Sosyal Medya

Kürsü

Seyyid Kutub niçin hedefte?

Batı vurgunu yemiş aydınlar Arap yarımadasında Seyyid Kutub’u eleştiren yazılar kaleme alıyor, çağdaş düzmece tanrı Batı’dan “Bravo! Ne çok aydınsın” payesini kapmaya çalışıyor. Geleneksel hurafeciliği esas alarak Batı’nın bu meşum hegemonyasına gerekçe üreten nice iktidarlar da “ılımlı İslam” martavalıyla özgürleştirici değerlerimizi öğütmeye başlayan bu değirmene su taşıyor.



Vahdettin Ä°nce / Star

Ä°slam dünyası Osmanlı’nın ÅŸahsında Birinci Dünya Savaşı’nda ağır bir yenilgi almıştı. Öncesinde kıyısından köşesinden sömürgeleÅŸtirilen bölge bu sefer tümüyle iÅŸgal edilmiÅŸti. Tarihin bu en ağır hezimeti Müslümanlar üzerinde ÅŸok etkisi yaratmıştı. Kendilerine gelmeleri uzun zaman aldı doÄŸal olarak. Kendilerine geldiklerinde ise artık siyasal bir bütünlükten söz edilemeyecek küçük parçalara bölünmüş bir coÄŸrafyanın azat kabul etmez tutsakları haline gelmiÅŸlerdi.

 

Dün merkezi Ä°stanbul olan koskoca bir imparatorluÄŸun tebası olan bir insan bugün gözünü açtığında kendini Suriye, Irak, Yemen, Libya, Türkiye veya Mısır… denen bir ülkenin vatandaşı olarak bulmuÅŸtu. Artık bambaÅŸka bir dünyası vardı. Ufku, derdi, sorunları ve amaçları bu yeni yapay coÄŸrafyayla sınırlıydı. Bu boÄŸucu hezimetin yıkımını telafi etmek için biriktirdiÄŸi bütün enerjisini, yapay sınırların içinde yapay sorunlar uÄŸruna harcamak gibi bir kısır döngüye dönmüştü hayatı. Çünkü bu seferki salt askeri bir hezimet deÄŸildi, etkisi asırlar sürsün diye, küçücük ülkeciklerin etrafına örülen dikenli tellerin benzerleri ruhlara da bilekçe gibi geçirilmiÅŸti.

Askeri hezimetten kat be kat öldürücü ruhsal hezimetin kasıp kavurduÄŸu bu süreçte Mısır’dan kara kuru bir adam çıktı: Seyyid Ku-tub. Askeri ve ruhsal hezimeti içselleÅŸtirerek gönüllü köleler haline gelmiÅŸ kitlelere “Kur’an’ın gölgesi”nden sesleniyordu. “Bırakın bu yapay sınırların size dayattığı yapay sorunları, bu duvarların, bu dikenli tellerin, ruhlara dökülmüş bu beton kiriÅŸlerin ötesinde ‘özgürler’ olun” diyordu. “Duvarlar, dikenli teller, beton kiriÅŸler özgürleÅŸen iradeniz karşısında örümcek ağı kadar bile direnemez” diye haykırıyor-du Batı medeniyetini önüne çıkan her ÅŸeyi silip süpüren evrensel bir hakikat gibi benimsemiÅŸ kitlelere.  “Medeniyet-ı hazıra bir seyl-ı huriÅŸan deÄŸil, sizin hezimeti içselleÅŸtirmiÅŸ zaafınızdan istifade eden çürük, erdemsiz, ilkesiz bir yapıdır” diyordu “Hiç kuÅŸkusuz evlerin en zayıfı örümcek ağıdır” diyen hakikat membaından konuÅŸan bu adam. “Sizi bu ağın tutsağı kılan ÅŸey onun gücü deÄŸil, sizin hezimeti içselleÅŸtirmiÅŸ olmanızdır” diyordu.

Özgürlük manifestosu

KonuÅŸmuyordu sadece, bunu hayatıyla da kanıtlıyordu. Zindanların karanlıklarında, bir avuç göğe hasret ışıksız hücrelerde, başının üzerinde asılı bulunan idam ipinin gölgesinde bütün bunları anlamsız kılan bir azatlıkla kurtuluÅŸun “yoldaki iÅŸaretleri”ni  göz yaşıyla, yetmedi kanıyla çiziyordu.

“Ä°slam’ın sosyal adaleti”ni, içinde kan, göz yaşı, vahÅŸet, kula kulluk barındıran dışını ise eÅŸitlik, kardeÅŸlik ve özgürlük ambalajıyla ör-ten iki yüzlü erdemsiz Batı cahiliyesinin hegemonyası altında çaresizce çırpınan mazlumlara, zayıflara, ezilenlere anlatıyor, “Ä°slam’ın özgürlük manifestosu”nu  bir umut olarak aşılıyordu.

“Kur’an’ın Edebi sahnelerinin” görkemiyle bezenmiÅŸ bir dille ifade edilen bu evrensel hakikatler, Batı cahiliyesi için “kıyamet sahne-leri”nin yaklaÅŸtığının habercisiydi. MaÄŸripten maÅŸrıka makes buldu. Ä°slam’ın mesajını en net biçimde ortaya koyduÄŸu gibi Batı düşünce-sini de olanca çıplaklığıyla gözler önüne serdiÄŸi için Bosna’dan Hint yarım adasına kadar bütün bir Ä°slam alemini derinden sarsması kaçınılmazdı.

Batı düşüncesinin çaÄŸdaÅŸ cahiliye olduÄŸunu söylüyordu. Ä°limde, teknolojide, sanatta, edebiyatta, felsefede geri kaldığı için deÄŸil. Allah ile bağını kopardığı için. Kendini Allah’ın yerine koyduÄŸu için. Bilimde, sanatta, edebiyatta, teknolojide, felsefede elde ettiÄŸi üstünlüğü bir tür tanrılık gerekçesi olarak kullandığı için. Allah’ın yarattığı kulları kendi hegemonyasına kul yaptığı için. Nitekim Arap cahiliyesi de okuma yazmasız, teknolojide geri kalmış, ilim ve edebiyattan bihaber olduÄŸu için deÄŸil, Allah’ı bir yana bırakarak taÅŸtan aÄŸaçtan yontulmuÅŸ putları, kendi içlerinden çıkmış kabile ÅŸeflerini, kahinleri, mabet bekçilerini tanrı edindiÄŸi için cahiliye tanımını hak etmiÅŸti.

Batı düzmece bir tanrıdır

Batı düşüncesi bir tanrı gibi hayatımızın her alanına müdahale ediyor. Ne giyeceÄŸimizi, ne yiyeceÄŸimizi, neyi iyi neyi kötü görece-ÄŸimizi belirliyor. “Arabistan’ın kızgın çöllerinde kavurucu sıcaklık altında bir kadın sırf Batı’da modadır diye kalın bir kürk giyiyorsa, bu bir kıyafeti beÄŸenip giyinmek gibi son derece insani bir refleks deÄŸil, iradesine, emrine karşı koyamayacağı bir tanrıya itaat etmektir” diyordu. Batı hayatımıza egemen olmuÅŸ düzmece bir tanrıdır. Bu yüzden Arabistan’ın düzmece tanrılarına savaÅŸ açan ve insanlığı özgür-lüğüne kavuÅŸturan Ä°slam bir kez daha bu misyonla sahne almalı ve bu düzmece tanrıyı hayatımızdan söküp atmalıdır diye tarihin tanık olduÄŸu en derinlikli, en erdemli düşünce hareketini baÅŸlattı Mısır’ın bu kara kuru evladı. Batı’nın çaÄŸdaÅŸlık, demokrasi ve benzeri maske-lerle örttüğü katliamcı, soykırımcı, sömürgeci, erdemsiz yüzünü gözler önüne sermiÅŸti.

Batı tehlikenin farkındaydı. GeleneÄŸin, menkıbelerin, efsanelerin üzerini örttüğü Ä°slam’ın bu motivasyonla devreye girmesiyle birlik-te sahneden çekilmesinin kaçınılmaz olduÄŸunu biliyordu. Bu yüzden ona karşı savaÅŸ açmakta gecikmedi. Ä°slam umut olmaktan çıkarılma-lıydı. Önce yerel yöneticiler eliyle Ä°slam’ın bir vahÅŸet ve zorbalık dini olduÄŸunu gösterecek uygulamalara yol verdiler. Sonra bunlara itiraz edenlerin ÅŸiddete bulaÅŸmalarının zeminini oluÅŸturdular. Ä°slam denince akla vatandaÅŸlarına nefes aldırmayan diktatör rejimlerinin ve akıl almaz cinayetler iÅŸleyen vahÅŸi örgütlerin gelmesini saÄŸladılar. Elde sidik maÅŸrapaları ekran ekran dolaÅŸan modern hurafecilerin kara-lamakta yetersiz kaldıkları durumlarda elde kanlı kelle ekran dolaÅŸan “cihadist”leri devreye soktular.

Ve son vuruş olarak da bütün bunların akıl babasının Seyyid Kutub olduğunu anlatan senaryoyu devreye soktular.

Bugünlerde içeride de hedeftedir Seyyid Kutub. Celal Al-i Ahmed’in “Garpzede” dediÄŸi Batı meftunu, Batı vurgunu yemiÅŸ aydın-lar Arap yarımadasında Seyyid Kutub’u eleÅŸtiren yazılar kaleme alıyor, çaÄŸdaÅŸ düzmece tanrı Batı’dan “Bravo! Ne çok aydınsın” paye-sini kapmaya çalışıyor. Geleneksel hurafeciliÄŸi esas alarak Batı’nın bu meÅŸum hegemonyasına gerekçe üreten nice iktidarlar da “ılımlı Ä°slam” martavalıyla özgürleÅŸtirici deÄŸerlerimizi öğütmeye baÅŸlayan bu deÄŸirmene su taşımaya baÅŸladı.

Ä°lginçtir, içeride ve dışarıda elbirliÄŸi ederek özgürlük manifestosu Ä°slam’a saldıranlar yine el birliÄŸi ederek ErdoÄŸan’ı hedefe almışlar.

Çünkü Recep Tayyip ErdoÄŸan “Dünya BeÅŸten Büyüktür” diyerek bir tanrı gibi insanlığın kaderine çöreklenmiÅŸ Batı sistemine dü-şünce alanında baÅŸkaldıran Seyyid Kutub’un bu çıkışını siyasal alanda gerçekleÅŸtirmektedir.

Erdoğan niçin çağdaş düzmece tanrının ve onun azad kabul etmez kullarının hedefindeyse Seyyid Kutub da onun için hedeftedir.

 @vahdettinince

Kaynak: Star

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.