Güncel
Selahaddin E. Çakırgil / Asla, istiskal için değil, ciddîye alındığını anlatmak için
Onun için de, ‘kürd ağası’ Mesud Efendi’ demeyi tercih ettim. Kürdçe ‘Keko, Heval..’ gibi kelimeleri de yazabilirdim. Ama ‘Ağa’ ve‘Efendi’ kelimelerinin kürd dilinde de saygı ifadesi için kullanıldığını bilenler bilir. Bazıları ise bu ‘kürd ağası’ ibaresinin tezyif ve istiskal kastıyla söylendiğini zannetmişler. Kesinlikle hayır!
Selahaddin E. Çakırgil - STAR
Bu sütunda 20 Eylûl günü, IKBY (Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi) BaÅŸkanı Mesud Barzanî’ye ‘Açık Mektubum’u yazarken, muhatabım resmî sıfatları ve statüsü olan bir siyasetçiydi. Ben ise ‘sıradan bir Müslüman..’ Ve onunla, ‘sıradan iki Müslüman’ olarak konuÅŸmak istiyordum.
Onun için de, ‘kürd aÄŸası’ Mesud Efendi’ demeyi tercih ettim. Kürdçe ‘Keko, Heval..’ gibi kelimeleri de yazabilirdim. Ama ‘AÄŸa’ ve‘Efendi’ kelimelerinin kürd dilinde de saygı ifadesi için kullanıldığını bilenler bilir. Bazıları ise bu ‘kürd aÄŸası’ ibaresinin tezyif ve istiskalkastıyla söylendiÄŸini zannetmiÅŸler. Kesinlikle hayır!
Kürd halkının ekseriyette yaÅŸadığı yörelerde, sadece, 5-6 senesi geçmiÅŸ bu satırların sahibi deÄŸil, herkes de bilir ki, geliÅŸigüzel herkese ‘aÄŸa’ denilmez ve ‘aÄŸa’ denilenlerin de bu sıfata lâyık olup olmadığı sorgulanır ve ‘aÄŸa’, saygıdeÄŸer bir ÅŸahsiyet olarak algılanır. Kaldı ki, ‘Kavminin büyüklerinden, kürd aÄŸası’ diye baÅŸlayan bir ifade de bunu zımnen hatırlatmış olmaktadır. Ayrıca, bu satırların sahibi, muhataplarına resmî sıfatlarıyla hitap etmeyi ya da tumturaklı ifadeler kullanmayı sevmeyen birisidir.
***
Bir diÄŸer nokta da ÅŸu ki, o yazımda OrtadoÄŸu’da özellikle 1. Dünya Savaşı’nın galibi olan emperial güçlerin elinde parça- bölük olanın sadece kürdler deÄŸil, diÄŸer kavimlerin de aynı durumda olduÄŸuna deÄŸinilmiÅŸ, bu meyanda türkleri, arabları, farsları, belûc’ları zikretmiÅŸtim.Siz bunlara, çerkezleri, çeçen’leri, laz’ları, taliÅŸ’leri, tat’ları, (büyük Müslüman nüfusa sahip olan) abaza’ları, gürcü’leri ve sair Kafkas kavimlerini; ya da, Balkanlar’da ve Anadolu’da dağınık ÅŸekilde yaÅŸayan arnavut, boÅŸnak, pomak gibi müslüman etnik unsurları ve Rusya coÄŸrafyasından, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Polonya’ya kadar yayılmış tatarları da ekleyebilirsiniz.
***
Ama bazı iletilerde ise ‘Konuyu sulandırıyorsun, neredeymiÅŸ o parçalanan kavimler?’ diyenler var. Halbuki maksadım, gerçeÄŸin sadece o propagandalarda söylendiÄŸi gibi olmadığını belirtmekti.
Buyrunuz; türkler Anadolu’dan ayrı olarak, Balkanlar, Suriye, Ãœrdün, Mısır, Irak, Ä°ran, Kafkasya ve Orta Asya’da; farslar Ä°ran, Kafkaslar, Afganistan ve baÅŸta Tacikistan olmak üzere Orta Asya ülkelerinde; ‘belûc’lar Pakistan, Ä°ran ve Afganistan’da; arablar, arab rejimi adını taşıyan 25’i aÅŸkın ülkelerde..
Bugün, farklı ana dilleri olan kavimlerden birçoğu, kavim isimleri taşıyan kavmî/ ulus-devletler halinde dünya sahnesindedirler. Bu rejimlerin de, gerçekte, halklarının inanç ve iradesine karşı kurulmuş emperial tuzaklar olduğu bilinmiyor mu?
Biz 100 yıldır, kalp dilleri bir noktada birleşse de, ağız dilleri farklığını esas alarak parçalanmış bir durumdayız. Hepimizin ideali, birilerinin hoşuna gitmesi veya filan rejimin maslahatı için değil, İslam Milleti olarak bir bütün haline gelebilmesi olmalı değil midir?
Ama yazık ki, geçmiÅŸte, katıksız saf Müslüman bildiÄŸimiz niceleri ‘türkçü Müslüman’oldular; kimileri de ‘kürdçü Müslüman..’!
Demek oluyor ki, o gibiler nezdinde en aziz değer, İslam değil, etnik kökenleri imiş..
***
Bazıları da Barzanî’ye hitaben, ‘durumlarının 20 yıl önceye göre bugün daha iyi durumda olduklarını’ söylememe bozulmuÅŸlar, lûtuf istenmediÄŸine dair sözler etmiÅŸler.
Evet, 25 sene öncelerde, Saddam Irak Kürdistanı’nı kimyasal silahlarla vurduÄŸunda, milyonlar Türkiye ve Ä°ran’a sığınıyorlardı.
Daha sonra ise, Talebanî ve Barzanî güçleri 1993-95 arasında, birbirleriyle iki yıl süren ve iki taraftan 20 binden fazla peÅŸmerge’nin öldürüldüğü bir boÄŸuÅŸmaya tutuÅŸtuklarında, Türkiye, her iki tarafın ‘lider’ine de kendi diplomatlarına mahsus kırmızı pasaportlar vermiÅŸti ve onlar dünyada TC diplomatları statüsüyle dolaÅŸabilmekteydiler. Bugün ise, bölgesel bir hükûmetin başı durumundalar.
20 sene önceki durumla mukayese yapılması hatırlatması bunun içindir. Ve bugün de Türkiye, Irak Hükûmeti nezdinde arabuluculuğa ve varılacak anlaşmalarda garantörolmaya da hazır olduğunu açıklamış bulunuyor.
Birilerinin gözünü kan bürümüş ise, onun sonucunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Henüz yorum yapılmamış.