Prof. Dr. Burhanettin Can: 'Sosyolojik amaçlı 15 Temmuz askeri darbesi devam ediyor'
Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi Lideri Prof. Dr. Burhanettin Can’la güncel konularla ilgili söyleşi yaptık. Önemli bulduğumuz, beğeneceğinizi umduğumuz bu söyleşiyi kısaltarak yayınlıyoruz.
DÜŞÜNCE MEKTEBİ / SÖYLEŞİ
Mehmet BEYHAN
- Hocam öncelikle bize zaman ayırdığınız için teÅŸekkür ediyoruz. ‘Kadife Darbe’ yazılarınızda da belirttiÄŸiniz gibi ABD'nin; Türkiye'deki mevcut iktidarı deÄŸiÅŸtirmek istediÄŸine dair toplumda geniÅŸ bir mutabakat var.
İlk sorumu şöyle sormak istiyorum; Amerika mevcut iktidarı neden değiştirmek istiyor?
Çok teÅŸekkür ederim, güzel bir soru bu. Henry Kissinger bir ifadesinde diyor ki; ‘Biz dost ülkelerde iÅŸ başına gelen iktidarlara bir daire çizeriz, çizdiÄŸimiz o daire içerisinde kaldıkları sürece aramızda hiçbir sıkıntı yaÅŸanmaz.’
Hadiselerin gerçek yüzünü anlayabilmek, sosyal ve siyasal olayları iyi ve isabetli tahlil edebilmek için şu üç temel faktör göz önüne alınmalıdır:
1. Ülkenin iç dinamikleri
2. Bölgesel dinamikler
3. Küresel dinamikler
Bölgesel ve küresel dinamikleri, dış dinamik olarak tanımlarsak bölgesel dinamikler ile küresel dinamiklerin örtüştüğü nokta kavşak noktasıdır. Kavşak noktasındaki menfaatler her iki ülke için de ortaktır, ortak menfaatlerin olduğu yerde kavga olmaz. Orası barış bölgesidir. Çünkü o kavşak noktasında her iki devle de mevcut durumdan yararlanır. Her iki ülkenin menfaatlerinin geleceğe dönük projeksiyonları aynı olamayacağına göre o barış kavşağından bir gün ayrılmaları söz konusu olacaktır. O ayrılma söz konusu olduğu anda Amerikan menfaatleri, yani sizin ile ilgili öngördüğü kendi menfaatleri tehlikeye düşüyor.
- Türkiye o kavşak noktasında Amerika ile buluşamadı mı?
Türkiye o kavÅŸak noktasından ayrıldı ve kavga baÅŸladı. Yalnız, bu yeni bir olay deÄŸil. ÖrneÄŸin Adnan Menderes, Batı’nın Türkiye’ye sürekli ambargo uygulamasına karşı Sovyet Rusya’ya giderek Türkiye’nin kalkınmasının, geliÅŸmesinin ve sanayileÅŸmesinin daha hızlı gerçekleÅŸmesi için destek istemiÅŸti. Bunun akabinde
27 Mayıs darbesi ile Menderes idam edildi.
Yine, Süleyman Demirel de, o dönem medyada yazılıp çizilenlere baktığımızda Amerikan desteÄŸi ile iktidara gelen bir lider olarak gösterilmesine raÄŸmen, 7 proje dosyası ile Amerika’ya gidiyor, Amerika kredi vermiyor. Avrupa’ya gidiyor, Avrupa da kredi vermiyor. Sovyetler BirliÄŸine gidiyor, Sovyetler BirliÄŸi Demirel’e destek vererek 3 tesisin kurulması için Türkiye’ye yardım ediyor. Bunlar; Ä°skenderun Demir Çelik Tesisleri, Ali AÄŸa Petrol Rafinerisi ve SeydiÅŸehir Alüminyum Tesisleri… Ayrıca ülkeler arasında düzenli tren seferleri koydular ve üst düzey temaslara baÅŸladılar.
Hatta bu olaylar üstüne Demirel şöyle bir ifade kullanır: “Amerikan büyükelçisi benim odama geldi, daha oturmadan ‘Ekselansları eksen mi deÄŸiÅŸtiriyorsunuz?’ dedi. Hiç unutmuyorum o tavrını.” diyor. Akabinde Süleyman Demirel 12 Mart muhtırasını yiyor ve iktidardan düşürülüyor.
Sonra Ecevit iktidar oluyor ve koalisyonlar dönemi baÅŸlıyor. 1980’e doÄŸru gelindiÄŸi zaman, Amerika, NATO’dan daha önce çıkmış olan Yunanistan’ın NATO’ya geri dönmesini ve Türkiye’nin bunu kabul etmesini istiyor. Çünkü Yunanistan’ın NATO’ya kabul edilmesindeki tek engel Türkiye! O dönemde iktidar olan Ecevit ve Demirel bunu kabul etmeyince bildiÄŸiniz gibi 1980 darbesi oluyor.
Erbakan hoca baştan beri kural dışı olduğu için o da 28 Şubat darbesi ile görevden uzaklaştırılıyor.
28 Åžubat sonrası yeniden iktidara gelen Ecevit’in son dönemlerinde hastaneye gönderilmesi kendisine yapılan teklifleri kabul etmediÄŸi içindir.
- Ecevit neyi kabul etmedi?
20 Mart 2003’de Irak operasyonuna destek verilmesi istendi ama Ecevit bunu kabul etmedi. Ä°ran’la ikili doÄŸalgaz anlaÅŸmasını iptal etmedi. Kıbrıs meselesinde onların istediÄŸini yapmadı. Ermeni meselesinde yapılan teklifleri de kabul etmeyince hemen hastaneye gönderdiler.
Yine, Baykal’ın kaset olayının perde arkasında yatan üç neden vardır. Birincisi; Baykal, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin, Ä°srail firmasına verilmesini Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirdi. Ä°kincisi; Irak ve Suriye sınırını elektronik erken uyarı sistemiyle Ä°srail firmasına verilmesini yine Anayasa Mahkemesi’nde iptal ettirdi. Üçüncüsü; 1 Mart tezkeresinde de Baykal Meclis’te önemli bir rol oynadı ve sonrasında bir kaset komplosuyla Genel BaÅŸkanlık koltuÄŸundan ettiler.
- Hocam, Türkiye’deki darbelerin geçmiÅŸine baktığımızda hangisini ‘Kadife Darbe’, hangisini askeri darbe olarak tanımlıyorsunuz?
27 Mayıs bir askeri darbedir, 12 Mart bir askeri muhtıradır. Siyasi tarihimizde ‘kadife darbe’ denilebilecek tek örnek ‘Post modern darbe’ diye geçen 28 Åžubat’tır.
Bunun haricinde yakın dönemde ‘Kadife Darbenin’ yeni bir fiili uygulaması Oslo görüşmelerinin deÅŸifre edilmesi ile birlikte baÅŸlayan ve Taksim Gezi Parkı ile devam eden süreçtir.
- Geçmişte yapılan darbelerin arka planındaki nedenleri söylediniz, peki, bugün ne oldu?
Åžimdi bugüne geldiÄŸimizde, Ufuk Güldemir'in kitaplarının birinde okuduÄŸum ilginç bir paragraf bugün yaÅŸananlara ışık tutuyor. Bir Amerikalı hariciyeci ile konuÅŸuyorlar. Hariciyeci diyor ki; ‘Sizin gibi ülkelerde bir derdimiz var. Çok açık ve net söylüyorum iÅŸ başına getirdiÄŸimiz iktidarlar bir zaman sonra milliyetçi lider oluyor. Nalıncı keseri gibi hep kendi ülkelerinin menfaatlerine vuruyorlar. Sayın Ecevit de böyledir, Sayın Demirel de böyledir bir tek Kenan Evren farklıdır. 80 Darbesi ile bir dünya lideri gibi davrandı ve Yunanistan'ın NATO'ya dönmesine izin verdi.’
- O zaman diyorsunuz ki şimdi ki iktidar milli menfaatleri önemsediği için değiştirmek istiyorlar?
Mevcut iktidar sanayileÅŸmek istiyor. Savunma sanayini geliÅŸtirmek istiyor. Hatırlarsanız hava savunma sistemi için Çin halk cumhuriyeti ile anlaÅŸma yapılmıştı ancak sonradan Amerika’nın devreye girmesiyle bu anlaÅŸma iptal edildi. Nükleer reaktör kurulmasını sürekli engellemeye çalışıyor. Bir baÅŸka olay mesela ‘Halk Bankası’ olayının düşünün! Ä°ÅŸin rüşvet boyutunu bir kenara bırakarak söylüyorum, bu olay küresel sisteme baÅŸkaldırmadır. Rahmetli Erbakan'ın da ısrarla gündeme getirdiÄŸi bir ÅŸeydir bu. Erbakan ‘Ben buradan Cidde'ye para gönderemiyorum. Para ya Londra'ya ya New York'a gidecek, oradaki bankalar komisyonlarını alacak, ondan sonra ben parayı Cidde’ye göndereceÄŸim.’ diyordu. Hatta ‘Adil Düzen’ kitabında alınan banka komisyonlarını rakamlarıyla yazmıştı.
Tabii bu para transferlerinin baÅŸka bir boyutu daha var o da ‘Dolar’ sirkülasyonunu kontrol etmekti. Halk Bankası olayı, bu anlamda Türk parası olarak Londra ve New York’a girmeden Ä°ran, Kuzey Irak, Türkiye, Hindistan ile Halk Bankası üzerinden, Türk parası üzerinden yapılmış olması, mevcut iktidarın milli menfaatleri öncelediÄŸini gösteriyor. Bu da onları rahatsız eden bir durum…
- Hocam, Halk Bankası üzerinde ABD’de yürütülen dava ‘Kadife Darbe’ süreçlerinin devamı diyebilir miyiz?
Çok teÅŸekkür ederim önemli bir soru bu. Åžu an Amerika'da görülen davanın ÅŸu boyutuna bakmamız lazım. Kadife darbeler ‘gayri memnun’ ittifaklarına dayanır ve ülkede gayri memnun sayısını arttırmayı hedeflerler.
Kadife darbelerin beyin takımı; Amerika, Siyonist Ä°srail, Ä°ngiltere ve onların da üzerinde Soros ekibi vardır. Ä°kinci halka Mason Sabetayist ekiptir. Åžimdi biri küresel akıl, diÄŸeri ise o ülke içerisindeki ikinci akıldır. Küresel aklın ürettiÄŸi strateji ikinci halkada ki yerli, o ülkenin vatandaşı olan Mason Sabetayist kesim tarafından o ülkeye adapte edilir. Ama stratejiyi uygulayanlar taÅŸeron örgütlerdir. Bu da üçüncü halkadır. Dördüncü halka ise gayri memnunlardır. Bunların dinli, dinsiz, ateist, imanlı, imansız, eÅŸcinsel vesaire olmasının hiçbir önemi yoktur. Taksim'de hatırlarsanız çok renkli insanlar vardı. Bir tarafta eÅŸcinseller, diÄŸer tarafta başörtülüler, cuma namazı kılanlar, ateistler, solcular vesaire… Dolaysıyla Halk Bankası üzerinde yürütülen davanın amacı gayri memnun sayısını artırmak ve ‘Kadife Darbe’ süreçlerinin devamı olduÄŸunu söyleyebiliriz.
- Halk Bankası olayı gayri memnun sayısını arttırdı mı?
Kudüs açıklaması meseleyi şimdilik kapattı. Dikkat edin, özellikle hep yolsuzluk gündeme getiriliyor. Oysa yolsuzluk bir iç meseledir, Amerika'yı ilgilendiren bir konu değildir ki. Türk yargısının vereceği bir karardır. Ancak şunu da belirteyim, Türkiye o konuda yanlış yaptı.
- Sizce Türkiye’nin yanlışı neydi?
Yargılayacaklardı. Yolsuzluk olayının üzerine gideceklerdi ve meseleyi kapatacaklardı. Asıl önemlisi Ä°ran ambargosu, teröre yardım ve yataklık, kara para aklama dedikleri olayda Ä°ran son derece önemli bir adım attı. Reza Zarrab’ın ortağı olan Babek Zencani’yi aldı, idamla yargıladı. Esasen Zencani’yi koruma altına almış oldu. Türkiye burada bir hata yaptı ve Reza Zarrab’ı Amerika’ya gönderdi bu da yetmiyormuÅŸ gibi Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın da Amerika’ya gitmesine müsaade etti…
- Amerika yakın vadede Türkiye’de neyi amaçlıyor?
Asıl hedef 2019!
Kadife darbe süreçlerinde, önce bir hazırlık safhası olur. Ä°stihbaratı, emniyeti, yargıyı, iktidarın aleyhine hazırlamak için yolsuzluk algısını yaratırlar. Böylece gayri memnun sayısını artırıp, seçimleri etkilemek istiyorlar. Biraz önce de söylediÄŸim gibi, eÄŸer Türkiye’de bir yolsuzluk olayı olmuÅŸsa, bu bir iç meseledir ve Türk yargısının konusudur.
Bir baÅŸka boyutu, seçimden bir yıl önce ‘biz öndeyiz, iktidar oyları çalacak’ diyecekler ve kitleleri sokaklarda hazır tutacaklar. Gayri memnun kesimleri, hemen ertesi gün özellikle sonuçlarda bir yakınlık olursa, ‘hırsızlık oldu’ diyerek sokaÄŸa inecekler.
Hatırlayın Belediye BaÅŸkanlığı seçimlerinde Mustafa Sarıgül'ün ‘Elektrikler kesilir oylar çalınır’ vesaire gibi söylemleri vardı. Ä°stanbul ve Ankara'da; Yalova'da ki gibi seçim sonuçlarının baÅŸa baÅŸ gelme durumu olsaydı, Türkiye'nin kaderi bambaÅŸka bir yere dönmüş olabilirdi. Yakın vadede yapılmak istenen 2019 seçimleri etkilemektir.
- Peki, hocam bir yazınızda Kadife darbeleri dönemlere ayırmışsınız. Dördüncü sırada 15 Temmuz kanlı darbeyi belirtmiÅŸsiniz. Yüzlerce ÅŸehit, binlerce yaralı olduÄŸu halde 15 Temmuz’u, Kadife darbe süreçleriyle birlikte belirtmenizin arka planında ne var?
Şimdi ben orada olaya Amerika ile Türkiye'nin yani şer ittifakı ile Türkiye'nin bir hesaplaşması olarak baktım. Yalnız orada iki ana soru var.
Birincisi; HDP! Ondan önceki kısma bakarsanız, HDP meclise 80 milletvekili ile girip 3. parti olmuş iken PKK neden sokak eylemlerine başladı! Ben bir soru sordum Amerika, ne istedi alamadı da PKK'yı devreye soktu? Bunu o zaman da ifade etmiştim.
Ä°kincisi; Gülen 17/25 Aralık’ta, medyada, poliste, yargıda, ekonomide, orduda güçlü olduÄŸu halde neden böyle bir darbe giriÅŸiminde bulunmadı da en zayıf oldukları 15 Temmuz’da darbe yaptı? FETÖ Amerika’dan bağımsız olmadığına göre, o zaman ÅŸu soruyu sormuÅŸtum; Amerika, Türkiye’den ne istedi de alamadı ki Gülen’in en zayıf olduÄŸu bir zamanda devreye soktu?
- Bu sorunun cevabı var mı?
Elbette, ben 15 Temmuz askeri darbe girişimini sosyolojik amaçlı bir darbe olarak yorumladım. Eğer yazıları dikkatli takip ederseniz bana göre, darbe süreci hâlâ devam ediyor. Sosyolojik bir ayrıştırma meydana getirdiler. Toplumda ciddi bir güven bunalımını yarattılar.
- O zaman bu anlamda darbe başarılı oldu diyebilir miyiz?
Evet, bence bu anlamda başarılı oldu. Bu analizlerin hepsini yaptım yazılarımda. Toplumda fay hatları meydana getirdiler ama daha da önemlisi Türkiye'deki insan unsurunun birbirine olan güvenini yıktılar. Bir başka boyutu ise Türkiye'deki insan unsurunun İslami cemaatlere, Din adamlarına olan güvenini yıktılar. Komşunun komşuya olan güvenini yıktılar, bundan daha büyük darbe olur mu? Askeri darbelerin 2 yıl sonra, 3 yıl sonra, 5 yıl sonra etkisi bitiyordu. Ama 15 Temmuz darbesinde, öyle bir şey oldu ki hâlâ etkisi devam ediyor; kimin kime güveneceği belli değil, ne zamana kadar etkisinin devam edeceği de bilinmiyor.
Onun için 15 Temmuz olayı benim kanaatim ve iddiam; sosyolojik olarak Türkiye’yi ayrıştırma, düşman kamplara bölme operasyonuydu. Bu operasyon baÅŸarılı bir ÅŸekilde devam ediyor. Ama bir ÅŸey daha var, Ä°slami camianın bir kısmı açıkça söylemese bile ılımlı Ä°slam projesine yaklaÅŸtırılıyor. 15 Temmuz’dan sonra Müslüman camianın bir kesimi laikliÄŸi savunmaya baÅŸladı bile. Zihinsel bir kırılma ve savrulma yarattı 15 Temmuz.
Ä°slam’ı sosyal hayatı tanzim eden bir yaÅŸam biçimi deÄŸil de, Allah ile kul arasında, insanın kalbinde, evinde, camisinde yaÅŸaması gereken bir anlayışın geliÅŸmesine sebep oldu. Gelecekte Türkiye’deki Müslümanların en çok sıkıntı çekeceÄŸi ÅŸey budur. Tüm bu açılardan bakınca 15 Temmuz darbesi baÅŸarılı oldu, diyebiliriz…
-Türkiye’de darbeler hangi ekoller üzerinde yapıldı?
Çok ilginçtir, Türkiye’deki tüm darbeler iki ekol üzerinde yapılır. Asker içerisindeki sol ekol ile milliyetçi ekol... Atilla Ä°lhan’ın ifadesiyle: ‘Çevik Bir Sabetayist’tir. 28 Åžubat'ta Sabetaist bir darbedir’ diyordu. Amaç ‘halk ile ordunun arasını açmak ve Türkiye'nin ekonomisini çökertmek’ gerçekten de baÅŸardılar. Ä°lk defa Türkiye'de Müslüman camia 28 Åžubat Kadife Darbesi ile orduya düşman oldu! GeçmiÅŸ bütün darbeleri görmüş olmalarına raÄŸmen, yine de “Peygamber Ocağı” dedikleri bir yeri, ihanetle suçlamaya baÅŸladılar. Çünkü Sabetayistler doÄŸrudan halka, Çevik Bir üzerinden yönelmiÅŸ oldular.
Anladığım kadarıyla, 28 Şubat dönemi Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile Demirel anlaşmışlardı.
Yalnız bir baÅŸka nokta daha var. O dönemde ordu komutanlarından olan Hüseyin KıvrıkoÄŸlu askeri darbeye karşı çıkmıştı. Hatta bu sebeple Kıbrıs'ta iken iki sefer suikast düzenlediler KıvrıkoÄŸlu’na. Daha sonra KıvrıkoÄŸlu Genel Kurmay BaÅŸkanı oldu.
Öyle anlaşılıyor ki Çevik Bir, Karadayı’nın ekibindeydi. KıvrıkoÄŸlu ise farklı bir ekolden geliyordu. Her darbede böyle iki ekol vardır.
ÖrneÄŸin 12 Mart'ta da darbeyi durduran Faik Türün PaÅŸa’nın ekolüydü. Çünkü Kuvvetler denkti, birbirini harcamaya cesaret edemediler.
Dolayısıyla oradan 15 Temmuz olayına geldiÄŸimiz zaman, anladığım kadarıyla asker içerisinde bu iÅŸe karşı çıkan bir ekip, o gece Tayyip Bey’i koruma kararı aldı. Bunun üzerinde Amerika, 28 Åžubat’ta olduÄŸu gibi askeri darbeden çok daha ağır bedeller ödetmeyi öngörmüş olabilir.
Tüm bu örnekler gösteriyor ki Şer İttifakı bu ekoller üzerinde darbe yapıyor.
- 15 Temmuz darbesini hangi ekol yaptı?
Süleyman Soylu iki sefer ifade etti. O zaman ki Amerikan Dış Ä°ÅŸleri Bakanlığı ‘ikili iliÅŸkilerimize zarar veriyor’ demiÅŸ olmasına raÄŸmen, Süleyman Soylu o konuda geri adım atmadı.
Burada sorunuza cevap olarak, bir ÅŸeyin altını net çizmek istiyorum ‘bu darbeyi tek başına FETÖ’cüler yaptı’ tarzındaki tek boyutlu bir yaklaşım yanlıştır. Bu darbe Amerikan darbesidir. FETÖ’cüler taÅŸeron olarak kullanılmıştır. Bir NATO, bir Amerikan operasyonudur ve FETÖ taÅŸeron olarak kullanılmıştır.
- Hocam biraz önce dediniz ki ‘Ä°slami camialar laikleÅŸiyor’ buradan hareketle Kemalizm’e eÄŸilim artıyor mu?
Evet diyebiliriz. Ancak son zamanlarda Kemalist eÄŸilimin artmış olması 15 Temmuz sürecinin bir parçasıdır. Mustafa Kemal, hatalarıyla, sevaplarıyla ahirete intikal etmiÅŸtir. Kur’an-i Kerim’de ifade edildiÄŸi gibi ‘Onlar bir ümmetti gelip geçtiler. Onların yaptığından sorumlu deÄŸiliz. Bizim yaptıklarımızdan da onlar sorumlu deÄŸildirler.’ Bugün bunu yeniden tartışmaya açmak hele bazılarının yaptığı gibi ileri geri konuÅŸmak son derece yanlıştır.
- Hocam son olarak şunu sormak isterim,15 Temmuz darbe sürecinin devam ettiğini söylediniz bu süreci nasıl akamete uğratabiliriz?
Kadife darbe süreçlerinin getirebileceÄŸi tehlikeleri, Meclis’in içinde veya dışında bulunan tüm siyasi partilerin halka çok iyi anlatması gerekmektedir. Siyaset kurumlarının bunu cemaatlere, STK’lara iyi anlatması gerekiyor. BaÅŸbakan, Bakanlar, deÄŸiÅŸik sözler söyleyebilir. Ama Tayyip Bey’in, daha derleyici ve toparlayıcı olması gerekiyor.
Ayrıca dış politikadaki söylemlerin iç politika malzemesi yapılmaması lazımdır.
Daha öncede belirttiğim gibi kadife darbelerde amaç gayri memnunların sayısını arttırmaktır.
Gayri memnunları iş birlikçi sınıfına sokmamak lazım. Ben bunu hayati görüyorum. Yani gayri memnunlar yabancı devletlerin, yabancı istihbarat örgütlerinin içimizdeki uzantıları konumuna sokulmaması lazım.
Onun için diyoruz ki, Al-i İmran Suresi'nin 103. ayetinde belirtildiği gibi; Allah'ın ipine sımsıkı sarılıp bütünleşmekten başka, kardeş olmaktan başka bir şansımız yok.
- Düşünce Mektebi’ne zaman ayırdığınız için teÅŸekkür ederiz.
Henüz yorum yapılmamış.