Güncel
Türkiye, katma değeri yüksek doğal enerji kaynaklarından yoksun bir ülke olarak, bu savaşta hep geride kaldı
Milliyet gazetesi yazarı Serpil Çevikcan, Akkuyu projesini köşesine taşıdı.
Serpil Çevikcan, Akkuyu projesiyle Türkiye'nin enerjide önemli bir adım attığını bu projenin Türkiye - Rusya ilişkilerine süreklilik kazandıracağını vurgularken Akkuyu projesine getirilen eleştirilerin de projeye değer kattığını iddia etti.
Yazının Tamamı
Ankara’da dün tarihi bir tören vardı.
Cumhur-baÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan ve Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin, ilk lisanslaması 1976 yılında Atom Enerjisi Komisyonu tarafından gerçekleÅŸtirilen Akkuyu’da yapılacak Nükleer Santral Projesi’nin temeli için Ankara’dan butona birlikte bastı.
EÅŸ zamanlı olarak Mersin’de temelin atılmasıyla Türkiye’nin nükleer enerji macerası fiilen baÅŸladı.
Enerji savaşları
1. Dünya Savaşı’ndan 100 yıl sonra OrtadoÄŸu’nun yeniden haritalandırılmaya çalışılması, ABD’den Rusya’ya, Çin’den AB ülkelerine kadar süper güçlerin dünyanın çeÅŸitli bölgelerinde yürüttüğü vesayet savaÅŸları hep enerji odaklı.
Enerjiye hükmedenin önümüzdeki on yılların süper gücü olacağından hareketle, büyük ülkeler bir yandan yeni teknolojiler peşinde koşuyor, diğer yandan bilinen enerji kaynaklarından en yüksek payı almaya çalışıyor.
Türkiye, katma değeri yüksek doğal enerji kaynaklarından yoksun bir ülke olarak, bu savaşta hep geride kaldı.
2000’li yıllardan itibaren doÄŸal gaz sevkiyatı açısından coÄŸrafi öneminin farkına vardı ve buna yönelik stratejiler geliÅŸtirmeye baÅŸladı.
Ancak yeterli olmadı ve dışa bağımlılık hâlâ geride bırakılamadı.
Sadece bir yatırım değil
Nükleer enerji üretimi bu açıdan bir dönüm noktası.
Türkiye’nin tükettiÄŸi enerjinin yüzde 10’unu karşılayacak, yaklaşık 20 milyar dolara mal olacak, 4 reaktörlük bu mega proje, inÅŸa aÅŸamasında 10 bin, iÅŸletme aÅŸamasında 3 bin 500 kiÅŸilik istihdam saÄŸlayacak.
Sinop’ta yapımı planlanan nükleer tesisin de devreye girmesiyle tükettiÄŸimiz toplam enerjinin neredeyse yüzde 20’sini iki büyük projeden elde eder noktaya geleceÄŸiz.
2010’da Rusya ile imzalanan protokol sonrasında 8 yıllık bir projelendirme ve lisanslama aÅŸamasından sonra temeli atılan Akkuyu’nun yaratacağı asıl deÄŸerlerden biri de teknoloji transferi.
Proje kapsamında Rusya’da bu alanda eÄŸitim gören, sayıları 600’e kadar çıkacak olan öğrenciler, Akkuyu’da çalışan mühendis ve teknik elemanlar, geçilen bu yeni fazda Türkiye’nin de yüksek teknoloji üreten ülkeler arasına girmesi için sorumluluk üstlenecek.
Rusya-Türkiye ilişkileri
Akkuyu’nun bir baÅŸka önemi, Türkiye-Rusya iliÅŸkilerini krizlerden, geliÅŸmelerden bağımsız olarak sürekli kılacak olması.
Düşürülen Rus uçağıyla dibe vuran iliÅŸkilerin bu kadar kısa sürede toparlanmasının, Rusya’dan S-400 füzelerinin alınması aÅŸamasına kadar ilerlemesinin temel sebebi iki ülkenin bölgede birbirlerine duyduÄŸu ihtiyaç.
Akkuyu ise bambaÅŸka bir aÅŸama.
Proje, iki ülkenin jeopolitik ve stratejik açıdan bağlarını güçlendirme, sürekli kılma ve her iki tarafa bölgede ayrı bir güç kazandırma anlamı da taşıyor.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da dün Akkuyu’nun enerji kapasitesinden bahsederken, enerji güvenliÄŸine ve projenin yaratacağı gelecek projeksiyonuna dikkati çekti.
Santralin cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’te faaliyete geçecek olması da bu projeksiyonun bir baÅŸka yansıması.
Nükleer enerji tartışmalı bir alan.
Buna karşılık, dünyada 31 ülkede 450 nükleer santral işletmede ve Akkuyu ile birlikte inşası süren nükleer santral sayısı 56.
Çevreciler ve projeye itiraz edenlerin eleştirilerinin farklı aşamalarda projeye kazanım olarak yansıdığı da inkâr edilemez.
Bu itirazların varlığı, nükleer enerjinin üretimi ve kullanımı konusunda denetim görevi görmeye devam edecek.
Enerjinin, “her ÅŸey” anlamına geldiÄŸi yeni dünyada, Akkuyu’nun yaratacağı deÄŸerlerin Türkiye’ye katacaklarını süreç içerisinde izleyeceÄŸiz.
Henüz yorum yapılmamış.