Sosyal Medya

Kürsü

İlginç Fetvalar ve laklakan uleması / Turan Kışlakçı

Moğol orduları, Abbasi Hilafetinin merkezi olan Bağdat’ı kuşatmış ve halifenin teslim olmasını istiyorlardı. Müslüman filozof Nasırüddin Tusi de Moğolların safına katılmış ve Bağdat’ın işgal edilmesini bekliyordu.



BaÄŸdat’taki ulema ise iÅŸgali tartışması gerekirken, asıl meseleyi bırakıp “sineÄŸin kanının abdesti bozup bozmayacağı” gibi çok mühim (!) bir konuyu tartışıyordu. Bir müddet sonra olan oldu ve BaÄŸdat iÅŸgal edildi. Yüz binlerce Müslüman kadın-çocuk denilmeden kıyımdan geçirildi ve on binlerce tarihi el yazması Fırat ve Dicle nehirlerine atıldı. Birçok Ä°slam aliminin kitabı ki, bunlar arasında Ä°mam Gazalinin kayıp tefsiri de bulunuyor, bu nehirlerde yok olup gitti.

Ä°slam âlemi ne zaman zayıf düşse, ne zaman iÅŸgallere maruz kalsa bu sözde âlimler “Tevhid ümmetini” fer’i fıkhi meseleler üzerinden bir münazaraya gark ediyor. Hemen her asırda ümmet buna tanıklık etmiÅŸtir. Geçen asırlarda Müslümanlar kendi içindeki basit meseleleri büyük meseleler yapmış ve cühela ulema takımı da bu meselelere çözüm bulmak için kafa patlatmıştı(!).  Bugün basit güncel meseleleri tartışmıyor sözde laklakan uleması, aynı zamanda, batının tartışmamızı istediÄŸi konulara da kafa yormayı bayağı seviyor. Geçen asırda “Ä°slam Terakki’ye manidir” dediler ve bir asır vakitlerimizi iÅŸgal ettiler. Bugün de “Ä°slam ve terör” üzerinden bir asrımızı çalmak istiyorlar. Cakarta’dan Tanca’ya yine sözde laklakan ulema taifesi basit halkın sorularını ümmetin asli meselesiymiÅŸ gibi tartışıyor ve batının gündemimize soktuÄŸu soruları bir hayli severek mülayimce tartışıyor. Görüldüğü üzere sadece toprakları deÄŸil, zihnimizi ve vakitlerimizi de iÅŸgal ediyorlar.

Ä°ÅŸte Fas’tan Malezya’ya Ä°slam dünyasının gündemini iÅŸgal etmek için ortaya atılan konular… Pakistan’da bir Müftü selfi çekmek ve sosyal medyada paylaÅŸmak haramdır diye fetva veriyor. BaÅŸka bir müftü sakala ÅŸekil vermek haramdır diyor. Hindistan’ın Kerala eyaletinde bir kadın toplu namaz kıldırıyor, ulema bunu tartışıyor. BaÅŸka bir tartışma konusu ise karı-koca aynı dizide oynar ve rol icabı dizide boÅŸanırlar ise bu boÅŸanma sayılır mı? Bir baÅŸka tartışma konusu da, bir kadından babası ve eÅŸi aynı anda bir ÅŸey isterse kadın hangisini tercih etmeli? Aylarını aldı bu sorunun cevabı laklakan ulemasının… Malezya ve Endonezya’da ulema LGBT’yi tartışıyor, bunlara “sisters” denir mi? Perlis eyaletinde hocalar “bir kadın kocasının izni olmadan geziye çıkabilir mi?” sorusunu tartışıyor. Suudi’de kadın araba sürebilir mi, tartışması futbol maçı izleyebilir mi ve maçta slogan atabilir mi sorusuna dönüşmüş. Mısır’da bir zer/zevat çıkıp diyor ki, aynı iÅŸ yerinde mahremi olmayan biri ile çalışan kadın, adamı 5 kez emzirirse sütkardeÅŸi olacağı için mahremi olur diye çıkış yapıyor. Fas’ta namazda eller serbest mi bırakılmalı yoksa baÄŸlanmalı mı meselesinin yanı sıra ünlü hadis kitabı Buhari tartışma konularının başında geliyor.

Kısacası, Ä°slam dünyasında öyle meseleler tartışılıyor ki, bunları kaleme almaya veya konuÅŸmaya hayâ edersiniz. Gayri Müslimler bile bu tartışmalara bakıp bakıp gülüyor bu ulu hocalara. Klasik Ä°slami metinleri okumak veya anlamaktan aciz, ya da anladığını iddia edenlerin ise onları bugüne taşımaktan tamamen yoksun bir güruh var. Ä°slam âleminin hakiki krizi burada baÅŸlıyor. Kimisi eski fetvalara sarılıyor, kimisi ÅŸaz fetvalar bulup ortaya çıkarıyor, kimisi de daha tanımadığı dünyanın batıdan neÅŸet etmiÅŸ söylemlerine sarılıp kendince yeni fetvalara ihdas ediyor. Hakikatte hepsi birbirinin aynısı. Düşünsenize 2 asırdır ulema, Kur’an’daki “D R B” sözcüğünün dövmek mi, yoksa ayrılık manasına mı geldiÄŸini tartışıyor. Hâlbuki yapılması gereken her iki taifeyi de “D R B” etmek deÄŸil mi? Ruhsuz alçak beyinler…

Bugün gelenekçi veya modernist olduÄŸunu iddia eden laklakan taifesi de bu girdabın içinde. Her iki taife de birbirine olan karşıtlıktan besleniyor ve ümmetin asli meselelerinden ümmeti fersah fersah uzaklaÅŸtırıyor. Gelenekçi-modernist kavgası tipik Åžii-Vahabi kavgası gibi bir tartışma ve maalesef ikisi de birbirinden besleniyor. “Kullu hizbin bima ledeyhim ferihun…” (Rum / 32)

Bir gün Kahire’de bir grup aydın ile hasbihal esnasında ünlü yazarlardan biri, ABD’nin OrtadoÄŸu’da dini cemaatleri ve grupları yakından izleyen bir merkez kurduÄŸunu ve burada yüzlerce kiÅŸinin çalıştığını söyledi. Bu merkezin tüm dini cemaatleri yakından izlediÄŸini, liderlerinin hayatlarının her evresinde yaÅŸadıkları fikri deÄŸiÅŸim ve sosyal deÄŸiÅŸimi yakından takibe aldıklarını. Cemaat liderlerinin ve ileri düzeydeki üyelerinin tüm konuÅŸmalarını ve kitaplarını muhafaza ettiklerini ve bazen buradan belirli konuları cımbızlayıp gündeme taşıdıklarını açıkladı. Mısırlı yazar, burada çalışan bir arkadaşının bu merkezin ayrıca dini cemaatlerin gündemini belirlemek için dini tartışma konularını da çok iyi bildiklerini söyledi. Bunların içinde gençler ve yaşı ileri insanlar olduÄŸunu ve birçok ülkeyi yakından takip ettiklerini açıkladı. Mesela Türkiye’de 90’lı yıllarda basılan bazı dini kitapların bu merkezin üyeleri tarafından yazıldığını belirtti ve adını zikrettiÄŸi bir ÅŸahsın baÅŸka bir isimle Türkiye’de kısa süre yaptığı dini faaliyetlerden bahsetti.

BÜYÜK BİR DEĞİŞİMİN AREFESİNDEYİZ

Tarih boyunca derin kırılmaların ve büyük deÄŸiÅŸimlerin yaÅŸandığı her dönemde toplumlar sanki bıçak ile bölünmüşçesine iki zıt kutup vücuda gelir. Kimse bunun nasıl oluÅŸtuÄŸu konusunda fikir yürütmez. Herkes güncel olana ve elindekine nazar ettiÄŸi için istikbal telaşıyla bir tarafta bulur kendisini. Bu deÄŸiÅŸimi ve dönüşümü okuyamayan toplumlar, bazen karşı karşıya bile gelir. Bugün sadece toplumsal ve siyasi anlamda bir bölünmüşlük yaÅŸanmıyor aynı zamanda dini alanda da büyük bir bölünme yaÅŸanıyor. Geçen aylarda Çeçenistan Devlet BaÅŸkanı Ramazan Kadirov’un desteÄŸiyle Grozni’de “Ehl-i Sünnet Konferansı” adı altında bir araya gelen bir grup ulema, bunların arasında Ezher’den tutun Körfez’e kadar birçok isim katılmıştı, Ahmet Tayyip, Ali Cifri, Ali Cuma, Said Fude ve Hatim el-Avni gibi isimler. Zalim bile olsa Müslüman bir yöneticiye karşı ayaklanmayı haram gören bu ulema Yusuf el-Karadavi’nin baÅŸkanlığını yaptığı Uluslararası Müslüman Âlimler BirliÄŸi’ni ise zalim yöneticilere karşı halkları isyana teÅŸvik ettikleri için alimlikten azletmiÅŸlerdi. Belki de Ä°slam dünyasının daha doÄŸrusu Sünni dünyanın bugün tartışması gereken konuların başında bu mevzu gelmektedir. Sünni dünya ya Ä°mam Ebu Hanife, Ä°mam Åžafii, Ahmed bin Hanbel ve Ä°mam Malik’in çizgisine yeniden dönecek ya da zalim yöneticilerin Müslüman halkları katlinin yanında yer alacaklardır.

Dinler dünyasının, süper güçlerin ve büyük devletlerin siyasi duruÅŸlarından ve uluslararası alınan kararlardan uzak olmadığını görmekteyiz. Bilakis, sistemlerinde açık olarak “laikliÄŸi” benimsediÄŸini ilan eden devletlerin dahi dini bir bakış açısının tesiri altında siyasi tutumlar sergilediklerini ve kararlar aldıklarını müşahede ediyoruz. ABD, Hindistan, Ä°srail, Sri Lanka vb birçok devlet bunun en bariz örneÄŸi olarak verilebilir. Batı medeniyetini temsil eden siyasi ve fikri öncüler, Ä°slam’ın, dünya liderliÄŸi için salahiyetini/ehil oluÅŸunu, günümüz Müslümanlarının fikri ve siyasi önderlerinden daha çok idrak etmektedirler. Ve yine düşünürleri ve siyaset belirleyicileriyle Batı’da bir histeri ve Ä°slamofobi üreten, aldıkları kararlar ve tutumlarına etki eden gerçek, Ä°slam’ın, ayaÄŸa kalktığı zaman –ve o Allah’ın izniyle bir diriliÅŸin yolundadır- Batı medeniyetinin, karşısında duramayacağı tek ideoloji veya alternatif medeniyet olduÄŸunun da idrakinde olmalarıdır.

yüzyılda dinin artık fazla önemi olmayan bir mesele sayılmayıp bilakis uluslararası ilişkilerde ve siyasette asli bir unsur ve toplumsal hayatta en önemli unsur olduğunu birinin bize hatırlatmasına ihtiyacımız yok. Sorun Müslümanların dünyanın sorunlarına hakiki manada eğilmemelerinden kaynaklanıyor. Müslümanlar uzun bir zamandır dünyadaki problemler hakkında konuşmuyor ve çözüm üretmiyor. Ya da en iyi hallerinde kendi kendilerine konuşuyorlar. Fakat artık bu durumdan çıkmaları, dünyanın ve ötekinin sorunlarına eğilme zamanı gelmiş ve geçmiştir bile. Fakat böyle bir şey, Müslümanların özeleştiri yapmalarını, dirilişlerini ve görevlerini yapmalarını sağlayacak konularda ciddi bir şekilde düşünmelerini gerektiren zayıflıklarını idrak etmeden ve aynı şekilde ötekilerin dünyasında olup bitenlerin en önemlisi olana din meselesini idrak etmeden acaba gerçekleşebilir mi?

Şüphe yok ki modern insan, yaşamının bütün yönleri ve çalışma sahalarında düşünce ve davranışta kendisini çekiştiren değişik akımların bulunduğu bir dünyada yaşamaktadır. Hayat tarzları, geçim yolları ve araçları büyük bir şekilde gelişti. Özellikle son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler insanın kendisine ve çevresindeki şeylere bakışını ve bunun sonucu olarak da görüşlerini ve fikri yönelimlerini büyük ölçüde değiştirdi. Rönesans, reformlar dönemi, aydınlanma, sömürgecilik, sanayi devrimi, milliyetçilik, farklı iktisadi doktrinler, değişik bilimsel metotlar, bunların hepsi modern insanın tarihinin safhalarıdır ve çağdaş insan bütün bunların sonuç ve neticelerini devralmıştır.

Bazılarının tarihsel rolünün bittiği, bazılarının intihar ettiği bu modern felsefeler ve düşünce akımları, başka hiçbir delil sunulmasına gerek bırakmayan yaşadığımız vakıada gördüğümüz gibi insanın mutluluğunu gerçekleştirmek ve ona mutlu olacağı saygın bir hayat vermekte başarısız olmuştur. Bilakis bunlar insanın maddi ve ruhi olarak perişanlığını artırmış ve insanlığını kaybettirmiştir.

Bu fikri akımlar insanın ideal kabul ettiği değerleri ılga edip yerine mal, güç, çıkar gibi idealler koymuş ve bunları ılga etme veya değiştirmede başarılı olmasa da endişe, korku ve gerilimin bulunduğu bir ortam oluşturmakta veya bunları artırmakta başarılı olmuştur. Post modern dönem bir illüzyondur ve gelecekten emin olmama ruhunu insanlara aşılamaktadır. Güncel olayları dahi yorumlayamaz olur insan kesif bir şekilde yağan enformasyondan dolayı. Bu ardından psikolojik ve toplumsal çöküşe götürür. Bunun adı modernizmin krizidir hakikatte.

Ãœstad Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat ÅŸiirinde deyiÅŸi ile;

Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz.

1 Yorum

  1. Huseyi̇n Şaşmaz*uzun

    Ocak 24, 2019 PerÅŸembe 07:57

    Sorun Müslümanların dünyanın sorunlarına hakiki manada eğilmemelerinden kaynaklanıyor. Müslümanlar uzun bir zamandır dünyadaki problemler hakkında konuşmuyor ve çözüm üretmiyor. BÜYÜK BİR DEĞİŞİMİN AREFESİNDEYİZ GÜNDEM...İNSANLIK...GELECEK...GARANTİLİ.. https://bredaholland.blogspot.com/2017/10/gundeminsanlikgelecekgarantili-1.html ÇAĞRI...Üstün Akıl,Para,Silah,Güç sahiplerine duyurulur. https://namenstr8bredahollanda.blogspot.com/2016/12/cagriustun-aklparasilah-sahiplerine.html

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.