Sosyal Medya

Güncel

Rasim Özdenören / Dış politika ve at gözlüğü

Biz, 1970’li yıllarda o günün koşulları içinde Ortak Pazar’a (günümüzün AB’si) girmeyi reddediyorduk. Ama hâlihazır AK Parti döneminde, özellikle 2010’dan önceki dönemde AB’ye girilmesi gerektiğini öngördük ve bu görüşümüzü sürdürüyoruz. Ç



Rasim Özdenören - Yeni Şafak
 
At gözlüğü nedir, niçin kullanılır?
 
Dolap beygirleri koşuldukları çarkı döndürmek ve tarlaya su çıkarmak için bağlandıkları bir mil etrafında yürütülürler. Aynı mil etrafında sürekli dolana dolana yürüdüklerinden hayvanın başı dönmemesi için onun gözüne gözlük denilen, fakat aslında sadece yan tarafları görmemesini sağlayan birer perde takılır. Böylece hayvan etrafı görmediği için düz bir yolda yürüdüğünü sanır, dönmekte olduğunu bilmez. Böylece başı dönmekten kurtulur ve tökezleyip yere düşmez.
 
At gözlüğünün işlevi budur.
 
İnsanlara mecazen at gözlüğü takılmasını ima eden deyim de sadece bir yönü görüp, çevreyi ve diğer faktörleri dikkate almamayı dile getiriyor.
 
İnsan, at gözlüğü takmışçasına yalnızca bir tek yönü, yalnızca bir tek faktörü dikkate alarak mütalaa serdetmeye kalkışırsa, orada yanılgı ve yanılma payı yüksek olacaktır. Sosyal ve siyasal olaylarda tek yönlü, tek faktörlü (tek değişkenli) mütalaa eksik ve yanıltıcı sonuçlara sürükleme eğilimindedir.
 
Toplumun ve siyasanın öteki alanlarında olduğu gibi diplomaside de at gözlüğü takmışçasına yürümek ve tek boyutla düşünmek yanlışa ve yanılgıya yol açar. At gözlüğü atları baş dönmesinden sıyanet için kullanılır. Ama insanların çok çok özel durumlar gerektirmedikçe at gözlüğü takmışçasına burnunun doğrultusunda gitmek onu uçuruma bile sürükleyebilir.
 
1970’li yılların koÅŸulları günümüzde de devam ediyormuşçasına bugünün siyasasında ve diplomasisinde karar vermek ve uygulamaya kalkışmak tam da at gözlüğü takmış gibi yürüyenlere özgü bir yanılgı üzerinde yol almaya müncer olur.
 
Biz, 1970’li yıllarda o günün koÅŸulları içinde Ortak Pazar’a (günümüzün AB’si) girmeyi reddediyorduk. Ama hâlihazır AK Parti döneminde, özellikle 2010’dan önceki dönemde AB’ye girilmesi gerektiÄŸini öngördük ve bu görüşümüzü sürdürüyoruz. Çünkü iç vesayet odaklarıyla baÅŸa çıkmanın ve onları bertaraf etmenin yöntemlerinden biri AB ile söz konusu odakları karşı karşıya getirmeyi baÅŸarmaktı. Nitekim bu yöntem kendi sonuçlarını büyük ölçüde gerçekleÅŸtirdi. Türkiye’nin önünde o istikamette kat edilecek mesafeler halen var bulunuyor.
 
Keza 1970’li yıllarda NATO’dan çıkmayı önermek makul bir tutumdu. O günün Türkiye’sinin milli savunması ve Genelkurmay görüşü Türkiye’de darbe yapma hususunda NATO ile örtüşen görüşlere sahipti. Bu günkü Türkiye’nin Genelkurmayının aynı görüşü paylaÅŸtığı kanısında deÄŸilim. Dolayısıyla gerek üslerin kullanılmasında gerek NATO’yu inisiye etme bakımından Türkiye Genelkurmayının etkili konumda olduÄŸunu öngörüyoruz.
 
Bu kuruluşların dışına çıkarak değil, fakat bu kuruluşların içinde kalmayı sürdürerek ve içeri alınmayı zorlayarak bir yaptırım gücü elde etme imkânının yolu açık tutulabilir.
 
Tekrarlamakta yarar gördüğüm bir düşüncemi bir kez daha dile getireyim: kimseye bir şey vermeden kimseden bir şey talep edemezsin. Artı, diplomasi, hasmın gücünü kendi lehine imale edebilme marifetidir. Minderden kaçarak elde edilebilecek bir kazanç yoktur o meydanda... Kaçarsan alanı hasmına terk etmiş olursun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.