Sosyal Medya

Güncel

Bir avuç kavruk yüzlü Anadolu çocuğu olarak çıktık yola

Genç Akademi öğrencilerinin çok çalışmaktan, rüyalarından bile haber yazdığına, bir Karadenizlinin Kürtçe servisinin kurulması için geceleri uyumadığına, bir Türk’ün yaralanmış Arap muhabiri için gözyaşı döktüğüne şahit oldum.



AA eski Müdürü Kemal Öztürk ajansı dünyanın en büyük haber servislerinden birine çok kısa bir sürede nasıl taşıdıklarını anlattığı eski bir yazısının AA'nın kuruluş yıl dönümü münasebetiyle tekrardan köşesine taşıdı.

Yazının Tamamı

Bunun örneğini yaşadım.
 
Bugün kuruluş yıl dönümünü kutlayan Anadolu Ajansı (6 Nisan 1920), bana ve beraber çalıştığım arkadaşlarıma ortak bir hayal kurabileceğimizi, onu başarabileceğimizi öğretti.
 
Ajanstan ayrıldıktan kısa bir süre sonra yazdığım, o günkü ruh halimizi yansıtan yazının büyük bir kısmını buraya alıntılıyorum.
 
BÄ°R SORUYLA BAÅžLADI HERÅžEY
 
2011 yılında, Anadolu Ajansı Genel Müdürü olduğumda tam olarak tablo şuydu: Değil Türkiye, İslam dünyasındaki bütün medya kuruluşları, uluslararası haberlerini ve finans verilerini Batı ajanslarından almak zorundaydı.
 
Daha vahimi, Arap ülkeleri, Ä°slam ülkeleri kendi aralarındaki haber alışveriÅŸini de yine aynı ajanslar aracılığı ile yapıyordu. O zaman ÅŸaÅŸkınlıkla, “Peki bizim ülkemizde CumhurbaÅŸkanı, BaÅŸbakan dünyaya mesaj verdiÄŸinde hangi ajans bunu Arapçaya, Ä°ngilizceye, Fransızcaya çevirip medyaya, kitlelere ulaÅŸtırıyor” diye sorduÄŸumuzda, yine aynı cevabı aldık: Ne biz, ne de Ä°slam ülkesine ait bir ajans. Her ÅŸey Batı ülkelerine ait ajanslar tarafından yönetiliyordu.
 
O gün, hepimiz kendimizden utandık. Hep beraber bu utançtan kurulmaya karar verdik. Sekiz yıl içinde, yani AA 100 yaşına geldiğinde, dünyanın en büyük 5 ajansından biri olup, ülkemizin, dünyadaki tüm mazlumların, mağdurların sesini her yere duyuracağımıza söz verdik.
 
Biz bu konuları tartışırken, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve bir grup CHP milletvekilinin öncülüğünde, Ajansın önünde protesto gösterisi düzenleniyordu. Protesto edenler arasında çok sayıda AA çalışanı da vardı. Protestonun nedeni benim göreve atanmamdı.
 
BÄ°R HAYAL KURDUK
 
Biz bir hayal kurduk hep birlikte. Hasan Öymez’in muhteÅŸem cümlesiyle, “bir avuç kavruk yüzlü Anadolu çocuÄŸu” olarak çıktık yola. Hepimiz, birbirimizden bir ÅŸey öğrendik. Çünkü hiçbirimizin ne uluslararası bir habercilik birikimi ne de bir ÅŸirket yönetme tecrübesi vardı. Yine de hepimiz, dünyanın ilk beÅŸ ajansından biri olma hayaline çok inanmıştık, çok adamıştık kendimizi.
 
Çok çalıştık. Ä°nandıkça ve çalıştıkça gittiÄŸimiz her kapı bize açıldı. Hayalimize Bosna’da BoÅŸnaklar, Kosova’da Arnavutlar, Kafkasya’da Çeçenler, Azeriler, OrtadoÄŸu’da Araplar, Erbil’de Kürtler, Pakistan’da PeÅŸtunlar, Afrika’da kara derililer ve daha niceleri katıldı. Herkes ortak bir hayalin peÅŸinden yürüdü, sonra koÅŸtu.
 
AA BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ
 
Genç Akademi öğrencilerinin çok çalışmaktan, rüyalarından bile haber yazdığına, bir Karadenizlinin Kürtçe servisinin kurulması için geceleri uyumadığına, bir Türk’ün yaralanmış Arap muhabiri için gözyaşı döktüğüne ÅŸahit oldum. Gazze ofisinde Türk bayrağının, Ä°stanbul ofisinde Mısır bayrağının, Saraybosna’da Filistin bayrağının asılı olduÄŸunu gördüm. Arapçanın, BoÅŸnakçanın, Kürtçenin, Ä°ngilizcenin, Türkçenin konuÅŸulduÄŸu sofralar kurduk.
 
SİYASİ GÖRÜŞLERİMİZ HAYALİMİZİN GERİSİNDE KALDI
 
Aramızda çok farklı siyasi görüşler vardı. Dindar, laik, sosyal demokrat, ülkücü, Alevi, solcu, ateist... hiçbir zaman bunu tartışmadık.
 
Üç yıl sonra, 8 dilde yayın yapan, 84 ülkede temsilcisi olan, 45 ülkede 1300 abonesi olan, 2 bin çalışanıyla dünyanın en güçlü 8. ajansı olmayı başardık. Kendimiz bile bu başarıya inanamadık.
 
Artık CumhurbaÅŸkanımızın, BaÅŸbakanımızın konuÅŸmalarını biz çevirip 8 dilde dünyaya duyurmaya baÅŸladık. Amerika ve Avrupa medyası, OrtadoÄŸu haberlerinde artık AA’nın fotoÄŸraflarını kullanmaya baÅŸladı. Sadece bizim deÄŸil, tüm Ä°slam ülkelerinin kendi arasındaki haberleÅŸmenin en önemli kaynaklarından biri olduk.
 
Sadece Türkiye deÄŸil, Ä°slam dünyası ilk defa uluslararası bir Ajansa sahip oldu. Tüm bunları Ä°slam dünyasının ‘itilmiÅŸ, dışlanmış, dikkate alınmayan kavruk yüzlü haberci çocuklarıyla’ yaptık.
 
Normal yaşamlarında bir araya gelemeyecek insanlar nasıl oldu da böyle şaşırtıcı bir şekilde kenetlendiler? Görevden ayrıldığımda AA çalışanı bir arkadaşımdan aldığım ve çok etkilendiğim bir mail bunun cevabını verdi:
 
“Ben, siz göreve baÅŸladığınızda Ajans önünde sizi protesto eden solcu sendikalılardan biriydim. Kurumda çok sıkıntı çektim. Bir gün bir hayalden ve hedeften bahsettiniz, inanmadım. Sonra beni bir parçası olmaya davet ettiniz. Denedim ve her ÅŸey kendiliÄŸinden deÄŸiÅŸti. Bu hayalin parçası olduÄŸum için gururlandım, mutlu oldum. Hepimize bu gururu yaÅŸama fırsatı verdiÄŸiniz için bu teÅŸekkür mailini yazmak istedim.”
 
HERKES İÇİN ADALET
 
Bizim ortak hayalimiz Anadolu Ajansı’nı dünyanın en büyük 5 ajansından biri yapmaktı. Bunun için herkesin yapacağı bir ÅŸey vardı. Åžoföründen habercisine, mühendisinden finansçısına kadar herkes, ayrım yapmaksızın bu hikayenin bir bölümünü yazmalıydı ki hikaye tamamlansın.
 
Ortak hayale inanmak ve o hayali geçekleştirmek için iki şeyin hayati önem taşıdığını öğrendim:
 
1. Adaletli yönetim
 
2. Herkes için adil fırsat eşitliği.
 
5 Åžubat 2015’te yazdığım yazı bugüne ne kadar uydu deÄŸil mi?
 

 

Sanırım en büyük sorunumuz ortak bir hayalimiz ve adil fırsat eşitliğinin olmaması. O yüzden herkes birbiriyle uğraşıyor. Aynı partide olanlar bile ortak hayal kuramaz hale geldi. Ne acı bir tablo.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.