Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Halil Cibran: Kabuklar ve Özler / Abdülaziz Tantik

Halil Cibran, kökü mazide olan atiyi arayışı terk etmeyen ender yazarlardandır. Haksızlığa karşı direnci bilinen, batının o somurtkan ve ekşi yüzünü çok iyi resmeden ve batının ruhunda taşıdığı çirkefliği korkusuzca ifade etmekten kaçınmayan bir aydındır. Kendine ait üslubu ise bilinmektedir. Deneme dilini şiirsellikle buluşturan ender yazarlardandır. Eserlerini okuyunca insan kendisini sonsuz bir okyanusta hissediyor. Suyla ilişkisini iliklerine kadar hissedebiliyor.



‘Kabuk ve Öz’ hikayesi insanlık tarihi kadar eski bir tartışmadır. Kabuğu savunanlar, görüntüden yola çıkarak bir hakikat arayışını ve özün kabukta bulunduğu argümanını dile getirmişlerdir. Hakikati ise sadece kabukta vehmetmişler. Batı düşüncesinin rasyonel damarının tarihteki izini sürme de burada anlamlı olacaktır. Özün gürlüğünü ve hakikatin temsilcisi olduğunu savunanlar, ruh ve anlam üzerine titizlenenlerdir. Görüntünün kendisi yerine görüntünün arka planının önemini vurgularlar. Maneviyatçılar, Batıniler ve sufiler bu sınıfa girerler. ‘Mutlak öz ve mutlak kabuk’ algısı insanlığı ikiye bölecek kadar sert tartışmaların yapılmasına neden olmuştur. Bugün bunların iz düşümlerini tarihte, edebiyatta, şiirde, sanatta ve felsefedegözlemlenebilir. Bu noktada kabuk ve özün kendi gerçekliği yanında iki gerçekliği aynı anda algılayabilecek bir hakikat arayışı bana daha makul gelmekte ve bu yarılmış insanlığın yeniden bütünleştirilmesine imkan tanıması bağlamında da zaruret olarak görülmelidir.

Halil CibranAsi Ruhlar, Ermiş, Fırtınalar, İnsanoğlu İsa, Aşk Mektupları, Kum ve Köpük Avare Aforizmalar ve Meseller gibi onlarca kitapları Türkçeye tercüme edilmiş ‘Göç Edebiyatı’nın en önemli yazar ve edebiyatçılarındandır.

Yazarımız, 6 Ocak 1883 yılında Lübnan’da dünyaya geldi. On iki yaşındayken ailesiyle birlikteAmerika’ya göç etti. İlk, orta ve lise eğitimini Boston’da tamamladı. Daha sonra kendi ısrarı üzerine ailesince Beyrut’taki El- Hikme Medresesi’ne gönderildi. Yüksek öğrenimini burada tamamlayan Cibran, 1902 de bir daha dönmemecesine anayurdundan ayrıldı. 1918de ilk kitabı ‘Deli’ ile yayın hayatına başladı. Filistin meselesine duyarlı, Doğu medeniyetini batı karşısında savunan ve özellikle beslenme kaynaklarının içinde İslam Tasavvufunun önemli bir yer edindiğini kitaplarının içeriğinden anlayabiliyoruz.

‘Fırtınalar’ kitabında, edebiyatın bir şölene dönüştüğü ve tek kişilik bir ruhsal yangının kelimeleredöküldüğü, ‘Anamın oğlu’ deyimi altında tüm insanlığa seslendiği ve kişiyi kendi sessizliğinin derinliğine taşıyarak kendisini fark ettiren o derin terennümler, insanı sarmalayarak hayatın neliği üzerine bir bakış edindiriyor.

Ermiş’ kitabında ise, sahte dindarlığın üzerinde büyüdüğü psikolojik vasatı çözümleyerek, din ile aldatmanın sahteliğini ortaya koyduğu gibi görüntünün arka planına yaptırdığı yolculuk ufuk açıcı işaretlerle doludur. Ayrıca sembolik anlatımıyla ruhun dolambaçlarını gezdirerek bize ruhun gizleri üzerine yoğunlaşmamızı sağlıyor.

İnsanoğlu İsa’ kitabında ise, müthiş bir Hıristiyanlık eleştirisi yapıyor. Nietzsche ve Bertrand Russel’nin başlattığı o derin tartışmalara kendisi de katılmış oluyor. Hıristiyanlığın üzerinde durduğu zemini ve dini algıyı yerle bir eden aforizmalarla dolu kitap, aynı zamanda dinin sahte boyutları ve inançları üzerine bir kez daha düşünmeyi sağlayacağı için önemini halen korumaktadır. ‘Allah’la Aldatmak’ adlı kitapların Türkçede de yayınlandığı bu dönemde bu kitap bir kez daha önemini hatırlatıyor. Çünkü, Türkiye Allah ile aldatmanın en kolay olduğu bir coğrafya olma özelliği taşımayı sürdürüyor. Allah diyen politikacı, kurtarıcı, din diyen tüccar ise, cömert, iman diyen bilim adamını da evliya mertebesine çıkarmayı marifet sanıyor bu insanlar!

İşte Ağaç Yayınları bu seriye, Halil Cibran kitaplığına Muammer Sarıkaya tercümesiyle ‘Kabuklar ve Özler’ kitabıyla katkı sağladı. Yer yer aforizma tadında, yer yer denemenin doruğuna çıkan bu kitap, bazen de ruhsal coşkuya kendisini kaptırıyor.

“Birisiyle tartışmak, zeka derecesinin en düşüğüdür.”

’’Güzel bizi esir eder; oysa en güzel bizi azat eder, hatta kendinden bile uzaklaştırır.”

’’Sanat, görünen bilgiden gizli bilinmeyene doğru atılan bir adımdır.”

“Aşk, titreyen bir mutluluktur.”

 Bu aforizmaları ve buna benzer onlarca aforizmayı bağrında tutan bu kitap okumaya zevk katmaya devam ediyor.

Edebiyatın, şiirin, zevkin, estetiğin harmonisini bulacağınız bu kitap okunmak için raflardaki yerini aldı. Okumaya olan istidadım kaybolmasın diyenlerin başvuru kitabı olmaya adaydır.

Sayfalarını ‘Kabuklar ve Özler’ başlığı ile açan bu kitap, bize tarih boyunca kabuk- öz hikayesini ve tartışmasını kendi usulü ve üslubu ile farklı bir pencere açıyor. Nefsin halleri ile devam eden sayfalar, bize nefsin meyve yüklü durumunu gösterirken, taşıdığı sakıncaları ve yer yer nasılaldatıcı olduğunu da işaretler. Ancak burada nefsi daha çok benlik ile buluşturarak olumlu yaklaşımı da dikkat çekmektedir. Nefsin öğütlerine yer vermesi, nefsi aynı zamanda benlikle buluşturarak onu evrenselleştirir ve ‘insan-ı kamil’ mertebesinden konuşturur.

Yeryüzü, olgunluk ve benzeri onlarca konuyu gündemimize taşıyan kitap, bütün bu konuları kendine has üslubu içinde kalbimizin en mutena köşesinin hazırlığını yaptırarak bize meselenin kabuktan çok özünü hatırlatmasını da yazarın bir alicenaplığı olarak kayıtlara geçirelim…

Halil Cibrankökü mazide olan atiyi arayışı terk etmeyen ender yazarlardandır. Haksızlığa karşı direnci bilinen, batının o somurtkan ve ekşi yüzünü çok iyi resmeden ve batının ruhunda taşıdığı çirkefliği korkusuzca ifade etmekten kaçınmayan bir aydındır. Kendine ait üslubu ise bilinmektedir.Deneme dilini şiirsellikle buluşturan ender yazarlardandır. Eserlerini okuyunca insan kendisini sonsuz bir okyanusta hissediyor. Suyla ilişkisini iliklerine kadar hissedebiliyor.

Denemedeki ustalığını estetikle bütünleştirerek şiirselliğin doruğuna çıkan yazar, ruhun en dip karanlığına inerek insanlığın kuytularını ziyaretgah ediniyor. İnsanın en derin katmanlarından söz açarak insanın kendini keşfetmesine imkan tanıyor. Bunu yaparken insanlığın ortak kültür ve tarihinden beslendiğini hissetmemek mümkün değildir.

O yüzden bu yazara dikkat etmeli ve düşüncenin tılsımlı dünyasına merhaba demeli, yeni çıkan ve ruhumuzu aydınlatan bu kitabı da bir an önce edinerek okumaya başlamalıyız…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.