Düşünce Platformu
Din ve akıl / Cevdet Said
Akılcılığın dindışı olduğu savunulacak olsa hemen şu söz sarf edilir: “Din akılla (bilinen bir şey) olsaydı mestlerin üstünü değil altını mesh etmek evla olurdu (çünkü kirlenen mestin altıdır).” Bu şekilde kafa karıştırmanın maksadı düşünmenin ve anlamanın önünü kapatmaktır. Din adına ileri sürülecek akıl dışı söylemleri reddetmenin daha baştan önünü tıkamak için böyle bir yaklaşım benimsenmektedir.
Ä°slam dünyasında ilmi kutsuyoruz ve övüyoruz. Ama aynı zamanda öbür taraftan kendimizi ilmi yererken buluyoruz. Bir taraftan sesimizi yükselterek şöyle haykırıyoruz: “Ä°slam ilim ve akıl dinidir.” Ardından baÅŸka bir söylem benimseyip ilmi ve aklı tahkir ederek her ikisini de dışlıyoruz. Sanki ilim ve akıl dinin iki düşmanıymış gibi bu ikisiyle birlikte dine iman etmeyi baÅŸaramıyoruz.
Akılcılığın dindışı olduÄŸu savunulacak olsa hemen ÅŸu söz sarf edilir: “Din akılla (bilinen bir ÅŸey) olsaydı mestlerin üstünü deÄŸil altını mesh etmek evla olurdu (çünkü kirlenen mestin altıdır).” Bu ÅŸekilde kafa karıştırmanın maksadı düşünmenin ve anlamanın önünü kapatmaktır. Din adına ileri sürülecek akıl dışı söylemleri reddetmenin daha baÅŸtan önünü tıkamak için böyle bir yaklaşım benimsenmektedir.
Aynı ÅŸekilde bazı kesimler “Allah’ın ÅŸeriatı”nı insanları susturma aracı olarak kullanmaktadır. Bunlar, “Biz Allah’ın ÅŸeriatını istiyoruz” diyerek insanların sadece dillerini deÄŸil akıllarını da susturmak istemektedirler. Elbette hepimiz Allah’a itaat etmeyi ve onun ÅŸeriatini benimsemeyi istiyoruz. Ancak hiçbir şüpheye mahal kalmayacak ÅŸekilde ÅŸu hakikati çok iyi bellemeliyiz: Allah’ın ÅŸeriatı toplumda adaleti saÄŸlamaktır.
Meselelerimizi (özgürce) tartışabilmeye ve çoÄŸunluÄŸun görüşünü esas alan şûrâ/istiÅŸare yöntemiyle karar almaya baÅŸlarsak rüşd (doÄŸruluk ve olgunluk) yoluna girmiÅŸ olacağız. Bu meseleyi muÄŸlak bıraktığımız, kararları cumhurun (halkın çoÄŸunluÄŸunun) muvafakati olmaksızın almaya devam ettiÄŸimiz, farklı bakış açılarını dikkate almadığımız, alanının uzmanlarınca deÄŸerlendirilmemiÅŸ muayyen bir görüşe saplanıp kaldığımız sürece, akla deÄŸil kaba gücün zorbalığına, ‘cibt’e ve ‘taÄŸut’a[1]boyun eÄŸmeye devam edeceÄŸiz!
Aklın ve ilmin kaybedilmesi insanın kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden günümüz dünyasında Ä°slam âleminin kayıp konumunda olması ÅŸaşılacak bir husus deÄŸildir. Müslüman dünyasındaki ana akım; Allah’ın âfak ve enfüsteki (dış ve iç âlemdeki) yasalarına uygun davranmak deÄŸil atalarımızdan gördüğümüz ve alışageldiÄŸimiz kalıplara körü körüne yapışıp kalmaktır. Belli bir dönemde ortaya çıkan belli bir kavrayışa kutsallık atfettik! Kitab’ın âyetlerinin anlam ve delaletlerini yok saydık. Zira âfak ve enfüs âyetlerini görmezden geldik.
Ä°lim ve akıl kaybedilirse Kur’an artık hiçbir ÅŸekilde fayda saÄŸlamaz hale gelir. Ä°ÅŸte bu yüzden Allah Rasulü (sas) Ziyad bin Lebid’e ÅŸu tepkiyi vermiÅŸti: “Anasız kalasın ey Lebid’in oÄŸlu, ben seni Medine’nin en akıllılarından biri sanırdım. Gördüğün gibi Yahudilerle Hıristiyanlar da Tevrat ve Ä°ncil’i okumaya devam ediyorlar, ama o ikisinden istifade etmiyorlar.” (Tirmizi, Ä°lim 5).[2]
“Ve onlar, “EÄŸer biz (bu vahyin uyarılarını) dinlemiÅŸ olsaydık veya (en azından) kendi aklımızı kullansaydık, (ÅŸimdi) yakıcı ateÅŸe müstehak olanlar arasında bulunmazdık!” diye ekleyecekler.” (Mülk 67:10) âyetinin manasını ne zaman kavrayacağız? Ne zaman bu hayatta (ve ahirette) horlanan zelil kimseler olmaktan kurtulacağız? Allah’ın Elçisi’nin (s) “Senin velisi olup arka çıktığın kimse asla zelil olmaz!” (Ahmed, Müsned 3/249) sözüne ne zaman uyacağız? “Güçsüzlük ve düşkünlükten ötürü herhangi bir yardıma ya da yardımcıya asla ihtiyaç duymayan”ın (Ä°sra 17:111) sadece Allah olduÄŸuna ne zaman iman edeceÄŸiz?
Tüm bu âyetlerin ve hadislerin bizim nezdimizde hiçbir anlamı yoktur! Çünkü biz, Kitab’ın âyetlerine tanıklık eden âfâk ve enfüs âyetlerini (dış ve iç dünya yasalarını) geçersiz saydık! Öncelikle kendimizdeki mevcut durumu deÄŸiÅŸtirmemiz gerektiÄŸini ne zaman öğreneceÄŸiz? İç ve dış dünya yasalarını ne zaman anlamaya baÅŸlayacağız?
Korkarım ki tüm bu hakikatleri çok daha fazla bedel ödedikten ve yaşamakta olduğumuz acılar katmerlendikten sona anlayacağız:
“Gerçek ÅŸu ki, haklarında Rablerinin sözü (yargısı) gerçekleÅŸmiÅŸ olanlar imana eriÅŸemeyeceklerdir. Kendilerine her türlü kanıtlayıcı belge gelse bile, tâ ki (kendilerini bekleyen) o çok can yakıcı azabı gözleriyle görünceye kadar…” (Yunus 10/96-97). “Elbet bunda (Åžuayb kıssası) da alınacak bir ders mutlaka vardır; fakat insanların çoÄŸu yine de inanmayacaklardır. Neyse ki senin Rabbin sınırsız rahmet sahibi olan O yüceler yücesidir.” (Åžu’arâ 26:190-191).
Çeviri: Fethi Güngör
[1] Yazar ‘cibt ve taÄŸut’ kavramlarıyla ÅŸu ayete atıf yapmaktadır: “Kitaptan yararlandırılmış olanları hiç görmedin mi? O putlara ve azgınlara bel baÄŸlamışlardı da ayetleri görmezden gelenleri (kâfirleri) memnun etmek için; “Bunların yolu, inanıp güvenenlerin yolundan daha doÄŸrudur.” diyorlardı.” (Nisa 4:51).
[2] Hadisin tamamı şöyledir (Çev.): “Ebu’d-Derda radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdik. Gözünü semaya dikti. Sonra: “Åžu anlar, ilmin insanlardan kapıp kaçırıldığı anlardır. Öyle ki, bu hususta insanlar hiçbir ÅŸeye muktedir olamazlar!” buyurdular. Ziyad Ä°bnu Lebid el-Ensari araya girip: “Bizler Kur’an’ı okuyup dururken ilim bizlerden nasıl kapıp kaçırılır? Vallahi biz onu hem okuyacağız hem de çocuklarımıza, kadınlarımıza okutacağız!” dedi. Resulullah da: “Anasız kalasın ey Ziyad, ben seni Medine fakihlerinden sayıyordum. (Bak) iÅŸte Tevrat ve Ä°ncil, yahudilerin ve nasranilerin elinde, onların ne iÅŸine yarıyor (sanki onunla amel mi ediyorlar)?” buyurdu. Cübeyr der ki: “Ubade Ä°bnu’s-Samit radıyallahu anh’a rastladım. KardeÅŸin Ebu’d-Derda ne söyledi, iÅŸittin mi? dedim. Ve ona Ebu’d-Derda’nın söylediÄŸini haber verdim. Bana: “Ebu’d-Derda doÄŸru söylemiÅŸ, dilersen kaldırılacak olan ilk ilmin ne olduÄŸunu sana haber vereyim: Ä°nsanlardan kaldırılacak olan ilk ilim huÅŸu’dur. Büyük bir camiye girip huÅŸu üzere olan tek ÅŸahsı göremeyeceÄŸin vakit yakındır!” dedi.” (Tirmizi, Ä°lm 5, hadis no: 2655). http://www.hadisci.com/?k=Hadis&id=4109, 02.12.2017.
Henüz yorum yapılmamış.