Güncel
Kibrit kutuları, benzin ve taşlardan başka silahımız yok!
Follow @dusuncemektebi2
Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur hayatını kaybeden Winnie Mandela'yı köşesine taşıdı.
Yıldıray Oğur, Nelson Mandela'ya göre daha sert söylemleri bulunan ve Güney Afrika siyasetinin özgürleşmesinde önemli bir payı olan Winnie Mandela'nın hayatını okuyucuları için kaleme aldı.
Yazının Tamamı
Onun henüz kimsenin tanımadığı ilk adı Nomzamo Winifred Zanyiwe Madikizela’ydı. Bütün hayatı, ilk adı olan Nomzamo’nun anlamındaki gibi “zorluklara göğüs gererek” geçecekti.
1936 yılında ikisi de Hristiyan Metodist kilisesine bağlı öğretmenler olan siyahi bir baba ve beyaz bir annenin kızı olan dünyaya geldiği Güney Afrika, Apartheid rejime (1948-19919 henüz geçmemişti. Babası, beyazlara yakın, varlıklı siyahlardan biriydi.
9 yaşındayken hastalıktan kaybettiği annesinin durumundan etkilenerek sağlık çalışanı olmaya karar verdi.
21 yaşında bir hastane çalışanı iken hayatını deÄŸiÅŸtirecek adamla bir ÅŸarküteride tanıştı. O adam; 40 yaşındaki anti-apartheid hareketinin ünlü aktivistlerinden bir avukat olan Nelson Mandela’ydı. Evliydi ve bir çocuÄŸu vardı.
EÅŸinden boÅŸandı ve 1958 yılında evlendiler. Ama düğün bile yapamadan Mandela “vatana ihanet”ten yargılandığı davanın duruÅŸmasına gitti. Artık herkesin onu tanıyacağı, uÄŸruna ağır bedeller ödeyeceÄŸi soyadını almıştı; Winnie Mandela ya da Bayan Mandela.
Bayan Mandela olarak o da bir anda kendini siyasetin ve eylemlerin ortasında buldu. İlk çocuğuna hamileyken hapishaneyle tanıştı. Çocuğunu kaybetme tehlikesi yaşadı. Hapisten çıktıktan sonra çalıştığı hastaneden atıldığını öğrendi. Bu sırada apartheid rejimin bakanlık teklif ettiği babasıyla ipleri kopardı.
Nelson Mandela ve Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) diÄŸer yöneticileri ise vatana ihanetten suçlu bulunmuÅŸlardı. Mandela ve arkadaÅŸları yeraltına çekildiler ama daha sonra yakalandılar. Ve 1964 yılında müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.
Bir anda Winnie Mandela dışarıda kalan, hareketin en ünlü yüzü haline gelmiÅŸti. 1969 yılında Mandela’nın eÅŸi olmak suçundan o da hapse atıldı, 17 ay kaldığı hapishanede iÅŸkence gördü, daha sonraki röportajlarında “Nefretle orada tanıştım” diyecekti.
Nelson Mandela’nın Robben Adası’da geçen 27 yıllık hapishane hayatı boyunca o dışarıda mücadeleye devam etti. Defalarca gözaltına alındı, eÅŸini ziyareti yasaklandı, sürgün edildi. Artık sadece Bayan Mandela deÄŸildi, “Ulusun Annesi”, “Winnie Ana” olarak kendisi de hem ülkede hem de dışarıda bir kahraman haline gelmiÅŸti.
Robert Kennedy Ä°nsan Hakları ödülünü aldığı yıl, Mandela ile Güney Afrika Apartheid rejimi arasında görüşmeler baÅŸlamıştı. Ama Bayan Mandela, bu müzakerelere karşıydı. Yasağı kalkınca siyahi hareketin merkezi Johannesburg’un siyahi gettosu olan yoksul ve öfkeli Soweto’ya geri döndü, üniformasını giydi ve sert bir mücadeleye baÅŸladı.
Bu sırada bütün dünyada hakkında soru iÅŸaretleri yaratacak konuÅŸmasını yaptı: “Kibrit kutuları, benzin ve taÅŸlardan baÅŸka silahımız yok. Hep birlikte elele vererek, kibrit kutularımız ve kolyelerimizle bu ülkeyi özgürleÅŸtireceÄŸiz.”
Kolyeden kastı araba lastikleriydi. O yıllarda Güney Afrika’da siyahi örgütler, cezalandıracak beyazların ve hain ilan edilen siyahların başına araba lastiÄŸi geçiriyor, üzerlerine benzin dökülerek yakıyorlardı. Bir kaç ay önce insan hakları ödülü almış, dünyanın en çok desteklenen ve haklı bulunan mücadelesinin sözcüsünden bu sözleri duymak herkesi ÅŸok etmiÅŸti.
Ama bu öfke sözde de kalmadı. 1989 yılında, Mandela United Futbol Klübü adı verilen korumaları, hain olduÄŸu iddiasıyla dört çocuÄŸu kaçırıp, Mandela’nın evinde dövmüş, 14 yaşında çocuklardan biri ölümcül yaralar aldığı için eve doktor çaÄŸrılmıştı. Ama çocuk kurtarılamamış, bütün bunlara tanık olan doktor da ertesi gün öldürülmüştü.
Ama o günlerde bütün dünyanın gözü hapisteki Mandela ile Güney Afrika lideri De Klerk arasındaki müzakerelerdeydi.
Ve 11 şubat 1990 günü 27 yıl sonra hapishaneden çıkarken aralarındaki bütün fikri farklılıklara rağmen Mandela çiftini elele tutuşurken, diğer ellerini de yumruk yapıp havaya kaldırırken gösteren anın fotoğrafı geçmişi unutturmuştu.
O, Mandela’nın özgürlüğü için 27 yıl boyunca mücadele eden eÅŸi, ulusun annesiydi. Ä°lk kabineye de kültür bakanı olarak girdi. Ama 11 ay sonra eÅŸi onu yolsuzluk iddiaları yüzünden görevden almak zorunda kaldı. Eski suçları için Desmond Tutu’nun baÅŸkanlığındaki hakikat komisyonunda yargılandı ama hepsinin apartheid rejiminin kendisine iftiraları olduÄŸunu söyledi.
Beyazları hiçbir zaman affetmedi, en küçük tavizde, beyazlardan yükselen itirazda geçmişin geri döndüğü korkusuna kapıldı, barış için tavizler verilmesini, siyahların hakları için yavaş davranılmasını eleştirdi.
Mandela’nın De Klerk’le birlikte Nobel Barış Ödülü’nü almasına da karşı çıktı. Bu tavizsiz pozisyonu ANC içerisindeki popülerliÄŸini artırmış, partinin kadın kanadının başına seçilmiÅŸti.
Ama bu fikri farklılık, 27 yılı hapishanede geçen Nelson Mandela ile 38 yıllık evliliÄŸini bitirdi. Mandela’nın hapisten çıkmasından iki yıl sonra ayrıldılar, 1996 yılında da resmen boÅŸandılar.
2010 yılında verdiÄŸi ama sonra tepkiler üzerine inkar ettiÄŸi bir röportajında artık emekli olan eski eÅŸini, “siyahları yüz üstü bırakmak”la, “geriye vakıftan baÅŸka bir miras bırakmamak”la, hatta paragözlülükle suçlamıştı. Ama eÅŸinin cenazesinde de tabutun başında yas kıyafetleri içinde gözyaşı dökmüştü.
Winnie Mandela, önceki gün 82 yaşında hayatını kaybetti.
Herhalde dünyada kimse küçük bir beyaz azınlığın, ev sahibi siyahları yönettiği ırkçı bir rejime karşı onun mücadelesine haksız diyemezdi. Ama onun hikayesi, mağdurların nasıl zalime dönüşebildiklerinin, haklı bir mücadele veriyor olmanın nasıl bütün hataları ahlaken meşrulaştıran bir kılıfa dönebildiğinin, haklı bir mücadelenin nasıl haksız yöntemlerle kirlenebildiğinin de hikayesi.
Hak mücadelesi veya siyasi dava, sosyal ve sınıfsal bir hınç ve rövanş isteğinden başka bir şey değildi.
Hınç ve rövanş duygusu, siyasi ve ahlaki ilkelere yani id, süper-egoya baskın gelmiş, tarihsel olarak yenmiş bir hakkın geri alınması isteği, tarihsel haklılık iddiası, her türlü uzlaşma, müzakere, siyaset ihtiyacını değersizleştirmişti.
Halbuki daha sonra ortaya çıktı ki o kibritli, benzinli, araba lastikli açıklamasını hapisteyken Nelson Mandela da onaylamıştı. Mandela’nın mücadelesinin tamamı pasifist bir mücadele deÄŸildi, uzun yıllar terör yöntemleri kullanmışlardı.
Fakat, barış imkanı belirdiÄŸinde Mandela’nın en büyük mücadelesi baÅŸta eÅŸi olmak üzere partisindeki uzlaÅŸmaz, öfkeli kesimlere karşı oldu. Siyasi ve sınıfsal hıncın, rövanÅŸ isteÄŸinin, siyasetlerinin ana rotasını belirlemesini engellemeye çalıştı. Çünkü bu duygular üzerine saÄŸlam ve kalıcı bir iktidar kurmak, rıza üretmek mümkün deÄŸildi. Bu hislerle Güney Afrika, ilk katılımcı sivil anayasayı yaptı, beyazların da kendilerini ev sahibi hissettikleri bir rejim kuruldu.
Bu yüzden Nelson Mandela küresel bir barış kahramanı haline gelirken, onun 38 yıllık yol ve dava arkadaşı Winnie Mandela kibrit kutulu ve benzinli açıklamasıyla hatırlanacak..
Henüz yorum yapılmamış.