Güncel
Asimetriden Eşit Ortaklığa: Türk-Alman İlişkileri
SETA, son dönemlerde artan gerilim ile gündeme gelen Türkiye ve Almanya ilişkilerini analiz ettiği yeni bir çalışma hazırladı.
Almanya-Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerginlikler 24 Eylül Pazar günü gerçekleştirilen gerilim öncesinde özellikle Almanya'nın ana gündem maddelerinden birini oluşturuyordu. Zira bir çok parti ana seçim kampanyasını "Türkiye karşıtlığı" üzerinden götürüyordu. Buradan hareketle Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) araştırmacıları Enes Bayraklı, Kazım Keskin ve Zeliha Eliaçık Türkiye ve Almanya ilişkilerini analiz ettiği yeni bir çalışma hazırladı.
SORUNLAR Ä°KÄ° KATEGORÄ°DE Ä°NCELENÄ°YOR
Analizde Alman-Türk ilişkilerinin tarihi seyri içinde analiz edildiği çalışmada iki ülke arasında yaşanan sorunlar, yapısal ve konjonktürel olarak iki kategoride inceleniyor. Dönemsel ve geçici etkenlere bağlı bu çatışma alanlarının ortaya çıkması ve çözümlenmesinde her iki ülke arasındaki ilişkinin keyfiyet ve mahiyetini belirleyen temel faktörlere vurgulanıyor.
YAPISAL SORUNLARA VURGU YAPILIYOR
Ä°kili iliÅŸkilerde devletlerin reflekslerine sirayet eden yapısal sorunların belirleyiciliÄŸinin vurgulandığı analizde bu sorunların ortaya çıkmasındaki temel etken olan “asimetrik iliÅŸki biçimi” ve bu iliÅŸkinin özellikle AK Parti iktidarı döneminde Türkiye'nin eÅŸit ortaklık talebi doÄŸrultusunda deÄŸiÅŸen dinamiÄŸine dikkat çekilmektedir.
İki ülke arasında yaşanan sorunların insan hakları ve değerler tartışmaları, PKK ve terör desteği, Almanya'daki Türkiye karşıtı lobinin Türk aktörleri, Türkiye'nin AB üyeliği, Almanya'daki Türk toplumunun yaşadığı sorunlar ve aşırı sağ gibi başlıklar altında değerlendirildiği analizde iki ülke arasındaki iş birliği noktaları ise özellikle ekonomi ve güvenlik başlıkları çerçevesinde masaya yatırılıyor.
Çalışmanın sonuç kısmında ise ikili ilişkilerin iyileştirilmesi bağlamında bazı önerilerde bulunuluyor.
ANALÄ°ZDEN BÄ°R KESÄ°T
"... Almanya ile Türkiye arasında gelecekte yaşanması muhtemel konjonktürel krizlerin daha rahat ve en az zararla atlatılması iki ülke arasındaki yapısal sorunların çözümlenmesine bağlıdır. Burada en önemli görev ise ilişkilerin değişen dinamiğine uyum sağlamakta direnen Almanya'ya düşmektedir. Berlin, Ankara ile ilişkilerine hakim olan üstenci ve buyurgan tavrından vazgeçmeli ve Türkiye'yi tutarsız bir biçimde insan hakları, özgürlük ve Avrupa değerleri noktasında köşeye sıkıştırmaya gayret etmek yerine topraklarında yaşayan ve ekonomik kalkınmasını kısmen borçlu olduğu Türkiye kökenliler ile bunların yarıya yakının vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları Türkiye devletiyle eşitlik, kültürel farklılıklara saygı ve hukuk temeline dayalı bir ilişki geliştirmelidir.
Sonuç olarak ikili ilişkileri en azından içinde bulunduğumuz kriz öncesindeki döneme döndürmek için şu önlemlerin alınması faydalı olacaktır:
- İkili ilişkilerin dostane olmasının ön şartının tarafların birbirlerini göz hizasında görmelerine bağlı olduğu anlaşılmalıdır. Bu noktada özellikle Almanya'nın Türkiye yönelik olarak öteden beri sürdüregeldiği asimetrik ilişki biçimini, oluşan yeni uluslararası siyasi ve ekonomik konjonktürde devam ettiremeyeceği gerçeğini görmesi ve buna uygun rasyonel bir siyaset geliştirmesi gerekmektedir.
...
Lobicilik konusunda tecrübesiz olan Türkiye'nin, Almanya'da yaşayan ve Türkiye'nin adeta Almanya'da temsilini üstlenen Türk varlığını etkin bir güce dönüştürmesi gerekmektedir. Özellikle Almanya'da teşkilatlanan Türkiye dostu Türk ve Alman STK'larının faaliyetlerine hem maddi hem de profesyonel destek verilmek suretiyle Türkiye'nin politikaları ve vizyonu kamuoyuna tanıtılmalıdır. Almanya'da oldukça yanlış tanıtılan Türk kültürü düzenlenecek etkinliklerle Almanlara doğru ve etkin biçimde tanıtılarak Türkiye hakkındaki ön yargılar yıkılabilir. Almanya'da faaliyet gösteren Türk STK'ları da faaliyetlerini düzenlerken sadece orada yaşayan Türkleri değil Alman toplumunu da hedef alan bir vizyon geliştirmeleri gerekmektedir. Türkiye konsolosluklar ve dernekler vasıtasıyla Almanya'daki üçüncü ve dördüncü nesil eğitimli gençlere kendi ülkeleri dilleri ve kültürleri hakkında bilinç aşılayabilir ve onlara bir Türkiye vizyonu verebilirse, Türkiye'nin tanıtı- mında güçlü ve etkin bir yumuşak güç elde edilmiş olacaktır. Bu organizasyonlar, özellikle göçmenlere yönelik somut
projelerle Alman resmi ve sivil kurumları ile iş birliğine gitmeli ve sosyal sorumluluk projelerinde yer almalıdır..."
Henüz yorum yapılmamış.