Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Gökhan Özcan / Gözün bakmadığını görmek

“Duyarlı bir insan açısından her karşılaşma, duyguların ve anıların uyanmasına yol açtığından, yararlı ya da zararlı olur. Tutkusuz insanlar ise, gezici kalıplardan farksızdırlar, ne dolabilirler ne de taşabilirler; donmuş kaleler gibi yeryüzünde gezinir dururlar” diyor ‘Körleşme’de Elias Canetti.



Gökhan Özcan - Yeni Şafak
 
Dikkatimizi neye yönelttiÄŸimiz önemli... Görme kabiliyeti sadece gözlerimize güvenerek altından kalkabileceÄŸimiz bir ÅŸey deÄŸil. Gözümüzün önünde seyreden nice ÅŸey var ki aslında hiç görmüyoruz biz onları. Bu ÅŸuradan da belli ki, aynı yöne bakan insanlar hiç de aynı ÅŸeyleri görmüyorlar. Bir baÅŸka deyiÅŸle aynı yere bakan insanlar, birbirinden farklı ÅŸeyler görebiliyorlar. Bu da demek ki, aynı yere, yöne, hadiseye, manzaraya ve hatta aynı ÅŸeye bakan insanlar bile aslında aynı ÅŸeyi görmüyor. Gözlerimiz aklımızdan, fikrimizden, duygularımızdan bağımsız hareket etmiyor, bir optik ezberle faaliyet göstermiyor. Öyle olsaydı herkesin aynı yere baktığında aynı ÅŸeyi, ÅŸeyleri görmesi gerekirdi. Basit bir yere varmaya çalışıyorum bütün bunları ifade ederken: Ä°nsan, baktığı yere aslında içinden bakıyor, her olan biteni içinden görüyor. Optik süreç, iÅŸin sadece mekanizmasını açıklıyor, görmenin içeriÄŸini belirleyen insan ruhu... Bugün artık bir kliÅŸeye dönüşen, ‘Bakmakla görmek aynı ÅŸey deÄŸil’ ifadesi üzerinden bu derin hakikatin civarına geliyoruz sık sık. Ama bunun üzerinde tefekkür etmeyi pek az deniyoruz. Oysa varlık üzerinde çok ufuk açıcı bir muhasebenin kapısı orası...
 
“Duyarlı bir insan açısından her karşılaÅŸma, duyguların ve anıların uyanmasına yol açtığından, yararlı ya da zararlı olur. Tutkusuz insanlar ise, gezici kalıplardan farksızdırlar, ne dolabilirler ne de taÅŸabilirler; donmuÅŸ kaleler gibi yeryüzünde gezinir dururlar” diyor ‘KörleÅŸme’de Elias Canetti.
 
“Bugün hiç görmediÄŸim bir ÅŸey gördüm” dedi beyaz saçlı adam, “oysa hiç bakmadığım bir ÅŸeye bakmış deÄŸildim!”
 
Aynı kitapları okuyan, aynı filmleri izleyen, aynı ÅŸarkıları dinleyen, aynı yerlere seyahat eden, aynı sözlere kulak veren insanlar bu yaptıklarının neticesinde aynı yere varmıyor. Kimi yerinden bile kıpırdamıyor, kimi az, kimi çok mesafeler alıyor. Bu yaptıklarından hayatlarına bir ÅŸey katanların aynı kazanımları elde ettiklerine de pek az rastlıyoruz. Herkesin dışarıdan aldıklarıyla farklı bir iliÅŸkisi ve etkileÅŸimi var. Dolayısıyla insanlar ve muhatap oldukları ÅŸeyler hakkında günümüzde çok yaygınlaÅŸmış bulunan tek tip yargıların gerçekte pek bir hükmü yok. Her insanın, mesela Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sı ile, mesela Bergman’ın ‘Persona’sı ile, mesela Beethoven’in ‘Silence’ı, mesela Firdevsî’nin ‘Åžehname’si ile alışveriÅŸi farklı ve tabiatıyla bu iliÅŸkiden her eser özgün, biricik bir anlam ve yorum kazanıyor.
 
“Sözlerimden ne anladın? diye sordu kadın. “Muhtemel ki hiç söylemediÄŸin bir ÅŸeyi!” diye cevapladı adam.
 
İnsan kendi içinden geçene kulak vermediğinde aslında hayatını dolduran anlama tümüyle sağır kalmış oluyor; çünkü başkalarını tam olarak duyabilmesi, sözlerinin bütün anlamlarına erişebilmesi zaten mümkün değil!
 
Aşık Tüccarî Baba’dan yine okkalı bir dörtlük: “UÄŸradım bârigâhına hâbda canan bî haber/ Yüz sürdüm hâk i payine sahip-zaman bî haber/ Bülbül gülün hasretinden ömrünü sarfeyledi/ Soldu gül bozuldu gülÅŸen baÄŸda baÄŸban bî haber”.
 
Dünyada şahidi olduğu her bir şeyi içine tercüme ettiren insanlar da var.
 
“Görülecek her ÅŸey” dedi meczup, “ÅŸu aciz bir çift gözün gördüğü kadar mı sanıyorsun?”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.