Kürsü
Okçular Tepesini Terk edenlere... / Abdülaziz Kıranşal
Uzun bir nöbetti bizimkisi… Ümmetin umudu olmak için çıkılan uzun ve zorlu bir yolculuğun nöbeti… Şehir şehir, mahalle mahalle, ev ev tutulacak bir nöbet...
Kimimiz terk etti tepeyi, ganimetlerin peÅŸinden koÅŸup gittik. Ne zafere ulaÅŸabildik, ne de ganimet toplayabildik… Ne evlerimizi koruyabildik, ne ÅŸehirlerimizi, ne de nesillerimizi... Tüm tepeleri kaybettik…
Kimimiz karaya çıkınca Allah’ı unuttu... Ne gemide verdiÄŸimiz sözü tutabildik ne de karada adam gibi durabildik… Kimimiz bahçe sahiplerinin imtihanına tutuldu… Kimse görmeden toplayacaktık mahsulümüzü. Büyük bir musibete duçar olduk. Ne mahsul toplayabildik, ne de kimse gördü bizi… Her ÅŸeyimizi kaybettik…
Kimimiz amansız bir “vehn” hastalığına yakalandı bu yolda… Dünya sevgisi ve ölüm korkusu kapladı yüreklerimizi. Yürürken mal, makam, ÅŸan, şöhret, güç, kuvvet ne varsa topladık yoldan. AVM’lerin, lüks Ä°slami otellerin, milyarlık iftar sofralarının pençesinde tükenip gittik… Dünya selinin önünde sürüklenen çer çöp gibi olduk… Allah düşmanımızın kalbinden söküp aldı korkumuzu… Dünyalık kazanımlarımızı kaybetmeme adına, ahiretimizi kaybettik…
Kimimiz Tâlut ordusunun imtihan edildiÄŸi nehirle imtihan edildi yolda… Bir avuç içmemiz gereken nehirden kana kana, tıksıra tıksıra içtik... Ne sabit kalabildi ayaklarımız, ne de gökten sabır yaÄŸdı üzerimize… Dizlerimizin bağı çözüldü… Bizim bu zalimlerle, bu kalabalıklarla baÅŸa çıkacak takatimiz yok, biz bu medeniyet karşısında yenildik demekten baÅŸka bir ÅŸey gelmedi elimizden… Ä°zzetimizi kaybettik… Onurumuzu kaybettik…
Kimimiz Samiri’lerle karşılaÅŸtı yolda… Buzağıların peÅŸine takılıp gittik… Sahte böğürtülerin, göz kamaÅŸtıran parıltıların büyüsüyle yoldan çıktık. Yola çıktıklarımızı, yolda bulduklarımızla deÄŸiÅŸtirdik. Düşmanlarımızı yakın, dostlarımızı uzak tuttuk. YakınlaÅŸan düşman dost olmadı amma uzaklaÅŸan dostlarımızı düşman ettik sonunda… KardeÅŸliÄŸimizi kaybettik…
Kimimiz Züleyha’lara rastladı yolda… Nefsimizin ardına düşüp gittik. Ne Yusuf olabildik ne de ben Allah’tan korkarım dedik… Zindanlar bize göre deÄŸildi, yırtılmasına bile fırsat vermeden çıkarıp attık gömleklerimizi… Apart dairelerin tek odalarında, gizli nikahlarla ve sonu gelmez yalanlarla tükenip gittik… Ahirete bir ÅŸey bırakmadan ne varsa yaÅŸadık bu dünyada… Ä°ffetimizi kaybettik…
Kimimiz Salebe’lere katıldı yolda… Dava için çıktığımız yolda davarların peÅŸine takılıp gittik. Vadi dolusu mallar doyurmadı gözümüzü… Tırnaklarımızla kazanmıştık her ÅŸeyi… Allah’ın verdiÄŸini itinayla esirgedik onun yolundan… Daha çok biriktirdik, biriktirmekten vakit bulamadık dağıtmaya, her ÅŸeyi anladığımız zaman dağıttığımızı kabul edecek kimse kalmamıştı yanımızda… Åžuurumuzu kaybettik…
Kimimiz Kuzman’lara dönüştü yolda… Nice Uhud’lar gördük amma, desinler, görsünler, bilsinler, sevsinler, övsünler diye savaÅŸtık… Reklamcılık kapladı tüm benliÄŸimizi… Åžan ve şöhretin ardında eriyip gittik… Canımız dâhil her ÅŸeyimizi verdik ancak ne ÅŸehit olabildik sonunda, ne de kimse övdü bizi… Ä°hlâsımızı kaybettik…
Allah’ın rızasından baÅŸka kaybedecek bir ÅŸeyi olmayanlardık yolun başında… Åžimdi ellerimizde kaybetmekten korkacağımız çok ÅŸey var amma her ÅŸeyimiz olan “o bir ÅŸeyi” kaybettik sonunda…
Henüz yorum yapılmamış.