Kürsü
Taner Berksoy: Küreselleşmenin yerine adaylığını koymuş olan yeni siyaset "Popülizm"
Follow @dusuncemektebi2
Dünya İnternet haber sitesi yazarı Taner Berksoy, küreselleşmeye yönelik son dönemde artan eleştiriyi kaleme aldı.
Taner Berksoy, son dönemde hemen hemen her kesimin küreselleşmeyi hedef potasına oturttuğunun ama küreselleşmeye alternatif olarak sunulan tek sistemin popülizm olmasını eleştirdi.
Yazının Tamamı
Dünya gittikçe daha ilginç bir yer haline geliyor. Åžu son sıralarda ortaya çıkan geliÅŸmelere bakın. Yıllardır adeta dayatılarak bütün toplumların neredeyse toplumsal dokusuna iÅŸlenmiÅŸ olan küreselleÅŸme, bugünlerde en babayiÄŸit taraftarının dahi hışmına uÄŸruyor. KüreselleÅŸmeye dönük eleÅŸtirilerin gittikçe yaygınlaşıyor ve daha yüksek sesle dillendiriliyor olması bir yandan da “peki bunun yerine ne gelecek” sorusunu uyandırıyor. Son dönemdeki siyasi geliÅŸmelere bakılacak olursa küreselleÅŸmenin yerine adaylığını koymuÅŸ olan yeni siyaset popülizm. BaÅŸlarda popülist siyasetin önde gelen adayları Avrupa’dan geliyordu. Trump BaÅŸkan olduktan sonra ABD daha güçlü ve hevesli bir aday olarak ortaya çıkmış gibi görünüyor.
Trump seçim sürecini “daha güçlü bir Amerika” söylemiyle yürütmeye baÅŸlayınca iÅŸin rengi zaten belli olmuÅŸtu. Seçildikten sonra BaÅŸkan iki farklı yönde giriÅŸimler yapmaya baÅŸladı. Bir yandan daha çok zenginlerin kazançlarını arttıracak olan bir vergi indirimi uygulamasını baÅŸlattı. Bir yandan da ABD’nin haklarını ve çıkarlarını koruma söylemi altında uluslararası rakipler olarak tanımladığı ülkelere karşı bir tehdit ve korkutma atağını baÅŸlattı. Daha doÄŸrusu böyle görünen, böyle takdim edilen bir müdahale hevesini ortalığa döktü.
Daha önce yazmıştım. Trump bir iÅŸadamı. Bütün niyetleri ve tercihleri bu çerçeve içinde oluÅŸuyor ve biraz da pervasız bir ÅŸekilde uygulamaya konuluyor. Trump iÅŸadamlarının çıkarlarını en aleni biçimde uygulamaya aktaran ve bunun üstünü yoÄŸun bir popülist söylemle örtmemeye çabalayan bir siyasetçi. Trump’ın “daha güçlü bir Amerika” söylemiyle baÅŸlayan ve günümüzde ABD ekonomisini koruma duvarlarının arkasına çekme niyetiyle devam eden siyasi giriÅŸimleri sonuçta ABD kapitalizmini daha da güçlendirme, ait olduÄŸu iÅŸadamları kulübünün çıkarlarını ön plana alma isteÄŸinden fazla bir anlam taşımıyor. BaÅŸkanın bütün popülist tavır ve söylemleri sonuçta bu noktaya çıkıyor. En azından ben böyle düşünüyorum.
Son günlerde ortaya çıkan dış ticarete müdahale isteÄŸi bu durumun yeni ve güçlü bir örneÄŸi. Trump geçen hafta çelik ve alüminyum ithalatına yeni vergiler konulacağını açıkladı. Ä°thalata müdahale edilerek yabancı ürünlerin görece daha pahalı hale getirilmesi, bu yolla ulusal üretime daha geniÅŸ bir kar marjı saÄŸlanması ve böylece yerli üretimin özendirilmesi yeni bir heves deÄŸil. Belki de ülkeler arası ticaretin baÅŸlangıcından bu yana süregelen bir eÄŸilim bu. SavaÅŸ ve benzeri gibi uluslararası ticareti kesintiye uÄŸratan geliÅŸmeler yaÅŸandığında veya geriden gelen ülkeler sanayileÅŸmeyi özendirerek taze bir kalkınma ivmesi yakalama peÅŸine düştüklerinde ya da ülkenin ekonomisi verimlilik kaybı ve derin bir durgunluk içine sürüklendiÄŸinde düşünülen ilk politika önlemi ithalatı kısıtlayarak gerekli özendirmeyi saÄŸlamak oluyor. Bazen de bambaÅŸka nedenler çıkıyor ortaya. ÖrneÄŸin, kar hadlerinin yerlere düştüğü kimi durumlarda içerideki iÅŸ adamlarına yeni kar imkanları saÄŸlamak için dışarıdan gelen rekabet baskısını kısıtlamak amacıyla kullanılıyor bu ithalata müdahale politikası. Åžimdi birlikte düşünelim; öyle ticareti kısıtlayacak ölçüde harp- darp falan yok, ABD’nin yeniden sanayileÅŸme gibi bir durumu da yok, uzun süren durgunluÄŸun ardından ekonomi yeniden büyümeye baÅŸlamış; kısacası ithalata müdahale için bilinen gerekçelerin hiç birisi geçerli deÄŸil. Peki Trump’ın geçen nisan ayında bazı uluslararası ticaret anlaÅŸmalarını sorgulamakla baÅŸlayıp, bugüne kadar kovaladığı bu ithalata müdahale edip yerli üretimi koruma telaşının gerekçesi ne? Bana kalırsa küreselleÅŸmenin yayılıp, derinleÅŸmesiyle birlikte rekabetçilik gücünün azalması ve karlığını gerilemesi oluÅŸturuyor bu gerekçeyi.
Ä°ÅŸadamlığı kökenli bir siyasetçi olan Trump adeta içgüdüsel olarak bu yola dönüyor diye düşünüyorum. Ve tabii tarihin en ilginç çeliÅŸkilerinden birisi çıkıyor ortaya. Serbest ticaretin en koyu savunucusu, bağımsızlığını bu ilke üzerine inÅŸa etmiÅŸ ve herkesi bu doÄŸrultuda baskılamış olan bir ülkenin taze yöneticisi küreselleÅŸmeyi inkar edecek ölçüde korumacı bir kimliÄŸe bürünüyor ve araç olarak da “vatan millet Sakarya” mealinde popülist söylemleri kullanıyor. Bekleyip sonunu görelim bakalım.
Henüz yorum yapılmamış.