Kültür Sanat
Birkaç kitabı neden çok okumalı? / Ömer Lekesiz
Denilir ki, üzerine gün ışığı düşmemiş düşünce yoktur.
İspatı kolaydır bunun. Bugünden geriye doğru düşünülmüş düşüncenin izlerini sürdüğümüzde, hemen her düşüncenin belli dünya görüşlerine, ilgilere, bağlamlara, niyetlere, ihtiyaçlara göre üslup, eda, ton... kısaca form değiştirerek beyan edildiğini bizzat görür ve zamana, mekana, dile, algıya bağlı olarak da çeşitlenen bu formlara bakarak, bilginin çoğaldığına hükmederiz.
Öyle ki, bu çoÄŸalma karşısında, bilgiyi ihata etme yönünden kendimizi aciz hisseder, düşünülmüş düşüncenin peÅŸinde koÅŸturmaktan oluÅŸan yorgunluÄŸumuzu, Hz. Ali’ye isnat edilen “Ä°lim bir nokta idi, cahiller onu çoÄŸalttı” ya da Fuzulî’ye ait olan “AÅŸk imiÅŸ her ne var Âlem’de/ Ä°lm bir kıyl ü kâl imiÅŸ ancak” ÅŸeklindeki hikmetli söyleyiÅŸlere kendimizi baÅŸtan teslim ederek makulleÅŸtirmeye çalışırız.
İnsan aklının, kendi işleyişini bile içten içe düzenleyen uyanıklığını fark ettiğimizde ise, söz konusu acizlik düşüncesi ve yorgunluk hali, yerini özetleyerek, seçerek veya doğrudan doğruya sınırlayarak, düşünülmüş düşünceyi kendi gereklerine göre kuşatma çabasına evrilir.
Dolayısıyla, toplumsal hayata mahsus davranışlarımızı semboller yoluyla birer öngörüye dönüştürerek, davranışlar yığınını, herkesin ondan aynı şeyi anlayacağı bir forma indirgediğimiz gibi, düşünülmüş düşünceleri de herkes tarafından paylaşılabilir belli alışkanlıklar, adetler ve ferdi tutumlar eşliğinde ve elbette ihtiyaçlarımız doğrultusunda elde edebiliriz.
Örneğin, caddelerdeki trafik lambaları kırmızı yandığında bize durmamızı, yeşil yandığında ise geçmemizi söylerler. Biz, bunu ortak bir öngörüye dönüştürmek suretiyle uygularız ve yeşilde geçerken bize çarpan bir aracın sürücüsü, bize çarpma suçundan önce, söz konusu öngörüyü ihlal, ortak bir kabule saygısızlık etme suçunu işlemiş olur.
Elbette, düşünülmüş düşüncenin bilgisi öngörülere göre gerçekleşmez, ama bu konuda başkalarınca daha önceden serdedilmiş kimi davranışların muhtelif kişilerce de deneyimlenmesinden oluşan genel bir doğruluk hattı bizim seçimlerimizi kolaylaştırdığı kadar da makul hale getirir.
Faraza, Benedictus Spinoza’nın az sayıdaki kitabı çok defa okuması, fazla miktarda gıdanın insan bedenini ÅŸiÅŸmanlattığı gibi, çok fazla sayıda kitap okumanın da insan beynini ÅŸiÅŸmanlattığını söyleyen Peyami Safa’nın, Spinoza’nın yöntemini salık vermesi bu cümleden bir doÄŸruluk hattına tekabül eder.
Nitekim Jacques Lacan da bu hususu eğitim bağlamında ironik bir dille şöyle dile getirir:
“(i)ÅŸin doÄŸrusu insanı eÄŸitmek gereksizdir. Tüm eÄŸitimini kendisi edinir. Öyle ya da böyle eÄŸitir kendisini. Elbette bir ÅŸey öğrenmek zorunda kalacak ve bunun için dirsek çürütecektir. EÄŸitimciler, bu konuda yardımcı olabileceklerine inanan kiÅŸilerdir. Hatta insanın insan sayılabilmesi için belli minimum bir donanıma sahip olmasının ÅŸart olduÄŸunu düşünür ve bunun eÄŸitimle saÄŸlanabileceÄŸine inanırlar. Tamamen hatalı sayılmazlar. Gerçekten de insanların birbirlerine tahammül edebilmesi için belli bir eÄŸitim ÅŸart.” (Dinin Zaferi, çevç: Deniz Kurt, AltıkırkbeÅŸ Yay., Ä°stanbul 2015)
Hazır, Lacan’ın yaklaşımından söz etmiÅŸken, yukarıda zikrettiÄŸim ÅŸekliyle düşünülmüş düşüncenin oluÅŸturduÄŸu ağır malumat yığınından kurtulmanın ilk yolunun, hangi türden bilgilere ihtiyaç duyduÄŸumuzu iyi belirlemekten ve bu manada isabetli bir seçimi hedeflemekten geçtiÄŸini söylemeliyim.
Örneğin, bir ayakkabı imalatçısı için gerekli olan zanaat, malzeme ve maliyet bilgileri benim için hiçbir şey ifade etmezler, ama o ayakkabıcı iyi ayakkabı yapmak ve bundan rızık sağlamak için bu bilgilere muhtaç iken, ben asıl arzuladığım bilgiyi edinebilmek uğruna onun bilgilerini dışıma itmeye ihtiyaç duyarım.
Bunu, bir şeyi iyi yapabilmek için, birçok şeyi yapamamak gerekirşeklinde formüle ettiğimde, düşünülmüş düşünceyi belli yönleriyle gereksindiğimi söylemiş olacağım gibi, buna mahsus nasıl bir seçimi hedeflediğimi de söylemiş olurum. Bilgin, eser, tür bağlamında hangi adreslerde duracağıma karar verdiğimde ise arzuladığım istihkaka erişmeyi hak eder hale gelmiş olurum.
Bu manada benim sıkça uÄŸradığım az sayıdaki adreslerden biri, Ä°mam Ebu Hamid el-Gazâlî’dir.
Onun el-Münkız mine’d-Dalâl’i, yetkin (deyim yerindeyse seçilmiÅŸ) bir zihnin düşünülmüş düşünceyi ihata etme çabasının ve dolayısıyla çilesinin bir hülasası ve Ä°hyâu Ulûmi’d-Din’i baÅŸta gelmek üzere önceki eserleri de okurunu, düşünsel bir emniyet içinde bu anahtara götüren doÄŸru yön oklarıdır.
Dolayısıyla halen, düşünülmüş düşünceyi, kendi önceliklerimiz, ihtiyaçlarımız planında has bilgi olarak edinmenin yolu, birkaç iyi kitabı sürekli olarak okumaktan geçmektedir.
Kaynak:Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.