda; biri kendini “ateist” (tanrı tanımaz), diÄŸeri “deist” (dine inanmayan), bir diÄŸeri de “agnostik” (bilinemezci) olarak tanıtan üç gencimizle hayli sohbet etmiÅŸtim. Ä°slâm’a dair kulaktan dolma bilgiler ve kuÅŸkular kafalarını iyice karıştırmıştı. Kur’ân’ın mesajından habersiz idiler. Onlara “BilmediÄŸin ÅŸeyin ardına düşme” (Ä°sra 36) âyetini hatırlatıp, Ä°slâm’da “taklidî iman”ın deÄŸil “tahkikî iman”ın geçerli olduÄŸunu; okuyup-araÅŸtırmaları, özellikle Kur’ân ve Peygamberimizin kiÅŸiliÄŸi üzerinde düşünmeleri halinde doÄŸruya ulaÅŸacaklarını söyledim. Bir ara “Allah’tan baÅŸka tanrılar olsaydı, gökte ve yerde düzen bozulurdu” (Enbiya 22) âyetini hatırlatınca, “deist” olduÄŸunu söyleyen çocuÄŸumuz; “Evet, evrendeki düzen beni Tanrı’nın varlığına götürdü, ama Din konusunda kuÅŸkularım var…” dedi. Dedim ki: “Açık konuÅŸalım evladım; Ä°slâm’ın kendisini mi, yoksa ekranlarda ve sosyal medyada din adına konuÅŸanların birbirine zıt ve tutarsız dini görüşlerini mi beÄŸenmedin?” Cevabı anlamlıydı: “Hocam, aslına bakarsanız, tam da dediÄŸiniz gibi; her kafadan bir ses çıkıyor! ÇoÄŸu aklıma yatmıyor…” Çocuklarımızın bazı sorularını daha usûletle ve suhûletle cevaplayıp ayrıldık…
Sonra, o gençlerin ailelerinin dindar ama baskıcı olduklarını öğrendim. Åžu kanaate vardım: Bu çocuklar, ‘ateistim, deistim, agnostiÄŸim’ diyerek, ana-babalarından ve hocalarından adeta intikam alıyorlardı…
Yazımızı, Ä°slâm’ı tebliÄŸ ve temsil konumunda olan hocalarımıza, yaklaÅŸan Mi‘rac gecesi hakkında konuÅŸurken, Peygamberimizin Mi‘rac’ı bedenen mi, ruhen mi, rüyada mı, uyanık mı yaÅŸadığına dair tartışmaları bir kenara bırakıp (zira Allah hepsine kâdirdir), “Namaz müminin miracıdır” hadis-i ÅŸerifi uyarınca, namazımızı nasıl “mi‘râc” kılabileceÄŸimizi, bu baÄŸlamda mesela Fatiha ve Tahiyyât’ı okurken Rabbimizle sohbetimizin nasıl farkına varabileceÄŸimizi anlatmalarını önererek bitirelim.
Bir okulda namazı mi‘rac ve Necip Fazıl’ın deyiÅŸiyle “sancıma ilaç, yanık yerime merhem” olarak anlatınca, ‘Namazın böyle güzel olduÄŸunu bilmiyorduk’ diyen öğrenciler, aslında “tartışılan” deÄŸil, “yaÅŸanan” Ä°slâm’ı özlediklerini dillendirir gibiydiler.
Mi‘râcımız mübarek, her namazımız “mi‘râc” olsun.
Henüz yorum yapılmamış.