Güncel
Yıldıray Oğur: Osmanlıların bir milli marşı yoktu
Follow @dusuncemektebi2
Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başlayan İstiklal Marşı bestesi tartışmalarını köşesine taşıdı.
Yıldıray Oğur, İstiklal Marşı'nın bestesiyle ilgili yapılan son tartışmların ardından Osmanlı'dan günümüze milli marş kültürünü kaleme aldı. Oğur yazısında Osmanlı'da bir milli marş kültürü olmadığını belirterek bunun 19. YY'da başlayan bir gelenek olduğunu belirtti.
Yazının Tamamı
Fakat, ilk bandoyu kurduran II. Mahmud’dan beri her padiÅŸahın tahta çıkışı için besteletilen Mahmudiye, Aziziye, Hamidiye gibi marÅŸlar dışında Osmanlıların bir milli marşı yoktu.
1857’de Paris’e eÄŸitim için gönderilen öğrencilerin başında olan Hoca Tahsin Efendi, kendileri için ziyafet veren Fransız Kültür Cemiyeti’ne verdikleri mukabil ziyafet sırasında bunun eksikliÄŸini hissetmiÅŸti.
Çünkü Fransızlar kendi ziyafetlerine milli marÅŸları La Marseillaise’ı okuyarak baÅŸlamışlardı. “Peki ÅŸimdi biz hangi marşı okuyarak yemeÄŸi açacağız” diye düşünürken, Hoca Tahsin Efendi, Itri’nin herkesin ezbere bildiÄŸi Tekbir’ini okumaya baÅŸladı. Öğrenciler de onu izlediler. Hatta bu hikayeyi aktaran Abdurrahman Åžeref’e göre Fransızlar bu “marşı” çok beÄŸenip tekrarını bile istemiÅŸlerdi.
Ama her zaman böyle çözümler bulabilen Hoca Tahsin Efendi gibi biri bulunmayabiliyordu.
Ethem Ruhi Ãœngör’ün “Türk MarÅŸları” kitabında anlattığı bir hatıraya göre 1914’de Ä°ngiltere’nin New Castle Limanı’nda ReÅŸadiye gemisinin kızaktan indiriliÅŸ töreninde, Ä°ngiliz denizciler kendi marÅŸlarını okuduktan sonra sıra Türklere gelmiÅŸ, onlar da birbirine bakıp durmuÅŸ, sonra çarkçıbaşı Türk denizcilere “Entarisi ala benziyor’u biliyor musunuz” diye sorarak ÅŸarkıya girmiÅŸti.
Milli maçlardan önce okunacak milli marÅŸ meselesini ise Türk sporcular herkesin ezbere bildiÄŸi baÅŸka bir ÅŸarkıyla çözmüşlerdi. Milli futbolcu Ali Sami Yen’in yeÄŸeni Belkis DiÅŸbudak’tan dinleyelim:
“Viyana’da ve Berlin’de maçları varmış. Viyana’da onlara Maça baÅŸlamadan önce milli marşınızı söyleyeceksiniz denmiÅŸ. Ama o zaman daha milli marÅŸ yok. Ne söyleyelim ki kendi aralarında konuÅŸmaya baÅŸlamışlar... Sonunda baÅŸlamışlar “Hamsi koydum ta ta tavaya’yı söylemeye. Ertesi gün trenle Berlin’e geçmiÅŸler. Ä°stasyonda bando baÅŸlamış “Hamsi koydum ta ta tavayı çalmaya.”
https://www.facebook.com/ataunieglencekulubu/videos/207551912632326/
Bu yüzden yeni cumhuriyet daha Ä°stiklal Harbi sürerken önce Ä°stiklal Marşı için güfte yarışması açmış, 12 Mart 1921 günü de Meclis’te defalarca okunarak ve çoÅŸkulu alkışlar eÅŸliÄŸinde Mehmed Akif'in yazdığı ÅŸiir, milli marÅŸ güftesi olarak kabul edilmiÅŸti.
Hemen ertesi gün Meclis ikinci baÅŸkanı Adnan Bey (Adıvar) Maarif VekillÄŸi’nden bu ÅŸiirin milli marÅŸ olarak bestelenmesi için çalışmaların baÅŸlatılmasını istedi. SavaÅŸ dönemi uygun olur mu tartışmalarına raÄŸmen, vekillik Kızılay tarafından 500 lira ödül verilecek bir beste yarışması açtı.
Mayıs 1922’ye kadar 55 eser yarışmaya baÅŸvurmuÅŸtu. O sırada ülkede müzik otoritesi ve besteci kabul edilen neredeyse herkes bir besteyle yarışmaya katılmıştı.
Fakat böyle bir besteyi seçecek jüride olabilecek neredeyse herkes yarışmaya katıldığı için Maarif Vekaleti çare olarak bestelerin Paris’e gönderilmesini ve orada bir kurul tarafından seçilmesini önerdi. Ama savaÅŸ ÅŸartlarında bu öneri de fazla lüks bulundu. Sonra bir süre mesele askıda kaldı.
Bu arada yarışmaya katılan besteciler çoktan kendi eserlerini bulundukları şehirlerde ve bölgelerde milli marş olarak çaldırmaya başlamışlardı.
Edirne’de müzik öğretmenliÄŸi yapan Ahmet Yekta’nın bestesi Trakya’da, Ä°zmirli müzik öğretmeni Ä°smail Zühtü’nün bestesi Ege’de, Ankara’da Riyaset-i Cumhur Orkestrası’nın başındaki, Zeki Bey’in bestesi ve Ä°stanbul’da Ali Rifat Bey’in bestesi Milli MarÅŸ olarak çalınıyordu.
(Yarışmaya katılan bazı besteleri dinlemek için https://www.youtube.com/watch?v=wA7_IfqvoXY)
Bu doÄŸal rekabet iki yıl devam ettikten sonra 12 Temmuz 1923’te komisyon Ali Rifat Bey’in bestesinin milli marÅŸ olarak kabul edilmesine karar verdi. Zeki Bey’in bestesi ise beÅŸinci sırada kalmıştı.
(Ali Rifat Bey’in Ä°stiklal marşı https://www.youtube.com/watch?v=eYkp4tb3Z04)
Ali Rifat Bey’in bestesinin seçilmesi tartışmalara neden oldu. Çünkü Ali Rifat Bey’in kardeÅŸi Samih Rifat, hem Atatürk’e çok yakın bir vekildi hem de yarışmayı düzenleyen Maarif Vekaleti’nde müsteÅŸarlık yapmış bir isimdi.
Ama aynı zamanda Ali Rifat Bey de böyle bir iltimasa ihtiyaç duymayacak kadar seçkin ve tanınmış bir müzisyendi.
1848 yılındaki ihtilalde Macaristan’dan kaçıp Osmanlı’ya sığınmış bir Macar olan babası HurÅŸit PaÅŸa, Manastır’da kaymakamlık yapmış bir devlet adamı olması dışında Batı klasik müziÄŸini çok iyi bilen bir bestekardı da. Müzikle iliÅŸkisi babasından gelen Ali Rifat Bey de Åžark Musiki Cemiyeti, Ãœsküdar Musiki Cemiyeti, Darülbedayi’de yöneticilik yapmış, en meÅŸhuru “Tereddüt” olan bestelere imza atmıştı.
https://www.youtube.com/watch?v=c4ZsOJ2Dww0
Ali Rifat Bey’in bestesinin seçilmesinin sebeplerinden biri de onun Mehmet Akif’le yakınlığı ve Akif’in daha önce de baÅŸka ÅŸiirlerini bestelemesi olabilir. 1920’de marÅŸ olarak bestelediÄŸi Akif’in Ordunun Duası ÅŸiiri, Genelkurmay BaÅŸkanı Fevzi Çakmak tarafından bütün orduya gönderilmiÅŸ ve resmi marÅŸ olarak çalınmıştı. Yine Akif’in “Bülbül” ÅŸiirini bestelemiÅŸ, beste Akif’i de mest etmiÅŸti. Ali Rifat Bey’in abisi Samih Rifat da Akif’in birlikte Divan-ı Lügatit Türk’ü çevirdikleri yakın bir arkadaşıydı.
(Ali Rifat Bey’in diÄŸer kardeÅŸi Yahudilik ve masonluk avcısı Cevat Rifat’tı. Oktay Rifat da Sanih Rifat’ın oÄŸluydu)
Ama 1930 yılına kadar Ä°stiklal Marşı olarak çalınan Ali Rifat Bey’in bestesi yerine, 1930’da Maarif Vekaleti yedi yıl önce beÅŸinci olmuÅŸ Osman Zeki Bey’in bestesinin marÅŸ olarak kabul edilmesine karar verdi.
Bu kararın sebebi üzerine rivayetler meçhul. Ali Rifat Bey’in eseri artık alaturka bulunduÄŸu için, halk tarafından çok bilinmediÄŸi için ya da Osman Zeki Bey’in daha sonra adı CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası olacak Riyaset-i Cumhur Musiki heyeti Åžefi olarak bir akÅŸam konserde Atatürk’e bu besteyi dinleterek bu kararın verilmesini saÄŸladığı iddia edilir.
Ama bugünlerde pek çoklarının kafasındaki İslamcı Mehmet Akif, batıcı laik Osman Zeki Bey ikiliği de gerçeğe pek yakın değil.
MeÅŸhur ÅŸekerci Hacı Bekir ailesinden gelen Osman Zeki Bey (Ãœngör) de müzisyen bir aileden geliyor. Dedesi Müzika-i Humayün’un santurisi Miralay Hilmi Bey’di. 11 yaşında girdiÄŸi Müzika-i Hümayun’da yeteneÄŸini keÅŸfedip ona en iyi hocalardan dersler aldıran bizzat II. Abdülhamit olmuÅŸtu. Ve devlet tarafından ilk Türk konser kemancısı olarak yetiÅŸtirilmiÅŸti. Daha sonra ÅŸefliÄŸine geldiÄŸi Saray Orkestrası’nı, geliÅŸtiren, 1917 ve 1918’de ilk defa Avrupa’ya konserlere götüren de oydu.
Her ne kadar Ä°stiklal Harbi’nin başında Ä°stanbul’dan Ankara’ya gitmiÅŸ, daha da sonra orkestrasını Ankara’ya getirmiÅŸse de PadiÅŸah Vahdettin’in orkestrasının ÅŸefi olması peÅŸini bırakmayacaktı.
Bestelediği marş ise hep tartışıldı.
1932 yılında Cumhuriyet gazetesinde Abidin Daver ve Peyami Sefa’nın baÅŸlattığı bir tartışmadan anlaşıldığına göre o tarihlerde bile milli marÅŸ pek bilinmemekteydi, halkın marşı ezbere söylemesi ya da marÅŸ çalınırken ayaÄŸa kalkılması gibi adetler de henüz yerleÅŸmemiÅŸti. Peyami Safa’ya marşın halk tarafından bilinmemesinin sebeplerinden biri Osman Zeki Bey’in marşının söylenmesinin zor olmasıydı.
1940’larda marÅŸ yeniden tartışıldı. Bursa milletvekili ve besteci Osman Åževki UludaÄŸ, Zeki Ãœngör’ün bestesinin ilk kısmındaki on ölçünün 1845-1902 seneleri arasında yaÅŸayan Romen besteci Ion Ivanovici’in Carmen Silva adlı eserinden alındığını da iddia etti.
Ä°ddiasını 7 Mayıs 1940’de CHP meclis grubunda Millî EÄŸitim Bakanı Hasan Âli Yücel’e de sormuÅŸtu. Ama sadece marşın çalıntı olup olmadığını da deÄŸil, CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası’nın başına gelmeden önce Vahdettin’in orkestrasının başında olan Zeki Ãœngör’ün bu marşı önce Vahdettin’e sunup sunmadığını, marşın orkestrasyonunu da “Ermeni milletinden [Edgar] Manas Efendi”nin yapıp yapmadığını da.
Hasan Âli Yücel iddiayı doğrulayan bir cevap verdi;
“Mütehassısların bendenize söylediklerine göre bu bize Karmen operasından bir kısım deÄŸil de Karmen Silva diye bir vals varmış, revaçta imiÅŸ, onun bilmem kaç batutası benziyormuÅŸ. Zeki Bey bunun orkestrasyonunu Ermeni bir zata yaptırmıştır.”
Bahsedilen “Ermeni zat” besteci Edgar Manas Ä°talya’’da ve Viyana’da eÄŸitimler almış, Ä°stanbul Konservatuvarı’nda dersler vermiÅŸ, Ermeni PatrikliÄŸi’nin kilise korolarını yönetmiÅŸ önemli bir besteciydi ve Ä°stiklal Marşı bugünkü haline onun orkestrasyonuyla gelmiÅŸti.
1950’lerde marşın zor söylendiÄŸi için deÄŸiÅŸtirilmesi gerektiÄŸi üzerine tekrar bir tartışma çıktığında Moda’daki evine çekilmiÅŸ, emekli hayatı yaÅŸayan Zeki Ãœngör bir röportajla iddialara sert bir cevap verdi.
Röportajında marşı Ä°zmir’in düşman iÅŸgalinden kurtuluÅŸundan sonra süvarilerin ÅŸehre giriÅŸini anlatan bir arkadaşından etkilenerek, atlıları düşünerek bestelediÄŸini söylemiÅŸti (Bu bilgi yarışma tarihleriyle tam uyuÅŸmuyor) ve haberin manÅŸetini de bizzat kendisi atmıştı “Ä°stiklal Marşı yanlış tempo ile çalınıyor”:
“Sahibinin sesi müessesi orkestrayla marşı çalmamızı istedi Gittik. Orada marşı çaldığımız zaman teknisyenler bunun pek süratli bir marÅŸ olduÄŸunu ve dolayısıyla plağın ancak yarısını doldurduÄŸunu söylediler...O anda aklıma bir ÅŸey geldi. Marşı biraz ağır çalalım. Böylece plak dolar. Sonra çalınırken gramofon biraz hızlıya ayarlanır. Olur biter dedim... Fakat bilahare böyle bir teklifi vermekle hata ettiÄŸimi anladım. Çünkü marÅŸ çalınırken gramofonun hızlıya ayarlanması icap ettiÄŸini kim bilebilir ki? Nitekim bu yüzden ağır bir marÅŸ olarak dünyaya yayıldı.”
1990’larda bu kez ÅŸef Gürer Aykal’ın bir iddiasıyla marÅŸ yeniden tartışmaya açıldı. Aykal, Zeki Ãœngör’ün marşı Vahdettin’in tahta çıkması ÅŸerefine yazdığını ama padiÅŸah tarafından beÄŸenilmediÄŸi için kullanılmadığını iddia etti.
En sonuncusu geçen hafta olmak üzere, çeÅŸitli dönemlerde Ä°stiklal Marşı’nın bestesi ve Zeki Ãœngör’ün besteciliÄŸi tartışılmaya devam edildi.
Padişahların orkestralarını yönettikten sonra Cumhurbaşkanlığı orkestrasını yönetmiş, Türkiye müzik tarihinin en önemli isimlerinden birinin adının bu kadar kolay unutulması, bu kadar rahat dokunulur olmasının belki de başka bir sebebi daha vardır.
1923’de Türkiye’yi terk etmek zorunda hisseden ve Mısır’a giden Mehmet Akif gibi Zeki Ãœngör de 1935 yılında daha 55 yaşındayken emekliÄŸe ayrılıp, Ankara’dan ayrılıp Ä°stanbul Moda’ya yerleÅŸmiÅŸti.
Bu erken emekliliğin sebebi bir rivayete göre başka bir marştı.
1933 yılında, Cumhuriyet’in 10. Yılı için Cemal ReÅŸit Rey’e bir beste sipariÅŸ edilmiÅŸti. O sırada CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası’nın başında Ä°stiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Ãœngör vardı. Rivayet o ki, kendisinin de bir Onuncu Yıl Marşı olan Ãœngör, kanun, ud, kemençeden bir orkestrayla Rey’in marşını çalmış, tabii Atatürk hiç beÄŸenmemiÅŸ, öfkelenerek derhal bir orkestrayla dinlemek istediÄŸini söylemiÅŸti. Ä°tfaiye Bandosu çağırılmış, marÅŸ bestelendiÄŸi tarzda yeniden çalınınca da Atatürk’ten onayı almıştı. Yine rivayet odur ki Atatürk, bu hareketi yüzünden Zeki Ãœngör’den Ankara’yı terk etmesini istemiÅŸti.
Zeki Ãœngör 1958’de vefat ettiÄŸinde artık adını hatırlayan çok az insan vardı. Hakkında daha önce de bir kaç defa öldüğü yolunda haberler dahi çıkmıştı. Cenazesinde Mehmet Akif’inki gibi Ä°stiklal Marşı çalındı.
Ä°stiklal Marşı’nı yazan isimlerin bile devletin hışmından paylarını aldığı bir ülkede toplumun üzerinde anlaÅŸtığı ortak deÄŸerlerin sayısının az olması çok ÅŸaşırtıcı deÄŸil. O deÄŸerlerden biri de söylenmesi zor olsa da, kelimeler tuhaf yerlerde bölünse de Ä°stiklal Marşı. Sadece marşın sözleri ve melodisi deÄŸil, onun yazan ve besteleyen hatta orkestrasyonunu yapan insanların hikayesi de Ä°stiklal Marşı’nın hikayesinin bir parçası artık.
SavaÅŸ boyunca kahramanlık destanlarıyla cesaretlendirmeye çalıştığı ülkesini savaşın ardından burada yaÅŸamayacağını düşünerek terk etmek zorunda kalmış bir ÅŸair ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tarihi sürekliliÄŸin kanıtı ve adı devletle ters düşünce unutulmuÅŸ bir bestecinin bestelediÄŸi, Ermeni bir bestecinin orkestraya döktüğü Ä°stiklal Marşı, bize bu ülke, geçirdiÄŸimiz tecrübeler, aÅŸtığımız eÅŸikler hakkında da marşın kendisi kadar çok ÅŸey anlatıyor çünkü.
Varsın –larda yüzen alsancak diye okunsun...
Henüz yorum yapılmamış.