Sosyal Medya

Kürsü

Ruhsuz şehirler, mutsuz insanlar: Kentleşme yalnızlık doğuruyor

Dar yollar, çocuk parkı olmayan sokaklar, kaldırımlara park eden araçlar... Şehirlerdeki en büyük sorunlardan biri dikey yapılaşma. Mimar Müslüm Botan, uhsuz şehirlerin insanları mutsuz hale getirdiğini söylüyor.



Ä°nsanı merkeze almayan kentleÅŸme yalnızlık doÄŸuruyor” diyen Mimar Müslüm Botan, DoÄŸruhaber'den Enes Durmaz'a önemli açıklamalarda bulundu. Botan, dikey yapılaÅŸmayı eleÅŸtirerek, “Birbirinden haberdar olamayan kitle içerisinde insan yalnızlaşır. Her ne kadar sosyal iliÅŸkilerle ön plana çıksa da modern kentte, bu iliÅŸkiler manevi dinamiklerden beslenemediÄŸi için kalıcı olamamakta ve çözülmektedir, nihayetinde birey kent içerisinde ciddi manada yalnızlığa maruz kalmaktadır" diyor...

İşte Botan'ın açıklamaları:

MEDENÄ°YET HAVZALARI ÅžEHÄ°RLER

"İnsan ilişkilerinden ekonomiye, siyasetten edebiyata, sanattan mimariye pek çok şeyi aynı anda barındırdığı için, şehirler, tarih boyunca medeniyetlerin doğup büyüdüğü havzalar olarak görülmüştür. Bu yönüyle şehre rengini veren temel unsurların başında inanç ve dünya görüşü gelmektedir. İnanç ve dünya görüşü, sosyal ilişkilere, aileye, mahalleye, komşuluğa, ekonomiye, siyasete, sanata ve en nihayetinde mekâna şekil vermiş ve bütün bunlara kendi ruhunu aşılamıştır. Söz gelimi İslam şehirleri, İslami inanç ve değerlerinden arı bir şekilde değerlendirilemez. Bu şehirlerde yaşamın ve mekânın, her anına ve yanına sirayet etmiş bir inanç çıkar karşımıza. Tarih boyunca bu gerçeklik devam edegelmiştir. Mühim olan nokta şu ki, inancın tezahürü olan geleneksel şehirlerimiz temelde insan içindir. İnsanın en tabii ihtiyaçlarını karşılamak ve en güzel şekilde yaşamasını sağlamak için vardır."

BIRAKIN BÜYÜKŞEHİRLERİMİZİ, KÖYLERİMİZDE BİLE ARTIK ÇÜRÜME BAŞ GÖSTERMİŞ DURUMDA

“Ancak insanın insanî/fıtri ihtiyaçları her daim aynı kalmaktadır. Mesela insan topraÄŸa, yeÅŸile, komÅŸuluÄŸa, nitelikli bir mekân içinde yaÅŸamaya ihtiyaç duyar. Bunlar zamanın ÅŸartları ne olursa olsun gerekli asgari ihtiyaçlar olarak deÄŸiÅŸmezler. Ancak içinde bulunduÄŸumuz çağın başından itibaren gelinen ÅŸu süreçte ÅŸehre, mekâna ve güzel yaÅŸama dair kafa karışıklığı içindeyiz. Neyin güzel neyin çirkin olduÄŸundan belki biraz bihaberiz. Bütün ÅŸehirlerimizde deÄŸerlerimizle iliÅŸkilendiremeyeceÄŸimiz dönüşümler yaÅŸanmakta. Her geçen gün sosyal iliÅŸkilerimiz ve çevreyle olan bağımız çözülüyor. Büyük ÅŸehirlerimiz bir yana, küçük ÅŸehirlerimizde hatta köylerimizde de artık bu çürüme baÅŸ göstermiÅŸ durumda. Bu çözülme öyle bir çözülmedir ki her yanımızı olumsuz etkilemektedir. Bizi doÄŸallıktan ve evden koparan bir çözülmedir bu. Oysa doÄŸal ve nitelikli mekânlarda yaÅŸamak gayet tabii bir ihtiyaçtır."

MAHALLEYÄ° KAYBEDÄ°YORUZ

“Geleneksel ÅŸehirlerimizin yapıtaşını mahalle oluÅŸturur. Mahalle teÅŸkilatının olmadığı yerde ÅŸehirden bahsetmek mümkün deÄŸildir. Mahalle, bir arada, birbirinden haberdar olarak yaÅŸamanın; dayanışmanın olduÄŸu zemini ihtiva eder. Çünkü mahalle demek cemaat demektir. Mahalle mescidi etrafından toplanan cemaat, bu dayanışmanın ana aktörüdür. Cemaat maddi manevi ÅŸehri/mahalleyi besleyen unsurdur. Hakikat ÅŸu ki, mahalle olmadan gerçek manada ÅŸehrin her tarafına sinen bir sosyal dayanışmadan bahsedilemez. Her mahalle kendi muhitinden sorumlu olarak bu dayanışmayı saÄŸlayabilir ancak. Dayanışmayla birlikte mahalle cemaati ciddi bir güvenlik teÅŸkilatıdır aynı zamanda. Fakat gel gör ki ÅŸehirlerimizi kentleÅŸmeye kurban ettiÄŸimiz ÅŸu zamanda üzülerek söylemeliyim ki mahalle teÅŸkilatını kaybediyoruz. Mahalle teÅŸkilatı yerine, sivil toplum kuruluÅŸlarına aynı iÅŸlevi yüklemeye çalışıyoruz fakat bu son derece sınırlı kalmaktadır. Sivil toplum kuruluÅŸlarının küresel zamanda icra ettikleri hizmetler kendi içinde kıymetli ve gerekli olmakla birlikte, sözünü ettiÄŸimiz sosyal adaleti saÄŸlamanın yegâne yolu geleneksel ÅŸehir kurgusunu yeniden canlandırmaktan geçer. Åžu zamanda hırsıza, gaspçıya, katile karşı önlem almakta acziyet yaÅŸamaktayız ki bu tür vakalar artarak devam ediyor. Devletin alacağı güvenlik bunun için yetersiz kalmaktadır. Tam da bu meselede mahalle cemaatine ihtiyaç duyuyoruz. Güvenlik derken kastettiÄŸim husus budur. Mahalle ve cemaati bu manada önemli bir misyon yüklenmiÅŸtir tarih boyunca. Dolayısıyla ÅŸunu söyleyeyim, tarihten beri sahip olduÄŸumuz bütün güzellikleri ÅŸehir zemininde elde ettik. Ve ÅŸehir zemininde gayet iyi iÅŸleyen bir mahalle teÅŸkilatından söz etmek mümkündür.”

IMG227DJI_0356

APARTMANLARLA KOMÅžULUK KAYBEDÄ°LÄ°YOR

"KomÅŸu olmanın iki temel koÅŸulu vardır; birincisi bir eve sahip olmak ikincisi ise oturduÄŸumuz mahallede kalıcı olmak. Size ait bir evinizin olması gerekir ki bir yerde kalıcı olarak oturabilesiniz. Öyle bir zamanı yaşıyoruz ki oturduÄŸumuz yerlerde çoÄŸunlukla “ev”in sahibi biz deÄŸilizdir. Kirayla modern göçebe yaÅŸamını yaÅŸamaktayız. Siz de takdir edersiniz ki göçebe yaÅŸamın olduÄŸu yerde kalıcılıktan, kültürden, mekandan, kimlikten, en temelde ise kalıcı komÅŸuluktan bahsedilemez. Hassaten Ä°stanbul gibi büyük ÅŸehirlerde, bunun yanında küçük ÅŸehirlerimizde de bize ait olan ‘müstakil ev' olgusundan uzaklaşıp toprakla, yeÅŸille, komÅŸuyla iliÅŸki kurmayan apartman katlarına yerleÅŸmeye baÅŸladık. Åžehirlerimiz/mahallelerimiz, birbirinden haberdar olmayan, bir araya gelemeyen, yani cemaat olamayan insan kitlesine dönüşüyor. Kalabalıklaşıyoruz ama aynı oranda birbirimizden bihaber yaşıyoruz.”

Ä°NSANI MERKEZE ALMAYAN KENTLEÅžME YALNIZLIK DOÄžURUYOR

“Her ne kadar sosyal iliÅŸkilerle ön plana çıksa da modern kentte, bu iliÅŸkiler manevi dinamiklerden beslenemediÄŸi için kalıcı olamamakta ve çözülmektedir, nihayetinde birey kent içerisinde ciddi manada yalnızlığa maruz kalmaktadır. Yukarıda vurguladığımız mahalle dayanışması, bu yalnızlığı giderme, sıkı iliÅŸkiler kurma adına önemlidir. Haddizatında kentin merkezinde insan yoktur. Kazanma ve katma deÄŸer üzerinden yapılaÅŸan; alışveriÅŸ merkeziyle, geniÅŸ yollarıyla, gösteriÅŸli yapılarıyla ön plana çıkan kent, bu anlamda insan merkezli bir yaÅŸam sunamaz. Kazanç odaklı ve araç odaklı bir dünya sunmaktadır. Ä°stanbul'da araç sahibi olmadan yaÅŸamak artık son derece zahmetlidir. Ayrıca Ä°stanbul'da bir sokakta yürümek artık ne mümkün olabilmekte, ne de keyif vermektedir. Çünkü bütün yollar ve caddeler araçlar için planlanmakta ve son derece çirkin yapılarla çevrelenmektedir. Oysa geleneksel ÅŸehirlerimizde sokaklar yürümek ve tabiatında güzelliklerini keÅŸfetmek içindir.”

DÄ°KEY MÄ°MARÄ° YAPAYLIK

“Dikey yapılaÅŸma hem madden hem de manen yapay bir dünya sunar bizlere. Åžunu demek istiyorum; demin de ifade ettim ki insan tabiatı yönüyle topraÄŸa, yeÅŸile, sosyal iliÅŸkilere ihtiyaç duyar. Dikey mimari temelde bu üç unsuru bertaraf ediyor. YetiÅŸkinlerin yanında çocukların büyüme süreçlerinin kilometre taşını sokak, toprak, bahçe, yeÅŸillik vs. oluÅŸturur. Dikey mimaride bunları saÄŸlamak isteseniz de, mümkün deÄŸil saÄŸlayamazsınız.Dolayısıyla topraÄŸa basmayan, beton bir zemin üzerinde yaÅŸamak zorunda kalıyorsunuz. Ä°nsan iliÅŸkileri, komÅŸuluk, mahremiyet ve sözünü ettiÄŸimiz cemaat bağının oluÅŸamamasından ötürü de manen yapay bir dünya sunar. Yani maddi ve manevi insanın însani ihtiyaçlarını karşılayamaz dikey yapılaÅŸma. En büyük problem ÅŸu ki dikeyde kalıcı evler ve aileler elde etmeniz mümkün deÄŸildir. Kiracılık gerçeÄŸinin dikeyde özellikle ön plana çıkması beraberinde göçebe bir yaÅŸamı getirmektedir. Her an olduÄŸunuz yerden baÅŸa bir yere taşınma haleti ruhiye içerisinde oluyorsunuz. Bu da kalıcı iliÅŸkileri, güveni ve özellikle güvenliÄŸi ortadan kaldırıyor. Aynı ÅŸekilde dikey yapılaÅŸmada mahalle olgusundan bahsetmek aykırı kaçar. Mahalle dikeyde deÄŸil yatayda oluÅŸur; evlerin belli mesafeler ve mahremiyetler çerçevesinde bir araya gelmesiyle olgunlaşır. Az evvel söylediÄŸimi tekrardan vurgulamak istiyorum, insan ölçeÄŸinde ve insanın ihtiyaçlarını karşılayan mahalleler planlamazsak ne insani iliÅŸkilerimizi, komÅŸuluÄŸumuzu düzenleyebiliriz ne de güvenliÄŸimizi saÄŸlayabilir. Tabi maddi manevi yapaylık bütün ÅŸehirlerimizi sarmalamaya baÅŸladı. Hatta acı olan boyutu, köylerimize kadar sirayet etti. KüreselleÅŸmeyle beraber bütün ÅŸehirlerimizin planlaması ve yapılarda kullanılan malzeme o kadar standart hale geldi ki artık bir bölgeden diÄŸer bir bölgedeki ÅŸehre gittiÄŸiniz zaman farklı bir kimlikte ÅŸehir göremezsiniz. Küresel kentleÅŸme mantığı ÅŸehirleri kentleÅŸmeye maruz bırakarak kimliksizleÅŸtiriyor maalesef. DediÄŸim gibi bu kimlik sorunu köylerimize kadar ulaÅŸtı. Artık köylerde bile betonarme evler yapmaya ve bununla övünmeye baÅŸladık. Medeniyet ÅŸehir kimliÄŸiyle iliÅŸkilidir, kimliÄŸe sahip ÅŸehirler inÅŸa etmeden uzun vadede medeniyet inÅŸasından söz edilemez. Kimlikli ÅŸehirler, inancın ve deÄŸerlerin içinde yeÅŸerdiÄŸi ve neÅŸvünema bulduÄŸu yerlerdir. GeleneÄŸimizin ÅŸehirleri böyle deÄŸil midir?”

"TOKİ HAREKETE GEÇTİ"

Bu kötü gidiÅŸata karşı öteden beridir tekil yakarışlar yapıldı. Yer yer sivil toplum kuruluÅŸları tarafından da bu meseleye iliÅŸkin itirazlar dillendirildi. Nihayet yöneticiler son zamanlarda bu meseleyi gündemlerine aldılar ve kötü noktaya gelindiÄŸine dair bir özeleÅŸtiride bulundular. BaÅŸbakanlık Toplu Konut Ä°daresi BaÅŸkanlığı (TOKÄ°) de bu çaÄŸrıya kulak verenler arasında yer alarak, hayata geçirmek suretiyle son yıllarda üzerinde konuÅŸtuÄŸumuz bu meselelerle iliÅŸkili ÅŸehir/mahalle yarışmaları düzenlemeye baÅŸladı. Bu farkındalık baÅŸlangıç itibariyle önemlidir. Ama bunun ötesinde, toplum olarak bizlerin bu farkındalığa sahip olmamız gerekir ki, ancak bu ÅŸekilde köklü bir çözüm bulunabilir.”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.