Güncel
Yıldıray Oğur: Cezayirli gazeteci ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında o diyalog yaşandı mı?
Karar Gazetesi Yazarı Yıldıray Oğur bilgi yoğunluğu arasında gerçek habere nasıl ulaşılacağı meselesini irdeledi.
Yıldıray Oğur geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ile Cezayirli bir gazetecinin arasında geçtiği yazılıp çizilen sansasyonel bir iddianın ışığında yoğun bir bilgi akışına maruz kaldığımız bir atmosferde doğru bilginin yanlıştan nasıl ayırt edileceğini anlatan Oğur, faydalı bilgiyi faydasızdan ayırmamıza katkı sunuyor.
Yazının Tamamı
Bütün dünyanın internetten herkesin üzerine filtresiz akan bilgi ve haberlerle aşırı ve keyfine göre bilgilenmenin çarpık sonuçlarıyla mücadele ettiÄŸi, istihbarat operasyonlarından, “fake news”ten (uydurma haberler) ve post-truth (hakikat sonrası) çaÄŸdan ÅŸikayet ettiÄŸi bir zamanda, bütün bunlara ek olarak Türkiye’de medya zayıfladı, tehlikeli bir uÄŸraÅŸ haline geldi, aşırı politize olup her kesim için propaganda aracına dönüştü.
O yüzden bugün onlarca gazete, televizyon, internet sitesi, Facebook, Twitter’dan anlık akan bilgilerden sadece okurlar için deÄŸil, gazeteciler için bile gerçeÄŸi bulmak epey zor.
Tabii o da gerçeği bulmak diye bir derdiniz varsa.
Yoksa, zaten meşrebinize uygun bilgi kanallarından sürekli kendinizi yatıştıracak, mutlu edecek ve daima haklı çıkartacak bir haber akışıyla da beslenip mutlu olmak mümkün.
Geçen haftanın bazı haberleri bunun artık nasıl içinden çıkılmaz bir hale geldiğini, bu alternatif bilgi ve haber akışına müdahale etmenin, üzerinde konuşulabilecek ortak doğrular bulmanın nasıl giderek imkansız hala geldiğini bir kere daha gösterdi.
Örneklerden en masumu CumhurbaÅŸkanı’nın Afrika ziyaretinin Cezayir durağında yaÅŸandı.
Aslında yaşandı demek tam doğru değil.
Çünkü geziyi 40’ın üzerinden gazeteci ve medya yöneticisinin izlemesine raÄŸmen, pek çok gazete ve internet sitesinde haber olmuÅŸ, hatta üzerine bir kaç köşe yazısı yazılmış, belki de dört ülkeyi kapsayan bu Afrika ziyaretinden insanların aklında en çok kalan, sosyal medyada en çok paylaşılan haberin hala gerçekten yaÅŸanıp yaÅŸanmadığını bilmiyoruz.
Haber şöyleydi, muhakkak okumuşsunuzdur:
“BuluÅŸmada Cezayirli bir gazeteci CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'a Osmanlı'yı kastederek "Türkiye, Cezayir'i sömürge olarak mı görüyordu?" sorusunu yöneltti. ErdoÄŸan, Cezayirli gazetecinin küstahça sorduÄŸu soruya tarihi bir yanıt verdi. ErdoÄŸan, "Öyle olsaydı, bu soruyu bana Fransızca deÄŸil Türkçe sorardın" dedi.”
http://www.milliyet.com.tr/erdogan-dan-cezayirli-gazeteciye-siyaset-2618964/
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201803011032453752-erdogan-fransa-cezayir-somurge/
Aslında ziyaret sırasında bir ortak basın toplantısı olmadı. Ama bazı haberlere göre Cumhurbaşkanı Cezayirli gazetecilerle bir araya gelmişti. Ama Cezayir gazetelerinde de böyle bir diyalog yaşandığıyla ilgili bir haber çıkmadı.
Ä°ÅŸin tuhaf tarafı, haberin kaynağı da aslında kıdemli ve bilinen bir gazeteci. Londra’da yaÅŸayan, siyaseten de yakın olduÄŸu Müslüman KardeÅŸler üzerine uzman Filistinli gazeteci Azzam Tamimi’nin bir tweeti.
https://twitter.com/azzamtamimi/status/968759421152256001?s=12
Tamimi, adını vermediği bir Cezayirli arkadaşının kendisine anlattığını söyleyerek bu diyaloğu tweetlemiş.
Bu diyaloğun, nerede, ne zaman ve hangi gazeteciyle Cumhurbaşkanı arasında yaşandığıyla ilgili bir detay ya da haberin dayandığı bir kaynak yok tweette.
Daha sonra El Cezire Arapça’nın ünlü yüzlerinden beÅŸ milyon takipçili Faysal El Kasım da Tamimi’den aktararak bu diyalogu gülücüklerle tweetlemiÅŸ.
Ardından bir kaç çok da muteber olmayan Arapça site Kasım’ın tweeti üzerinden haber yapmış. Türkiye’deki internet sitelerindeki kaynak da yine El Cezire çalışanı Kasım’ın bu tweeti. Haber, yöneticileri Cezayir’de olan gazetelerin internet sitelerinde, Londra’daki ve Katar’daki iki gazetecinin tweetleri üzerinden haber olunca da bir anda yaÅŸanmış bir olay haline geldi, hatta bir kaç köşe yazısında da bahsi geçti. Tabii sosyal medyada binlerce kez paylaşıldı.
Bu arada Tamimi’nin tweetinin altında Cezayirliler, böyle bir olay yaÅŸanmadığını, Cezayir’in Arapça ile gurur duyduÄŸunu, sömürgecilikle mücadele etmiÅŸ bir ülkeye böyle bir muamele yapılamayacağını yazmışlar.
Haberin ilk kaynağı Tamimi de kendisine böyle bir olayın yaÅŸanmadığını yazan Cezayirli bir gazeteciye cevap verirken “Bir Cezayirli arkadaşım uyardı, bu gezide deÄŸil, bir önceki Cezayir gezisi sırasında yaÅŸanmış bu diyalog” diye kendisini tekzip etti. Ama artık iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti.
Ayrıca Cumhurbaşkanın bir önceki Cezayir ziyaretinde de böyle bir olay yaşandığıyla ilgili bir haber çıkmadı.
Bazı kitaplar ve internet sitelerinde göre bu diyalogun esas orijinal versiyonu Cezayirli bir gazeteciyle Necip Fazıl arasında yaÅŸanmış. Ama hazırcevaplığına örnek olarak gösterilen böyle bir diyalogu Necip Fazıl’a atfedebilir miyiz o da meçhul.
https://www.necipfazilkisakurek.gen.tr/necip-fazil-kisakurekden-hazir-cevaplar.html
Aslında Cezayirlilerin kendini kendini yönettiÄŸi adem-i merkeziyetçi Osmanlı yönetiminin 1830’da bittiÄŸini, esas olarak bir Cezayirli gazeteci için sömürgecilikten kastın 130 yıllık Fransız mandası olduÄŸunu, Cezayirlilerin 1954’den 1962’ye kadar Fransızlara karşı büyük fedakarlıklarla savaÅŸarak bağımsızlıklarını kazandıklarını, Arapça konusunda hassas olduklarını düşününce bu diyaloÄŸun gerçekliÄŸi kadar yaÅŸanmış olmasından mutluluk duyulacak hoÅŸ bir hazır cevaplık olup olmadığı üzerinde de biraz düşünmekte fayda var.
En çok da 40 gazetecinin izlediği bir gezideki en çarpıcı haberin hala doğru olup olmadığını bilmiyor oluşumuz üzerinde biraz düşünmeliyiz.
Ama herhalde haftanın ikinci bazıları için ‘faydalı yalanı’nın yanında kimseye zarar vermeyen beyaz bir yalan kalıyor bu.
Geçen hafta, 22 Temmuz 2015’de Ceylanpınar’da iki genç polisin evlerinde sabaha karşı yataklarında öldürülmesi olayıyla ilgili Åžanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada dördü tutuklu dokuz sanık hakkında beraat kararı verildi.
Önemli bir haber olduğuna kuşku yok. Dokuz kişinin hangi delillerle tutuklandığı, sanık yapıldığı ve mağdur edildiğine bakılabilir, araştırılabilir.
Bu olayın, yöntemi açısından da devlet için bardağı taşıran son damla olduğu, operasyonları yeniden başlattığı doğru ve bu yüzden de üzerinde durulmayı hak ediyor.
Ama davadaki sanıkların beraat etmesinden hareketle bu cinayetleri anında üstlenmiÅŸ PKK’nın iÅŸlemediÄŸi, cinayetlerin arkasında savaşı baÅŸlatmak isteyen devletin ya da FETÖ’nün olduÄŸu sonucuna nasıl bu kadar kolay ulaşılabildiÄŸini anlamak hayli zor.
PKK’nın silahlı kanadı HPG aynı gün cinayetleri şöyle üstlenmiÅŸti:
“22 Temmuz günü Bir Apocu fedai timi, Suruç katliamına misilleme olarak bugün sabah 06.00 sularında Ceylanpınar’da DAÄ°Åž çeteleriyle iÅŸbirliÄŸi içinde olan 2 polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. GerçekleÅŸtirilen eylem sonucunda Feyyaz Özsahra ve Okan Acar isimli polisler öldürülürken, öldürülen polislerin silah ve kimliklerine el konulmuÅŸtur”
Gerçekle kavgada biraz daha ileri gidenler PKK’nın kimin yaptığını bilip bilmeden bunu üstlendiÄŸini iddia ettiler. HDP, bu mahkeme kararı üzerine, çözüm sürecini devletin bitirdiÄŸi tezini yeniden iÅŸlemeye baÅŸladı. Aynı doÄŸrultuda, epeyce yazı yazılıyor, tweetler atılıyor.
Halbuki onlar bunu iddia ederken bu üstlenme hala PKK’nın silahlı kanadı, HPG’nin sitesinde duruyor.. PKK’nın ajansı ANF’nin sitesinde de haber olarak yer almaya devam ediyor.
En ufak bir karşı açıklama, biz yapmadık düzeltmesi bile yapmadan.
http://www.hezenparastin.com/tr/index.php/b-alamalarinmenu-299/3826-adyamanda-catma-tuerk-ordusundan-youn-hareketlilikler
Ayrıca diyelim devletin provokasyonuydu, böyle karanlık işler yapan bir devlet ne diye o zaman bunu örtmek için yakaladığı kişileri beraat ettirsin ki?
Ayrıca sadece bu olayı üstlenen PKK’nın sitesinde o tarihlerde yapılmış savaşın gelmekte olduÄŸunu gösteren açıklamaları okununca, bu cinayetlerin Suruç katliamından iki gün sonra iÅŸlendiÄŸini, o dönemde PKK’nın devrimci halk savaşı çaÄŸrıları yaptığı hatırlanınca, “Suruç’un intikamı” diye üstlendiÄŸi ve hala da üstlenmeye devam ettiÄŸi bu cinayetleri PKK’nın yapmış olmasından şüphe duymanın anlamsızlığı ortaya çıkar.
Ama bugün çözüm sürecini PKK’nın deÄŸil, devletin bitirdiÄŸini söylemek isteyenler için çok faydasız gerçekler bunlar. Bir kısmı bu yalana çözüm sürecinin bitmesine üzüldükleri için katılıyor, buradan bir çıkış arıyor olabilir ama bu yalanlarla gerçeÄŸin üzerini örterek de hiçbir yere gidilemiyor.
Bu faydalı yalanların kimseye bir faydası olmuyor çünkü. Sadece yapılması gereken hesaplaşmaları erteliyor, sorumluları özeleştiri vermekten kurtarıyor, efsaneleri sürdürüp, gerçek meselelerin üzerini örtüyor. Kısa süreli bir sakinleştirici, ağrı kesici kadar bir işe yarıyor, hastalığa, acıya çare olmuyor.
Halbuki gerçek ilk başta tatsız, kokusuz, acılı çoğunlukla faydasız gibi görünse de hep bizimle olacak ve ancak ondan bir fayda elde edebileceğiz.
Türkiye’deki bütün kesimler kendilerini uyutan, yatıştıran bu faydalı yalan cennetlerinden gerçeÄŸe doÄŸru kafalarını uzatmaya cesaret etmedikçe de bu ülkede konuÅŸmak, yazmak faydasız bir iÅŸ olmaya devam edecek.
Henüz yorum yapılmamış.