Sosyal Medya

Güncel

Askeri müdahale mi, vanaları kapatmak mı, açlıkla cezalandırmak mı?

Habur’a alternatif olarak açılacak kapı üzerine hızla konuşmaya başladık ve Kuzey Irak’a yönelik bir ekonomik ambargoyu devreye almaya hazırlanıyoruz hazırlanmasına ama Körfez ülkelerinin Katar’a uyguladığı ablukaya Türkiye olarak biz yetişmemiş miydik? Suriye’de Esad’ın kendi şehirlerine, kendi insanlarına uyguladığı ‘açlık ablukalarına’ en çok biz karşı çıkmamış mıydık? Türkiye’nin içeriden, dışarıdan, Doğu’dan, Batı’dan korkunç saldırılarla karşı karşıya kaldığı son yıllarda bu saldırıları atlatabilmesinin temel nedeni tutunduğu insani değerler değil mi? İnsanları açlıkla ve ekmekle cezalandırırsak zalimlerden ne farkımız kalır? Dahası “gayrimeşru” dediğimiz bu referandumu kendi elimizle meşrulaştırmış olmaz mıyız?



Merve Şebnem Oruç - Yeni Şafak
 
Askeri müdahale mi, vanaları kapatmak mı, açlıkla cezalandırmak mı?
 
Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de gerçekleÅŸen tartışmalı referandum, üzerimizde yıllardır gezinen hayaleti ete kemiÄŸe büründürdü.
 
ÇocukluÄŸumuzdan beri hepimizin duyageldiÄŸi “Bağımsız Kürt devleti kuracaklar,” iddiasını somutlaÅŸtırmaya yönelik en somut ilk adım atılmış oldu. Şüphesiz ki, bundan sonra hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmayacak. Yıllardır Türkiye’de her cenahın konuÅŸa konuÅŸa ÅŸehir efsanesine döndürmüş olmasından mıdır bilemem, garipsediÄŸim ÅŸekilde 25 Eylül’e kadar pek çok kiÅŸide “Barzani blöf yapıyor, ciddi olamaz, buna cesaret edemez,” düşüncesi hakimdi. Kendini kandırmaktan mı, yoksa detaylara fazla boÄŸulup ana aksı bir türlü görememekten midir artık bilemeyeceÄŸim, böyle bir ÅŸeyin olabileceÄŸine kimse ihtimal vermiyordu.
 
Oysa 25 Eylül tarihi yeni konulmuÅŸ bir tarih, referandum adımı yeni atılmış bir adım olsa da gümbür gümbür geliyordu. Erbil’e gidip otelden çıkmayan, Ä°skan’da çekirdek çitlemeye oturup insanları sadece izleyen, onlarla konuÅŸmayan, Kerkük’e, Mahmur’a, Diyala’ya adım atmayan, sıradan bir vatandaÅŸla konuÅŸmak üzere bir taksiye binmeyen, bir kahveye girmeyen gazeteciler, sokakta gerçekte ne konuÅŸulduÄŸunu, Irak’ta neler olduÄŸunu gerçekten bilmiyormuÅŸ, görmüyormuÅŸ demek ki. Diplomatlar, istihbaratçılarda da durum farklı olmasa gerek; zira Ankara bugün bu kadar kandırılmış hissettiÄŸine göre Kuzey Irak’ta olan bitene dair gerektiÄŸi ÅŸekilde bilgilendirilmemiÅŸ.
 
Nitekim olan oldu; referandum gerçekleÅŸti. Barzani kendisi adına tarihi olduÄŸunu düşünse de, bölge adına çok kanlı olan o adımı attı. Bölgedeki en yakın müttefiki olan bize de kazık attı. Sadece bize mi, Amerikalılara bile kazık attı. “Bağımsız bir Kürt devleti kurmak istiyorsunuz ama bunu bensiz yapacaksınız, öyle mi? Yok öyle yaÄŸma,” diyerek “Bekle. Daha vakti deÄŸil,” diyen Amerikalılara raÄŸmen bunu yaptı. “Sadece DaeÅŸ’le mücadele’ye odaklanalım,” diyerek PeÅŸmerge’yle Irak Ordusu’nu ortaklaÅŸa çalıştıran, HaÅŸd-i Åžaabi’nin ilerleyiÅŸine, KYB ve Goran’ın Ä°ran’dan aldığı destekle Barzani’yi devirmeye çalışmasına göz yuman, PKK’nın nüfuz kazanmasına, Suriye’de PYD’nin geliÅŸip gürbüzleÅŸmesine yatırım yapan ABD’nin zamanlama itirazına raÄŸmen, Barzani Ä°srail’den kafasına koyduÄŸunu yaptı. Kısa süre önce Barzani’yi devirip yerine daha seküler bir figür getirmeye çalışan ABD tüm itirazlarına raÄŸmen referandumun güvenliÄŸini saÄŸlamak için 650 Özel Kuvvet mensubunu Kuzey Irak’a gönderdi; referandumun gerçekleÅŸmesi sonrasında da hayal kırıklıklarını belirtirken Kuzey Irak’la iliÅŸkilerinin zedelenmeyeceÄŸini söyleyerek oluÅŸan yeni duruma hızla adapte oldu.
 
Blöf olmadığı anlaşılan referandum gerçekleÅŸince ÅŸunu konuÅŸmaya baÅŸladık: Barzani referandum sonuçlarını BaÄŸdat’tan taleplerine karşı bir koz olarak mı kullanacak yoksa gerçekten bağımsız bir Kürt devleti mi kuracak? Hemen yarının konusu deÄŸil bu, ama yeniden kendini kandırmaya hazırlananlar için baÅŸtan söylemek gerek herhalde; Barzani bir süre zaman kazanacak, pazarlıklarını yapacak, hatta savaÅŸacak ve sonunda niyetlendiÄŸini yapacak. BaÄŸdat, Tahran ve Ankara’dan fazlasıyla sert açıklamalar ve yaptırım mesajları gelmeye baÅŸlamışken Barzani geri adım atmıyorsa, önündeki zorlu süreci de göze almış ve hesaplarını, ittifaklarını yapmış olmalı. Peki bizim uzun vadeli hesaplarımız, planlarımız var mı?
 
ÖrneÄŸin BaÄŸdat, askeri bir müdahaleye teÅŸebbüs ederse ABD frene sarılıp “O kadar uzun boylu deÄŸil” dediÄŸinde, ya da BaÄŸdat’ta Tahran’ın etkisi ve kontrolü altındaki gruplardan gelen “Bölgede ikinci bir Ä°srail kurulmasına izin vermeyeceÄŸiz,” mesajlarına paralel olarak HaÅŸdi Åžaabi milisleri Kuzey’e yöneldiÄŸinde bir Arap-Kürt çatışmasında kan gövdeyi götürürken Türkiye ne yapacak? Bugün Tahran, Ankara ve BaÄŸdat arasında üçlü ittifak oluÅŸmuÅŸ olabilir, hatta Türk askerleri ve Iraklılar ortak tatbikat yapıyor olabilir olmasına, yarın BaÄŸdat bizi askeri olarak davet edebilir etmesine; ancak dün DaeÅŸ’le mücadele için Irak’a davet ettikleri Türk askerini aldıkları talimatla ‘iÅŸgalci’ olarak niteleyip çıksın diye baskı kuran BaÄŸdat yöneticilerinin bu yeni ittifakta Türkiye’ye sadık kalabileceklerinden ne kadar emin olabiliriz?
 
Dolayısıyla askeri seçeneklerden önce ekonomik ve ticari yaptırımların devreye alınacağı aÅŸikar. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın “(Petrol boru hattını kast ederek) Vanayı kapadığımızda iÅŸ bitti. Tırlar Kuzey Irak’a çalışmadığı anda bunlar yiyecek ekmek bulamayacaklar. Mecburuz, yaptırım...” cümlesinden de anlaşıldığı üzere Kuzey Irak’a Türkiye tarafından uygulanacak ilk yaptırımların bu yönde olacağı aÅŸikar. Pazar günkü yazımda, Ankara’nın Kuzey Irak’a referandum öncesi neden o denli sert baskı kurduÄŸunu açıklamaya çalışırken denize sınırı olmayan IKBY’nin Türkiye’ye ekonomik bağımlılığını vurgulamış ve Kerkük-Yumurtalık boru hattının altını çizmiÅŸtim. Bu boru hattıyla Akdeniz’e ulaÅŸan günlük 550 bin varil petrolün transferini durdurmak, referandum öncesi ikazlar noktasında nasıl Türkiye’nin elindeki en önemli koz ise, aynı ÅŸekilde Barzani yönetimine uygulanacak doÄŸru bir yaptırım olabilir. Ama halkı yiyecek ekmek bulamayacak noktaya getirecek bir adımla Kuzey Irak’ta yaÅŸayan halkı cezalandırmak nasıl doÄŸru bir adım olabilir ki?
 
Habur’a alternatif olarak açılacak kapı üzerine hızla konuÅŸmaya baÅŸladık ve Kuzey Irak’a yönelik bir ekonomik ambargoyu devreye almaya hazırlanıyoruz hazırlanmasına ama Körfez ülkelerinin Katar’a uyguladığı ablukaya Türkiye olarak biz yetiÅŸmemiÅŸ miydik? Suriye’de Esad’ın kendi ÅŸehirlerine, kendi insanlarına uyguladığı ‘açlık ablukalarına’ en çok biz karşı çıkmamış mıydık? Türkiye’nin içeriden, dışarıdan, DoÄŸu’dan, Batı’dan korkunç saldırılarla karşı karşıya kaldığı son yıllarda bu saldırıları atlatabilmesinin temel nedeni tutunduÄŸu insani deÄŸerler deÄŸil mi? Ä°nsanları açlıkla ve ekmekle cezalandırırsak zalimlerden ne farkımız kalır? Dahası “gayrimeÅŸru” dediÄŸimiz bu referandumu kendi elimizle meÅŸrulaÅŸtırmış olmaz mıyız?
 
Vanaların kapatılmasının bir mantığı, bir karşılığı var, nitekim bu hamle hem Kuzey Irak yönetimini hem de petrolünün en büyük alıcısı olan ve referanduma destek veren Ä°srail’i de zora sokacak bir sonuç verir ama insanları açlıkla cezalandırmak, ekmekle sınamak...? Bu bize yakışır bir davranış mı? Hiç zannetmiyorum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.