Sosyal Medya

Kürsü

Aile ölüyor mu? / Erol Göka

Modern hayatın içinde yaşayıp giderken bizi hakikatten uzaklaştıran, ilk anda fark etmediğimiz birçok çeldirici var. İdeolojiler, siyasi farklılıklar, reklamlar, zihin mühendisleri… Bu çeldiriciler nedeniyle, burnumuzun dibindeki hakikati göremiyoruz. Uzak bir gelecekte, diyelim ki elli yıl sonra bizi birbirimizden ne ayıracak, diye düşündüğümde, hayata ona göre baktığımda ilk bakışta göze çarpmayan bir kriterin belirleyici olacağını seziyorum.



Aslında benim sezgimi yıllar öncesinden “EleÅŸtirel Aile Kuramı” yazarı Mark Poster, müşahede etmiÅŸ. Şöyle söylüyor: “Aile, bugün aynı ölçüde saldırıya uÄŸruyor ve savunuluyor. Kadınları baskı altında tuttuÄŸu, çocuklara kötü davrandığı, nevrozu yaydığı ve topluluk olmayı engellediÄŸi için suçlanıyor. Ahlakı yücelttiÄŸi, suçu önlediÄŸi, düzeni koruduÄŸu ve uygarlığı sürekli kıldığı için ise övülüyor. Evlilikler, eskisinden çok daha fazla yıkılıyor ve çok daha fazla kuruluyor. Aile, bir kiÅŸinin çaresizce kaçmaya veya hasretle sığınmaya çalıştığı bir yer... Bazıları için sıkıcı, boÄŸucu ve izinsiz zorla içeri girmiÅŸ bir ÅŸey aile; bazıları içinsen müşfik, ÅŸefkatli ve içten... Ve böylece ufukta anlaÅŸma iÅŸareti olmadan aile ile ilgili tartışmalar, bir ileri bir geri sürüp gidiyor.” Poster’in sözleri, benim ÅŸimdi anlatmaya çalışacaklarıma çok benziyor, onların sanki baÅŸka ÅŸekilde ifade edilmesi…

Kanaatimce günümüzde, giderek dünyanın her yerinde insanları, giyim, kuşamları, ideolojileri, siyasi görüşlerinden ziyade aileye nasıl baktıkları daha iyi ayırt ettiriyor. İnsanlar kadına, erkeğe ve çocuklara biçtikleri rollere göre keskin biçimde ayrılıyorlar, ona göre bir plan dairesinde hayatlarını sürdürüyorlar.

Dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum iki yüz yıl öncesine göre çok farklı, insanlık tarihinde eÅŸi benzeri olmayan zamanları yaşıyoruz. Ä°ki yüz yıldan bu yana önce erkekleri, sonra kadınları büyük ölçüde evden kopararak çalışma yaÅŸamına katan, son yıllarda iyice ivmelenen ve hala tüm hızıyla süren devasa bir deÄŸiÅŸim sürecinin içindeyiz. Kadınlarla erkeklerin ev dışında çalışmalarını ÅŸart olarak sunan, tüm aile üyelerini ev dışında bir hayata zorlayan, kiÅŸisel özgürlükleri alabildiÄŸine teÅŸvik eden, bireyin saÄŸlıklı ve iyi hissetmesini her ÅŸeyin üstünde tutan, aile deÄŸerlerini ve akrabalığı önemsemeyen… Çocukluk, gençlik ve yaÅŸlılık gibi yeni toplumsal kategorilerin ortaya çıktığı ama geleneksel çocuk oyunları, giyimi ve dilinin, yaÅŸlı insanlara duyulan saygının ve atfedilen bilgeliÄŸin kaybolmakta olduÄŸu… Hayatımız üzerine özellikle evlerimizin yeni efendileri çocuklarımızın “özerk, giriÅŸimci ve benlik bilinci en yüksek düzeyde” olan birey olarak yetiÅŸmeleri adına giderek artan sayıda uzmanın (eÄŸitim uzmanları, psikologlar, devlet görevlileri, sosyal çalışmacılar, rehber öğretmenler, psikiyatrist ve psikanalistler vd.) söz aldığı… Ev-içinde anne-baba-çocuk birlikte geçirdiÄŸimiz zamanlar ve evlerdeki çocuk sayısı giderek azalırken, boÅŸanmaların, tek ebeveynli çocukların, yalnız yaÅŸayanların hızla arttığı… EÅŸcinsel evliliklerden, sperm ve embriyo bankalarından, genetik tercih hakkından her gün daha fazla söz edilen, çok hızla akan bir süreç…

Süreç, yalnızca öyle, kendi halinde akıp gitmiyor aynı zamanda yeni adetler, yeni yaÅŸama biçimleri oluÅŸturarak ve çim makinesi gibi ilerledikçe bizi saÄŸa sola atarak, ikiye bölerek ilerliyor. Her baÅŸlık, bizi ayrıştırıyor. Çok zorlayıcı olanları ÅŸimdilik ihmal edin, en basit ÅŸu iki baÅŸlığı sorun bakalım çevrenizdekilere, bakalım ikiye bölünüvermeyecek misiniz? “Kadının çalışma hayatındaki ve kamusal alandaki rolü”, “aile büyüklerinin ve babanın otoritesi”… Bir tarafta kadının eÄŸitimde, üretimde, siyasi hayatta rolünden; insan, kadın ve çocuk haklarından belirgin bir vurguyla bahsedenler, diÄŸer tarafta kadın-erkek iliÅŸkilerinde tipik örneÄŸi geleneksel toplumda olan rol kalıplarını savunan, modern yaÅŸamla birlikte kadın özgürlüğü adı altında bunların deÄŸiÅŸmesinin her türlü olumsuz yönelime zemin hazırladığını ileri sürenler… Bir kısmımız, hatta çoÄŸumuz ortada bir yerlerde dursak, ikisine birden hak versek de hemen kutuplaÅŸma oluÅŸuverir. Konu, döner dolaşır Mark Poster’in sözünü ettiÄŸi yere gelir. Aile hayatının geleceÄŸi konusunda endiÅŸeye kapılırız.

Yakın bir gelecekte ailenin öleceğinden, insan ilişkilerinin ve rollerinin şimdikinden radikal biçimde değişik olacağından bahsedenler var. Dünyanın gidişatına bakınca pek haksız da sayılmazlar. Evet, kendi adıma yakın gelecekteki asıl ayrışmanın aile konusuna bakışımızda, ona göre yaşantımızı organize edişimizde olacağına inanıyorum ama çok endişeli değilim. Nasıl kapitalizmin sürekli kışkırttığı bireysel hırs ve tamahkârlığa rağmen içimizdeki iyiliğin, cömertliğin, minnet ve şükranın sonuna bir türlü gelinmiyorsa eninde sonunda kazanan aile olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü aile de insanın ahlaki koreografisi gibi fıtridir. Yeter ki biz aile ocağımızın tütmesi için çabalamayı sürdürelim.

Kaynak: Yeni Åžafak

  •  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.