Güncel
61,5 milyon Alman yarın sandık başına gidiyor
Almanya'da 61,5 milyon seçmen, yarın yeni meclisi belirlemek için sandık başına gidecek.
Almanya'da yarın yapılacak genel seçimler, Başbakan Merkel liderliğinde farklı koalisyon ihtimallerini ortaya çıkarırken, aşırı sağcı AfD partisinin mecliste üçüncü büyük parti olması olasılığı da dikkati çekiyor.
Almanya'da 61,5 milyon seçmen, yarınyeni meclisi belirlemek için sandık başına gidecek.
Ülke genelindeki 299 seçim bölgesinde halk, yeni meclisin 598 üyesini belirlemek için iki oy kullanacak. Seçmenler ilk oylarını kendi bölgelerindeki milletvekili adayına, ikinci oylarını da seçtikleri partiye verecek.
Ülkede 19. kez yapılacak federal seçim için 16 eyalette yaklaşık 73 bin 500 sandık kurulacak. Seçimde yaklaşık 650 bin görevli çalışacak.
Ülkede 42 partinin yarıştığı seçime katılan 4 bin 828 aday arasında 92 Türk kökenli bulunuyor. Seçimde 720 bin Türk kökenli seçmen de oy kullanabilecek.
Türk kökenlilerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği Partisi, seçim kampanyasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğraflarının bulunduğu afişleriyle dikkati çekti.
Hristiyan Birlik partileri anketlerde önde
Seçimlerden önce yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ittifakının yüzde 36-38, Sosyal Demokrat Partinin (SPD) yüzde 20-23, AfD'nin yüzde 9-12, Sol Parti ve Hür Demokrat Partinin (FDP) yüzde 9-11, Yeşiller'in yüzde 7-9 ve diğerlerinin de yüzde 4-5 oranında oy alabileceği tahmin ediliyor.
Buna göre, seçimden açık ara birinci çıkacağı öngörülen CDU/CSU ittifakı, hükümeti kurmak için çeşitli olanaklara sahip olacak.
FDP'nin çıkaracağı milletvekili sayısı ile çoğunluğu yakalaması durumunda Hristiyan Birlik partilerinin CDU/CSU-FDP koalisyonunu tercih edebileceği öngörülüyor.
FDP’nin milletvekili sayısının yetmemesi durumunda CDU/CSU-FDP-YeÅŸiller’den oluÅŸan 3’lü koalisyonun kurulması da gündeme gelebilir.
Bu seçenek kullanılmazsa CDU/CSU için SPD ile bir kez daha ''büyük koalisyon'' hükümeti kurmaktan başka seçenek kalmayacak.
Tüm bu ihtimaller göz önünde bulundurulduğunda Merkel'in dördüncü kez başbakanlık koltuğuna oturması bekleniyor.
Hristiyan Birlik partileri, AfD ve Sol Parti ile koalisyona kesinlikle girmeyeceklerini seçimlerden önce açıklamıştı.
SPD-Sol Parti-Yeşiller'in milletvekili sayısı yetmesi durumunda bu cephenin koalisyon kurmak için girişimde bulanabileceği de konuşuluyor ancak bu seçeneğe çok fazla ihtimal verilmiyor.
AfD'nin seçimden üçüncü sırada çıkması ve CDU/CSU’nun da SPD ile hükümet kurması durumunda Federal Meclis'te ilk kez aşırı saÄŸcı bir popülist parti ana muhalefet partisi konumuna gelecek. Bu da Alman siyasetçileriyle vatandaÅŸları ÅŸimdiden düşündüren konu olarak öne çıkıyor.
"Dünyanın en güçlü kadın yöneticisi" Merkel
Yapılan anketlerden "dünyanın en güçlü kadın lideri" olarak çıkan CDU Genel Başkanı Angela Merkel, 2005'te yapılan erken seçimde ülkenin ilk kadın başbakanı oldu.
Merkel, 2005-2009 döneminde SPD, 2009-2013'te de FDP ile kurduÄŸu koalisyon hükümetleriyle ülkeyi yönetti. Merkel, 2013’te CDU ve kardeÅŸ partisi CSU oylarını 2009 seçimine göre 7,7 puan artırarak yüzde 41,5 yükseltmesiyle en yüksek oy oranına ulaÅŸmıştı.
FDP’nin 2013'teki seçimde yüzde 5’lik seçim barajının altında kalmasıyla koalisyon ortağını kaybeden CDU/CSU partileri, 2013-2017 döneminde yeniden SPD ile ortaklık kurdu.
Dış politika
Üçüncü kez baÅŸbakan seçilen Merkel liderliÄŸindeki CDU/CSU-SPD hükümeti, küresel mali krizin ardından baÅŸ gösteren avro krizi ve etkileriyle mücadele etti. Bu dönemde Ä°ngiltere’nin AB’den ayrılma kararı (Brexit) önemli gündem maddelerinden biri oldu.
Merkel, bir yandan Brexit konusunda Ä°ngiltere’ye yapıcı müzakere yapılacağı sözü verirken diÄŸer taraftan da bu ülkenin hayallere kapılmaması uyarısında bulundu.
Brexit’in yanı sıra Ukrayna krizinden dolayı Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, sığınmacıların AB ülkeleri arasında dağıtılmasına yanaÅŸmayan Avrupa’nın doÄŸusundaki ülkelerin tutumu, Türkiye politikası, Donald Trump’ın ABD BaÅŸkanı seçilmesinin ardından ABD ve Almanya arasındaki iliÅŸkilerin gerilmesi, Suriye’deki durum ve uluslararası terörizmle mücadele son 4 yılda Alman hükümetini dış politikada en çok meÅŸgul eden konular arasında yer aldı.
Türkiye politikasında büyük yaralar açıldı
Almanya’da bu koalisyon döneminde geliÅŸtirilen Türkiye politikası, iki ülke arasında büyük yaralar açtı.
Ãœlkede 1915 olaylarına iliÅŸkin Ermeni iddialarını içeren karar tasarısının Federal Meclis’te kabul edilmesi, Almanya'nın Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki hain darbe giriÅŸimine zamanında ve yeterli tepki göstermemesi, referandum öncesi Türk bakan ve siyasetçilerin Almanya’da konuÅŸmasına izin verilmemesi, Almanya’nın teröristlerin faaliyetlerine ve gösterilerine göz yumması gibi konular iki ülke arasında gerginliklere sebep oldu.
ABD ile görüş ayrılığı
Eski ABD BaÅŸkanı Barack Obama ile iyi iliÅŸkiler geliÅŸtiren Merkel, Trump ile aynı havayı yakalayamadı. Almanya, Trump’ın ekonomideki korumacı politikasını ve Ä°klim AnlaÅŸması’na iliÅŸkin yaklaşımını eleÅŸtiriyor.
Merkel’in G20 ve G7 zirvelerinin ardından Trump ile ilgili “Kim dünyanın sorunlarını tecrit ve korumacılıkla çözeceÄŸine inanıyorsa muazzam yanılgı içindedir.” ve "BaÅŸkalarına tamamen güvenebileceÄŸimiz dönemler artık geride kaldı. Bunu son günlerde yaÅŸadım.” ÅŸeklinde sözler sarf etti.
Sığınmacılar Merkel’i zorladı
Bu dönemde iç politikada Merkel’i en çok zorlayan konu sığınmacılar oldu. Eylül 2015'te sığınmacılara kısa süreliÄŸine kapıların açılması üzerine kamuoyunun tepki gösterdiÄŸi BaÅŸbakan Merkel'in, çözümün anahtarı olarak gördüğü Türkiye’ye kısa aralıklarla birkaç kez ziyarette bulunması yoÄŸun ÅŸekilde eleÅŸtirildi.
Bu ziyaretler sonucunda AB ile Türkiye arasında imzalanan anlaÅŸma da Alman kamuoyunda tepkiyle karşılandı ve “Merkel diz çöktü” yorumları yapıldı ancak Merkel, anlaÅŸmanın arkasında durdu.
Merkel, aşırı sağcı ve İslam düşmanı PEGIDA gösterileriyle artan aşırı sağ popülist söylemlerle de mücadele etmek zorunda kaldı.
BaÅŸta avro karşıtı söylemleriyle dikkati çeken ancak daha sonra sığınmacı krizinin baÅŸ göstermesiyle aşırı saÄŸ popülist bir partiye dönüşen “Almanya için Alternatif” partisinin yerel seçimlerden baÅŸarılı çıkarak eyalet meclislerine girmesi ve oylarını artırması CDU/CSU-SPD koalisyon hükümetinin ve Merkel’in başını aÄŸrıtan bir baÅŸka konu oldu.
Güvenlik ve iltica politikaları sertleştirildi
Hükümet, eleştirilere cevap vermek için bu yasama döneminde güvenlik ve iltica politikalarını sertleştirdi.
Güncel gelişmeler sonucunda alınan kararlar dışında koalisyon sözleşmesinde yer alan annelere emeklilik hakkı, asgari saat ücreti, kira artışlarının frenlenmesi, şirket yönetimlerinde kadın kotası, eyaletler ve federal hükümet arasındaki mali ilişkilerin düzenlenmesi gibi konular yasalaştı.
BaÅŸbakan Merkel her fırsatta baÅŸbakanlığı döneminde Almanya’nın yeni borç almama hedefi bulunduÄŸuna, iÅŸsizlerin sayısının düştüğüne ve çalışanların sayısının hiç olmadığı kadar yüksek olduÄŸuna dikkati çekerek, ekonomide baÅŸarılı grafik çizdiÄŸini halka anlatmaya çalışıyor.
Koalisyon sözleşmesinde yer alan önemli maddelerin yerine getirildiği ancak şirket yöneticilerinin maaşlarıyla ilgili düzenleme, uzun yıllar çalışanlar için asgari emeklilik maaşı veya yarım gün çalışmayla ilişkin düzenleme gibi konularda hükümet ortaklarının anlaşamadığına işaret ediliyor.
Henüz yorum yapılmamış.