Kürsü
'Bu hududa karşı tabiat isyan ediyor!'
İbrahim Tenekeci: Siyasî haritamız ile millî hudutlarımız arasında büyük fark var.
Türkiye'nin Suriye sınırları içerisinde yürüttüğü terör operasyonları Afrin'de düzenlenen Zeytin Dalı Harekatı ile devam ediyor.
Konuyla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme alan Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci, Türkiye'nin siyasî haritası ile "millî hudutları" arasında büyük fark olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin ülke olarak talepkâr bir dış politika izlemediğini ve yayılmacılık özlemi taşımadığını belirten Tenekeci, buna karşın Misak-ı Milli sınırlarına ulaşılması ihtimalinin de kimse tarafından geri çevrilemeyeceğinin de altını çizdi.
Ä°brahim Tenekeci, "KomÅŸularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Fakat ÅŸartlar deÄŸiÅŸir ve baÅŸka bir ÅŸey olur. 1939 yılını ve Hatay’ın anavatana kavuÅŸmasını hatırlayalım. Hayır mı diyeceÄŸiz? Artık kabul edelim. Siyasî haritamız ile millî hudutlarımız arasında büyük fark var. Musul, Kerkük, Rakka, Ä°dlib veya Halep’te yaÅŸananlara neden kayıtsız kalamıyoruz? Sadece komÅŸu olduÄŸumuz için mi bu kadar derinden etkileniyoruz?" diye yazdı.
İşte o köşe yazısı;
- Dün, bugün, yarın
1918. Milletimizin ve kalan memleketimizin en zor zamanında, yani Birinci Cihan Harbi’nin sonlarına doÄŸru, Kafkas Ä°slâm Ordusu kuruldu.
Azerilerin çoÄŸunlukta olduÄŸu Ä°slâm unsurlarını Rus destekli Ermeni çetelerinin mezaliminden kurtarmak ve ÅŸark hudutlarımızı güvence altına almak için ileri harekât yapıldı. Bakü’ye kadar gidildi. O vakit müttefikimiz Almanya idi. Garip bir ÅŸekilde, bu harekâta önce onlar karşı çıktı.en ve Kürt kardeÅŸlerimizi Amerikan destekli terör örgütünün zulmünden kurtarmak ve güney sınırlarımızı güvence altına almak için Afrin’e operasyon yapılıyor. Membiç’e kadar gidilecek. Åžimdi de sözde müttefikimiz Amerika bu operasyona karşı çıkıyor.
Cümleler ve hadise neredeyse aynı. Tarihi iÅŸte bunun için bilmek, doÄŸru okumak ve anlamak gerekiyor. Yüz sene önce Ermeni çetelerinin, bugün ise terör örgütünün yaptığı birinci iÅŸ: Korku salarak, cinayetler iÅŸleyerek, ele geçirdikleri toprakların nüfus yapısını deÄŸiÅŸtirmek. Ortak noktalarından biri de budur: Ermenilerin Müslümanlarla, seküler terör örgütünün ise Ä°slâm’la sorunu bulunuyor.
Bir de örneÄŸimize uygun ayrıntı: Türkiye’nin düzenlediÄŸi Zeytin Dalı Operasyonu’na en güçlü desteÄŸi Azerbaycan veriyor.
***
Yahya Kemal, “bizim millî azmimiz Tuna nehrinde durmalıydı” der. Orada durabilseydik eÄŸer, elimizdeki toprakları daha rahat savunabilir, birçok ÅŸehrimizi muhafaza edip günümüze getirebilirdik. Bu müstakil bir yazının konusudur.
Söyleyeceğimiz şudur: Millî azmimiz tekrar ayağa kalkmış görünüyor. Avrupa bunun ne anlama geldiğini iyi bilir. Batı başkentlerinden birbirini ardına gelen endişeli açıklamalar boşuna değildir. Operasyonun süresi ve sahası sınırlı olsun vs.
Sayılamayacak kadar masumu katleden, düğün evini bile bombalamaktan çekinmeyenler, sivil kayıplar konusunda ülkemizi uyarıyorlar. Barış konusunda da böyleler. İnsanlar ölmesin diyenlerin insanlığı yok ettiği bir dünyada yaşıyoruz.
***
Ãœlke olarak talepkâr bir dış politika izlediÄŸimiz söylenemez. Yayılmacı bir tavır içinde deÄŸiliz. KomÅŸularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Fakat ÅŸartlar deÄŸiÅŸir ve baÅŸka bir ÅŸey olur. 1939 yılını ve Hatay’ın anavatana kavuÅŸmasını hatırlayalım. Hayır mı diyeceÄŸiz?
Artık kabul edelim. Siyasî haritamız ile millî hudutlarımız arasında büyük fark var. Musul, Kerkük, Rakka, Ä°dlib veya Halep’te yaÅŸananlara neden kayıtsız kalamıyoruz? Sadece komÅŸu olduÄŸumuz için mi bu kadar derinden etkileniyoruz?
Sorularımızın cevabı olabilir: “ArkadaÅŸlar! Ä°ki sene evvel Ankara Ä°’tilâfnâmesi akledilirken eÄŸer müzâkerâta akl-ı selim rehber olsa idi ÅŸimdi ceriha gibi kanayan hudud çizilmezdi. Lazkiye’nin cenubundan bir çizgi çizilirdi; bu hudud Cebel-i Sem’ân’a kadar çıkardı ve garbde o hudud Türklerle meskûn bir kıt’ayı Anavatan’a bırakırdı. O hudud Fırat’dan Cebel-i Sem’ân’a kadar gelirdi. Fırat’ı takip ederdi.
Evet, efendiler! Fırat’ın beri tarafında kalan saha, o saha ki Diyarbekir, Siverek, Urfa, Mardin, Siirt ahâlisi aÄŸnamlarının mer’alarıdır. Oralar bize kalırdı ve o sahada gayet büyük mikyasda bir aşâir temevvücâtı bulunurdu. Ve hududda emn ü âsâyiÅŸ daima bakî kalırdı.
Fakat bendeniz bu hududda ısrar etmiyeceÄŸim. Mademki bize Fırat hattını vermediler, Sincar’dan Cebel-i Abdülaziz’e gelen ve oradan Tellürrf’an’a inen hududu verselerdi, o zaman bu hattın beri tarafındaki Türkiye mes’ud olurdu. Fakat bunu dahi vermediler.
Åžimdi oradaki hudud yalnız ırk ve milliyet nazariyesi aleyhinde deÄŸil, tabiat aleyhinde de bir hududdur. Bu hududa karşı tabiat isyan ediyor.”
Bu konuÅŸma, 21 AÄŸustos 1923’te milletin meclisinde yapılıyor. KonuÅŸan, Urfa mebusu Yahya Kemal. Konu, Ä°skenderun ve Antakya’nın sınırlarımız dışında kalmış olması. KonuÅŸmanın dikkat çekici bir yönü de Türkler ile Kürtlerin bir bütün olarak deÄŸerlendirilmesi. (Kaynak: Karaçi Mektupları, 2008) Ä°ktibas ettiÄŸimiz bu metni, sorunlarla beraber okuyalım.
***
Bu topraklarda yaşamanın bir bedeli vardır. Gönül ister ki hiç bedel ödemeyelim. Fakat bu mümkün görünmüyor. Bu bedel farklı alanlarda ve değişik şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Askerî, siyasî veya iktisadî. Bazen askerimize pusu kuruluyor, bazen de bir karşı taarruzda on bin şehit verebiliyoruz.
Yüz yıl önce bayrağımız ve kıblemiz düşmesin diye Kudüs’ü savunuyorduk. Åžimdi Mescid-i Aksa’da Türk bayrağı açan vatandaÅŸlarımız siyonist iÅŸgalciler tarafından gözaltına alınıyor.
Bugün sınırlarımızı koruyamazsak, namlusu bize dönük şer odaklarını dağıtamazsak, yarın kim bilir neler yaşayacağız
Henüz yorum yapılmamış.