Vahiy
İyiliği Emredip Kötülüğü Önleme Görevimiz
Müslümanların son yıllarda ihmal ettikleri en önemli görevlerden biri “emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker”dir. Oysa ma’rûfu (İslâm’ın emrettiği, iyi dediği her şeyi) emretmek -sevdirmek, yaymak- ve münkeri (İslâm’ın yasakladığı, kötü ve günah dediği her şeyi) yasaklamak -önlemek, engellemek- dinin temel ilkelerindendir. Bazı âlimler, bu görevi “32 farz” içine dâhil etmişlerdir.
Abdullah Yıldız - Yeni Akit
Müslümanların son yıllarda ihmal ettikleri en önemli görevlerden biri “emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker”dir. Oysa ma’rûfu (Ä°slâm’ın emrettiÄŸi, iyi dediÄŸi her ÅŸeyi) emretmek -sevdirmek, yaymak- ve münkeri (Ä°slâm’ın yasakladığı, kötüve günah dediÄŸi her ÅŸeyi) yasaklamak -önlemek, engellemek- dinin temel ilkelerindendir. Bazı âlimler, bu görevi “32 farz” içine dâhil etmiÅŸlerdir.
Kur’ân-ı Kerim, inkârcı münafıklar ile müminlerin öncelikli görevlerini karşılıklı olarak şöyle verir:
“Münafık erkekler ve kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emreder, iyiliÄŸi engellerler…” (Tevbe 67)
“Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin velileridir. Ä°yiliÄŸi emreder, kötülüğü önlerler…” (Tevbe 71)
Yüce Rabbimiz müminleri marufu emretmek ve münkeri önlemekle sorumlu tutar:
“Siz hayra çağıran, iyiliÄŸi emredip kötülüğü engelleyen bir topluluk olun.” (Âl-i Ä°mrân 104)
“Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı ümmetsiniz. Ä°yiliÄŸi emreder, kötülüğü önlersiniz.” (Âl-i Ä°mrân 110)
Ve Rabbimiz, kutlu Rasûlü (s.a) üzerinden bize davetin güzel ilkelerini gösterir:
“Sen af ve kolaylık yolunu tut; iyiliÄŸi emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’râf 199)
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütleçağır ve onlarla en güzel ÅŸekilde mücadele et.”(Nahl 125)
Kötü(lük)leri önlemeyip tebliğ görevini terk edenlerin akıbetleri ise korkunç olacaktır:
A’râf 163-165’de; deniz kıyısındaki bir kentte cumartesi yasaklarına uymayıp o gün sürüyle gelen balıkları avlayarak yoldan çıkan bir grubun da bulunduÄŸu bir toplumdan söz edilir. Onlardan bir grup:
‘Allah’ın helâk edeceÄŸi yahut ÅŸiddetli bir ÅŸekilde azap edeceÄŸi bir topluluÄŸa ne diye öğüt veriyorsunuz?’ der. (Öğüt verenler) derler ki:
‘Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de belki sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).’
Âyetler şöyle biter: “Biz fenalığı önleyenleri kurtardık; zalimleri de yaptıkları bozgunculuklar sebebiyle ÅŸiddetli azaba uÄŸrattık.”
Müfessirler, sadece fenalığı önleyenlerin kurtulduğu beyanını vurgularlar.
Rasûlullah (s.a) buyurur ki: “Ä°srailoÄŸulları arasında dinden sapma, ilk defa şöyle baÅŸlamıştır: Bir adam bir baÅŸka adama rastlar ve: ‘Bana baksana! Allah’tan kork ve yapmakta olduÄŸun ÅŸeyi terk et çünkü bu sana helâl deÄŸildir’ derdi. Ertesi gün, aynı iÅŸi yaparken o adamla tekrar karşılaşır ve onu yaptığı kötü iÅŸten alıkoymadığı gibi, onunla yiyip içmekten ve birlikte olmaktan da çekinmezdi. Onlar böyle yapınca Allah kalplerini birbirine benzetti.” Sonra Rasûlüllah (s.a) ÅŸu âyeti okudu:
“Ä°srâiloÄŸullarından kâfir olanlar Dâvud’un ve Meryem oÄŸlu Ä°sâ’nın diliyle lânetlenmiÅŸlerdir. Bunun sebebi, baÅŸkaldırmaları ve aşırı gitmeleriydi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara engel olmuyorlardı. Yaptıkları ne kötü idi! Onlardan çoÄŸunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün…” (Mâide 77-81).
Hz. Peygamber (s.a) bu âyetleri okuduktan sonra şöyle buyurdu:
“Hayır, Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliÄŸi emreder, kötülüğü önler, zalimin elini tutup zulmüne mani olur, onu hakka döndürür ve hak üzerinde tutarsınız ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da Ä°srâiloÄŸullarına lânet ettiÄŸi gibi size de lânet eder.” (Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî (Tefsîru sûre (5), 6, 7)
Oysa âlimlerin kötülükleri engellemek için ellerinden geleni yapmaları gerekirdi:
“Sizden kim bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buÄŸzetsin. Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir.”(Müslim, ÃŽmân 78)
Bu görevi yapmayan, yapıyor görünüp de tersini yapanların sonu ise dehÅŸet vericidir: “Kıyamet günü bir adam getirilir. Cehennem ateÅŸine atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkar ve onlarla birlikte deÄŸirmen döndüren merkep gibi döner durur. Cehennem halkı onun yanında toplanırlar ve derler ki:
- ‘Ey filan! Sana ne oldu? Sen iyiliÄŸi emredip, kötülüğü yasaklamaz mıydın?’ O kiÅŸi de:
- ‘Evet, iyiliÄŸi emrederdim, fakat kendim yapmazdım. Kötülüğü yasaklardım, fakat kendim yapardım’ der.” (Buhârî, Bed’ül-halk 10; Müslim, Zühd 51)
Ä°mdi, hadis-i ÅŸerifte vurgulandığı üzere, “(mümin) kalplerin (günahkâr) kalplerebenzemesi” tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bu durumda zaten uyarı ‘gereksiz’ görülür ve bu en önemli görev terk edilir. Böylece -Allah muhafaza- lânetlenme ve topyekûn azap kaçınılmaz olur.
Kurtulanlardan olmanın tek yolu ise; iman, sâlih amel, hakkı ve sabrı tavsiyedir(Asr suresi).
Henüz yorum yapılmamış.