Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Uzman Psikolog Esan Gül: Üniversiteye kadar ailelere akıllı cep telefonlarını çocuklarına vermelerini önermiyorum!

Mehmed Mazlum Çelik'in hazırladığı özel röportaj...



Son dönemde çocuklarda ciddi bir bencillik, tahammülsüzlük olduğunu ve sorumluluk almaktan kaçındığını görüyoruz. Bunun sebepleri ne olabilir ve aileler neler yapmalılar?

İlk önce ailenin yapısının değiştiğini bilmek gerekiyor. Son dönemde o geleneksel aile yapısı yerini çekirdek aileye bırakmıştı; ama çekirdek aile de yerini genelde parçalamış ailelere bırakıyor. Bu parçalanmış aileler hem boşanma oranlarının artması demek hem de anne babanın farklı iş ve hayat şartlarından dolayı parçalanmaların olması demek. Yani ayrılıkların olmasını bu durumda ciddi bir etken olduğunu düşünüyorum.

Aile yapısının değişmesiyle beraber ailedeki ilişki biçimleri de değişti. Özellikle anne baba çocuk arasındaki ilişki biçiminde aile merkezli ya da geleneksel merkezli ilişki biçiminden çocuk merkezli bir ilişki biçimine dönüştüğünü görüyoruz. Çocuk merkezli ilişki biçiminde de tamamen çocuğun isteklerinin, arzularının yani her isteğinin yerine getirilmesi ile alakalı bir durum var. Bu çocuk merkezli aile yapısında çocuk tamamen anne ve babanın kontrolünü neredeyse ele geçirmiştir. Çocuğun her isteği yerine getirilir ve çocuğun her dediği yapılır. Bu durum çocukta bencilliğin, sorumsuzluğun ve şımarıklığın oluşmasına neden olur. Psikolojik açıdan da narsisistik kişilik örüntüsünün oluşmasına sebep olur.

Tekrar edersek aile içi ilişki biçimleri ve yapısının değişmesi çocukların daha bencil olması, sorumluluk almak istememesi ve her şeyi kendi istekleri doğrultusunda yapma noktasında bir kişilik geliştirmelerine neden oluyor. Bunun birçok sosyal ve psikolojik nedeni olmakla beraber aynı zamanda ben siyasi bir nedeninin de olduğunu düşünüyorum. Özellikle AB uyum süreci ile birlikte aslında çocuğa bakış açısı, aileye bakış açısı, kadına bakış açısı ve erkeğe bakış açısında bir değişme meydana geldi. Bu bakış açısındaki değişim aslında hukuki zeminde de ilişkilerin konumlandırması noktasında bir etkene sahip. Bu bir yönüyle çocukların kendi ayakları üstünde durmasına ve ailelerin kendi sorumluluklarını yerine getirmesine katkı sunarken diğer yönüyle de ilişkileri bozan ve bireyselleşmeyi tetikleyen bir özelliğe sahip oldu. Bu noktada olayın siyasi yönünün de göz önünde bulundurulması gerekiyor.

Bencilleşmenin daha çok anne-babanın çocuklarıyla ilgili bakış açısından da kaynaklandığını bilmek gerekir. Son dönemde yapılan araştırmalara baktığımızda özellikle anne babaların aşırı koruyucu tavırlarının da bencilleşmede bir etken olduğunu görüyoruz.

Burada anne babaların neler yapabilecekleri ile ilgili noktaya geldiÄŸimizde, annenin, babanın ve çocuÄŸun aile içerisindeki konumunun iyi tespit edilmesi gerekiyor. Yani çocuk merkezli aile modelinden aile merkezli modele geçilmesi gerekiyor. Biz Bilinci’nin oluÅŸtuÄŸu bu modelde, iliÅŸkilerde benlikten çok bizin olduÄŸunu, aile üyelerinin birbirine yardım ettiÄŸini, saygı ve sorumluluklarını bildiklerini, birbirinin kiÅŸiliÄŸine, ahlakına ve bilincine katkı sunduÄŸunu görüyoruz. Burada temel noktamız aile dediÄŸimizde ben kavramı yerineBÄ°Z kavramının olmasıdır. Kesrette vahdet gibi, ormanda aÄŸaç gibi…

Öte yandan biz bilinciyle hem ailedeki problemlerin ve sıkıntıların rahat bir ÅŸekilde aşılabildiÄŸi görüyoruz, hem de birlikte yapılan etkinlik ve faaliyetlerle ailedeki tüm üyelerin huzuru ve mutluluÄŸu yakalayabildiklerine ÅŸahitlik ediyoruz. Mesela bizim bu noktada ailelere tavsiyemiz, birlikte yapabilecekleri etkinlikleri artırmalarıdır. ‘Cemaatte rahmet vardır’ ifadesinde olduÄŸu gibi birlikte yapılan etkinlik ve faaliyetlerde de rahmet vardır. Nasıl ki biz cemaatle namaz kıldığımızda 27 kat sevap alıyorsak, aslında aile içerisinde birlikte yapılan etkinlik ve faaliyetlerde de bu rahmet ve bereketi ailemizde görürüz

Biz bilincinin oluÅŸması önemli; ama ben bilinci oluÅŸmaya baÅŸladıkça ailedeki herkes kendi odasına çekildikçe, kendi dünyasına çekildikçe, bana kimse karışamaz demeye baÅŸladıkça, bu benim hayatım demeye baÅŸladıkça temel problemlerin de oluÅŸmaya baÅŸladığını görüyoruz. BencilleÅŸme, sorumsuz ÅŸekilde hareket etme de tamamen bu konuyla alakalı…

Aileler çocuklarını genellikle başarı odaklı yetiştiriyor, sizce çocuğun gelişiminde bu yöntem ne kadar tutarlı ve doğrudur?

Başarı merkezli bakış açısı ailelere çok yoğun bir şekilde işlendi. Tabi, okullaşma oranın artması, eğitimdeki okuryazarlık oranın artması, ailelerdeki eğitim bilincinin artması bunda etkili oldu. Tabi eğitim politikalarında uygulanan sınav sisteminin etkisini hesaba katmak gerekir. Aileler kendi çocuklarını daha iyi bir okula yerleştirebilmek için resmen çocuklarını bir yarış atı misali, bir yarışın içine dâhil ettiler ve bu aslında çocukların bencilleşmesine neden oldu. Temel nedenlerinden birisi de bu.

BaÅŸarı merkezli bir yaklaşım yerine baÅŸarıyı tamamen yok sayan bir yaklaşımı benimsemek doÄŸru deÄŸildir. Herkes baÅŸarmak ister. Bu aynı zamanda bir özgüvende verir. Tabi ÅŸu an “baÅŸarı artı deÄŸer merkezli” bir yaklaşıma geçildiÄŸini görüyoruz. Yani hem çocuklarımız baÅŸarılı olsun hem de kendi deÄŸerleri ile barışık olsun ve kendi sorumluluklarını bilerek hayatlarını devam ettirsinler ÅŸeklinde bir yaklaşım tarzı içine girildiÄŸini görüyoruz. Burada bizim için önemli olan ÅŸu aslında, baÅŸarı merkezli yerine “süreç merkezli artı deÄŸer merkezli” bir iliÅŸki biçiminin çocukların hayatına daha fazla katkı sunabileceÄŸini düşünüyorum. Bu yaklaşım tarzında çocuÄŸunu tanıma, onun kapasitesini bilme, ilgi ve yeteneklerinin farkında olma ön plana çıkmaktadır.

Tabi ki burada da anne - baba tutumları ön plana çıkmaktadır. Mükemmeliyetçi anne baba modeli var ise, çocuk iki türlü durumla karşı karşıya kalmaktadır. Ya tamamen kaygılı, bizim psikolojide anksiyete bozukluğu dediğimiz panik atakların ve takıntıların oluşmasına neden olan psikolojik bozukluklar ve sorunlar yaşamaya başlıyor ya da çocuk anne-babanın beklentilerini karşılayamadığı için çatışmalar meydana geliyor. Sonuç olarak aile içi çatışmalar, evden kaçmalar, sevgi ve ilgi ihtiyacının başka yerlerde ve kişilerde karşılanması, internet, oyun ya da zararlı madde alışkanlıkları gibi farklı eğilimler başlıyor. Bu noktada asıl olan dengeyi gözetmek, süreci sakin ve sabırlı bir şekilde yönetmektir.

Haz odaklı bir toplum yapısı içinde yetişen bir çocuğu ne gibi tehlikeler bekliyor, aileler çocuklarını bundan nasıl koruyabilirler?

Haz ve hızlı döneminden geçiyoruz. Aslında bir haz neslinden de bahsedebiliriz. Yani her ÅŸey benim istediÄŸim gibi olsun, her ÅŸey benim için olsun, ben her ÅŸeyin en iyisine layığım, ben her ÅŸeyi, her istediÄŸimi yaparım diyen bir nesil… Canımın her istediÄŸini elde ederim yaklaşımı ile beraber bu haz alma durumu da meydana geliyor.

Ä°liÅŸkilerde de bunu açıkça görüyoruz. Zevk alıyorsam yaparım, mutlu oluyorsam yaparım, eÄŸer beni mutlu etmiyorsa bundan uzak dururum. Tabi bunun özellikle televizyonlarda izlenen filmlerden, çizgi filmlerden, dizilerden de kaynaklandığını, aynı zamanda küresel bir proje olduÄŸunu da bilmek gerekiyor. Son dönemlerde yayınlanan kitaplar, yapılan filmler, sergilenen tutumlara baktığımızda yüreÄŸinin istediÄŸi yere git, canın ne istiyorsa yap, sen baÅŸarabilirsin, sen her ÅŸeyin en iyisine layıksın gibi mottolarla gençliÄŸe hitap ettiklerini görüyoruz. KiÅŸisel geliÅŸim kitapları olsun diÄŸer bazı psikoloji kitapları ve öneriler olsun bunların neredeyse tamamı küresel bir proje zaten. Çocuk şöyle bir ortama doÄŸuyor; ben en iyisine layığım, en güzelini yapabilirim, ben canımın istediÄŸi her ÅŸeyi yapabilirim, bu noktada hiçbir ÅŸey engel deÄŸil… DeÄŸerler, din, ahlak, anne, baba hiçbir ÅŸey engel olmaz, ben canımın istediÄŸini yapacağım” gibi bir bilinçten dolayı aslında çocukların da daha çok haz odaklı, mutluluk odaklı bir hayatı tercih ettiklerini ve hayatı yaÅŸadıklarını görüyoruz. Burada da “haz ve mutluluk” yerine “şükür ve sabır” kelimelerinin daha önemli ve öncelikli olması gerektiÄŸini düşünüyorum. Yani bizim yapmış olduÄŸumuz herhangi bir davranışta veya kazanmış olduÄŸumuz herhangi bir baÅŸarılı ÅŸeyde şükretmek ya da karşılaÅŸtığımız her hangi bir zorluk ve sıkıntı da sabretmek…

Çocuklarımızı teknoloji bağımlılığına karşı nasıl koruyabiliriz?

Kendi psikoloji ofisimde de özellikle ergenlik çağındaki çocuklar geldiÄŸinde, sorunlarının daha çok akıllı cep telefonu bağımlılığı, teknoloji bağımlılığı gibi konulardan kaynaklı olduÄŸunu ve ailelerin bundan son derece mustarip olduÄŸunu görüyorum. Burada aslında aileler de kolaycılığa kaçıyorlar. Normalde çocuk eÄŸitiminde sorumluluk anne-babaya aittir; oysa anne-baba sorumluluÄŸu TV’ye veya internete devrediyor. Kendisi eÄŸitimden sorumluyken internet ve televizyonun çocuklarını eÄŸitmesini bekliyor.

Geçenlerde 6.sınıf bir kız çocuÄŸu ailesi tarafından ofisime getirildi. Ailesinin anlattığına göre çocuk akıllı cep telefonu ile sürekli oynuyor, odasından saatlerce dışarı çıkmıyor ve derslerini ihmal ediyor. Tabi babası bu durumdan şüphelenip çocuÄŸun odasına girdiÄŸinde birden cep telefonunu saklamaya çalışıyor. Bir terslik olduÄŸunu anlayan babası cep telefonunu kontrol ettiÄŸinde cep telefonunda tamamen çocuÄŸun ve baÅŸka bir erkeÄŸin pornografik fotoÄŸraflarını görüyor. Küçük kız, henüz 12 yaşında… AÄŸlamaklı bir ÅŸekilde durumu anlattığında üç gün önce internetten 27 yaşında bir erkekle tanıştığını, bir süre sonra birbirlerine çıplak fotoÄŸraflarını gönderdiklerini anlatıyor. Tabi anne ve baba çıldırıyor. Olayı hemen savcılığa bildirip suç duyurusunda bulunuyorlar, evdeki herkesin psikolojisi bozulduÄŸu için de çocuÄŸu bana getiriyorlar.

Bizler çocuklarımıza cep telefonunu verdiÄŸimiz zaman aslında onları iyiliklerle karşı karşıya bırakmıyoruz, dünyadaki bütün olumlu ve olumsuzlukları da onların eline verdiÄŸimizi unutmamamız gerekiyor. Özellikle ergenler ve çocuklar daha çok dürtüsel hareket ettikleri için bu noktada ailelerin daha fazla kontrol etmelerini öneriyorum. Benim de üç tane çocuÄŸum var ve benim kendi çocuklarımda uyguladığım yöntem ÅŸu: Ãœniversiteye kadar ailelere akıllı cep telefonlarını çocuklarına vermelerini önermiyorum. Bunun yerine normal, manuel basit cep telefonlarını, iletiÅŸim kurmak amaçlı vermelerini öneriyorum. Tabi eÄŸer bir problem olmadığını düşünüyorlarsa ona bir ÅŸey diyemem…

Bir diğer nokta ise çocuk evde paylaşacak bir şey bulamadığı ve konuşacak kimse olmadığı için cep telefonundaki oyunlarla daha çok zaman geçiriyor. Mesela tek çocuklu ailelerde bu daha yoğun yaşanıyor. Çünkü sürekli anne ve baba ile oyun oynayamadığı için çocuk oyun oynama ihtiyacı hissediyor. Bu ihtiyacını da internetteki veya telefonlardaki oyunlarla telafi etmeye çalışıyor.

Bir diğer önemli nokta da anne babanın rol model olması gerekiyor. Genelde anne babalar çalıştıkları için iş yerlerinde cep telefonuyla fazla meşgul olmuyorlar. Oyun vb. şeylerle de fazla uğraşamıyorlar; ama eve geldikleri zaman bir cep telefonuna bakayım, kim ne paylaşmış gibi düşünmelerinden dolayı genellikle cep telefonu veya bilgisayar ile evde zamanlarını daha çok geçiriyorlar. Haliyle çocuk anne ve babasının evde telefonuyla çok zaman geçirdiğini görünce rol model olarak bakıyor ki anne-babanın elinde de sürekli cep telefonu var. Haliyle bu durum çocukta bir pekiştireç görevi görüyor. Çocuğun kendisi de aynı şekilde annesinin babasının yaptığı gibi oynamaya başlıyor. Burada anne babalara tavsiyem şudur: Evdeyken özellikle çocuklara rol model olma noktasında ellerinde akıllı cep telefonu ya da bilgisayar ile çok vakit geçirmek yerine çocuklarıyla beraber etkinlikler yapmaktır. Yani beş dakikalık, belki on dakikalık birlikte oynanan bir oyun ya da bir saatlik birlikte izlenen bir film aileyi daha çok birbirine bağlayacak, aralarındaki ülfeti daha çok arttıracaktır. Biz birlikteliği arıttırırsak aslında huzuru artırıyoruz. Herkeste bireyselleşme artıkça psikolojik sorunların, aile içi sorunların daha fazla artığını görüyoruz. Onun için birlikteliği artırmak aslında ailede huzuru, mutluluğu artırmak demektir.

Çocukları İslami değerler ile tanıştırırken nelere dikkat edilmelidir?

ÇocuÄŸun dini eÄŸitiminde; çocuklar konuÅŸmalardan çok gördüklerine daha fazla itibar ederler. Burada anne-babaların çocuÄŸun dini eÄŸitimiyle ilgili öncelikli olarak bunu bilmeleri gerekiyor. Yani biz nasıl ki namaz kılmayı okuyoruz öğreniyoruz, namazı neler bozar, hangi konularda neler yapmamız gerekir… Bunlar için ilmihal kitaplarına veya dini kitaplara bakıyor bir ÅŸekilde namazı ve diÄŸer ibadetleri öğreniyorsak, çocuÄŸun dini eÄŸitimi ile de ilgili bunu öğrenmek ve okumak gerekiyor.

İkinci nokta da bilmek yeterli değil, bunu aynı zamanda uygulamak da gerekiyor. Uygulamaktan kasıt şudur: Biz ne kadar doğal bir süreç yaşarsak, ne kadar ilişkilerimizi doğal süreç içerisinde şekillendirirsek aslında o kadar daha fazla birbirimizden etkileniriz.

Bir diÄŸer nokta ise dini eÄŸitim dediÄŸimizde daha çok namaz üzerinden aileler çocuklarına baskı yapıyorlar. Burada namazı hatırlatmak ama namazda ısrarcı olmamak ve bunu sürece bırakmak gerekiyor. Çünkü biz biliyoruz ki ergenlik dönemine kadar kalem çocukların üzerinden kaldırılmıştır. Ergenlik dönemine kadar sadece namaz üzerinden iliÅŸki kurmamak ve sadece namazı dini bir eÄŸitim parçası olarak görmemek önemli. PaylaÅŸmak, yardımlaÅŸmak, sabretmeyi öğrenmek, şükretmek, birlikte bir ÅŸeyler yapmak, -birlikte namaz kılmak da buna dâhil- birlikte ziyaretler yapmak, camiye gidip birlikte ibadet etmek… Bunlarla birlikte konuÅŸurken yalan konuÅŸmamak ve söz verildiÄŸi zaman sözünde durmak yani bunların hepsi dini eÄŸitimin bir parçasıdır. Bütün ahlaki ve dini deÄŸerleri bir süreç içerisinde vermek gerekiyor. Bunun için de anne-baba olarak bizim iliÅŸkilerimizi bozmadan olumlu bir rol model olmamız gerekiyor ki çocuklarımız da kimliklerini oluÅŸtururken özdeÅŸleÅŸebilecekleri uygun bir örneÄŸi bulabilsinler…

ESAN GÃœL

UZMAN PSÄ°KOLOG/YAZAR

1972 yılında Malatya’da doÄŸdu. Ä°nönü Ãœniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra Ä°stanbul Ticaret Ãœniversitesinde "Uygulamalı Psikoloji" alanında Yüksek Lisans yaptı. ÇeÅŸitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlandı. Yaklaşık 6 yıl radyolarda programlar yaptı. Çocuk ve Aile EÄŸitimi üzerine yurtiçi ve yurtdışında konferanslar verdi. Halen Arel Ãœniversitesi Klinik Psikoloji alanında Doktora yapmakta olan yazar, evli ve 3 çocuk babasıdır.

Yayınlanmış Eserleri
1-) Çocuk Sevgiyle Büyür, Çıra Yayınları, 7. Baskı
2-) Anne-Babanın Sorumlulukları, Çıra Yayınları, 4. Baskı
3-) Çocuk Eğitiminde Kırk Hadis, Çıra Yayınları, 14. Baskı
4-) Huzura Daha Yakın, Çıra Yayınları, 7. Baskı
5-) Peygamberlerin Çocuk Eğitimi, Çıra Yayınları, 4. Baskı
6-) Çocuğun Dini Eğitimi, Çıra Yayınları, 4. Baskı
7-) Çocuklarda Psikolojik Sorunlar ve Tedavisi, Çıra Yayınları, 4. Baskı

8-) Aşk Terapi, Çıra Yayınları

9-) İslam ve Psikoloji, Çıra Yayınları

 

KAYNAK: DÜŞÜNCE MEKTEBİ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.