Düşünce Platformu
Kitap almak ile kitap okumak arasındaki mesafe (II)
Fuarda onca kalabalığın içinde bir karıkocanın kavgasına şahit oldum. Adam, “Alacaksan kendin için al, geçen sene aldığımız kitapların kaçını okudu ki sanki” diye öfkeleniyor, kadın, “El âlemde ne babalar var çocuklarına on ayda bin kitap okutmuş bir de vidyosunu çekmiş. Bir görsen bir görsen!” diye adama isyan ediyordu.
Fatma BarbarosoÄŸlu - Yeni Åžafak
Türkiye’de kiÅŸi başına düşen “okuma zamanı” (bu nasıl ölçümdür o da ayrı bir tartışma konusu elbet) iki dakika olarak “belirlendi”. Bu “belirleme” sapma payı ölçümü yapanların hanesine kaydedilsin.
“Seninle bir dakika” adlı Semiha Yankı ÅŸarkısıyla ilk örovizyon yarışmasının sonunculuÄŸunu hatırımızda tutarak, seninle iki dakika performansını nasıl yakaladığımız üzerinde duralım.
Sosyal medya hayatımıza girmeden evvel milyonlarca kiÅŸinin günde bir dakika bile “okuma”dığını iddia edebilirdik elbet lakin sosyal medya sayesinde ahali başını ekrandan kaldırmadan “okuyor, okuyor, okuyor.” OkuduÄŸundan ne anladığı elbette ayrı bir konu.
Latife bir yana araştırma konusu olan okuma, bir kitabın sayfaları arasında yapılan okuma.
ÇarÅŸamba günü yayınladığım yazıda eÄŸitim dünyasının “okuma performansı” üzerinde durmuÅŸtum. Bugün de ebeveyn ve çocuk iliÅŸkisini okuma izleÄŸi üzerinden sürelim.
Kitap ile buluşmanın en uzun ve rahat zamanı yaz tatilleridir.
Yaz tatili baÅŸlarken Hürriyet’ten Selçuk Åžirin yaz tatilinde dar gelirli ailelerin çocuklarının okuma yazma becerilerinin zayıflayacağına dikkat çekmiÅŸti. Pek kimse üzerinde durmadı. Oysa yıllar önce bir dost meclisinde Tokat doÄŸumlu bir arkadaşım birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtiÄŸi yaz okulları açılınca dehÅŸet içinde okuma yazmayı unuttuÄŸunu fark ettiÄŸini söylemiÅŸti.
Yaz tatili paranın katili olarak seyrediyor. Zenginler birkaç türlü tatil yapıyor, onların tatili özel havayolu reklamında olduÄŸu gibi yaprakların düşüşünü Paris’te görmekten baÅŸlayarak, Nisan ayında Alpler'in tadını çıkarmaya, bir karpuz yemek için Diyarbakır’a gitmeye kadar uzanıyor.
Orta gelirli aileler çocuklarına tatil beğendiremiyor. Günümüzde ana-baba olmak çok zor. Eskiden ebeveynler çocuklarına rahat vermezdi. Ferdi Beylerin oğlu Necla Hanımların kızı her evin vazgeçilmez konuğu ve mukayese malzemesi olarak sohbetlerde hazır ve nazır bulunurdu (Tanıdıklar arasında hiç adı Ferdi ve Necla olan olmadığı için o isimleri uygun gördüm çocukluğumun örneğine).
Şimdi çocuklar, başka ana-babaları kendi ana-babaları ile mukayese ediyor. Sosyal medya böyle bir mukayese için inanılmaz veri sunuyor.
İnsanlar yaşamak, zevk almak için değil eşe-dosta fotoğraf kareleri ile fark atmaya -hava mı deseydim?- gayret ettiğinden; ahali bütün o tatil masraflarına sadece fotoğraf çekmek uğruna katlanıp kendi tatilinden aklında bir şey kalmadığından, 11 ay başkalarının tatiline fesat ediyor...
Fesatlanmak sadece tatil noktasında değil elbet.
Fuarda onca kalabalığın içinde bir karıkocanın kavgasına ÅŸahit oldum. Adam, “Alacaksan kendin için al, geçen sene aldığımız kitapların kaçını okudu ki sanki” diye öfkeleniyor, kadın, “El âlemde ne babalar var çocuklarına on ayda bin kitap okutmuÅŸ bir de vidyosunu çekmiÅŸ. Bir görsen bir görsen!” diye adama isyan ediyordu.
“On ayda bin kitap okuyan çocuÄŸun hikâyesi” bir kütüphane hikâyesi esasında.
TÃœYAP Kitap Fuarı’ndaki ziyaretçi sayısının çokluÄŸunu “yaÅŸayan kütüphane yokluÄŸu”na baÄŸlamak mümkün.
Bir yılda binlerce ziyaretçinin gezdiÄŸi “fuar etkinliÄŸi” ile övünmek yerine, milyonlarca kiÅŸinin ödünç kitap aldığı “kütüphane” gerçeÄŸini inÅŸa etmek için canla baÅŸla çalışalım lütfen.
kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.