Coğrafyamız
Mülteci krizi ve Türkiyenin Duruşu: Ahlaki Realizm
Türkiye’nin mülteci krizine “iyi yönetilmesi gereken bir toplumsal gerçeklik” olarak bakması, Türkiye’nin farklı yaklaşımında önemli bir rol oynamıştır.
Fuat Keyman
2011 yılından bugüne kadar 500 bine yakın masum insanın öldüğü, 5 milyona yakın insanın evlerinden olduÄŸu ve zorunlu mülteci konumuna düştüğü ve II. Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar en büyük insan hareketliliÄŸinin ortaya çıktığı mülteci krizi üzerine çalışmaya baÅŸlayan gazeteci, araÅŸtırmacı Rula Jabreal, bu krizde Batı’nın, Avrupa’nın (AB) ve Amerika’nın ‘sınıfta kaldığı’, tüm yükün Suriye’nin sınırındaki üç ülkeye, Türkiye, Ãœrdün ve Lübnan’ın omuzlarına bindiÄŸi saptıyor.
Rula Jabreal saha çalışmaları için bu üç ülkedeki kampları ziyaret etmiÅŸ. Suriyelilerle konuÅŸarak, karar vericilerle mülakatlar yaparak Suriyeli mülteciler üzerine çalışmasına devam etmiÅŸ. Çalışmasının sonuçlarını ise 28 Eylül’de The New York Times International Edition’da, “Türkiye’nin mülteci yanıtındaki fark” baÅŸlıklı makalesiyle yayımladı.
MÃœLTECÄ° KRÄ°ZÄ°NE AHLAKÄ° VE Ä°NSANÄ° YAKLAÅžIM
Jebreal’a göre, 1. Avrupa/AB ve ABD gerek yük ve çaba paylaşımında gerekse de ahlaki ve insani yaklaşım temelinde çok kötü bir sınav vermiÅŸtir ve yaÅŸanan mülteci krizi Ãœrdün, Lübnan ve Türkiye’ye büyük meydan okumalar, riskler, mali, siyasi ve sosyal yükler ortaya çıkarmaktadır. 2. Ãœrdün ve özellikle Lübnan ile kıyaslandığında, Suriyeli mültecilere, haysiyetlerine dokunmadan, diÄŸer bir deyiÅŸle onlara en fazla “haysiyetli insanlar” temelinde yaklaÅŸan ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin bu yaklaşımının öneminin altı çizilmelidir 3. Mülteci krizi, “insanlık krizi” olarak ele alınması elzem olan ve “insani temelde yaklaşılması ve çözümlenmesi” gereken bir krizdir. BaÅŸta “süper güç” ABD ve Trump yönetimi ile AB, bunun tam aksi yönünde davranırken ve mültecilere kapılarını kapatırken, “süper ve büyük güçlerin” yapması gerekeni, bölgesel güç konumundaki Türkiye yapmaktadır. Büyük güçlerin yol açtığı boÅŸlukları Türkiye doldurmaktadır 4. Türkiye Suriyeli mültecilere “çözülmesi gereken bir sorun” deÄŸil, aksine “yönetilmesi gereken bir toplumsal gerçeklik” olarak yaklaÅŸmakta ve bu duruÅŸuyla fark yaratmaktadır. 5. Türkiye’nin kentlerinden biri olan Gaziantep, 600 bine yakın Suriyeli mülteciye ev sahipliÄŸi yapmakta, Suriyeli mültecilere onurlu insanlar temelinde yaklaÅŸmakta ve mülteci krizinin insani çözümünde en güzel örneÄŸi teÅŸkil etmektedir. Gaziantep Belediye BaÅŸkanı Fatma Åžahin Suriyeli mültecilerin haklarının koruyuculuÄŸu görevini büyük bir baÅŸarıyla yürütmekte, Batı ülkelerine ve kentlerine örnek olmaktadır. Gaziantep insani yardım, insani yönetim, insani kalkınma ve çatışmaların uzlaÅŸma yoluyla çözümü hususlarında bugüne kadar gösterdiÄŸi baÅŸarılı performansla, küresel ölçekte örnek bir bir kent, bir referans konumuna gelmiÅŸtir.
Tüm bu noktaların özünde, Türkiye’nin mülteci krizine “ahlaki ve insani yaklaşımı” yatmaktadır. Umarız Rula Jebreal’in yazısı, baÅŸta ABD ve Avrupa/AB olmak üzere, Batı’nın mülteci krizine ve bu baÄŸlamda Türkiye’ye yaklaşımında farklılık yaratır. Bu farklılığı oluÅŸturacak öncü giriÅŸimlerden biri de sivil toplum ve devlet iÅŸbirliÄŸi ile Türkiye’de baÅŸlatılan ‘Act Human’ projesidir. Bu sosyal kapsama projesiyle Türkiye’deki Suriyeli ÅŸirketlerin kapasite artırımı ve Türkiye ekonomisine katkılarının geniÅŸletilmesi hedefleniyor.
TÜRKİYE, SORUNA KENDİ KAYNAKLARIYLA ÇÖZÜM ARIYOR
Türkiye “koÅŸulsuz misafirperverlik ilkesi” temelinde mülteci krizine yaklaÅŸmış ve Suriyeli dostlara evinin kapısını açmıştır. BirleÅŸmiÅŸ Milletler Mülteciler Yüksek KomiserliÄŸi’nin (UNHCR) Haziran 2017 tarihli bilgi notuna göre, Türkiye 3,2 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliÄŸi yapıyor. 2016 yıl sonu rakamlarına bakıldığında, Türkiye son üç yıldır, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliÄŸi yapan ülke konumundadır. UNHCR 2016 yıl ortası raporuna göre, her 10 Suriyeli mültecinin 6’sı Türkiye’de, 2’si Lübnan’da, 1’i Ãœrdün’de ve geri kalan 1’i de Irak ve Mısır’da yaşıyor.
Kısacası, Suriye dışında yaÅŸayan Suriyelilerin yüzde 54‘ü Türkiye’de bulunuyor. Resmi rakamlara göre, bugün Suriyeli mülteciler tarafından kurulan (yabancı sermaye ÅŸirketi statüsündeki) ÅŸirket sayısı 7 bin'e yaklaşıyor. Kayıt dışı sayılabilecek tarafta bu rakamın 30 bini geçtiÄŸi tahmin ediliyor. TUÄ°K verilerine göre, kurulan ve kapanan ÅŸirket istatistiklerine bakıldığında, Türkiye'de 2015 yılında kurulan 4 bin 729 yabancı ortak sermayeli ÅŸirketin bin 599'u Suriyeli ortaklıdır.
Son TUÄ°K verilerine göreyse 2017 yılının ilk yedi ayında kurulan yabancı ortak sermayeli 3 bin 314 ÅŸirketin 730’u Suriye ortaklı olarak kurulmuÅŸtur. Misafirperverlikten ekonomik alandaki geliÅŸmelere uzanan her alanda, Türkiye’nin mülteci krizine “iyi yönetilmesi gereken bir toplumsal gerçeklik” olarak bakması, Türkiye’nin farklı yaklaşımında önemli bir rol oynamıştır. Ahlaki ve insani yaklaşımla iyi yönetim gerekliliÄŸini birleÅŸtirmek, Türkiye’nin baÅŸarısında anahtar olmuÅŸtur. Dahası, Ãœrdün ve Lübnan’dan farklı olarak, Türkiye mülteci krizine kendi kaynakları içinde çözüm bulmaya, bu krizi kendi finansal ve örgütsel kapasitesiyle yönetmeye çalışmaktadır. AB söz verdiÄŸi yardımları yapmamış, uluslararası toplumdan yapılan katkı da çok sınırlı kalmıştır.
KOŞULSUZ MİSAFİRPERVERLİKTEN HAK TEMELLİ YÖNETİŞİME
Türkiye’nin mülteci krizine yaklaşımda sergilediÄŸi farkı ortaya koyduktan sonra, ÅŸu noktaları da vurgulamalıyız: 1. Artık misafirperverlikten haklara dayalı bir vizyona geçilmeye baÅŸlanmıştır. Suriyeli dostlarımızın haklarını, statülerini, konumlarını yasal güvence altına almak noktasındayız. DiÄŸer bir deÄŸiÅŸle, ‘koÅŸulsuz misafirperverlik’ten ‘hak temelli yönetiÅŸim’e geçiÅŸ, Türkiye’nin mülteci krizini daha iyi yönetmesi için bir gerekliliktir. 2. Hak temelli iyi yönetiÅŸime geçiÅŸ, devlet-ekonomik aktörler-sivil toplum iÅŸbirliÄŸini gerekli kılmaktadır. 3. Suriyeli dostlarımıza yaklaşım, Türkiye’de farklılıklar içinde birlikte yaÅŸama kültürü temelinde olmalıdır ve ‘haysiyet-hak birlikteliÄŸi’ genel ilke olarak kabul edilmelidir. 4. Mülteci krizinin iyi yönetiminin sadece Türkiye içi deÄŸil, bölgesel istikrar için de gerekli olduÄŸunun altı çizilmelidir. Özellikle Batı’ya ve uluslararası topluma bu mesaj verilmelidir.
Son olarak ÅŸu noktayı da vurgulayalım: Türkiye, mülteci krizini yönetirken, darbe giriÅŸimleri ve terör saldırılarıyla karşı karşıya kaldı, sınırlarındaki Suriye ve Irak çökmüş devletler konumuna düştü. Bu güvenlik riskleri, Türkiye’nin ahlaki yaklaşımında bir tereddüt yaratmadı. Bu baÄŸlamda, mülteci krizine yaklaşım, Türkiye’nin dış politikasındaki ‘ahlaki realizm’in çok önemli bir boyutunu oluÅŸturdu. Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunlara yaklaşımında ve baÅŸta ABD ve AB olmak üzere uluslararası toplumla iliÅŸkilerinde de ahlaki realizmi iyi bir ÅŸekilde kullanması, Türkiye’yi bölgesel güç-kilit ülke olarak daha etkili kılacaktır.
[Prof. Dr. Fuat Keyman İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) direktörü ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir]
KAYNAK: AA
Henüz yorum yapılmamış.