Kürsü
Etnik davalarını İslamcılıkla perdelediler
İslamcılığın en önemli saiklerinden biri de ümmet bilincidir. Yani dünyanın diğer ucundaki Müslüman bir kardeşinin ayağına batan dikenin hepimizi ilgilendirmesi meselesi. Etnik kimlikler İslamcı literatürde öne çıkmaz. Hatta etnik kökenden kaynaklanan terörün panzehrinin ümmet bilinci olduğuna inanılır. Ülkemizdeki Kürt meselesi de bu bağlamda İslamcıların yumuşak karnıdır. Ancak kimi isimler etnik pragmatizmi ön plana çıkarmaya başladıkça “ümmet bilinci” ikinci plana atılır oldu. Bunun en bariz örneğini Barzani’nin son günlerdeki referandum ısrarında gördük. Bir zamanlar PKK’ya karşı Müslüman kimliğini öncelediği için Türkiye’de ilgi gören Barzani’nin de kendi hesapları varmış meğer. “Türkiye sevgisi imandandır” kitabının yazarı Ebubekir Kurban’la İslamcıların Kürtlere karşı hassasiyetini ve geldiğimiz son durumu konuştuk. Kurban’a göre “meğerse İslamcıların ümmet anlayışı yokmuş, her cemaatin kendini önceleme anlayışı varmış”. İslamcıların Kürt meselesinde “İslam” deyip kurtulacaklarını düşündüklerini söyleyen Kurban, asrın idrakine uygun söylem geliştiremediklerini vurguluyor.
Cumhuriyet kurulduktan sonra “Demokles’in Kılıcı” Ä°slamcılar ve Kürtlerin üzerinde sallandı. Bu da iki kesimin birbirini daha rahat anlamasına sebep oldu. Fakat bir noktadan sonra Marksist Leninist damar bölünerek ÅŸiddet eylemleri yapmaya baÅŸladı. Ä°slamcılar ve Kürtler PKK’dan sonra mı ayrışmaya baÅŸladı yoksa Ä°slamcıların devletle arası düzeldikten sonra mı?
Kavramları dikkatli kullanmak zorundayız. Kürtler ve Türkler diye konuÅŸmam ben. Türk kavramı bir oluÅŸu ifade eder, Kürt etnik kimliÄŸi. Kürt ve Türk kavramları karşı karşıya gelecek kavramlar deÄŸil. Ä°slamcılık, Ä°slamcılar ideolojik bir tasnifi ifade eder, Kürtlük etnik bir tasniftir. Onların karşı karşıya getirilerek kullanılması da sakıncalı. Marksist Leninist hareketin sonradan silaha baÅŸvurduÄŸu varsayımı da yanlış bir varsayım. Çünkü proleterya iktidarı kesinlikle silahla olacaktır. KuruluÅŸ felsefeleri bu. Entelektüel gevezelikle devrim olmaz, silahla saÄŸlanabilir devrim. Kemalist, statükocu devletin “Demokles’in Kılıcı” olduÄŸunu söylüyorsunuz, bu mesele de üzerinde uzun konuÅŸacağımız bir mesele. Devlet ve statükoyu konuÅŸuyorsak onun da içinde Ä°slam’la problemi olmayan insanlar var oldu hep. Bir Türkiye derdi olan insanlar hep vardı. Hâkim ideoloji evet pozitivistti ve fakat onun pozitivist oluÅŸu Ä°slam’la temelli bir problemi olduÄŸu anlamına gelmez.
Nasıl yani, biraz açabilir misiniz?
Osmanlıdan tevarüs edilen üç tarzı siyaset derdimiz var. Yedi düvelle savaÅŸmak gibi bir derdimiz hep oldu. Cumhuriyeti kuran kadro Osmanlı’nın askeriydi, aydınıydı son tahlilde. Onların da tabiatlarında Mehmet Akif’in dediÄŸi gibi, “alınız Batı’nın ilmini, fennini” anlayışı var. Çökmekte olan imparatorluÄŸun eski usul devam edemeyeceÄŸi anlaşılınca yine imparatorluk/emperyal dünyamız devam etsin diye Osmanlıcılar da, Ä°slamcılar da, Türkçülerde de aynı ÅŸeyi hedeflemiÅŸti. Enver PaÅŸaların zihninin gerisinde devleti yaÅŸatma düşüncesi hep vardı. Kazım Karabekir’in hilafetin kaldırılmasında Mustafa Kemal’le tartışması var mesela, kaldırılmayı erken buluyor sadece. Küresel akılla paralel düşme adına Mustafa Kemal daha hızlı hareket etti. Ama ÅŸunu itiraf etmeliyiz, her Osmanlı aydınının beyninde bir emperyal vizyon vardır. Ãœstü örtülüdür, deÅŸilince çıkar.
Demoklesin Kılıcı meselesine dönersek…
O kılıç bana göre bütün halk üzerindedir. En baÅŸta da yöneticiler üzerinde. Çarpıcı bir ÅŸey söyleyeyim, Ä°nönü’nün üzerindedir mesela. Yani Demokles’in Kılıcı cumhuriyetin ilke inkılapları ve devletin kuruluÅŸ felsefesiyse, bu bizatihi kendi üstünde de sallanmaktadır. Siyaset, çevredeki taleplerin merkezde emilme sanatıdır. Evet, Türkiye’de sistemden talebi olan kesimler hep oldu. Ä°slamcılar o kesimlerden en baÅŸta geleni. Cuma eylemleri oldu, başörtüsü yasağı mitingleri oldu vs… Ama ÅŸu var, Ä°slamcıların bir kısım taleplerinin Ä°slam’la da ilgisi olmayabilir. Para kazanma hırsı, belli makamlara gelme ihtirası taleplerle iç içe geçebiliyor.
Bu çok normal bir şey değil mi? İnsanın olduğu yerde her türlü talepten söz edebiliriz. Kürtlerin talebi yok mu?
Evet, Kürtlerin de talepleri var. Devlet Kürt hadisesini okuyamadı. Ya yasaklarla baktı mevzuya ya açılımla. Devletin basireti Kürt meselesinde millet bütünlüğünü göz ardı ederek yürüdü her iki ÅŸekilde de. Ä°slamcılara yönelik olarak da devletin büyük taktiÄŸi oldu. Ä°slamcıların Ä°slam medeniyeti iddiası bir kenara bırakıldı ve Ä°slamcıların iktidar söylemi içinde devÅŸirilmesi mümkün hale geldi. BayraÄŸa “bez parçası” diyenleri devletin sahipleriymiÅŸ gibi sahiplendi devleti. Ä°slamcılar dünya malına gark oldular. Kürtler dünya malına gark olsalar da onların etnik talebi devam ediyor. Fakat Kürt probleminin Türkiye’yi aÅŸan tarafları var. KomÅŸularımızla da ilintili bir mesele. Küresel sorunla karşı karşıyayız.
Bağımsız bir Kürt devleti Siyonist emellerin bir sonucu ve Barzani gibi Kürt liderler kendi çıkarları doğrultusunda buna ortak oluyor. İslamcıların bu noktadaki okuması ne?
Bölgede ikinci bir Ä°srail olacağını en başından beri idrak edemedik. Åžimdi bunun Türkiye içinde de büyük sorun olacağı anlaşılınca yani içerde de bir Kürt devleti zaruretini doÄŸuracağı, Irak’ta ve Suriye’de bağımsız Kürt devletine izin verilirse bunun Türkiye’den pay alacağını görüyoruz. Irak’ın toprak bütünlüğünde Özal’dan beri ısrarcı davransaydık bu oluÅŸum olmazdı. Kuzey Irak’ta fabrikatör olan insanlar var ÅŸimdi, niye karşı çıksınlar? “Kuzey Irak’ta bir devlet kurulacak bunun hamisi siz olun” dediler. Ä°nandık. Bunun Suriye’de de devam edeceÄŸini anlayamadık bence.
Nasıl olmalıydı veya nasıl olacak bundan sonra?
Valla bir akılla yürümesini istiyorum derdimizin. Daha düne kadar “Türkiye’nin dostu, Türkiye’nin eli kolu Barzani” diyorlardı. “PKK’ya karşı Barzani’yi kullanın ne güzel iÅŸte” diyorlardı. “Barzani bizi kandırdı” demeye baÅŸladık yavaÅŸ yavaÅŸ. Arkasındaki küresel Yahudi aklını kavramak o kadar zor muydu, anlamıyorum. Ãœstelik de Ä°slamcı literatürde Yahudi zekâsı ve tehdidiyle ilgili onlarca eser, ciddi bir birikim olmasına raÄŸmen. Barzani’nin son tahlilde Müslüman oluÅŸunu çok önemli bir veri kabul ediyoruz. Bakın baÅŸka bir ÅŸey söyleyeyim size, “Azez’le Celabrus arasındaki 110 km’de Kürt yok” diyorlardı bize, “Kürt oluÅŸumu imkânsız Suriye’de” diyorlardı. Åžimdi orada istemediÄŸin kadar Kürt var, PYD var, Amerikan silahlarıyla üstelik. Eskiden DEAÅž mi vardı? Åžimdi var ama!
İslamcılık ümmet mefhumu üzerinden gittiği için, Türk, Kürt, Arap vs. ayrımı yapmaz. Ancak etnik pragmatizm işin içine girdiğinde teorik doğrular es geçilebiliyor. Her etnik grup kendi bekası için birlik olup, kendi menfaatleri uğruna bu ideali çiğneyebiliyor. Kürt meselesi de bu anlamda İslamcıların yumuşak karnı mı?
Ä°slamcıların keÅŸke bir ümmet bilinci olabilseydi. Ama ÅŸu var ki FETÖ ve DEAÅž gibi terör örgütleri bir yana, bin yıllık geleneÄŸi tevarüs ettiren tarikatların bile evrensel ümmet anlayışına eriÅŸtiÄŸini göremiyoruz. Herkes kendi cemaatini önceliyor. 12 Eylül 1980’den önce de ideolojik oluÅŸumlar vardı. Devrimciler, akıncılar ve ülkücüler… Üç tarzı siyasetin üç çocuÄŸu… Bunlar zihniyet problemiyle ayrışırlardı birbirinden. Ä°deolojik ayrışmaların sosyolojik bölünmelere, etnik ayrışmalara dönüşmeyeceÄŸini düşünürüm. Bir zararı yok yani insanların ülkücü, akıncı, solcu olmalarının. Bunların etnik kimlik bölünmesine yol açması mümkün deÄŸil. Ama konuÅŸtuÄŸumuz meselede 12 Eylül’ün büyük suçu var. Kürtçülüğü yeÅŸertti ve etnik ayrışmalar o dönemden sonra arttı. Solu bölebilmek için bir yol tutturdular önce. Ä°slamcılarımız ise “O da Kürt olsun ne sakıncası var” diye konuÅŸtu. Hatta düne kadar “Ä°slam kimliÄŸinde buluÅŸursak Kürt hareketinin bir zararı da olmaz” diye düşünüyorlardı. Ä°deolojik tasnifleri ortadan kaldırıp etnik bölünmelere yol açan bir süreç yaÅŸadı Türkiye. Bunu önce sol üzerinde yaptılar dediÄŸim gibi. Marksist solcularla Marksist Kürtçüler ayrıştı. DoÄŸu Perinçek’le Öcalan arkadaÅŸ olarak kalsaydı zararı olmazdı bu durumun. Bölücü bir yola savrulmayacaksa istediÄŸi kadar Marksist tezleri savunsun Öcalan. Bazı Kürtlerin Demokrat Parti’de buluÅŸmasına ÅŸahit oldu mesela Türkiye, hiçbir sakıncası yoktu.
Yani?
Yani küresel iradeye paralel 12 Eylül darbesi önce bu tasnifi sol üzerinde yaptı, çünkü sol güçlüydü, Sovyetler hala canlı idi. Ä°slamcıların bu durumu görüp Kürt meselesiyle ilgili bir çözümlemeye gitmeleri gerekirdi. Ne bileyim, Sezai Karakoç’un yaptığı gibi mesela, Diyarbakırlı ressam Mehmet BaÅŸbuÄŸ’un ülkücü oluÅŸu gibi mesela. Bu konuda Ä°slamcıların geç kaldığını, yaya kaldığını düşünüyorum. Zannettiler ki Türklük de bir etnik kimliktir. Hatta öyle insanlar çıktı ki Ä°slamcılar arasından, Mehmet Akif’in kavmiyetçi olduÄŸunu söylediler. Akif’in genetik bildiÄŸini bilmeleri gerekmez miydi? Kürtçülüğü serbest bırakırsak bunlar sonunda Ä°slam ittihadında buluÅŸurlar diye düşündü bizim Ä°slamcılar. Bence tıpkı solda olan gibi küresel gücün iradesine paralel irade sergilediler. Ä°slamcılar Kürt meselesinde Ä°slam deyip kurtulacaklarını düşündü. Asrın idrakine uygun söylem geliÅŸtiremediler.
Şimdi etnik kimlik peşinde olanlar İslamcı değil miydi yoksa baştan beri?
Bence evet. Etnik davalarını ideoloji ile perdelediklerini düşünüyorum. İslamcılığı ideolojik perde yapıp İslam kimliği etrafında başkalarının milliyetini önleyip kendi etnik kimliklerini öne çıkarma davaları varmış.
Bir Türk Ä°slam’ı, Kürt Ä°slam’ı ayrışması sosyolojik olarak mevcut mu? Mevcutsa, Türkiye’de ağır basan hangisi sizce?
Türk ve Kürt mukayesesini yaparken kullandığımız ya da içinden konuştuğumuz literatür kimin? Bu mukayese son derece moderndir, geçmişi yoktur ve konjonktürden devşirilen endişelerle yapılmaktadır. Konjonktür dediğimizin ise sosyolojik olarak bir karşılığı yok, bilakis bu son derece siyasi ve batı destekli olgudur. Yani organik, yani milli bir mesele değildir.
Kabaca bir Arap Ä°slam’ından bahsedebiliyoruz ki bir mimarisi, ÅŸiiri, yekpare bir sosyolojisi olan bir coÄŸrafyadan bahsedebiliyoruz. ‘Arap’ diyoruz mesela, Tarık Bin Ziyad Berberi de olsa Arap diyoruz. Neden, çünkü o bütünün bir parçasıdır. Ya da bir mimari biçim var, bir ezan okuyuÅŸ tarzı var. Fas’ta da, Mısır’da da hemen hemen aynı olan bir biçim var ortada.
Evet, bir de bizden ayrışan ve kendine mahsus müstakil bir yapıya dönüşen bir Ä°ran Ä°slam’ı var. Bugün orada da köken olarak farklı yerlerden de olsa Ä°ranlı dediÄŸimiz insanlar var. Bunların konuÅŸtuÄŸu dil Türkçe olsa da zihniyetlerinin iÅŸleyiÅŸ biçimi Ä°ranlıdır. Ama açın bakın Ä°ngilizce literatürü, Ä°slam tarihinin en parlak dönemlerinden Selçuklu, bugünkü Ä°ran topraklarında olduÄŸu için, o dönemdeki deÄŸerli isimlerin cümlesi Ä°ranlı sayılıyor. Ne yapacağız yani, biyolojik kökenlerini esas sayıp Gazzali’yi Pers, Åžah Ä°smail’i de Türk mü sayacağız.
Bize gelince… Türk Ä°slam’ı diyeceÄŸimiz devasa bir saha var. Müzik mesela… Åživan Perver türkü söylüyor deÄŸil mi? Yani Türkî… Ya da koca mimarımız Sinan, kubbeye öyle bir form veriyor ki o form bize ait oluyor. Ä°ÅŸte o ait olunan ÅŸey ne? Ãœstelik o form Kırım’da da, Ãœsküp’te de, Halep’te de var. Ahmet HaÅŸim gibi bir deÄŸere ‘sen biyolojik olarak Arapsın’ dersek teknik olarak yanlış bir ÅŸey yapmış olmaz mıyız? Birileri Türk’ü etnik bir kamp olarak sayıyor ve karşısına da baÅŸka bir etnik yapıyı koyuyorsa, bu denklemden hareketle sıhhatli sözler sarf edilemeyeceÄŸini peÅŸinen kabul etmek gerek. Türk’ün karşısına konulan kendini savunmak durumundadır. Ben Cem Özdemir’in Türklüğünü biyolojik bir vakıa olarak görmeyip reddediyorum.
Bir zamanlar “Ãœmmetin yetimi Kürtler” dendi ve Türkiye Saddam zulmünden kaçan Kürt mültecileri baÄŸrına bastı. Bugün ümmetin yetimi Türkmenler gibi görünüyor. Ama Türkiye bu konuda geçmiÅŸte Kürtlere gösterdiÄŸi kitlesel sempatiyi bir türlü Türkmenlere gösteremiyor. Bunun özel bir nedeni var mı?
Gerçekten göstermiyor. Niye? Türkmen deyince herhalde ırkçı bir grup zannediyorlar. Toplumsal bilinçsizlik… BaÅŸka bir ÅŸey gelmiyor aklıma.
Keza Türk basınının Filistin, Arakan hassasiyeti niçin Türkmenler söz konusu olduğunda köreliyor?
Arakan’a aÄŸlamanın fazla bir mesuliyeti yok da ondan olsa gerek. Türkmenler yanı başımızda ve bizi bir mesuliyete sokuyor.
Kaynak: Gerçek Hayat
Henüz yorum yapılmamış.