Coğrafyamız
Babür Camii'nin geleceği için oylama devam ediyor
Hindu milliyetçilerinin 6 Aralık 1992 tarihinde yıktıkları Babür Camii'nin yerine Ram tapınağı inşa edilip edilmeyeceği tartışmaları mahkemelerde devam ederken diğer yandan internet üzerinden kurulan bir sitede oylama işlemleri devam ediyor
6 Aralık 1992'de ayaklanan Hindular tarafından yıkılan 16. yüzyıla ait Babür Mescidi'nin arazisi Hindularca işgal edilmiş ve tarihi cami yıkılarak yerine Hindu tanrısı Ram tapınağı yapılmak istenmişti. Provakasyonun ardından çıkan çatışmalarda çoğunluğu Müslüman 2 binden fazla kişi hayatını kaybetmişti.
Hindistan'un Uttar Pradeş eyaleti Allahabad Yüksek Mahkemesi, 2010 yılında Babür Mescidi'nin 2.4 hektarlık arazisini eşit oranda Hindu ve Müslümanlara ve arsada hak iddia eden Hint vakfı Nirmohi Akhara'ya vermişti.
Hindistan'da faaliyet gösteren Cobrapost isimli bir yayıncı kuruluş tarafından yapılan araştırmada, Hindistanlı Ram Janambumi adlı grubun olayları çok daha önceden planladığı ve planlanan olayların neticesinde camiyi yıkmayı hedefledikleri ifade ediliyor.
Araştırmada yer alan bilgilere göre, dönemin Hindistan yönetiminin de cami yıkma planlarından haberi vardı. Raporda, Babür Camii etrafında olay çıkaracak Hindistanlı protestocular aylar öncesinden eğitildiği ve halkı galeyana getirmek için hareket etmeyi hedefledikleri belirtiliyor. Protestocu grubun öncelikle cami etrafında olay çıkarmayı, daha sonra olaylar sırasında polisi provake ederek birkaç protestocunun öldürülmesini planladıkları ifade ediliyor.
Davası devam eden anlaşmazlık ile ilgili https://voteindian.net/ayodhya/ sitesinde oylama hâlâ devam ediyor. B Şıkkı Babri Mescit olarak kalmasını isteyenlerin seçeneği olarak oylamaya sunulmuştur.
Protestocular polis tarafından öldürüldükten sonra da, buna tepki veriyor gibi görünerek camiyi yıkmayı hedefledikleri rapordaki kayıtlarda yer alıyor. 1992 yılının aralık ayında da olaylar aynen bu şekilde gerçekleşmiş ve Hintli protestocular 430 yıllık Babür Camii'ni yıkmıştı.
Babürler Ä°slam Devleti, Hindistan’da Ä°slam'ın yayılmasında önemli iÅŸlev görmüş; bölgenin kültür ve sanat imkanlarını deÄŸerlendirerek, Ä°slam medeniyetinin dev eserlerini bugüne miras bırakmıştı.
BABÜR ŞAH'IN İSTEĞİ İLE İNŞA
Güney Hindistan'da otuz milyon civarında Müslüman'ın yaşadığı Utar Pradeş bölgesindeki Ayota'da bulunan Babür Camii, Hindistan'ın ilk Moğol imparatoru Babür Şah'ın isteğiyle 1527'de inşa edilmiştir. Caminin girişinde iki taş tablet üzerinde Fars dilinde, Mir Baki tarafından Babür Şahın emriyle yapıldığına ilişkin bir yazıt bulunmaktadır. Babür Camii bölgenin en büyük camiidir. Büyüklüğüne ve ününe rağmen, cami olarak, Müslümanlar tarafından çok fazla kullanılamamıştır.
18.yüzyılın sonuna doğru bir Cizvit papazının bir notundan yola çıkılarak, Babür Camii'nin dışındaki küçük bir platformun Hindu inancına göre, tanrı Ram'ın doğduğu yer olduğuna ilişkin bir yorum yapılmaktadır. Buna sonraki yıllarda başka yorumların eklenmesi, burada bir tapınak olduğu ve caminin yıkılan tapınağın üstüne inşa edildiği iddiasını doğurmuştur. 1885'te bir Hindu rahibinin Caminin dışındaki platformda bir tapınak inşa etmek istemesinin engellendiğine ilişkin başka bir rivayet anlaşmazlığa yol açarak, 1890'da Hinduların camiye saldırmasına zemin hazırlamıştır. Bu saldırıda cami büyük hasara uğramıştır.
Hindistan Ä°ngiliz egemenliÄŸi altındayken Babür Camii, her iki tarafın ibadetine açılmıştır. Ancak daha sonra taraflar arasında yaÅŸanan çatışmalar Camii'nin Hinduların ibadetine kapatılmasıyla sonuçlanmıştır(1905–1913). 1934'te Camiye Hindular tarafından yeni bir saldırıda bulunulmuÅŸtur. Bu saldırıda cami yine zarar görmüş ve bir duvarı yıkılmıştır. Ä°ngiliz iÅŸgalinden 1940'lı yıllara kadar Babür Camii, Hindularca "doÄŸum yeri" olarak anılmaktadır. Bu adlandırma, anlaÅŸmazlıkların kökenine ve iddiaların geliÅŸim sürecine iliÅŸkin ipuçları barındırmaktadır. Yukarıdaki yorumdan esinlenilerek kullanılmaya baÅŸlandığı iddia edilmemekle birlikte, çünkü çalışmamızda böyle bir bilgiye rastlanmamıştır. Neticede, "doÄŸum yeri"nden Hindu inancındaki tanrı Ram'ın doÄŸduÄŸu yer kastedilmektedir.
Mimari Özellikleri
Kavisli sütun kubbe biçimi, kemer ve minareleriyle, İran ve İslam mimarisinin Hint mimarisiyle karışarak kendine özgü bir mimari stil oluşturduğu görülmektedir. Daha doğrusu, Hint mimarisinin İslam mimarisinin normlarına adaptasyonu, burada yeni bir mimari tarzı meydana getirmektedir. Babür Camii'nin, bitki demeti ve nilüfer desenli süslemeleri Begumpur Cuma Camii'ni andırmaktadır. Bunun nedenlerinden biri tezyinat ustalarının aynı ekolden, yani Hintli olma olasılığıdır. Buradaki mimari stil ise Jaunpur mimari ekolünden izler taşımaktadır. Dolayısıyla bu dönem mimarisinde henüz yoğun bir Moğol etkisinden söz edilememektedir. Bu durum, 17.yüzyıldaki Moğol mimarisinin etkisine kadar devam etmektedir. Moğol mimarisinin en tipik örneği ise Taç Mahal'dir. Ayrıca, İran ve İslam mimarisinin etkisine rağmen Babür Camii'ne minare yapılmamıştır. En azından ulaşabildiğimiz kaynaklarda böyle bir bilgiye yer verilmemektedir.
Babür Camii'nin yapımında yer alan ustalar daha çok Hintlilerden oluÅŸmuÅŸ olması çok muhtemeldir. Çünkü bazı mimari planlarda yerel iklim koÅŸullarına ve gereksinimlere daha uygun düşen deÄŸiÅŸiklikler yapılmaktadır. Babür Camii'nin serinletici etki yaratan mimari tasarımının çevresel koÅŸulların gözetildiÄŸine örnek gösterilmesi çok yanlış olmaz. Bu durum, yerel mimarinin, ustalığın ve deneyimlerin Cami inÅŸasına yansıdığını göstermektedir. Yani, söz konusu dönem itibariyle Hindistan'da farklı mimari tarzlar ve bu tarzlarda pek çok eser bulunmaktadır. Cami, medrese ve türbelerin –her birinin- kendine özgü bir mimarisi vardır. Ancak, Babür Camii'nde baÅŸlıca etkiye sahip mimari, TuÄŸlak mimarisidir.
Babür Camii, ortada bir büyük kubbe, her iki yanında bulunan daha küçük iki kubbeyle örtülüdür. Kubbeler, yükseklik etkisini artırmak amacıyla kavislendirilmiş sütunlar üzerinde durmaktadır. Yapı birbirine paralel iki büyük duvarla çevrilidir. Bu duvarlarda Camiinin hem aydınlatma hem havalandırma açısından önemli işleve sahip altı büyük penceresi yer almaktadır.
Bu mimari tarzlarda taş, bir yapı malzemesi olarak önemli bir yere sahiptir. Babür Camii'nin duvarları dikdörtgen biçimli büyük kumtaşı bloklarından, kubbeler fırınlanmış ince küçük tuğlalardan örülmüştür. Her iki kısımda da harç olarak, kalın bir tabaka kireçli kum ve işlenmemiş kumun karışımından yararlanılmaktadır.
Camii'nin plan ve mimarisinde, insanda derin bir etki bırakan iki ilgi çekici özellik şunlardır: Birincisi, serinletici etki yaratan doğal havalandırma tekniğidir. Hindistan'ın nemli ve sıcak iklimi hatırlanacak olursa bu sistemin önemi ve değeri dikkate değerdir. İkincisi, Cami'de yapılacak bir konuşmanın, caminin her yerinden rahatça işitilebilmesinin amaçlandığı eşsiz akustik tekniğidir. Eşsizliği pek çok kubbeli yapıda bulunan akustik etkinin bu yapıda gözlemcide hayrete düşürücü bir etki yaratmasından kaynaklanmaktadır. Yapının mimarisi incelendiğinde ise bu akustik özelliğin mihrap duvarında ve diğer duvarlarda bulunan oyukların bir tür rezonans işlevi görmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Duvarların yapımında kullanılan kumtaşının da bu sisteme katkı sağlayan bir özelliğe sahip olduğu ileri sürülmektedir. Babür Camii"nin başta farklı mimari stili olmak üzere, bu özellikleriyle Hindistan'daki camiler arasında bir ilk olduğu kabul edilmektedir.
SONUÇ
Müslümanlar ve Hindular arasındaki bu anlaşmazlık, "Ayota Anlaşmazlığı" olarak adlandırılmaktadır. Ayota üzerinde anlaşmazlık olan bu yerin bulunduğu bölgenin adıdır. Hinduların caminin arsası üzerinde hak talepleri bulunmaktadır. Hinduların iddiası, caminin "kökensel bağlılık" ve "dinsel sevgi" gösterdikleri tapınağın yerine inşa edilmiş olmasıdır. Yani, paylaşılamayan Babür Camii'nin inşa edildiği topraktır. Çünkü Müslümanlar, doğal olarak Cami'nin yeniden yapılmasını, Hindular ise iddialarının gereği olarak Ram tapınağının yapılmasını istemektedirler.
Henüz yorum yapılmamış.