Dünya
'ABD Ortadoğudan hızla silinip gidiyor Trump sayesinde...'
![](resimler/detay/161541.jpg?1537803853)
Trump'ın muğlak politikaları ve geleneksel bölgesel düzeni kökten sarsıcı hesapsız hamleleri, post-Amerikan Ortadoğu'nun ortaya çıkmasını hızlandırıyor ve Amerikan liderliğinin ve nüfuzunun daha hızlı erimesine yol açıyor.
Trump yönetimi, geçtiÄŸimiz hafta kendi baÅŸkanlık döneminin Ulusal Güvenlik Stratejisini yayınladı. Washington DC’deki Ronald Reagan binasında yaptığı konuÅŸmada, stratejisinin, dört ABD ulusal çıkarına dayandığını vurguladı. Beyaz Saray yerine Reagan binasını tercih etmesi bile baÅŸlı başına Trump’ın benimsediÄŸi vizyonu gösterir nitelikteydi. Ancak, Trump’ın vizyonu, Reagan Doktrinin iki kutuplu SoÄŸuk SavaÅŸ’taki uluslararası sisteme yöne-lik sahip olduÄŸu vizyondan oldukça uzak. Reagan, rakibi Sovyetler BirliÄŸi’nin küresel ölçekte nüfuzunu kırmak için amansız bir mücadele vermiÅŸ, nihaye-tinde de Sovyetlerin yıkılışını hızlandırmıştı. Trump ise sözde ‘radikal Ä°slam’ ile Ä°ran arasında sıkışan son derece indirgemeci güvenlik belgesiyle OrtadoÄŸu’da ABD’nin sonunu hızlandırıyor.
OrtadoÄŸu’ya yönelik ABD politikası için Trump, hedefinin terörizmle ve “Cihatçı ideolojiyle” yüzleÅŸmek, bu ideolojiyi gözden düşürmek ve en nihayetinde yenilgiye uÄŸratmak ve ABD’ye yayılmasını önlemek” olduÄŸunu söyledi. Ayrıca, OrtadoÄŸu için Ä°ran’ı özel bir endiÅŸe kaynağı olarak gördüğünü dile getirirken, Obama döneminde hayata geçirilen Ä°ran eylem planını eleÅŸtirdi ve kendisinin geçtiÄŸimiz ay ilan ettiÄŸi, Ä°ran’ı sınırlandırma stratejisini duyurmaktan dolayı övdü. Daha da ileri giden Trump, Ä°ran’ı bölgesel istikrarsızlığın temel suçlusu ilan ederek, Tahran yönetimini terörizme destek veren “haydut” devlet olarak ilan etti. Ä°srail’e yönelik ifadeler ise çok daha ilginçti: Trump, geride bırakılan yılların, OrtadoÄŸu’da asıl sorunun Ä°srail olmadığını gösterdiÄŸini savundu.
Muğlaklık siyaseti
Trump’ın OrtadoÄŸu’ya yönelik amacı yeterince açık olsa da bu amaca ulaÅŸmak için hayata geçireceÄŸi stratejinin ve bu stratejin yönteminin ve araçla-rının neler olacağını kestirmek ise oldukça zor. Ancak kesin olmasa da bir sonuç çıkarmak mümkün gözüküyor. OrtadoÄŸu, Amerikan merkezli geleneksel bölgesel düzenin karakteristik özelliklerini yitiriyor ve bölge hızla güç rekabetinin ve çatışmanın hâkim olacağı post-Amerikan (Amerikan sonrası OrtadoÄŸu) bir jeopolitik belirsizliÄŸe doÄŸru yöneliyor.
Bu durum, baÅŸtan söylemek gerekirse, sadece Trump’ın siyaseti ve uluslararası iliÅŸkileri yanlış yönetmesinden kaynaklanmıyor, aksine OrtadoÄŸu’nun siyasi karakteri ve Amerikan merkezli liberal düzenin doÄŸasının deÄŸiÅŸmesinden ileri geliyor. Bu aÅŸamada, Trump’ın muÄŸlak politikaları ve geleneksel bölgesel düzeni kökten sarsıcı hesapsız hamleleri, post-Amerikan OrtadoÄŸu’nun ortaya çıkmasını hızlandırıyor ve Amerikan liderliÄŸinin ve nüfuzunun daha hızlı erimesine yol açıyor.
Daha ilginç olanı ise, adına Trump Doktirini denilen Ulusal Güvenlik Strateji belgesinin, Amerikansız bir OrtadoÄŸu’yu tahayyül etme konusundaki arzusu…
Bu duruma neden olan birkaç hususun altını çizmekte fayda var.
Birincisi, ABD aslında bu liderliÄŸini Trump iktidarı ile birlikte kaybetmeye baÅŸlamadı. Obama’nın “geriden idare” stratejisi, ABD’yi bölgenin hegemonyası konumundan düşürdü ve Suriye iç savaşına yönelik muÄŸlaklık yüzünden Rusya’nın OrtadoÄŸu’ya dönüşüne zemin hazırlarken, Irak stratejisi ile de Ä°ran’a bölgesel ölçekte, rahatsız edici bir geniÅŸleme ve yayılma imkânı saÄŸladı.Obama geriden idare ederken, kendi yönetimi altında parmağını hep terazide tuttu ve Ä°ran tarafının ağır basmasına neden oldu. Bu yeni durum 1979 sonrası statükoyu önemli ölçüde deÄŸiÅŸtirdi ve bölgeyi çok kutuplu güç denge-sinden hızla uzlaÅŸtırarak Suudi Arabistan ve Ä°ran eksenli bir rekabete mahkûm etti.
Ä°kincisi, Obama’nın özellikle ikinci döneminde ABD, bölgesel düzenin sütunlarını oluÅŸturan geleneksel müttefikleriyle derin krizler ve ayrışmalar yaÅŸadı. Türkiye baÅŸta olmak üzere, Suudi Arabistan hatta Ä°srail ve diÄŸer bölgesel müttefikleri bu dönemde zemin kaybetti. Obama Doktrinin varsayımı, bölge içi güç dengesi sisteminin kendiliÄŸinden oluÅŸmasını saÄŸlayarak ABD’ye yönelik maliyetin mümkün olduÄŸunca azaltılmasıydı. Bu durumun istikrar getireceÄŸine yönelik beklenti ise çöktü.
Trump ise, bu durumu düzeltmek bir yana nasıl idare edeceÄŸine dair kararlı bir strateji bile hayata geçiremedi. Bir tarafta, geleneksel müttefiklerle yeniden iÅŸ göreceÄŸim derken, PKK örneÄŸinde olduÄŸu gibi, müttefiklerinin “ulusal güvenliÄŸini” tehdit eder hale geldi. Öte yandan, aşırı kırılganlaÅŸan Ä°ran karşıtlığını daha da kaşıdı ve Körfezi bir savaÅŸ ile karşı karşıya getirdi. Daha da kötüsü, Arap isyanları ile yorgun düşmüş Arap sokağını sırf iç politika gerekçeleri ve Amerikan “beyaz Evangelizminin köktenciliÄŸi” nedeniyle aldığı Kudüs kararıyla yeniden uyandırdı ve uluslararası toplumda iyice yalnız-laÅŸtı.Åžimdilerde Amerikan DışiÅŸleri Bakanı deÄŸil, Rusya devlet baÅŸkanı Putin bir gün içinde OrtadoÄŸu’da üç baÅŸkenti ziyaret ediyor. Öte yandan Ameri-kan BaÅŸkan Yardımcısı Pence ise OrtadoÄŸu’ya yönelik ziyaretini tehir etmek zorunda kalıyor. Nihayetinde, geride kalan yıllar ABD’nin OrtadoÄŸu’da üstünlüğünün zayıfladığını, hatta bugünkü OrtadoÄŸu krizinin temel nedenlerinden biri olduÄŸunu gösteriyor. Ulusal Güvenlik Stratejisi’ndeki vizyonhaya-ta geçirildiÄŸinde ise Amerikan sonrası OrtadoÄŸu’dan bahsetmekdaha da mümkün hala geleceÄŸe benziyor.
Amerikan sonrası Ortadoğu
Post-Amerikan OrtadoÄŸu’nun temel özellikleri ele alındığında, birkaç temel hususun altını çizmekte fayda var.
Birincisi ve en önemlisi, OrtadoÄŸu’nun ana aktörleri, Amerikan merkezli hegemonik düzen içinde kurduÄŸu geleneksel iliÅŸkiler ağından hızla uzaklaşıyor. Rusya’nın Suriye iç savaşıyla birlikte OrtadoÄŸu’ya geri dönüşü, ABD’nin giderek karakter deÄŸiÅŸtiren çatışma dinamiklerinden uzaklaÅŸmak istemesi ve bölge ülkelerinin Rusya ile kurduÄŸu askeri, siyasi ve ekonomik iliÅŸkiler bu ülkelerin ABD’yi “güvenilir bir aktör” olarak görmediÄŸini gösteriyor. Bura-da not düşülmesi gereken diÄŸer bir husus ise, bölge ülkelerinin güç kapasitelerinde yaÅŸanan artışın ÅŸaşırtıcı derecede yükseliÅŸe geçmesi ve bu gücün tek saÄŸlayıcısının artık ABD olmaktan çıkması. Bu konuda en çarpıcı örneklerden birini kuÅŸkusuz Türkiye-ABD iliÅŸkileri oluÅŸturuyor. Türkiye’nin, bütün itirazlara raÄŸmen, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini tedarik etme kararlılığı, geleneksel iliÅŸkilerin nasıl bir dönüşümden geçtiÄŸini gösterir nite-likte. Ä°kinci olarak, Trump’ın arzuladığı OrtadoÄŸu’daki ittifak iliÅŸkileri son derece kırılgan. Ä°ttifaklar uluslararası iliÅŸkilerde genelde güce, tehdide ya da çıkara göre kurulurken Trump’ın ittifak anlayışında güç de, tehdit de, çıkar da son derece muÄŸlak. Trump’ın “Önce Amerika” stratejisinden anladığı tek ÅŸey ise,“Önce Ä°srail”.
Görünüşte ulusal güvenlik stratejisinde, OrtadoÄŸu’daki asıl tehdit Ä°ran ve terörizm olsa da, bu iki tehdidi caydırmak için kurmayı planladığı ittifakın sorunsuz iÅŸleyeceÄŸini söylemek ise oldukça zor. Zira ortada, saÄŸlıklı iÅŸleyecek bir ittifak sisteminden bile neredeyse bahsetmek mümkün deÄŸil. OrtadoÄŸu’nun yeni karakteri ittifaklardan ziyade “seçici iÅŸbirliÄŸi” politikası. DiÄŸer bir ifadeyle, ülkelerin bütün önceliklerinin aynı anda uyumlaÅŸtırıldığı bir ittifak denklemini kurmak neredeyse imkansız. Suriye’den Katar krizine bir dizi ana geliÅŸmelerin ortaya çıkardığı en temel hususlardan biri, seçici angaj-man politikasının kısa vadede ülkeler için daha iÅŸlevsel olması. Türkiye, Rusya ve Ä°ran arasındaki öncelikler büyün oranda farklı olsa da üç ülkenin Suriye konusunda seçici bir iÅŸbirliÄŸine girmesi böylesi bir duruma örnek teÅŸkil ediyor. Dolayısıyla, ne tehdit, ne çıkar ne de güç etrafında kolektif bir ÅŸekilde iÅŸleyecek ittifak sistemi kurmak neredeyse imkansız.
Obama pasifizmi
Amerikan sonrası OrtadoÄŸu’nun diÄŸer bir karakteristiÄŸi ise, ulusal güvenlik stratejisi belgesinde de belirtildi gibi, ABD’nin demokrasi vurgusunun giderek kaybolması. KuÅŸkusuz, ABD’nin önceki dönemlerde de demokrasinin teÅŸvikinden anladığı tek ÅŸey;sahip olduÄŸupragmatizminden baÅŸka bir anlam taşımıyordu. Nitekim demokratik normların promosyonu, radikalizmin yayılması karşısında bir alternatif olarak gören Obama yönetimi bile Mı-sır’daki darbeyi meÅŸrulaÅŸtırmak için elinden geleni yapmış, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe giriÅŸimini ise “istikrar” önceliÄŸi ekseninde ele almıştı. Trump ise demokrasi normunun bir detaydan ibaret olduÄŸunu ileri sürüyor ve “Önce Amerika” söyleminin tek ilkesinin “ilkesiz bir pragmatizm” olduÄŸunu bize gösteriyor. Amerikan liberal düzenin demokrasi vurgusu artık bir referans noktası olmaktan giderek uzaklaşırken, post-Amerikan OrtadoÄŸu’da demokrasi kendi realitesini kendisi yaratıyor. Zaten Trump da ulus-devlet inÅŸası ya da rejim deÄŸiÅŸtirme yoluyla OrtadoÄŸu’da istikrarın geleceÄŸine ve ABD’nin daha güvende olacağına yönelik siyasi anlayışın çöktüğünü savunuyor. Ancak yerine koyduÄŸu; ABD’nin sadece ilham kaynağı olduÄŸu reformcu politikaları desteklemek sözü ise, Bush’un “agresif saldırganlığı” ile Obama’nın pasifizminden daha tehlikeli iÅŸaretler saçıyor. Trump Amerikası, bugünün Ortado-ÄŸu’sunda terör örgütleriyle ortaklık kuruyor, normatif hiçbir uluslararası hukuk kuralı tanımıyor, Ä°slam’ın bizatihi kendisini “hastalıklı” görüyor ve “Her ÅŸey Amerika ve Ä°srail” için anlayışından baÅŸka bir politik anlayışı benimsemiyor. Böylesi bir ABD’nin ise OrtadoÄŸu’daki nüfuzu giderek yok oluyor ve Amerikan sonrası bir OrtadoÄŸu’yu daha mümkün hale getiriyor.
Son olarak, Trump, Kudüs’ü Ä°srail’in baÅŸkenti olarak gören rezil ve hukuksuz kararının ardından ABD’nin sadece Filistin konusunda bir arabulucu olabilme kabiliyetini elinden almadı, bu karar yüzünden uluslararası imajını ayaklar altına aldı ve Amerikansız bir OrtadoÄŸu’yu daha fazla neden düşün-memiz gerektiÄŸini bizlere gösterdi. Artık, ABD’nin politik ağırlığı, askeri gücü ve ekonomik gücü, OrtadoÄŸu’ya ve ötesine siyasi istikrar getirmeye yar-dımcı olmak için umutsuz bir beklentiden baÅŸka bir ÅŸey sunmuyor. Trump yönetiminin OrtadoÄŸu’daki sicili ise ÅŸimdiye kadar bölgenin geleceÄŸi için iyi bir sonuç üretmeyecek nitelikte. Bütün göstergeler, 2018 yılının OrtadoÄŸu için çok daha çetin bir yıl olacağına dönük…
Doç. Dr. Murat Yeşiltaş / SETA Güvenlik Araştırmaları
Kaynak: Star
Henüz yorum yapılmamış.