Güncel
Güncelleme tartışmaları bağlamında Fazlurrahman ve Hanefi
Milat gazetesi yazarı Mustafa Tekin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başlayan "Dinde Güncelleme" tartışmalarına farklı bir açıdan yaklaşıyor.
Yazının Tamamı
Bugün kaldığımız yerden devam ederken, güncellemeye dair iki yaklaşımı örnek verecek ve onları kritik etmeye çalışacağım. Bunlardan birisi Pakistanlı ünlü âlim Fazlurrahman’dır.
Fazlurrahman iki aÅŸamalı bir yöntem önermektedir. O, önce Hz. Peygamber (SAV) döneminde, belirli tekil ve tikel durumlar için nazil olan âyetlerin, indiriliÅŸ sebebi, maksadı ve problemini tespit etmeyi hedeflemektedir. Bu “makasıd”ı tespit ettikten sonra, onun bugün için tekil ve tikel karşılıklarını aramayı önermektedir. Buna göre yöntemi, tekilden önce tümele doÄŸru giderek genel ilke ve amacı tespit etmek ve ardından bu genel ilke ve amacı içinde yaÅŸadığımız çaÄŸda tek tek olaylara uygulayarak tümelden tekile doÄŸru gelmek.
Fazlurrahman’ın bu önerisi, aslında Ä°slam’ın olgusal durumlar karşısında temel ilke ve felsefesini ortaya koymak üzere cehd göstermesi bakımından oldukça takdire deÄŸerdir. Zira O, Müslüman âlimin sürekli zihnini iÅŸleterek “güncel” olana bir ÅŸey söylemesini hedeflemektedir. Bu durum, aynı zamanda Müslümanların “tarihe kaçma” tavrının da önüne geçecektir. Tabii ki, tespit edildiÄŸi düşünülen temel felsefe ve ilkelerin isabetli olacağının garantisi olamaz. Ama zaten hedef te, bu konuda daha çok zihin yormaktır.
Bugün Müslümanların önemli handikaplarından birisi de, tümel ilke ve gayeleri tespit etmeden, tekil olaylar üzerinde patinaj yapmasıdır. Sorunlar için verilen fetvaların, çoğunlukla anlıksal çözümler olması ciddi bir problemdir. İlke ve gaye uzun süreli ufuk ve bakış açısını getirecektir.
Fazlurrahman’ın bu yöntemi, kendisinin “modernist” olduÄŸu gerekçesiyle bazılarınca reddedilmektedir. Bir kere Fazlurrahman’ın yöntemi, bugün olabildiÄŸince rutin ÅŸekilde dile getirilmektedir. Onu farklı isimlerle yaftalayanların, önerisine kritik getirmekten ziyade ezberlerinden hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Hatta bunların çoÄŸunlukla Fazlurrahman’ın kitaplarını da okumadıkları anlaşılmaktadır.
Hasan Hanefi’nin bu konudaki yöntemi ise, metin ile olgu arasında yeni bir iliÅŸki düzeneÄŸi kurmak üzerine dayanıyor. Ona göre, bugün Müslümanlar çoÄŸunlukla metinden realiteye yani olguya doÄŸru gelmektedirler. Buna biz metinle sınırlandırılmış bir realite anlayışı diyebiliriz. Hanefi’ye göre, Kur’an, indiÄŸi dönemde önce olaylar oluyor, olgular açığa çıkıyor, sonra da bunun üzerine metinler geliyordu. Yani olgudan metne doÄŸru bir gidiÅŸ vardı. Hanefi, bugün de olgudan metne gitme tavrının sürdürülmesi gerektiÄŸini belirtir. Böylece, aktüel sorun ve problemler için, metin bugün tekrar konuÅŸturulmuÅŸ olacaktır.
Hanefi, meseleyi daha iyi anlatmak için bir örnek vermektedir. Kur’an ilk indiÄŸi dönemde meselâ, savaÅŸ durumun ardından “enfal” yani ganimetler sorun oluyordu. Kur’an, “sana ganimetlerden soruyorlar, de ki ….” (8/Enfal, 1) ÅŸeklindeki soruya, yani olgusal duruma cevap veriyordu. Hanefi, bugün de aktüel olgusal durumların Kur’an’a sorulabileceÄŸinden bahsetmektedir. Buna örnek olarak da “Sana sömürgecilikten sorarlar, de ki…” ÅŸeklinde güncel bir problemi ya da olguyu sorunsallaÅŸtırır. Åžimdi bu olgusal duruma cevap üretilmelidir.
Hanefi’nin güncelleme yöntemi, olgudan metne doÄŸrudur. Bu yöntem, olguların tespiti ve aktüel olanın sürekli ajandada yer alması açısından önem taşımaktadır. Hanefi’nin bu yöntemine bizim bir ek teklifimiz bulunmaktadır. O da, olgudan metne giderek cevap ürettikten sonra, cevabın metnin tümel gayesi ve felsefesi çerçevesinde tekrar kontrol edilmesidir.
Aslında günümüz dünyası ve problemlerine Ä°slam’ın cevap verebilmesi endiÅŸesiyle üretilen bu yaklaşımların daha çok analiz edilmesi gerekmektedir. Fakat çabaları ayrıca takdirle karşılamak ilim adına bir borçtur.
Henüz yorum yapılmamış.